Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183246
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Jenny Sue, have you and Brian given any thought, | Jenny Sue, merak ediyorum da, sen ve Brian... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
about what your going to name the children? MOM! | ...çocuğunuza ne isim vereceğiniz konusunda hiç konuştunuz mu? ANNE! ...çocuÄŸunuza ne isim vereceÄŸiniz konusunda hiç konuÅŸtunuz mu? ANNE! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
What? I am just making conversation. | Ne oldu? Sadece sohbet ediyoruz. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh yeah I have been keeping a list, | Ay elbette, benim bu isim konusunda oldukça uzun bir listem var... Ay elbette, benim bu isim konusunda oldukça uzun bir listem var... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
because I plan on having a big family with Brian. | Zira Brian'la mümkün olduğunca çok çocuk yapıp, kalabalık bir aleye sahip olalım istiyorum. Zira Brian'la mümkün olduÄŸunca çok çocuk yapıp, kalabalık bir aleye sahip olalım istiyorum. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Like the bible says be fruitful and multiple. | Tıpkı İncil'de yazdığı gibi: "Verimi olun, bolca çoğalın" Tıpkı İncil'de yazdığı gibi: "Verimi olun, bolca çoÄŸalın" | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Jenny Sue, I love you already. | Jenny Sue, seni şimdiden sevdim. Jenny Sue, seni ÅŸimdiden sevdim. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
See Brian, I told you we would get along. | Ayyy... Gördün mü Brian, sana annenle iyi anlaşırız demiştim. Ayyy... Gördün mü Brian, sana annenle iyi anlaşırız demiÅŸtim. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Now how about some red win it's a lovely... | O halde şimdi biraz kırmızı şaraba ne dersiniz, bu çok iyi bir şa... O halde ÅŸimdi biraz kırmızı ÅŸaraba ne dersiniz, bu çok iyi bir ÅŸa... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh no thank you, I never touch the devils alcohol. | Ay teşekkür ederim ama hayır, ben asla içmem. Alkol şeytan işidir. Ay teÅŸekkür ederim ama hayır, ben asla içmem. Alkol ÅŸeytan iÅŸidir. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Brian how about you? | Tamam o halde. Peki ya sen Brian? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh he doesn't touch it either. | Ay, artık o da ağzını sürmeyecek. Ay, artık o da aÄŸzını sürmeyecek. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Really? But Brian you have such lovely taste in... | Ay... Gerçekten mi?! Eve... Ama Brian sen şarap tadımı konusunda oldukça usta... Ay... Gerçekten mi?! Eve... Ama Brian sen ÅŸarap tadımı konusunda oldukça usta... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Well Jenny Sue is helping me clean up my act. | Şeyy... Jenny Sue davranışlarımı düzeltmem konusunda bana yardımcı oluyor. Åeyy... Jenny Sue davranışlarımı düzeltmem konusunda bana yardımcı oluyor. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
That's right no more drinking, no more swearing.. | Aynen öyleee... Artık içip sıçmak yok!... Aynen öyleee... Artık içip sıçmak yok!... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
and don't get me started on those practical jokes, | ...ayyy, beni konuşturmayın şimdi... ...ayyy, beni konuÅŸturmayın ÅŸimdi... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I don't know how you ever put up with that. | ...içki insanı "şeyi" kalkmaz hale getirir en sonunda. ...içki insanı "ÅŸeyi" kalkmaz hale getirir en sonunda. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Jenny? How long have you and Brian been seeing each other? | Aaahh... Söylesene Jenny? Brian ile ne kadar zamandır birliktesiniz? Aaahh... Söylesene Jenny? Brian ile ne kadar zamandır birliktesiniz? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Not long when it is right you just know it. | Çok uzun zamandır değil aslında. Çok uzun zamandır deÄŸil aslında. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Where did you two meet? | Hmmm... Siz ikiniz nerede tanıştınız? Hmmm... Siz ikiniz nerede tanıştınız? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh it was so sweet we met through my daddy. | Oh, bu çok hoş aslında... Babam sayesinde tanıştık. Oh, bu çok hoÅŸ aslında... Babam sayesinde tanıştık. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Really who is your father? (Salsa Sarcastically) Yeah who is ya daddy? | Gerçekten mi? Baban kim senin? Ay evet, kimmiş bakayım şu baban?! Gerçekten mi? Baban kim senin? Ay evet, kimmiç bakayım şu baban?! Gerçekten mi? Baban kim senin? Ay evet, kimmiÅŸ bakayım ÅŸu baban?! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Minister down at Congrave Baptist. | Congrave Baptist kilisesinin rahibi. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Really but we are auspicable? | Öylemiii, ama biz baptist değiliz ki. Öylemiii, ama biz baptist deÄŸiliz ki. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
But Brian? Really great salad mom. | Ama Brian nası... Bu salata gerçekten harika. Ama Brian nası... Bu salata gerçekten harika. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Why thank you is there anything else you need tossed? | Afiyet olsun. İstediğin başka bir şey var mı?! Afiyet olsun. İstediÄŸin baÅŸka bir ÅŸey var mı?! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh the church has a Christian singles night on Thursday... | Ay, aslında kilisede her perşembe bekar hristiyanlar gecesi var... Ay, aslında kilisede her perÅŸembe bekar hristiyanlar gecesi var... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
You all should come down sometime. | Hepiniz bir ara mutlaka gelmelisiniz. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I am not sure we would fit in. | Bu halde oraya gelebileceğimizi hiç sanmıyorum canım! Bu halde oraya gelebileceÄŸimizi hiç sanmıyorum canım! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh nonsense You would be the belle of the ball. | Ay aksine... Bence sen gecenin kraliçesi olurdun. Ay aksine... Bence sen gecenin kraliçesi olurdun. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
You know we have also dropped that whole rule about interracial dating. | Klisemiz ırklar arası birlikteliklere de hoş görüyle yaklaşıyor üstelik. Klisemiz ırklar arası birlikteliklere de hoÅŸ görüyle yaklaşıyor üstelik. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
How wonderfully progressive of you. | Aman ne anlayışlı bir kiliseniz varmış öyle!!! Aman ne anlayışlı bir kiliseniz varmış öyle!!! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Why thank you. | Teşekkür ederim. TeÅŸekkür ederim. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
You boys should come to. We're a kind of taken. | Çocuklar, siz de mutlaka gelin. Biz evli sayılırız aslında. Çocuklar, siz de mutlaka gelin. Biz evli sayılırız aslında. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh are ya all married? | Ay gerçekten evli misiniz? Ay gerçekten evli misiniz? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Only in Massachusetts. | Sadece Massachusetts'te. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Massachusetts.... | Massachusetts... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Jenny Sue... | Jenny Sue... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Have you and Brian given any thought to the way the children are going to brought up. | Brian'la çocuklarınızı nasıl yetiştireceğiniz hakkında hiç konuştunuz mu? Brian'la çocuklarınızı nasıl yetiÅŸtireceÄŸiniz hakkında hiç konuÅŸtunuz mu? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh yeah they are going to be home school just like I was. | Ay elbette! Onlar da aynen benim gibi evde eğitim alacaklar. Ay elbette! Onlar da aynen benim gibi evde eÄŸitim alacaklar. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Home schooled? | Evde eğitim mi? Evde eÄŸitim mi? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Well we wouldn't want the exposed, | Ayy aynen öyle... Çocuklarımın devlet okullarında okutulan, laik ve hümanist öğretiler yüzünden... Ayy aynen öyle... Çocuklarımın devlet okullarında okutulan, laik ve hümanist öğretiler yüzünden... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
To all that amoral, secular, humanist, devil worship in the public school system now would we. | birer dinsiz olmalarına ve şeytanın yoluna sapmalarına asla izin veremem. birer dinsiz olmalarına ve ÅŸeytanın yoluna sapmalarına asla izin veremem. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
It must be rough on you Brian. | Bu durum sana biraz sorun çıkartacak sanırım, Brian? Bu durum sana biraz sorun çıkartacak sanırım, Brian? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Did they make you sacrifice the goat at the beginning of class or the end? | Tüm okul tarafından günah keçisi ilan edilip alay konusu olabileceğini düşünmüyor musun? Tüm okul tarafından günah keçisi ilan edilip alay konusu olabileceÄŸini düşünmüyor musun? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
My daddy is going to find him a new job. | Babam ona yeni bir iş ayarlayacak. Babam ona yeni bir iÅŸ ayarlayacak. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
What? That hasn't actually been settled yet. | Ne? Buna daha henüz tam karar vermedik aslında. Ne? Buna daha henüz tam karar vermedik aslında. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
You love those kids you teach. | Sen çocuklara bir şeyler öğretmeyi seversin?! Sen çocuklara bir ÅŸeyler öğretmeyi seversin?! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Yeah and now I am going to have kids of my own. Well I guess... | Evet. Ve şimdi de kendi çocuklarım olacak. Sa.. Sanırım öyle... Evet. Ve ÅŸimdi de kendi çocuklarım olacak. Sa.. Sanırım öyle... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
So Jenny Sue, Brian keeps telling me about how much you have in common. | Jenny Sue, Brian bana ne kadar çok ortak noktanız olduğundan bahsediyordu sürekli. Jenny Sue, Brian bana ne kadar çok ortak noktanız olduÄŸundan bahsediyordu sürekli. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh (giggles) That is so true. | Ayyy... Çok haklısın. Ayyy... Çok haklısın. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Things like? | Mesela?... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh well we both just love pecan pie. Can't get enough of it isn't that nice. | Ay evet... Mesela ikimiz de cevizli turtaya bayılıyoruz. Yedikçe yiyesimiz geiyor, ne hoş değil im? Ay evet... Mesela ikimiz de cevizli turtaya bayılıyoruz. Yedikçe yiyesimiz geiyor, ne hoş değil mi? Ay evet... Mesela ikimiz de cevizli turtaya bayılıyoruz. Yedikçe yiyesimiz geiyor, ne hoÅŸ deÄŸil im? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Long walks, Oh and puppies we both just love puppies. | Uzun yürüyüşler... Ve yavru köpekler... İkimiz de yavru köpekleri çok seviyoruz. Uzun yürüyüşler... Ve yavru köpekler... İkimiz de yavru köpekleri çok seviyoruz. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Well that is nice. (jenny) and Brian is such a good listener. | Ne güzel... Ve Brian çok iyi bir dinleyicidir. Ne güzel... Ve Brian çok iyi bir dinleyicidir. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
(Jenny) Sometimes I just go on and on and on, | Bazen saçma sapan, aptalca şeyler hakkında... Bazen saçma sapan, aptalca ÅŸeyler hakkında... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
and talk about the silliest little things for hour after hour after hour, | ...saatlerce hiç susmadan konuşur dururum... ...saatlerce hiç susmadan konuÅŸur dururum... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
and he won't even say a word. | ve o, bir kez bile sözümü kesmez. ve o, bir kez bile sözümü kesmez. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
So dear whens the wedding? | Canım, peki düğün ne zaman? Canım, peki düğün ne zaman? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Well we haven't set a date yet, but I do like the idea of a June wedding. | Aslında henüz bir tarih belirlemedik, ama ben haziranda olması fikrine sıcak bakıyorum. Aslında henüz bir tarih belirlemedik, ama ben haziranda olması fikrine sıcak bakıyorum. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
So soon? | Ah, ne kadar da erken! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Are you going to hire a florist or is Brian going to do the flower arrangements? | Düğünün süsleme çiçekleri ile ilgili bir uzman kiralayacak mısınız, yoksa bu işi Brian'mı yapacak?! Düğünü süsleme çiçekleri ile ilgili bir uzman kiralayacak mısınız, yoksa bu işi Brian'mı yapacak?! Düğünün süsleme çiçekleri ile ilgili bir uzman kiralayacak mısınız, yoksa bu iÅŸi Brian'mı yapacak?! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I don't know what you mean? | Bazen ne diyorsun hiç anlamıyorum? Bazen ne diyorsun hiç anlamıyorum? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
He means do you know that your Fiancee is gay? | Nişanlının gey olduğundan haberin var mı bacım, diyor! NiÅŸanlının gey olduÄŸundan haberin var mı bacım, diyor! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh god... Oh god... oh mom. | Ah tanrım... ah tanrım... anne!!! Ah tanrım... ah tanrım... anne!!! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Breath breath... don't try to talk mom... | Konuşmaya çalışma anne. Nefes al, nefes al. KonuÅŸmaya çalışma anne. Nefes al, nefes al. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
(jenny) hello my fianc�'s mother's having a stroke... Don't talk just breath mom. | Sanırım nişanlımın annesine inme indi... Konuşmaya çalışma anne, nefes al sadece. Sanırım niÅŸanlımın annesine inme indi... KonuÅŸmaya çalışma anne, nefes al sadece. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Are you OK, Mae? (jenny) well actually I am not sure... | İyi misin, Mae? Vallahi aslında tam emin değilim. İyi misin, Mae? Vallahi aslında tam emin deÄŸilim. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh god doesn't anyone know CPR? | Kimse kalp masajı yapmayı bilmiyor mu be! Kimse kalp masajı yapmayı bilmiyor mu be! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Believe me I don't think she is having a stroke. | İnan bana, o kalp krizi falan geçirmiyor. İnan bana, o kalp krizi falan geçirmiyor. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I am not having a stroke (Jenny) never mind false alarm Are you sure mom? | Ay inme minme gelmedi bana! Neyse boşverin, sanırım yanlış alarm. Emin misin, anne? Ay inme minme gelmedi bana! Neyse boÅŸverin, sanırım yanlış alarm. Emin misin, anne? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Let us just check you in as a precaution Brian please stop it... | Her ihtimale karşı bir hastaneye gidelim hiç olmazsa. Bi' dur yahu! Her ihtimale karşı bir hastaneye gidelim hiç olmazsa. Bi' dur yahu! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Don't worry about me... What about your Fiancee? | Beni düşünme şimdi... Kimbilir nişanlın ne durumda? Beni düşünme ÅŸimdi... Kimbilir niÅŸanlın ne durumda? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
She knows. | O... o, biliyor. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
She knows??? Yeah she knows. | Biliyor mu? Evet, biliyor. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
and I am tickled pink to be able to save Brian from a life of sin and perversion. | Ve ben, Brian'ı günah dolu, sapık bir hayattan, kurtaracağım için çok mutluyum. Ve ben, Brian'ı günah dolu, sapık bir hayattan, kurtaracağım için çok mutluyum. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Can you pass the butter? | Tereyağını uzatır mısın. Tereyağını uzatır mısın. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
So... great pork chops. | Bu pirzolalar harbiden iyiymiş, yahu. Bu pirzolalar harbiden iyiymiÅŸ, yahu. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Brian.... I did hear you right? | Brian... Seni doğru mu duydum? Brian... Seni doÄŸru mu duydum? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
You did say that you were gay? | Ben geyim mi dedin sen? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Mom if I say yes are you going to have a stroke? | Anne, evet dersem fenalaşacaksın ama. Anne, evet dersem fenalaÅŸacaksın ama. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh stop it. Yeah. | Ay, bırak şimdi! Evet. Ay, bırak ÅŸimdi! Evet. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
But your marrying Jenny Sue. | Ama Jenny Sue ile evleniyorsun? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
(jenny) why ain't it grand? | Ay, ne muhteşem değil mi?... Ay, ne muhteÅŸem deÄŸil mi?... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I get a catch of a husband like this? | Hem böyle yakışıklı bir koca bulmuşum kendime... Hem böyle yakışıklı bir koca bulmuÅŸum kendime... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
and I get to save a soul for our lord and saviour Jesus Christ. | ...hem de bu arada bir kulu günahlarından kurtarmış olacağım. ...hem de bu arada bir kulu günahlarından kurtarmış olacağım. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
He's a twofer. | İkisi bir arada!!! İkisi bir arada!!! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I thought you would be kind of happy that I am settling down. | Ben de, sonunda bir yuva kuracağım için mutlu olursun sanmıştım. Ben de, sonunda bir yuva kuracağım için mutlu olursun sanmıştım. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Yeah... I guess... | Ayy... Sanırım... Ayy... Sanırım... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
So Chase you help me out here. | Chase, yanlışsam düzeltir misin? Chase, yanlışsam düzeltir misin? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I thought that being gay, meant you fall in love with other men. | Ben gey olmayı, bir erkeğin bir başka erkeği sevmesi anlamına geldiğini düşünüyordum. Ben gey olmayı, bir erkeÄŸin bir baÅŸka erkeÄŸi sevmesi anlamına geldiÄŸini düşünüyordum. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
That's what I thought. Just checking. | Ben de öyle düşünüyorum. Sadece doğru mu biliyorum, kontrol ediyorum. Ben de öyle düşünüyorum. Sadece doÄŸru mu biliyorum, kontrol ediyorum. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
So Brian do you love this girl? | E peki Brian, sen bu kızı seviyor musun? E peki Brian, sen bu kızı seviyor musun? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Mom I like her a lot.... and I will love my kids. | Ondan oldukça çok hoşlanıyorum, anne... ...ve çocuklarımı da çok seveceğim. Ondan oldukça çok hoÅŸlanıyorum, anne... ...ve çocuklarımı da çok seveceÄŸim. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh and he is going love me Mrs Davis Don't you worry about that. | Ay siz hiç merak etmeyin bayan Davis, eninde sonunda beni sevecek. Ay siz hiç merak etmeyin bayan Davis, eninde sonunda beni sevecek. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Who doesn't love me. | Kim sevmez ki beni? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Except for that one weird little boy in Sunday school I think his name was Curtis. | Bir tek kilise okulundaki şu garip oğlan dışında. Sanırım adı Curtis gibi bir şeydi. Bir tek kilise okulundaki ÅŸu garip oÄŸlan dışında. Sanırım adı Curtis gibi bir ÅŸeydi. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
No matter how nice I was to him he wouldn't love me back. | Ne kadar iyi davranırsam, davranayım, kendimi ona bir türlü sevdiremiyorum. Ne kadar iyi davranırsam, davranayım, kendimi ona bir türlü sevdiremiyorum. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Tried flirting? Yes! | Peki, hiç yakınlık gösterdin mi Evet. Peki, hiç yakınlık gösterdin mi Evet. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Flattery? Yes. | Övücü sözler söyledin mi? Evet. Övücü sözler söyledin mi? Evet. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |