Search
English Turkish Sentence Translations Page 183247
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Bribery? | Rüşvet? Rüşvet? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I even baked that boy peach biscuits I tell you nothing worked. | Onun için şeftalili bisküvi bile yaptım, ama dedim ya, hiç biri işe yaramadı. Onun için ÅŸeftalili bisküvi bile yaptım, ama dedim ya, hiç biri iÅŸe yaramadı. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
(jenny) Oh by the way I wouldn't want to pry into another woman's secrets but.... | Ay bu arada, bir başka kadının sırlarına burnumu sokmayı sevmem ama... Ay bu arada, bir baÅŸka kadının sırlarına burnumu sokmayı sevmem ama... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh pry away. | Ay, çekinme sok! Ay, çekinme sok! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
(Jenny) Well there is something I have dying to ask you since I laid eye's on you. | Ay seni gördüğümden beridir sormamak için kendimi zor tutuyorum, gözlerindeki lens mi senin? Ay seni gördüğümden beridir sormamak için kendimi zor tutuyorum, gözlerindeki lens mi senin? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Mom she is a sweet girl. | Anne, o çok tatlı bir kız. Anne, o çok tatlı bir kız. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Brian she is practically cotton candy. | Brian bu kız tam bir çıt kırıldım pampiş!!! Brian bu kız tam bir çıt kırıldım pampiÅŸ!!! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
She is going to make a great mother. Well maybe but be practical here, | Çok iyi bir anne olacak. Belki öyle ama biraz akıllı ol... Çok iyi bir anne olacak. Belki öyle ama biraz akıllı ol... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Have you thought this through? I mean how is it going to work in the bedroom... | Hiç şu yönden düşündün mü? Şeye girince ne yapacaksın... yatağa yani. Hiç ÅŸu yönden düşündün mü? Åeye girince ne yapacaksın... yataÄŸa yani. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Mom come on... | Hadi ama, anne. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
It's not like I can't be with a woman. | Gey olmak kadınla sevişememek deemek değil ki. Gey olmak kadınla seviÅŸememek deemek deÄŸil ki. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
You sure? Well there was this time in college.... | Emin misin? Şeyyy... Kolejdeyken bir keresinde... Emin misin? Şeyyy... Kolejdeyken bir keresinde... Emin misin? Åeyyy... Kolejdeyken bir keresinde... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I don't want to know the details. | Ay ayrıntıları duymak istemiyorum. Ay ayrıntıları duymak istemiyorum. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
You tell me this.... Does she make you happy? | Peki bana şunu söyle... Bu kız seni mutlu ediyor mu? Peki bana ÅŸunu söyle... Bu kız seni mutlu ediyor mu? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I mean laugh out loud, thrilled to be alive, smiling all the time happy. | Ben sadece senin hayatın boyunca mutlu olmanı, yüzünün hep gülmesini istiyorum. Ben sadece senin hayatın boyunca mutlu olmanı, yüzünün hep gülmesini istiyorum. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Mom I'm 30. So? | Anne, 30'uma geldim artık. Ne olmuş? Anne, 30'uma geldim artık. Ne olmuÅŸ? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
The number of women willing to marry a 30 year old gay guy is kind of limited. | 30 yaşında bir geyle evlenmek isteyecek kaç tane kadın vardır ki dünyada? 30 yaşında bir geyle evlenmek isteyecek kaç tane kadın vardır ki dünyada? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
If I want to have kids it has to be now and it has to be Jenny. | Eğer çocuk istiyorsam, şimdi olmalı ve Jeny'den olmalı. EÄŸer çocuk istiyorsam, ÅŸimdi olmalı ve Jeny'den olmalı. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Your not just doing this because of .... You know Dennis? | Bunu sırf şey yüzünden yapmıyorsun değil mi... Dennis yüzünden yani? Bunu sırf ÅŸey yüzünden yapmıyorsun deÄŸil mi... Dennis yüzünden yani? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
You know about Dennis? | Dennis ile aramdakileri biliyor musun? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I'm your mother I know everything, So? | Ben senin annenim, her şeyini bilirim. Ne sandın? Ben senin annenim, her ÅŸeyini bilirim. Ne sandın? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
You just don't know what it's like... | Nasıl olduğunu bilemezsin... Nasıl olduÄŸunu bilemezsin... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I keep going to these clubs and half the guys are on crystal meth, | Birisini bulurum umuduyla sürekli gey barlara gidiyorum ama... Birisini bulurum umuduyla sürekli gey barlara gidiyorum ama... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
and the other half are sneering at me, | ...takılanların yarısı uyuşturucu bağımlısı, diğer yarısıda sanki 30 yaşından büyüklerle... ...takılanların yarısı uyuÅŸturucu bağımlısı, diÄŸer yarısıda sanki 30 yaşından büyüklerle... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
because god forbid they actually talk to someone born before 1980. | ...konuşmak günahmış gibi bana burun kıvırıyorlar. ...konuÅŸmak günahmış gibi bana burun kıvırıyorlar. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
It's not that bad. | O kadar da kötü değil. O kadar da kötü deÄŸil. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
You wait 5 years and then you come and talk to me. | Yaşlanınca seni de görürüz. YaÅŸlanınca seni de görürüz. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
But Brian... | Ama Brian... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Mom I don't want to waste the rest of my life chasing, | Anne, daha fazla kovalamaca oynamak ve hangi spor kulübüne gittiğime... Anne, daha fazla kovalamaca oynamak ve hangi spor kulübüne gittiÄŸime... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
after someone who cares more about what gym I go to than what is going on with me | ...benimle olan ilişkisinden daha fazla önem veren birileriyle vakit kaybetmek istemiyorum artık. ...benimle olan iliÅŸkisinden daha fazla önem veren birileriyle vakit kaybetmek istemiyorum artık. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I want someone who cares about me. | Beni gerçekten sevecek biriyle olmak istiyorum. Beni gerçekten sevecek biriyle olmak istiyorum. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
It's all I want. | Benim de bütün istediğim bu. Benim de bütün istediÄŸim bu. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Then be happy for me. | O zaman sevin bu duruma. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
(Jenny sequels) It's so cool... | Ayyy... ay, bu çok havalı... Ayyy... ay, bu çok havalı... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
You sure know a lot about make up. | Makyaj yapmayı çok iyi biliyorsun. Makyaj yapmayı çok iyi biliyorsun. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I have a lot to hide. | Saklamam gereken çok şeyim var da ondan! Saklamam gereken çok ÅŸeyim var da ondan! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Stop it you can't be a day over 30. | Saçmala, 30'dan bir gün bile büyük göstermiyorsun. Saçmala, 30'dan bir gün bile büyük göstermiyorsun. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh your so sweet. | Ay çok tatlısın, canım. Ay çok tatlısın, canım. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Blind as a bat.... But so sweet. | Karı yarasa kadar kör... Ama çok tatlı. Karı yarasa kadar kör... Ama çok tatlı. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Hate to eat and run but we really need to get going. | Böyle kaçar gibi gitmekten nefret ederim ama bizim artık gerçekten gitmemiz gerek. Böyle kaçar gibi gitmekten nefret ederim ama bizim artık gerçekten gitmemiz gerek. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
But Brian you have finished your... | Ama Brian, hiç olmazsa tabağını bi... Ama Brian, hiç olmazsa tabağını bi... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Well it was nice to meet ya all. | Hepinizle tanıştığıma memnun oldum. Hepinizle tanıştığıma memnun oldum. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
(Jenny) Mrs Davis, thank you for a lovely evening. | Bayan Davis, bu şirin akşam için çok teşekkürler. Bayan Davis, bu ÅŸirin akÅŸam için çok teÅŸekkürler. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
(Mae) It's so nice to meet you to dear. | Ben de seninle tanıştığıma çok memnun oldum hayatım. Ben de seninle tanıştığıma çok memnun oldum hayatım. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
My parents are dying to meet you. | Annemler de sizinle tanışmak için can atıyorlar. Annemler de sizinle tanışmak için can atıyorlar. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Can you come over to our house on Friday? | Cuma günü de siz bize gelir misiniz? Cuma günü de siz bize gelir misiniz? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Gee your parents live so far out in the country... | Jenny, biliyorsun sizin ev biraz şehir dışında kalıyor ve... Jenny, biliyorsun sizin ev biraz ÅŸehir dışında kalıyor ve... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Gee I would love to come. (Jenny) Yay... | Ay memnuniyetle gelirim. Heeeyyy... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I have a better idea why don't they come over here for dinner? | Bak benim daha iyi bir fikrim var! Neden annenleri alıp bize yemeğe getirmiyorsun? Bak benim daha iyi bir fikrim var! Neden annenleri alıp bize yemeÄŸe getirmiyorsun? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh they couldn't impose. | Ay size zahmet olmasın? Ay size zahmet olmasın? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
No please... | Hayır, lütfen... Hayır, lütfen... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
They have done so much already getting the two of you together. | Onlar zaten yeterince zahmete girip, sizi bir araya getirmişler... Onlar zaten yeterince zahmete girip, sizi bir araya getirmiÅŸler... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
And sometimes I like having the home court advantage. | ...hem benim ağırlayan taraf olmak hoşuma gidiyor. ...hem benim ağırlayan taraf olmak hoÅŸuma gidiyor. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Mom I am really not sure... I will not take no for an answer. | Anne, şimdiden bir şey söy... Hayırı bir cevap olarak kabul etmiyorum. Anne, ÅŸimdiden bir ÅŸey söy... Hayırı bir cevap olarak kabul etmiyorum. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
How about we say 6? Well OK then. | Akşam 6 gibi diyelim mi? Ay tamam o zaman. AkÅŸam 6 gibi diyelim mi? Ay tamam o zaman. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
It is going to be so much fun having you in the family. | Senin neşen ailemin neşesini de arttıracak. Senin neÅŸen ailemin neÅŸesini de arttıracak. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Look mom I really don't think this is... | Anne bak, ben gerçekten bunun iyi bir... Anne bak, ben gerçekten bunun iyi bir... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I just want you to be happy. | Ben sadece senin mutlu olmanı istiyorum. Ben sadece senin mutlu olmanı istiyorum. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Now you kids go and have fun. | Şimdi hadi gidin ve eğlenin bakayım! Şimdi hadi gidin ve eğlenin bakayım! Åimdi hadi gidin ve eÄŸlenin bakayım! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
(Mae) Well hello... Mom you remember Jenny Sue? | Ay merhaba, merhabaaa... Anne, Jenny Sue'yu hatırladın mı? Ay merhaba, merhabaaa... Anne, Jenny Sue'yu hatırladın mı? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
(Mae) How could I forget. It's nice to see again. | Nasıl unutabilirim ki? Seni tekrar görmek çok hoş. Nasıl unutabilirim ki? Seni tekrar görmek çok hoÅŸ. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
We are just as pleased as punch that you invited us over. These are my parents. | Bizi davet ettiğiniz için o kadar memnunuz ki. Bunlar benim ailem. Bizi davet ettiÄŸiniz için o kadar memnunuz ki. Bunlar benim ailem. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I am John but my friends call me Buddy. | Ben John ama arkadaşlar Buddy der. Ben John ama arkadaÅŸlar Buddy der. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
And this is my wife Edna. | Bu da eşim Edna. Bu da eÅŸim Edna. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Nice to meet you.... (Mae) An absolute pleasure. | Tanıştığıma menun oldum. O şeref bana ait. Tanıştığıma menun oldum. O ÅŸeref bana ait. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Well why don't you all come inside? | Eee, neden içeri girmiyorsunuz? Eee, neden içeri girmiyorsunuz? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Well Mrs Davis you have a lovely home... | Bayan Davis eviniz çok gü... Bayan Davis eviniz çok gü... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
errrr.... Mom.... | Oh!... Anne?... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh I just love it your so adventuresome. | Ay bu dekorasyondan çok hoşlandım. Ay bu dekorasyondan çok hoÅŸlandım. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Well now that you are looking after my Brian, | E artık Brian'a siz göz kulak olduğunuz için... E artık Brian'a siz göz kulak olduÄŸunuz için... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
it mean I have found time for so many new interests. | ...kendime yeni uğraşlar bulmaya çok vaktim oluyor. ...kendime yeni uÄŸraÅŸlar bulmaya çok vaktim oluyor. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Really? Such as? | Gerçekten mi? Ne gibi mesela? Gerçekten mi? Ne gibi mesela? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Can I offer anyone a drink? Thank you but we never touch... | İçecek bir şeyler alır mıydınız? Teşekkür ederim ama biz hiç içki... İçecek bir ÅŸeyler alır mıydınız? TeÅŸekkür ederim ama biz hiç içki... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
The devil's alcohol, I remember now. | Alkol şeytan işidir, şimdi hatırladım. Alkol ÅŸeytan iÅŸidir, ÅŸimdi hatırladım. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Well Brian how about you? | Peki ya sen Brian? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I just learned how to make a Sour Apple Martini and I am just dying... | Ekşi elmalı Matini yapmayı yeni öğrendim ve sen de... Ekşi elmalı Martini yapmayı yeni öğrendim ve sen de... EkÅŸi elmalı Matini yapmayı yeni öğrendim ve sen de... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
To try it. Mom you know I don't drink alcohol. Silly me. | ...tat istiyorum. Anne, biliyorsun ben içmiyorum. Ne şapşalım. ...tat istiyorum. Anne, biliyorsun ben içmiyorum. Ne ÅŸapÅŸalım. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Jenny Sue you have certainly had an influence over my little Brian. | Jenny Sue, benim küçük Brian2ımı gerçekten derinden etkiledin. Jenny Sue, benim küçük Brian'ımı gerçekten derinden etkiledin. Jenny Sue, benim küçük Brian2ımı gerçekten derinden etkiledin. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Why thank you. It is almost like I am getting a whole new son. | Ay, teşekkür ederim. Sanki yepyeni bir oğlum olmuş gibi. Ay, teÅŸekkür ederim. Sanki yepyeni bir oÄŸlum olmuÅŸ gibi. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
You know mom I could really go for a glass of ice tea. | Anne, aslında bir bardak buzlu çay içebilirim. Anne, aslında bir bardak buzlu çay içebilirim. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
What a nice idea.... Why don't you do and fetch a pitcher for the rest of us? | Ne güzel bir fikir... Neden hepimiz için bir sürahi getirmiyorsun? Ne güzel bir fikir... Neden hepimiz için bir sürahi getirmiyorsun? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I can't tell you how happy I am, | Oğlumun, Jenny Sue gibi hoş bir kızla evlenecek olmasından... OÄŸlumun, Jenny Sue gibi hoÅŸ bir kızla evlenecek olmasından... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
that he is marrying a nice girl like Jenny Sue. | ...ne kadar mutluluk duyduğumu anlatamam. ...ne kadar mutluluk duyduÄŸumu anlatamam. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
My little pumpkin is quite a catch. | Benim küçük balkabağım elde edilmesi zor birisidir. Benim küçük balkabağım elde edilmesi zor birisidir. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Are you OK with Brian being.... The past is the past. | Brian'ın geçmişi sizi rahatsız ediyor mu? Dün dündür, bugün bugün. Brian'ın geçmiÅŸi sizi rahatsız ediyor mu? Dün dündür, bugün bugün. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
And I always said... | Her zaman söylerim, bir geyi heteroseksüele çevirecek biri varsa... Her zaman söylerim, bir geyi heteroseksüele çevirecek biri varsa... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
If anyone can turn a queer man straight it is my lttle girl. | ...o da benim biricik kızımdır. ...o da benim biricik kızımdır. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Really? You actually went around saying that? | Gerçekten mi? Aslında söylediğin gerçek oldu. Gerçekten mi? Aslında söylediÄŸin gerçek oldu. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Is everyone getting along? | Kaynaştınız mı bakalım? KaynaÅŸtınız mı bakalım? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Of course dear, I was just telling Jenny Sue how I can't wait to get some grand kids. | Elbette hayatım, ben de tam Jenny Sue'ya torunlarımı kucağıma almak için sabırsızlandığımı söylüyordum. Elbette hayatım, ben de tam Jenny Sue'ya torunlarımı kucağıma almak için sabırsızlandığımı söylüyordum. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
and I can't wait to get started on them. | Ben de girişimde bulunmak için sabırsızlanıyorum. Ben de giriÅŸimde bulunmak için sabırsızlanıyorum. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
But I will of course wait till after we are married. | Ama tabii nikah kıyılana kadar beklememiz gerekecek. Ama tabii nikah kıyılana kadar beklememiz gerekecek. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I think that might be best. | Sanırım en iyisi bu. Sanırım en iyisi bu. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I'm sorry is this a bad time? | Oh afedersiniz, kötü bir zamanda mı geldim? Oh afedersiniz, kötü bir zamanda mı geldim? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Chase it is never a bad time to see you. | Oh Chase, seni görmenin kötü zamanı olamaz. Oh Chase, seni görmenin kötü zamanı olamaz. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Well I finished the piece would you like to take a look at it? | Resmi bitirdim de, bir göz atmak ister misin? Resmi bitirdim de, bir göz atmak ister misin? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I can't wait OK. | Sabırsızlanıyorum. Tamam. Sabırsızlanıyorum. Tamam. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Chase is such a sweet boy, he has been helping me out around the house | Chase çok tatlı bir çocuk. Bana evdeki tadilat tamirat işlerinde yardımcı oluyor. Chase çok tatlı bir çocuk. Bana evdeki tadilat tamirat iÅŸlerinde yardımcı oluyor. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Well mom you know I would do that if you just asked. Oh don't be silly. | Anne, söyleseydin ben de yapardım. Ay alınma hemen! Anne, söyleseydin ben de yapardım. Ay alınma hemen! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Chase needs to earn a little money for art school. | Chase'in okul harçları için biraz para kazanmaya ihtiyacı vardı sadece. Chase'in okul harçları için biraz para kazanmaya ihtiyacı vardı sadece. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |