Search
English Turkish Sentence Translations Page 8501
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Get in. | Arabaya bin. Atla. Arabaya bin. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Since no credit was claimed for the bombing... | Bombalamayı kimse üstlenmediğine göre... Kimse bombalama olayını üstlenmediğinden... Bombalamayı kimse üstlenmediğine göre... | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
...we believe it to be the work of Al Saleem. | ...Al Saleem'in işi olduğunu düşünüyoruz. ...bunun Al Saleem'in işi olduğuna inanıyoruz. ...Al Saleem'in işi olduğunu düşünüyoruz. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
That's his signature. Anonymity. | Bu onun imzası. İmzasızlık. Bu onun işareti. İmzasızlık. Bu onun imzası. İmzasızlık. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
So, what we need is... May I say we? | O yüzden, ihtiyacımız olan Biz dememin bir sakıncası yok umarım. O yüzden bizim ihtiyacımız olan... Biz diyebilir miyim? O yüzden, ihtiyacımız olan Biz dememin bir sakıncası yok umarım. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Of course. As long as we keep it between us. | Elbette yok. Bizim aramızda kaldığı sürece, yok. Elbette. Aramızda kaldığı sürece. Elbette yok. Bizim aramızda kaldığı sürece, yok. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
We need a man inside the Amman cell. | Amman hücrelerinde bir köstebeğe ihtiyacımız var. Amman hücresinin içinde bir adama ihtiyacımız var. Amman hücrelerinde bir köstebeğe ihtiyacımız var. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
We do. Yes. | Var. Evet. Öyle. Evet. Var. Evet. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
And we shall have the man we need. | İhtiyacımız olan adam, elimizde mevcut. Ve elimizde ihtiyacımız olan adam var. İhtiyacımız olan adam, elimizde mevcut. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
How's that? Because you gave him to me. | Nasıl oluyor bu? Çünkü onu bana sen verdin. NasıI yani? Çünkü bana onu sen verdin. Nasıl oluyor bu? Çünkü onu bana sen verdin. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
His name is Mustafa Karami. I've known him since he was a teenager... | Adı Mustafa Karami. Onu gençliğinden beri tanıyorum. Adı Mustafa Karami. Onu gençliğinde çalıntı araba... Adı Mustafa Karami. Onu gençliğinden beri tanıyorum. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
... selling boom boxes from the back of a stolen truck. | Çalıntı kamyonların arkasındaki kutuları satardı. ...arkasında kasetçalar sattığı günlerden beri tanırım. Çalıntı kamyonların arkasındaki kutuları satardı. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Now he's al Qaeda. In my country. | Artık El Kaide'ye katılmış. benim ülkemde. Şimdi El Kaide'de. Benim ülkemde. Artık El Kaide'ye katılmış. benim ülkemde. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Watch and learn, my dear. | İzle ve öğren, canım. İzle ve öğren, canım. İzle ve öğren, canım. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Watch and learn. | İzle ve öğren. İzle ve öğren. İzle ve öğren. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
KARAMI: | Ne istiyorsun? Ne istiyorsun? Ne istiyorsun? | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
You did not think to tell Hani Salaam you are a jihadist? | Hani Salaam'iye cihatçı olduğunu söylemeyi düşünmüyor muydun? Hani Salaam'a mücahit olduğunu söylemeyi düşünmedin mi? Hani Salaam'iye cihatçı olduğunu söylemeyi düşünmüyor muydun? | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
You have become a religious man, hm? | Artık dindar biri mi oldun? Dindar bir adam oldun. Artık dindar biri mi oldun? | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
No longer a thief. | Hırsız değil misin artık? Artık hırsız değilsin. Hırsız değil misin artık? | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Can it be true? | Bu doğru olabilir mi? Doğru olabilir mi? Bu doğru olabilir mi? | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Here. | Al bakalım. Al. Al bakalım. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Take the phone. | Telefonu al. Telefonu al. Telefonu al. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Take it and talk to your mother. | Al ve annenle konuş. Telefonu al ve annenle konuş. Al ve annenle konuş. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Talk. | Konuşsana. Konuş. Konuşsana. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Hello? Hello? Hello. | Alo? Alo? Alo. Alo? Alo? Alo. Alo? Alo? Alo. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
His mother was in the Palestinian camps. | Annesi, Filistin kamplarında bulundu. Annesi Filistin kamplarındaydı. Annesi, Filistin kamplarında bulundu. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Now she has a fine apartment and a beautiful garden. | Artık güzel bir dairesi ve bir bahçesi var. Şimdi çok güzel bir dairesi ve bahçesi var. Artık güzel bir dairesi ve bir bahçesi var. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
She can watch the sun set over the hills. | Tepelerden gün doğumunu izleyebiliyor. Tepelerin ardından güneşin batışını izleyebiliyor. Tepelerden gün doğumunu izleyebiliyor. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
She has a refrigerator, couch, even a television set. | Buzdolabı, koltuğu ve hatta televizyonu bile var. Buzdolabı, koltuğu hatta televizyon seti bile var. Buzdolabı, koltuğu ve hatta televizyonu bile var. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
She will tell him she is proud of him, that she always knew he would be a success... | Onunla gurur duyduğunu söyleyecek. Ona onunla gurur duyduğunu, mülteci kampında küçük bir çocuk olduğu zamanlarda bile... Onunla gurur duyduğunu söyleyecek. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
...even when he was a little boy in the refugee camps. | ...çok başarılı olacağını bildiğini söyleyecek... ...onun başarıIı olacağını bildiğini söyleyecek. ...çok başarılı olacağını bildiğini söyleyecek... | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
And now he has sent her money. | ...artık ona para da yolluyor. Ve şimdi annesine para da gönderiyor. ...artık ona para da yolluyor. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
She is glad he is no longer mixed up with the radicals. | Artık radikallerle takılmadığı için de memnun. Oğlu artık radikallere bulaşmadığı için mutlu. Artık radikallerle takılmadığı için de memnun. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
You are God's blessing to your mother, Mustafa. | Annen için, Allahın bir lütfüsün, Mustafa. Tanrı anneni kutsasın, Mustafa. Annen için, Allahın bir lütfüsün, Mustafa. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
You have done none of these things for her. But you should have. | Onun için bunları hiç birini sen yapmadın ama yapmalıydın. Onun için bu şeylerden hiçbirini yapmadın. Ama yapmalısın. Onun için bunları hiç birini sen yapmadın ama yapmalıydın. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
A mother is worth more than anything they have told you. | Bir anne, sana anlattıkları şeylerin hepsinden daha önemlidir. Bir anne sana söylenen her şeyden daha değerlidir. Bir anne, sana anlattıkları şeylerin hepsinden daha önemlidir. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
You know, you will be better in the future because we have sent her many gifts... | Gelecekte daha iyi olacaksın çünkü ona hediyeler gönderdik... Ama biliyor musun, gelecekte çok daha iyi olabilirsin çünkü... Gelecekte daha iyi olacaksın çünkü ona hediyeler gönderdik... | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
...and we have told her these gifts come from her son. | ...ve ona bu hediyeleri oğlunun yolladığını söyledik. ...ona birçok hediye gönderdik ve bunların oğlundan geldiğini söyledik. ...ve ona bu hediyeleri oğlunun yolladığını söyledik. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
HANI: | İyi bir Müslüman olmanı. İyi bir Müslüman ol. İyi bir Müslüman olmanı. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Continue your life with your brothers in al Qaeda. | Kardeşlerinle El Kaide'deki yaşantına devam et. El Kaide'deki kardeşlerinle hayatına devam et. Kardeşlerinle El Kaide'deki yaşantına devam et. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
We will devise a way to talk. Come. | Konuşmak için bir yol buluruz. Gel bakalım. Konuşmak için bir yol bulacağız. Gel. Konuşmak için bir yol buluruz. Gel bakalım. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Come. No, no, no. Come, come, come. | Gelsene. Yo, yo, yo. Gel, gel, gel. Gel. Hayır, hayır, hayır. Gel, gel, gel. Gelsene. Yo, yo, yo. Gel, gel, gel. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Up, up, up. | Kalk, kalk, kalk. Kalk, kalk, kalk. Kalk, kalk, kalk. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Go. | Git bakalım. Git. Git bakalım. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
And so we throw him back into the sea, to swim where he naturally swims... | Ve böylece, onu normalde yüzdüğü sulara geri attık. Ve şimdi onu denize tekrar atıyoruz, günlük hayatta normal olarak yüzdüğü... Ve böylece, onu normalde yüzdüğü sulara geri attık. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
...to learn what he naturally learns... | Normalde öğrendiği şeyleri öğrenmesi için... ...günlük hayatta normal olarak öğrendiği... Normalde öğrendiği şeyleri öğrenmesi için... | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
...and see how long he remembers my benevolence. | ...ve yardımseverliğimi ne kadar süre hatırlayacağını görmek için. ...ve bakalım iyilikseverliğimi ne kadar zaman hatırlayacak. ...ve yardımseverliğimi ne kadar süre hatırlayacağını görmek için. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
And what if he forgets? | Peki ya unutursa? Ya unutursa? Peki ya unutursa? | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
If he forgets, I remind him that I have the power of life and death over him... | Unutursa, yaşama veya ölme hakkını elimde tuttuğumu ona hatırlatırım... Eğer unutursa, ona onun üzerinde ölümün ve yaşamın gücüne sahip olduğumu hatırlatırım... Unutursa, yaşama veya ölme hakkını elimde tuttuğumu ona hatırlatırım... | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
...because, you see, any time I wish, I can let them know he works for me. | ...çünkü istediğim zaman, onlara benim için çalıştığını söyleyebilirim. ...çünkü gördüğün gibi, ne zaman istersem... ...çünkü istediğim zaman, onlara benim için çalıştığını söyleyebilirim. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Ed? | Ed? Ed? Ed? | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
So tell me about Hani's guy. | Bana biraz, Hani'nin adamından bahset. Bana şu Hani'nin adamından bahset. Bana biraz, Hani'nin adamından bahset. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Who? Karami, the guy on the bike. | Kimden? Karami, bisikletli heriften. Kim? Karami, bisikletteki çocuk. Kimden? Karami, bisikletli heriften. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
What do you think I do in my spare time, play tennis? | Boş zamanlarımda ne yaptığımı sanıyorsun, tenis oynadığımı mı? Boş zamanımda ne yaptığımı sanıyorsun, tenis oynadığımı mı? Boş zamanlarımda ne yaptığımı sanıyorsun, tenis oynadığımı mı? | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
I look like a tennis player to you? It's not gonna happen, Ed. | Tenis oyuncusuna benziyor muyum? Böyle bir şey olmayacak, Ed. Sana tenis oyuncusu gibi mi görünüyorum? Bu olmayacak, Ed. Tenis oyuncusuna benziyor muyum? Böyle bir şey olmayacak, Ed. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Buddy, we're a results oriented organization, and we need results now... | Dostum, biz sonuç alma tabanlı bir organizasyonuz... Dostum, biz sonuçlara bağIı çalışan bir kurumuz ve şimdi sonuçlara ihtiyacımız var... Dostum, biz sonuç alma tabanlı bir organizasyonuz... | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
... because otherwise I will be unhappy. | ...çünkü aksi taktirde mutsuz olacağım. ...çünkü aksi taktirde mutsuz olacağım. ...çünkü aksi taktirde mutsuz olacağım. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
You'll be unhappy, and he'll say, "Insa." | Sen mutsuz olacaksın, o da sana, "Insa" diyecek. Sen mutsuz olacaksın ve o da "Insa" diyecek. Sen mutsuz olacaksın, o da sana, "Insa" diyecek. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
What does that mean? | Anlamı ne? O ne anlama geliyor? Anlamı ne? | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Means "too fucking bad," is what it means. | Anlamı "İşte bu çok kötü". Anlamı "Çok fena" demek. Anlamı "İşte bu çok kötü". | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Too fucking bad? Europe is getting hammered, boy. All right? | "İşte bu çok kötü" mü? Avrupa'yı sürekli vuruyorlar, evlat. Tamam mı? Çok fena mı? Avrupa saldırıya uğruyor, delikanlı. Tamam mı? "İşte bu çok kötü" mü? Avrupa'yı sürekli vuruyorlar, evlat. Tamam mı? | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Nobody knows where the next bomb is going off. | Bir sonraki bombanın nerede patlayacağını kimse bilmiyor. Sonraki bombanın nerede patlayacağını kimse bilmiyor. Bir sonraki bombanın nerede patlayacağını kimse bilmiyor. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
There's 75 dead in Amsterdam. | Amsterdam'da 75 ölü var. Amsterdam'da 75 tane ölü var. Amsterdam'da 75 ölü var. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
You can call me sentimental if you want to, buddy... | İstersen bana duygusal diyebilirsin, dostum Eğer istersen bana duygusal diyebilirsin, dostum... İstersen bana duygusal diyebilirsin, dostum | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Ed, listen, Hani does not trust you. | Ed, beni dinle. Hani sana güvenmiyor. Dinle, Ed. Hani sana güvenmiyor. Ed, beni dinle. Hani sana güvenmiyor. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Arabs will only help you if they trust you. | Araplar sana ancak güvenirlerse yardım ederler. Araplar ancak sana güvenirse yardım eder. Araplar sana ancak güvenirlerse yardım ederler. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
We need to earn that trust, you understand? | Bu güveni kazanmalıyız, anlıyor musun? Onların güvenini kazanmamız gerek, anladın mı? Bu güveni kazanmalıyız, anlıyor musun? | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
What are you, moving here? | Buraya mı taşınıyorsun yoksa? Ne bu, buraya mı taşınıyorsun? Buraya mı taşınıyorsun yoksa? | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
I don't care about cultural insecurity issues. I don't care if Hani trusts me or not. | Kültürel güven eksiklikleri umurumda değil. Kültürel güvensizlik durumları ya da Hani'nin bana güvenip güvenmemesi umurumda değil. Kültürel güven eksiklikleri umurumda değil. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
What he will do is he will thank me in the long run. Fuck. | Neticede, uzun vadede bana teşekkür edecek. Kahretsin. Yapacağı şey bana uzun vadede teşekkür etmek olacak. Siktir. Neticede, uzun vadede bana teşekkür edecek. Kahretsin. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Hold on. Hold on. | Bekle. Bekle. Bekle, bekle. Bekle. Bekle. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Buddy, you're home. | Dostum, gelmişsin. Dostum, evindesin. Dostum, gelmişsin. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Jesus Christ, Ed, you scared the shit out of me. | İsa Aşkına, Ed, ödüm bokuma karıştı. Tanrı aşkına, Ed. Ödüm bokuma karıştı. İsa Aşkına, Ed, ödüm bokuma karıştı. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
They say that you should never drink red wine in the desert. | Çölde asla kırmızı şarap içmemen gerektiğini söylerler. Çölde asla kırmızı şarap içmemelisin derler. Çölde asla kırmızı şarap içmemen gerektiğini söylerler. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
That's what did in the Babylonians, right? | Babilliler öyle yapıyordu, değil mi? Babil'de yapıIan şey de buydu, değil mi? Babilliler öyle yapıyordu, değil mi? | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Well, a couple of bottles of that and we'll be speaking Babylonian. | Bir iki şişe içersek, Babillilerden konuşuruz zaten. Birkaç şişeden sonra Babil'den konuşmaya başlarız. Bir iki şişe içersek, Babillilerden konuşuruz zaten. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
So how was your flight? | Uçuşun nasıldı? Peki, uçuşun nasıIdı? Uçuşun nasıldı? | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Oh, it was fine. It was fine. Yeah. I watched that Poseidon. | İyiydi. İyiydi. Evet. Poseidon filmini izledim. Güzeldi. Güzeldi. Evet. Poseidon'u izledim. İyiydi. İyiydi. Evet. Poseidon filmini izledim. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
I see you've made yourself at home. | Bakıyorum da evindeymiş gibisin. Bakıyorum da kendini evinde hissetmişsin. Bakıyorum da evindeymiş gibisin. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
In the words of the great Sam Snead: | Büyük Sam Snead'in kendi sözleriyle: Harika Sam Snead'in dediği gibi: Büyük Sam Snead'in kendi sözleriyle: | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
"If you're not thinking about pussy, you're just not concentrating." | "Vajina düşünmüyorsan, konsantre olmuyorsundur". "Eğer kadın düşünmüyorsan, o zaman konsantre olamazsın. " "Vajina düşünmüyorsan, konsantre olmuyorsundur". | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
My dear. | Canım. Canım. Canım. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Jesus Christ. Come on. | İsa Aşkına. Tanrı aşkına. Hadi. İsa Aşkına. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Thank you for your time. | Vakit ayırdığınız için teşekkürler. Zaman ayırdığınız için teşekkürler. Vakit ayırdığınız için teşekkürler. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
I'm gonna need a piece of this guy you got here in this Amman cell. | Bu Amman hücresinde tuttuğun adamın bir parçasına ihtiyacım var. Amman hücresindeki adamına bir parça ihtiyacım olacak. Bu Amman hücresinde tuttuğun adamın bir parçasına ihtiyacım var. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Don't look at buddy. Buddy didn't say nothing. | Öyle bakma, dostum. Dostun bir şey demedi. Bakma, dostum. Bir şey söylemedim. Öyle bakma, dostum. Dostun bir şey demedi. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
These jihadists might not use their cell phones, Hani, but you do use yours, right? | Bu cihatçılar cep telefonu kullanmıyor olabilir, Hani ama sen kullanıyorsun, değil mi? O mücahitler cep telefonu kullanmıyor olabilir ama sen kullanıyorsun, değil mi? Bu cihatçılar cep telefonu kullanmıyor olabilir, Hani ama sen kullanıyorsun, değil mi? | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Now, don't say no before I say anything. | Şimdi, ben bir şey demeden, hayır deme. Bir şey söylemeden hayır deme. Şimdi, ben bir şey demeden, hayır deme. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Just let me say what I've come here to say. | Sadece söylemeye geldiğim şeyleri söylememe izin ver. Sadece izin ver buraya söylemeye geldiğim şeyi söyleyeyim. Sadece söylemeye geldiğim şeyleri söylememe izin ver. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Thank you. You have done an incredible job developing this guy Karoobi. | Teşekkürler. Bu Karoobi'yi ayarladığın için inanılmaz bir iş yaptın. Teşekkürler. Karoobi adlı bu adamı oluşturarak müthiş bir iş başardınız. Teşekkürler. Bu Karoobi'yi ayarladığın için inanılmaz bir iş yaptın. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Katoomi. | Katoomi. Katoomi. Katoomi. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Karami. Karami. | Karami. Karami. Karami. Karami. Karami. Karami. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Now, we develop these assets to use them as needed. | Bu adamları kullanmak için bulduk... Şimdi, bu bilgileri ihtiyacı olan yerde gerektiği gibi kullanacağız. Bu adamları kullanmak için bulduk... | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
And I have a need. | ...ve şu anda buna ihtiyacımız var. Ve benim ihtiyacım var. ...ve şu anda buna ihtiyacımız var. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
I'm just gonna get all frustrated here. Why are you frustrated, Edward? | Burada hüsrana uğrayıp duracağım yani. Neden hüsrana uğramış oldun ki, Edward? Burada engellenmiş gibiyim. Neden engellenmiş, Edward? Burada hüsrana uğrayıp duracağım yani. Neden hüsrana uğramış oldun ki, Edward? | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Because we have a partnership. | Çünkü aramızda bir ortaklık var. Çünkü bizim bir ortaklığımız var. Çünkü aramızda bir ortaklık var. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
You have something that I need that will help me... | Elinde, bana yardımcı olabilecek bir şey var... Sende bana yardımcı olacak bir şey var... Elinde, bana yardımcı olabilecek bir şey var... | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
...and you won't allow that to happen. | ...ve sen buna müsaade etmiyorsun... ...ama sen bunun olmasına izin vermiyorsun. ...ve sen buna müsaade etmiyorsun... | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
And I'm trying to impress upon you a sense of urgency. | ...ve ben de sana bunun aciliyetini anlatmaya çalışıyorum. Ve senin üzerinde bu işin aciliyeti hakkında etki bırakmaya çalışıyorum. ...ve ben de sana bunun aciliyetini anlatmaya çalışıyorum. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |
Urgency does not call for changing methods that work for methods that do not work. | Aciliyet, işe yaramayacağını bile bile işe yarayan metotları değiştirmemizi gerektirmez. Aciliyet, işe yarayan yöntemlerin değil, işe yaramayanların değişimini gerektirir. Aciliyet, işe yaramayacağını bile bile işe yarayan metotları değiştirmemizi gerektirmez. | Body of Lies-3 | 2008 | ![]() |