Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 152349
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
And making a detour's not dangerous? It is. But they don't go this way. | Alternatif bir yoldan gitmek tehlikeli değil mi? Evet ama onlar bu yoldan gitmez. Ve koca bir tur atmak tehlikeli değil mi? Tehlikeli. Ama onlar buradan geçmez. Alternatif bir yoldan gitmek tehlikeli değil mi? Evet ama onlar bu yoldan gitmez. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
What do I care that they don't? What if I take a chance... | Bu yoldan gitmemeleri umrumda değil. Bir şansımı denesem ne çıkar? Geçip geçmemelerinden bana ne! Ya şansımı deneyip... Bu yoldan gitmemeleri umurumda değil. Bir şansımı denesem ne çıkar? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Listen, what's the matter with you... | Dinle, neyin var senin? Dinle, senin sorunun ne ki... Dinle, neyin var senin? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
To go all the way around! When everything's so close. | Bütün yollara gitmek! Her şey bu kadar yakınken. Bütün o yolu dolaşmak. Her şeye bu kadar yaklaşmışken. Bütün yollara gitmek! Her şey bu kadar yakınken. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Here a risk, there a risk. What the hell! | Burada risk, orada risk. Ne cehennem! Orası riskli, burası riskli. Kimin umurunda! Burada risk, orada risk. Ne cehennem! | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
You're being very flippant about this. | Bu konuda çok küstahlaşıyorsun. Beni dinle. Bu konuda çok küstahça davranıyorsun. Bu konuda çok küstahlaşıyorsun. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I'm fed up with all those nuts and bandages. | Tüm bu somunlardan ve sargılardan fenalık geldi. Bütün bu somunlardan, bez parçalarından çok sıkıldım. Tüm bu somunlardan ve sargılardan fenalık geldi. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
You may do as you wish, but I'm going. | Dilediğin gibi yapabilirsin ama ben gidiyorum. Sen, istediğini yap, ben gidiyorum. Dilediğin gibi yapabilirsin ama ben gidiyorum. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
You're insane. It's you who are... | Sen delisin. Sensin deli. Sen delisin! Asıl sen delisin. Sen delisin. Sensin deli. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
The wind is coming up... | Rüzgar geliyor... Rüzgar yaklaşıyor. Rüzgar geliyor... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Can you feel it? The grass... | ...hissedebiliyor musun? Çimler... Hissediyor musunuz? Çimenler... ...hissedebiliyor musun? Çimler... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
All the more so. | Daha da çok... Ve bir sürü başka şey de. Daha da çok... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Wait! | Bekle! Bekleyin! Bekle! | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Keep your hands off! | Elini sürme! Ellerini üzerimden çek! Elini sürme! | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Professor be my witness, I didn't sent you there. | Profesör şahidimdir, seni oraya ben göndermedim. Profesör, siz şahitsiniz, sizi oraya ben göndermiyorum. Profesör şahidimdir, seni oraya ben göndermedim. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
You go of your own will. | Senin istediğin gibi olsun. Tamamen kendi iradenizle gidiyorsunuz. Senin istediğin gibi olsun. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Of my own will. What else? | Benim istediğim gibi. Başka? Evet, kendi irademle gidiyorum. Başka? Benim istediğim gibi. Başka? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Nothing. Go. | Hiç. Git! Hiçbir şey. Gidin. Hiç. Git! | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
God help you to be lucky. | Şansın bol olsun. Tanrı şanslı olmanıza yardım etsin. Şansın bol olsun. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Listen! | Dinle! Dinleyin! Dinle! | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Should you notice something, | Bir şey dikkatini çekiyor mu? Eğer bir şey fark ederseniz... Bir şey dikkatini çekiyor mu? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
or just feel something, | Ya da bir şey hissediyor musun? ...ya da herhangi bir şey hissederseniz... Ya da bir şey hissediyor musun? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
go back at once, or... | Hemen geri dön, ya da... ...bir an önce geri dönün, ya da... Hemen geri dön, ya da... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Just don't throw iron poles at me. | Sadece demir direkleri bana fırlatma. Sen şu demirleri bana atma yeter. Sadece demir direkleri bana fırlatma. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Stop! Don't move! | Dur! Kıpırdama! Dur! Hareket etme! Dur! Kıpırdama! | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Why did you stop him? I thought it was you... | Onu neden durdurdun? Sen olduğunu düşünmüştüm... Onu neden durdurdun? Ben, sen olduğunu sanıyordum. Onu neden durdurdun? Sen olduğunu düşünmüştüm... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
What's up? Why did you stop me? | Ne oldu? Neden beni durdurdun? Neler oluyor? Beni neden durdurdunuz? Ne oldu? Neden beni durdurdun? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I didn't stop you. | Seni ben durdurmadım. Ben seni durdurmadım. Seni ben durdurmadım. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Who did it then? You? | Kim yaptı o zaman? Sen mi? Ben bunun... Kim o zaman? Sen mi? Kim yaptı o zaman? Sen mi? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Who the hell knows... | Kim bilir? Kahretsin, neler oluyor? Kim bilir? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
You're smart, Mister Shakespeare. | Çok tatlısınız Bay Shakespeare. Öyle akıllısınız ki Bay Shakespeare. Çok tatlısınız Bay Shakspeare. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
To go straight ahead is scary, to go back is embarrassing. | Dümdüz gitmek korkunç, geri dönmek de utandırıcı. Dümdüz gitmek korkutucu, geri dönmek utanç verici. Dümdüz gitmek korkunç, geri dönmek de utandırıcı. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
So you gave yourself a command. Fear has made you come to your senses. | Yani kendine bir emir verdin. Korku aklını başına getirdi. Kendi kendinize bir emir verdiniz. Korku aklınızı başınıza toplamanızı sağlamış. Yani kendine bir emir verdin. Korku aklını başına getirdi. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
What? Stop it. | Ne? Kes şunu. Ne dedin? Kesin şunu! Ne? Kes şunu. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Why have you emptied the bottle? Stop it, I said! | Neden şişeyi boşalttın? Dur demiştim sana! Şişemi neden boşalttın? Size kesin şunu dedim! Neden şişeyi boşalttın? Dur demiştim sana! | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
The Zone is a very complicated system... | Bölge çok karmaşık bir sistemdir. Bölge, bir sürü tuzaktan oluşan karmaşık bir sistemdir. Bölge çok karmaşık bir sistemdir. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
of traps, and they're all deadly. | Tuzaklarla dolu ve ölümcül. Ve hepsi de ölümcüldür. Tuzaklarla dolu ve ölümcül. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I don't know what's going on here in the absence of people, | İnsanlar yokken burada neler olduğunu bilmiyorum. Burada insanlar olmayınca neler olduğunu bilmiyorum... İnsanlar yokken burada neler olduğunu bilmiyorum. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
but the moment someone shows up, everything comes into motion. | Ama biri ortaya çıktığı anda her şey hareketlenir. ...ama insanlar burada görünür görünmez her şey hareket etmeye başlıyor. Ama biri ortaya çıktığı anda her şey hareketlenir. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Old traps disappear and new ones emerge. | Eski tuzaklar görünmez olur ve yenileri ortaya çıkar. Eski tuzaklar yok olup yerine yenileri geliyor. Eski tuzaklar görünmez olur ve yenileri ortaya çıkar. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Safe spots become impassable. | Güvenli sanılan yerler geçilmez olur. Güvenli alanlar geçit vermez yerlere dönüşüyor. Güvenli sanılan yerler geçilmez olur. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Now your path is easy, now it's hopelessly involved. | Şimdi yolunuz kolay, şimdi ümitsizce gerekli hale geldi. Artık sizin yolunuz kolay, şimdi umutsuzca bu işe bulaştık. Şimdi yolunuz kolay, şimdi ümitsizce gerekli hale geldi. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
That's the Zone. | İşte bu, Bölge. Bölge, budur. İşte bu, Bölge. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
It may even seem capricious. | Kaprisli bile görünebilir. Her an yeniden değişebilir. Kaprisli bile görünebilir. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
But it is what we've made it with our condition. | Ama yaptığımız bu; kendi durumumuzla. Ama bu da bizim, kendi şartlanmalarımızla yarattığımız bir şeydir. Ama yaptığımız bu; kendi durumumuzla. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
It happened that people had to stop halfway and go back. | İnsanların yarı yolda durmak zorunda kalıp geri döndükleri bile olmuştur. Daha önce yolun yarısında vazgeçip dönmek isteyen insanlar oldu. İnsanların yarı yolda durmak zorunda kalıp geri döndükleri bile olmuştur. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Some of them even died on the very threshold of the room. | Hatta bazıları kapının eşiğinde öldü. Hatta bazıları odanın kapısındaki eşikte düşüp öldüler. Hatta bazıları kapının eşiğinde öldü. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
But everything that's going on here depends not on the Zone, but on us! | Ama burada olup biten her şey bize değil, Bölge'ye bağlı. Ama burada olup biten her şey Bölge'ye değil, bize bağlı. Ama burada olup biten her şey bize değil, Bölge'ye bağlı. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
So it lets the good ones pass and kills the bad ones? | Yani iyi olanların geçmesine ve kötülerin ölmesine mi neden oluyor? Yani iyi insanların geçmesine izin verip kötü olanları öldürüyor mu? Yani iyi olanların geçmesine ve kötülerin ölmesine mi neden oluyor? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I don't know. | Bilmiyorum. Bilmiyorum. Gerçekten, bilmiyorum. Bilmiyorum. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I think it lets those pass who... | Sanırım tüm umutlarını yitirmiş olanların... Bence içeriye girmesine izin verdiği kişiler... Sanırım tüm umutlarını yitirmiş olanların... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
have lost all hope. | ...geçmesine izin veriyor. ...dünyadaki bütün umudunu kaybetmiş olanlar. ...geçmesine izin veriyor. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Not good or bad, but wretched people. | İyi ya da kötülerin değil, fakat zavallıların. İyi ya da kötü olanları değil. Zavallı olanları. İyi ya da kötülerin değil, fakat zavallıların. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
But even the most wretched will die if they don't know how to behave. | Ama nasıl davranmaları gerektiğini bilmiyorlarsa, en zavallıları bile ölür. Ama en zavallı adam bile, nasıl davranacağını bilmiyorsa, ölecektir. Ama nasıl davranmaları gerektiğini bilmiyorlarsa, en zavallıları bile ölür. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
You have been lucky, it just warned you. | Şanslıymışsın, seni sadece uyardı. Seni sadece uyarmakla yetindiği için çok şanslı bir adam olduğunu bilmelisin. Şanslıymışsın, seni sadece uyardı. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I guess I'll wait for you here | Sanırım seni burada bekleyeceğim. Sanırım ben, burada oturup sizi bekleyeceğim. Sanırım seni burada bekleyeceğim. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
until you come back, made happy. | Sen dönene ve mutlu olana kadar. Siz geri gelene kadar, oturup dinleneceğim. Sen dönene ve mutlu olana kadar. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I've got sandwiches, a thermos... | Sandviçlerim var ve bir termos... Yanımda sandviçlerim var, ayrıca termosum da var. Sandviçlerim var ve bir termos... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
You won't last even an hour here without me. | Burada bensiz bir saat bile kalamazsın. Burada benim yanımda olmazsan bir saat bile hayatta kalamazsın. Burada bensiz bir saat bile kalamazsın. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Besides, one doesn't return here the way one comes. | Öte yandan, birinin geldiği yoldan diğeri geri dönemez buraya. Ayrıca burada insan bir yere, gittiği yolu geri dönerek ulaşamaz. Öte yandan, birinin geldiği yoldan diğeri geri dönemez buraya. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Anyway, I would prefer... | Her neyse, ben şeyi tercih ederdim... Her neyse, benim tercihim... Her neyse, ben şeyi tercih ederdim... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Then we're going back right away. | Sonra geri döneceğiz. Hemen toparlanıp geri dönmek olurdu, değil mi? Sonra geri döneceğiz. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I'll return your money minus a certain sum | Paranı geri vereceğim, belli bir kısmı hariç. Size, içine girdiğimiz bu bela karşılığında bir kısmını kestikten sonra... Paranı geri vereceğim, belli bir kısmı hariç. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
for the trouble, so to speak... | Yani ters bir duruma karşı bir önlem olarak. ...paranızı da iade ederim. Yani ters bir duruma karşı bir önlem olarak. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Have you come to your senses, Professor? | Aklınız başınıza geldi mi Pofesör? Aklınız başınıza geldi mi Profesör? Aklınız başınıza geldi mi Profesör? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
All right. Go on, throw your nut. | Tamam. Devam et, somununu fırlat. Tamam. Haydi, at bakalım şu somunlarını. Tamam. Devam et, somununu fırlat. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
STALKER | STALKER İZ SÜRÜCÜ | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
Where are you? Come here! | Neredesiniz? Gelin buraya! | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
Oh, God! | Of, Tanrım! | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
Judging by his tone, he's going to start sermonizing again. | Ses tonuna göre yargılamak, yeniden vaaz vermeye başlayacak. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
Let everything that's been planned come true. | İzin ver planlanan her şey gerçekleşsin. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
Let them believe. | İnanmalarına izin ver. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
And let them have a laugh at their passions. | Ve tutkularına gülmelerine izin ver. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
Because what they call passion actually is not some emotional energy, | Çünkü, onların tutku dediği gerçekte duygusal bir enerji değil, | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
but just the friction between their souls and the outside world. | ruhları ve dış dünya arasında bir sürtüşme. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
And most important, let them believe in themselves | Ve en önemlisi, kendilerine inanmalarına izin ver. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
Iet them be helpless like children, | İzin ver çocuklar gibi çaresiz olsunlar, | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
because weakness is a great thing, and strength is nothing. | çünkü güçsüzlük muhteşem bir şeydir ve güç, hiçbir şey. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
When a man is just born, he is weak and flexible, | İnsan doğduğunda güçsüz ve uysaldır, | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
when he dies, he is hard and insensitive. | öldüğünde ise, katı ve duyarsızdır. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
When a tree is growing, it's tender and pliant, | Bir ağaç büyürken hassas ve esnektir, | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
but when it's dry and hard, it dies. | ama kuruduğunda ve sertleştiğinde ölür. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
Hardness and strength are death's companions. | Sertlik ve güç, ölümün refakatçisidirler. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
Pliancy and weakness are expressions of the freshness of being. | Uysallık ve güçsüzlük, varlığın canlılığının dışa vurumlarıdır. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
Because what has hardened will never win. | Çünkü katılaşan hiçbir zaman kazanmaz. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
Come here! We're progressing well. | Buraya gelin! İyi ilerliyoruz. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
Soon we'll come to a dry tunnel, after that it will get easier. | Biraz sonra kuru bir tünele geleceğiz, ondan sonra işimiz kolaylaşacak. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
Are we on our way already? Of course. Why? | Yolumuzda mıyız artık? Elbette. Neden? | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
I thought you just wanted to show us something. | Senin bize bir şeyler göstermek istediğini düşünmüştüm. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
What about my knapsack? What about it? | Sırt çantam ne olacak? Ne demek ne olacak? | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
I left it there. I didn't know we were going. | Onu orada bıraktım. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
There's nothing we can do about it. No, we have to go back. | Bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok. Hayır, geri dönmeliyiz. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
It's impossible! I can't do without my knapsack! | İmkansız! Sırt çantam olmadan yapamam! | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
Can't you understand that no one here has ever come back the same way? | Hiçkimsenin aynı yolu geri dönemeyeceğini anlamıyor musun? | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
Forget about your knapsack. What have you got there, diamonds? | Sırt çantanı unut. İçinde ne var, elmas mı? | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
The room will give you anything you want. | "Oda" sana her istediğini verecek. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
Really. It will drown you in knapsacks. | Gerçekten. Seni sırt çantalarına boğacak. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
How far is it, this room? | Bu Oda ne kadar uzakta? | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
If you go straight, about 200 meters, but there's no going straight here. | Eğer düz gidersen, 200 metre kadar, ama düz gidemeyiz. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |
Give up your empiricism, Professor. Miracles are outside empiricism. | Deneyciliği bırak Profesör. Mucizeler deneyciliğin dışındadır. | Stalker-4 | 1979 | ![]() |