Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183231
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
What are you thinking about | Orada öyle ciddi bir halde oturmuş... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
sitting there all serious? | ...neyi düşünüyorsun? | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
My shortcomings. | Kusurlarımı düşünüyorum. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Women don't even pay attention to that. | Kadınlar buna aldırış bile etmezler. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
People I've harmed. | Zarar verdiğim insanlar. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
You mean killed? | "Öldürdüğüm" mü demek istiyorsun? | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Well, eventually. | Aslında, neticede öyle. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
That's not the point. I mean harmed. | Mesele o değil. Zarar verdiğim demek istiyorum. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
The people I've killed badly | Sarhoş olduğum için... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
because I was drunk. | ...kötü bir şekilde öldürdüğüm insanlar. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
This is your whole precision thing? | Bütün o hassasiyet olayı bu mu yani? | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Like here. Look, Rod Fitzhugh. | Buradaki mesela. Bak, bu Rod Fitzhugh. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Took me seven bullets. | Yedi mermiyle öldürmüştüm. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
And Karen Whittier, I was supposed to slit her throat. | Ve Karen Whittier, boğazını kesmem gerekiyordu. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
She moved. I got her in the eye. | Hareket etti. Gözünden kestim. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Fuck, Frank. | Kahretsin, Frank. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
It's a little early in the morning. | Bunun için biraz erken bir vakit. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Well, I'm serious. Jack Hensley. | İyi ama, ben ciddiyim. Bu Jack Hensley. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
He saw me first. I had to chase him two blocks before I got him | Önce o beni gördü. İşini "Dairy Queen" restoranının otoparkında... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
in a Dairy Queen parking lot. | ...halletmeden evvel, iki blok peşinden koşmam gerekti. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
That's no way to die. | Bu ölmek için iyi bir yol değil. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
So you got sloppy. | Demek işini baştan savma yapmışsın. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
You can't unkill them. They're still dead. | Onları geri canlandıramazsın. Hâlâ ölüler. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
I don't regret killing them, just killing them badly. | Ben onları öldürdüğüm için pişmanlık duymuyorum; | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
So what, then? | Peki şimdi ne olacak? | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
I got to make amends. | Telafi etmeliyim. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
There are many rewards that flow... | Telafi etme çabasının karşılığında... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
from the practice of making amends. | ...vaat edilen birçok mükafat var. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
So that's what you do. | Demek yapılması gereken buymuş. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
And you do what you have to do. | Ve ben de yapmam gereken neyse onu yapmalıyım. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
All right, these can be redeemed in any of our stores nationwide. | Pekala, bunlar ülke çapındaki herhangi bir mağazamızda kullanılabilir. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Clerk: That's five $25 gift certificates. | Bunlar beş adet 25 dolarlık hediye çekleriniz. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Well, I can't believe you had the addresses of their next of kin. | Yani, akrabalarının adreslerine sahip olmana inanamıyorum. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Even drunk, I kept thorough records. | Sarhoşken bile, çok sağlam kayıtlar tuttum. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
So a knife in the eye | Demek gözüne bir bıçak sokmanın bedeli... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
is worth 50 bucks off your next purchase at the Sony store? | ...Sony mağazasında yapacağı bir sonraki alışverişte 50 dolar indirim ha? | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
All: ...to accept the things I cannot change, | ...değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmeyi... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
the courage to change the things I can, | ...değiştirebileceklerimi değiştirme cesaretini... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
and the wisdom to know the difference. | ...ve aradaki farkı bilebilme dirayetini. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
O'Leary: Let me have a couple of kielbasa, will you? | Birkaç tane tütsülenmiş sosis alabilir miyim? | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Hiya, Roman. | Selamlar, Roman. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Do you know that my wife | Karımın sosislerinize bayıldığını... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
loves your sausage? | ...biliyor musunuz? | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Stef: We're fucked. | Boku yedik. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Hardwood floors, of course... | Üç cephesi manzaralı tabii ki... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
with a view on three sides, | ...yerler parke döşeme... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
five bedrooms, three and a quarter baths, | ...beş yatak odası, üç banyo... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
marble fireplaces, walk in closets Dave. | ...mermer şömineler, oda tipi dolaplar... Dave. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
It was on the market in '92. | 92 yılında satışa sunuldu. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
It went for a mil five. | Beş milyon gibi bir rakama satılmıştı. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Now it'd go for six 6.5 easy. | Şimdi ise altı altı buçuğa rahatlıkla satılır. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Why'd you call me? | Beni neden aradın ki? | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
They're tearing it down. | Burayı yıkıyorlar. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Some building inspector with a bug up his ass | Koca götlü bir yapı müfettişi... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
did an earthquake retrofit check. | ...bir sismik güçlendirme kontrolü yaptı. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Apparently it's unsafe. | Görünüşe göre elverişli değilmiş. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
And is it? | Öyle mi peki? | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
It's got hardwood floors. What does this have to do with me? | Sert ağaçtan parke zeminleri var. Bu işin benimle ne ilgisi var ki? | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
I made a deal with the owner. | Ev sahibi ile bir antlaşma yaptım. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
The city's paying him off, but he's not getting | Belediye ona istimlak bedelini ödüyor... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
the real value of the property. | ...ama adam malının gerçek değerini alamıyor. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
The market is bullish, Frank. | Piyasa tam bir boğa piyasası, Frank. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
This is going to be worth | Burası önümüzdeki yıl sonunda... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
maybe nine mil by the end of next year. | ...belki dokuz milyon edecek. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
What's your deal, Dave? | Antlaşman nedir, Dave? | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Well, if I could get the city off his back | Eğer belediyenin yıkım ısrarından vazgeçmesini sağlarsam... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
he'll split the profits with me when he sells. | ...o da evi sattığı zaman kârını benimle paylaşacak. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
That's very exciting for you. | Bu senin için çok heyecan verici bir şey. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
And it could be very exciting for all of us... | Ve hepimiz içinde heyecan verici bir duruma gelebilir... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
as I thought there would be an opportunity | ...çünkü senin belediyeyle bu konuyu müzakere etme... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
for you to... | ...olasılığının olabileceğini... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
negotiate with the city. | ...düşünmüştüm. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Frank, it'll give you a chance | Frank, bu sana işlere tekrar dönmen için... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
to ease back into things. | ...kolaylık sağlayacak bir şey. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
You're doing so great with your recovery. | Islah sürecin çok iyi gidiyor. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Forget it. Come on, Frank. | Unut bunu. Haydi ama, Frank. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
I've been more than courteous. You what? | Gereğinden bile fazla kibarlık yaptım. Ne yaptım dedin? | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
I got you your job, | Sana işini ben buldum... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
got you a nice place to live. I didn't have to do that. | ...yaşaman için güzel bir ev tuttum. Bunları yapmak zorunda değildim ki. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
I could have gotten you a shitty walk up in the Tenderloin | Sana Tenderloin'de boktan bir giriş katı... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
or a studio in the Castro. | ...veya Castro'da bir stüdyo daire tutabilirdim. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
You'd be up to your neck in dog collars and assless chaps | Ben olmasam, boğazına kadar köpek tasmalı kıçı kırık oğlanlar... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
if it wasn't for me. | ...dolu bir yerde yaşıyor olurdun. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Not to mention the cashew butter. | Kaju fıstığı ezmesinden bahsetmiyorum bile. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
And asking for help should not be such a big production. | Böyle bir şey için yardım istemek bu kadar da büyük bir mesele olmasa gerek. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Why are you walking like that, anyway? | Bu arada, neden bu şekilde yürüyorsun ki? | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Look, no shooting, no stabbing. | Bak, ateş etmek yok, bıçaklamak yok. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
No violence at all if you can help it. | Hatta yapabilirsen, hiç şiddet yok. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Just strong, clear negotiation. | Sadece güçlü, apaçık bir müzakere. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
I'll let you know. I'd appreciate that. | Sana bu konuda dönerim. Buna memnun olurum. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Lick dick. | Şeyimi yala. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Becky: Everybody laughs at the fat girl. | Şişko kıza herkes güler. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
But if I'm drunk, I can't hear them. | Ama sarhoş olduğumda onları duyamam. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Maybe the drinking helps me laugh at the fat girl too. | Belki içki içmek benim de şişko kıza gülmemi sağlıyordur. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Thanks, Becky. | Teşekkürler, Becky. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
I know we're... | Aslında... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
not supposed to respond | ...doğrudan birbirimizin hikayelerine... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
directly to each other's stories, | karşılık vermememiz gerektiğini biliyorum... | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
but I was hoping I could say something to Becky. | ...ama Becky'ye bir şeyler söyleyebilmeyi isterdim. | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |
Is that all right? | Bu senin için sorun olur mu? | You Kill Me-1 | 2007 | ![]() |