Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 895
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| 'Let's go and receive breathers.' | 'Hadi gidip basınç elbiselerini alalım.' | 72 metra-1 | 2004 | |
| We took a truck and set off. | Bir kamyon aldık ve yola çıktık. | 72 metra-1 | 2004 | |
| We would stop every now and then. | Arada bir duruyorduk. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Why? What for? | Niye? Ne için? | 72 metra-1 | 2004 | |
| When Krauz saw someone passing by | Krauz geçen birisini gördüğünde... | 72 metra-1 | 2004 | |
| he would tell the driver to stop and he'd go out. | şöföre durmasını söylüyor ve araçtan iniyordu. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Then he went out and ordered us to go | İşte kamyondan indi ve bize gidip elbiseleri... | 72 metra-1 | 2004 | |
| and get the breathers. | ...getirmemizi emretti. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Get the breathers. Go! | Elbiseleri getirin. Gidin! | 72 metra-1 | 2004 | |
| Yes, sir! | Başüstüne efendim! | 72 metra-1 | 2004 | |
| He tried to sell earrings. You know, captain... | Küpeleri satmayı deniyordu. Biliyorsunuz kaptan... | 72 metra-1 | 2004 | |
| Krauz's wife two times him with a kiosk guy, | Krauz'un karısı onu bir züppeyle aldatmıştı, | 72 metra-1 | 2004 | |
| because he has heaps of money, and a sailor has empty pockets, | çünkü adam paraları istifliyordu. Bir bahriyelinin ise cebi boştur, | 72 metra-1 | 2004 | |
| although he has ten autonomous missions to his credit. | on tane özel görevi olan saygın biri de olsa. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Krauz loves his wife, | Krauz karısına aşıktı, | 72 metra-1 | 2004 | |
| and they have a daughter... So he started borrowing money | ve bir kızları oldu.. Böylece sözünün tutup | 72 metra-1 | 2004 | |
| to buy earrings, to keep his promise. | küpeleri alabilmek için borç para almaya başladı. | 72 metra-1 | 2004 | |
| And the bitch wouldn't accept them. | Ve sürtük küpeleri geri çevirdi. | 72 metra-1 | 2004 | |
| How do you know this? After a hearty drink... | Bunu nereden biliyorsun? İçkinin dibine vurunca... | 72 metra-1 | 2004 | |
| You drink with someone, he opens his heart to you. | Birisiyle içerseniz o size kalbini açar. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Though, there is a risk of opening your own heart. | Tabi sizin de kendi kalbinizi açmanız tehlikesi vardır. | 72 metra-1 | 2004 | |
| So, you received the breathers? Did you check them? | Yani elbiseleri aldınız. Kontrol ettiniz mi? | 72 metra-1 | 2004 | |
| We were told: 'The breathers are fresh from the plant.' | Bize dediler ki: 'havaları yeni dolduruldu.' | 72 metra-1 | 2004 | |
| We said: We have to check them. | Biz de dedik, 'onları kontrol etmemiz lazım.' | 72 metra-1 | 2004 | |
| They said: Check any one at random. | Onlar da rasgele birini kontrol etmemizi söylediler. | 72 metra-1 | 2004 | |
| And the truck was honking. Have you checked them? | Kamyon da korna çalıyordu. Kontrol ettiniz mi? | 72 metra-1 | 2004 | |
| Only one. Was it charged? | Sadece bir tanesini. Dolu muydu? | 72 metra-1 | 2004 | |
| Nelly, I propose to you, from my very heart. | Nelly, sana bütün kalbimle teklifte bulunuyorum. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Hey, Romeo, 'twas not in the deal. | Hey, Romeo, anlaşmamızda bu yoktu. | 72 metra-1 | 2004 | |
| You'll break your neck. Don't worry. | Boynunu kıracaksın. Merak etme. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Pick up your stuff. I've come for you. | Eşyalarını topla. Seni almaya geldim. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Vanya and I are getting married. | Vanya ve ben evleniyoruz. | 72 metra-1 | 2004 | |
| I know that you love 'me'. | Beni sevdiğini biliyorum. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Not him, but me. | Onu değil, beni seviyorusun. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Nonsense! We'll rectify it right now. | Saçmalık! Bunu şimdi düzelteceğiz. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Hold it! | Tut şunu! | 72 metra-1 | 2004 | |
| Peter. Shit! | Peter. Kahretsin! | 72 metra-1 | 2004 | |
| Peter! | Peter! | 72 metra-1 | 2004 | |
| Lieutenant Orlov! Here! | Teğmen Orlov! Burada! | 72 metra-1 | 2004 | |
| Come to me. Yes, sir! | Buraya gel. Başüstüne efendim! | 72 metra-1 | 2004 | |
| We'll come back and get repaired. | Geri geleceğiz ve onaracağız. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Take a seat. Yes, sir! | Otur. Başüstüne efendim! | 72 metra-1 | 2004 | |
| Whom, in your opinion, shall we send? | Sence kimi göndermeliyiz? | 72 metra-1 | 2004 | |
| A sailor is no advisor to a captain. | Bir denizci bir kaptana tavsiyede bulunamaz. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Sorry I hurt your feelings. I lost my nerve. | Duygularını incittiğim için üzgünüm. Kendimi kaybettim. | 72 metra-1 | 2004 | |
| We need someone physically strong, | Öyle birine ihtiyacımız var ki, fiziki olarak güçlü, | 72 metra-1 | 2004 | |
| a good swimmer and diver, an experienced person. | iyi bir yüzücü, iyi bir dalgıç ve deneyimli biri olmalı. | 72 metra-1 | 2004 | |
| And a person of moral integrity. | Manevi bütünlüğü tam olan birisi. | 72 metra-1 | 2004 | |
| I know such a person. Captain Ivan Muraviev. | Böyle birini biliyorum. Kaptan Ivan Muraviev. | 72 metra-1 | 2004 | |
| I wanted to take your advice... | Tavsiyeni istemiştim... | 72 metra-1 | 2004 | |
| No, Ivan, | Hayır, lvan, | 72 metra-1 | 2004 | |
| it wants not moral integrity: | manevi bütünlüğü olan birisi değil, | 72 metra-1 | 2004 | |
| It wants a lucky guy. | şanslı birisi lazım. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Actually, everybody here is lucky, | Aslında buradaki herkes şanslı. | 72 metra-1 | 2004 | |
| unlucky ones are left behind the partition door... | Şansız olanlar bölme kapısının arkasındakiler. | 72 metra-1 | 2004 | |
| How about casting a lot? Cards may be a better option. | Kura çekmeye ne dersin? Kartlar daha iyi fikir olabilir. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Let's play 'fool'. A 'fool' will go... | Hadi "fool" oynayalım. Fool'un belirleyicisi şey olsun... | 72 metra-1 | 2004 | |
| With straps. Everyone here is with straps. | Şeritler. Ama buradaki herkes şeritli. | 72 metra-1 | 2004 | |
| But one... | Birisi hariç... | 72 metra-1 | 2004 | |
| 'Young to Poupyr. P.S. | 'Young'dan Poupyr'e. PS. | 72 metra-1 | 2004 | |
| 'Which in Greek means 'see below'. | 'Bu Yunanca'da "allta bakınız" demek. | 72 metra-1 | 2004 | |
| 'Yesterday I drank the sea water. That's something! | 'Dün deniz suyu içtim. Bu önemli bir şey! | 72 metra-1 | 2004 | |
| 'Something you will never forget... ' | 'Bu insanın unutamayacağı şeylerden birisi. ' | 72 metra-1 | 2004 | |
| 'I'll come back and tell you... ' | 'Geri dönecek ve sana diyeceğim ki... ' | 72 metra-1 | 2004 | |
| Comrades... Officers... Brothers... | Yoldaşlar, subaylar, kardeşler... | 72 metra-1 | 2004 | |
| I have so much to tell you... Words fail me. | Size söyleyecek o kadar çok şey var ki, sözcükler yetmiyor. | 72 metra-1 | 2004 | |
| I have words, but they are not proper. | Kelimeler var dilimde ama yetersizler. | 72 metra-1 | 2004 | |
| I thought real heroes | Gerçek kahramanların asla var olmadıklarını, | 72 metra-1 | 2004 | |
| never existed, they were just made up by people. | insanlar tarafından uydurulduklarını düşünürdüm. | 72 metra-1 | 2004 | |
| But you are real heroes, | Fakat siz gerçek kahramanlarsınız, | 72 metra-1 | 2004 | |
| you are real Russian sailors. | gerçek Rus denizcilerisiniz. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Forgive me for thinking ill about you | Bir an için de olsa sizin için kötü düşündüğüm için, | 72 metra-1 | 2004 | |
| once in a while... | beni bağışlayın. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Forgive me, that it is me who is going, and not... | Giden ben olduğum için beni bağışlayın... | 72 metra-1 | 2004 | |
| Forgive me if you can. I will do my best | Yapabilirseniz bağışlayın beni. Elimden geleni yapacağım. | 72 metra-1 | 2004 | |
| I will do my best to... | Elimden gelenin en iyisini yapacağım. | 72 metra-1 | 2004 | |
| You asked me to sing a song, | Bir şarkı söylememi istemiştiniz. | 72 metra-1 | 2004 | |
| but it is a Ukrainian song. | Fakat bu bir Ukrayna şarkısı. | 72 metra-1 | 2004 | |
| So you're Ukrainian! | Yani Ukraynalısın! | 72 metra-1 | 2004 | |
| I knew just as well! | Bunu biliyordum! | 72 metra-1 | 2004 | |
| And you said it was of no importance. | Bunun önemsiz olduğunu söylemiştin. | 72 metra-1 | 2004 | |
| My mother was Ukrainian, my father no one knows who. | Annem bir Ukraynalı idi, babamı ise kimse bilmiyor. | 72 metra-1 | 2004 | |
| So, you asked me... | Şarkı istemiştiniz... | 72 metra-1 | 2004 | |
| This is a 3 mm latex for you. | Bu senin için 3mm'lik bir lateks. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Comrade captain, | Kaptan yoldaş, 1 | 72 metra-1 | 2004 | |
| may he take my cap, for extra warmth. | ... ekstra sıcaklık için şapkamı alabilir mi? | 72 metra-1 | 2004 | |
| God be with you. Bend your head. | Tanrı seninle olsun. Başını eğ. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Comrade captain, may I write a note? | Kaptan yoldaş, bir not yazabilir miyim? | 72 metra-1 | 2004 | |
| To be ashamed of it later? No notes! | Sonra bundan utanmak için mi? Not yok! | 72 metra-1 | 2004 | |
| Sit down. We need to remove air from the diving suit. | Otur. Elbisedeki havayı çıkarmamız gerekiyor. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Breathe quietly, slowly, okay? | Sakin ve yavaş nefes al, tamam mı? | 72 metra-1 | 2004 | |
| With this you click onto moussings. And exhale 14 times. | Bununla ilmeklere tutunacaksın. Ve 14 kez soluk vereceksin. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Then you move up till the next moussing, okay? | Sonra bir sonraki ilmeğe kadar çıkacaksın, tamam mı? | 72 metra-1 | 2004 | |
| Don't be rush. | Acele etmeyeceksin. | 72 metra-1 | 2004 | |
| You crawl up and push the buoy in front of you. | Sürünerek çık ve şamandrayı önden yukarı bırak. | 72 metra-1 | 2004 | |
| As soon as you reach the front lid, | Ön kapağa ulaşır ulaşmaz, | 72 metra-1 | 2004 | |
| knock with this clevis. | bununla vur. | 72 metra-1 | 2004 | |
| One knock you're fine, | Bir vuruş iyisin demektir. | 72 metra-1 | 2004 | |
| two knocks: We let in sea water and align pressure. | İki vuruş: deniz suyunu bırakıp basıncı düzenleyeceğiz. | 72 metra-1 | 2004 | |
| Three knocks: We open the front lid. | Üç vuruş, ön kapağı açacağız. | 72 metra-1 | 2004 |