Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 1423
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| It's because she works so hard. | Çünkü çok çalışıyor. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| She's not pretty enough to be on TV. | TV'ye çıkmak için yeterince güzel değil. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| She can't be an actress. | Oyuncu olamaz. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| My daughter is a writer. The actors read her scripts. | Kızım bir yazar. Oyuncular onun senaryolarını okuyor. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Don't compare her to actors. | Onu oyuncularla kıyaslama. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| And what about my daughter's looks? She's prettier than actresses! | Ve kızımın görünüşünde ne var? Aktrislerden daha güzel! | A Long Visit-1 | 2010 | |
| That's not true. What? | Bu doğru değil. Ne? | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Anyway, you must be happy. You have a good daughter. | Her neyse, mutlu olmalısın. İyi bir kızın var. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Oh, my baby. Oh, boy. | Bebeğim, yavrum. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I told you to take the train. | Trene binmeni söylemiştim. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| The bus is more comfortable. | Otobüs daha rahat. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| My husband drives a bus. I should take the bus. | Kocam otobüs kullanıyor. Otobüse binmem gerekir. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I'll carry that. No way. | Onu ben taşırım. Asla olmaz. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Come on. No, it's heavy. | Hadi ama. Hayır, ağır. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Let's go. I'll carry this then. | Gidelim. Öyleyse bunu ben taşırım. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| It's heavy. | Ağırmış. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Why did you bring so much? | Niye bu kadar çok şey getirdin? | A Long Visit-1 | 2010 | |
| It's nothing. Let's go. | Bir şey yok. Gidelim. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| It's nothing. | Bir şey yok. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| It's nothing much, but it's heavy. | Pek bir şey yok, ama ağır. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I told you to bring some kimchi. You didn't have to bring so much. | Sana biraz kimchi getir demiştim. Bu kadar çok şey getirmene gerek yoktu. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I made a little of everything you like. It ended up being heavy. | Sevdiğin her şeyden azıcık yaptım. Ağır olup çıkıverdi. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Let's go and eat. | Hadi gidip yemek yiyelim. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| You always want to eat when you see me. | Beni gördüğünde hep yemek yemek istiyorsun. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Oh! Oh, no! | Hayır! | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Oh, boy. Grab that! | Yavrum, tutun onu! | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Grab that! | Tutun onu! | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Pick it up! Oh, no! | Topla! Oh, hayır! | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Oh, no! Oh, boy. | Hayır! Yavrum. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| It's a little ruined. Thank you. | Biraz bozulmuş. Teşekkürler. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Oh, dear. | Aman Tanrım. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Thank you. Thank you. | Teşekkürler. Teşekkürler. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| They have this in Seoul, too. | Bunlardan Seoul'de de var. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I know, but I wanted to give it to you as soon as I saw you. | Biliyorum ama seni görür görmez bunu sana vermek istedim. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Don't bring stuff like this next time. I'm not a little kid anymore. I don't eat this stuff. | Bir dahakine böyle şeyler getirme. Artık küçük bir çocuk değilim. Bu şeyleri yemiyorum. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Fine, I won't bring it. | İyi, getirmem. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| By the way, the apples are all ruined. | Bu arada elmaların hepsi ezilmiş. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| My daughter doesn't eat things that aren't pretty. | Kızım güzel olmayan şeyleri yemez. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Come on. Okay. | Hadi. Tamam. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Oh, boy. Oh, boy. | Yavrum, yavrum. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| How stubborn. | Ne kadar inatçı. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Who's going to eat all that? | Tüm bunları kim yiyecek? | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Give me that. Never mind. | Onu bana ver. Boş ver. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I'll take it. I got it! | Alırım. Aldım! | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I'm all done now. | Artık işim bitti. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I should meet the owner. When is she coming? | Mal sahibiyle görüşmeliyim. Ne zaman gelir? | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Jisuk. | Jisuk. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Okay, okay. Good night. Dream about me. Bye. | Tamam, tamam. İyi geceler. Rüyanda beni gör. Görüşürüz. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Aren't there any guys who are interested in you? | İlgilendiğin herhangi bir erkek yok mu? | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Can't you tell me? | Söyleyemez misin bana? | A Long Visit-1 | 2010 | |
| There isn't anyone. | Hiç kimse yok. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| If you start dating someone, introduce him to me. | Biriyle çıkmaya başlarsan, onu benimle tanıştır. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I have to see if he'll be good to my daughter or not. | Kızım için iyi mi kötü mü olacağını görmem gerekiyor. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| You don't have a good eye forjudging men. | Erkekleri iyi yargılayacak göz yok sende. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| That's why I have to see him. | İşte bu yüzden onunla görüşmem gerekiyor ya. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| He can't be like your dad. | Baban gibi olamaz. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Promise me. | Söz ver bana. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Jisuk! Let me sleep! | Jisuk! Uyumama izin ver! | A Long Visit-1 | 2010 | |
| What a temper. | Ne öfke. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Alright. You must be tired. Go to sleep. | Pekâlâ. Yorgun olmalısın. Uyu. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Go to sleep. | Uyu. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| You must be busy. Why did you come? | Meşgul olmalısın. Niye geldin? | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I won't be able to see you when you start working. | Çalışmaya başlayınca seni göremeyeceğim. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I had to come and see you. | Gelip seni görmek zorundaydım. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| When will you come to meet my parents? | Ailemle tanışmaya ne zaman geleceksin? | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Be gentle. That hurts. It wasn't that hard. | Nazik ol. Acıtıyor. O kadar acımamıştır. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I'm sorry. Sorry. | Üzgünüm. Üzgünüm. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I'm planning on going to Seoul this weekend. | Bu hafta sonu Seoul'e gitmeyi plânlıyorum. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I'm sure you're out of food. | Yiyeceğin kalmadığına eminim. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Never mind. I'll come next week. | Boş ver. Bir sonraki hafta geleceğim. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| You're busy. I should go. | Yoğunsun. Gitmeliyim. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Mom, I'm working right now. | Anne, şu an çalışıyorum. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I was up all night. I'll call you later. | Tüm gece ayaktaydım. Seni daha sonra ararım. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Yeah? It must be so hard. Take a break once in a while. | Evet? Çok zor olmalı. Bir süreliğine ara ver. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Don't forget to take the medicine... I'll call you later. | İlaç almayı unutma... Seni daha sonra ararım. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Your mom? Yes. | Annen mi? Evet. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Don't be mean to her. | Ona karşı zalim olma. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Be nice when you can or you'll regret it. | İyi olabiliyorken iyi ol, yoksa pişman olursun. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I don't have anything to wear for the parents' meeting. | Aile görüşmesi için giyebileceğim hiç kıyafetim yok. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Isn't it pretty? | Güzel değil mi? | A Long Visit-1 | 2010 | |
| It was the most expensive in the store. | Mağazadaki en pahalı kıyafetti. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| It's nice. | Güzel. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| It's our first meeting. Your father bought it for me | Bu ilk görüşmemiz. Baban bunu güzel... | A Long Visit-1 | 2010 | |
| saying I should look nice. | ...görünmemi söyleyerek bana aldı. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Doesn't he look rustic though? | Yine de sade görünmüyor mu? | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I should just keep quiet, right? | Sessiz olmalıyım, öyle değil mi? | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Mom, | Anne... | A Long Visit-1 | 2010 | |
| actually, they're against this marriage. | ...aslında bu evliliğe karşılar. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I don't like her no matter what you say. | Ne söylersen söyle, ondan hoşlanmıyorum. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Why don't you like my daughter? | Kızımı neden sevmiyorsunuz? | A Long Visit-1 | 2010 | |
| There isn't anything I like about her. | Bu onu sevmemle alakalı bir şey değil. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| You shouldn't say that about someone else's daughter. | Bir başkasının kızı ile ilgili olarak bunu söylememelisiniz. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Do you think we came because we like your son? | Biz oğlunuzu sevdik diye mi geldiğimizi sanıyorsunuz? | A Long Visit-1 | 2010 | |
| Then you can just forget about this. | O halde bu işi unutabilirsiniz. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| It's not up to us. | Bu bize bağlı değil. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| They're in love. | Aşıklar. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| I didn't sent my son to study abroad to get a daughter in law like her. | Oğlumu böyle bir gelinim olsun diye yurtdışına okumaya göndermedim. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| My daughter went to school, too. | Benim kızım da okudu. | A Long Visit-1 | 2010 | |
| She went to a 2 year college, | 2 yıllık bir üniversiteye gitmiş... | A Long Visit-1 | 2010 | |
| but my son went to a 4 year university in the United States. | ...fakat benim oğlum Amerika'da 4 yıllık bir üniversiteye gitti. | A Long Visit-1 | 2010 |