Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183248
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Besides I am sure you are much to busy fixing up your place for Jenny Sue. | Ayrıca eminim sizin de Jenny Sue ile evde yapmanız gereken bir sürü tadilat işi vardır. Ayrıca eminim sizin de Jenny Sue ile evde yapmanız gereken bir sürü tadilat iÅŸi vardır. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
We are not going to keep that old place. Really? | Ah biz o eski evi elimizden çıkartacağız. Gerçekten mi? Şeyyy... Ah biz o eski evi elimizden çıkartacağız. Gerçekten mi? Şeyyy... Ah biz o eski evi elimizden çıkartacağız. Gerçekten mi? Åeyyy... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
We have picked out a new house for them in our neighbourhood. | Biz onlara bizim mahalleden yeni bir ev ayarladık. Biz onlara bizim mahalleden yeni bir ev ayarladık. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Calvary Heights. It's a gated Christian community. | Calvary Heights'da. Gerçek Hıristiyanlar arasında. Calvary Heights'da. Gerçek Hıristiyanlar arasında. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Very nice, only the right sort of people. | Çok hoş, sadece düzgün insanların yaşadığı bir yer. Çok hoÅŸ, sadece düzgün insanların yaÅŸadığı bir yer. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
But we really haven't decided yet. | Ama aslında daha tam karar vermedik. Ama aslında daha tam karar vermedik. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh nonsense. | Saçmalama şimdi... Saçmalama ÅŸimdi... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
No grandchild of mine is going to be raised... | Benim hiç bir torunum, senin yaşadığın... Benim hiç bir torunum, senin yaÅŸadığın... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
in that heck hole of a neighbourhood you live in. | ...o kahrolası mahallede yetişmeyecek. ...o kahrolası mahallede yetiÅŸmeyecek. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Did you know there is a Mormon family, living just down the block from him? | Oğlunun evinin bir sokak aşağısında bir Mormon ailenin yaşadığını biliyor muydun? OÄŸlunun evinin bir sokak aÅŸağısında bir Mormon ailenin yaÅŸadığını biliyor muydun? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
and the Muslims are moving in. | Bir de şimdi Müslümanlar taşınıyorlar o mahalleye. Bir de ÅŸimdi Müslümanlar taşınıyorlar o mahalleye. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
There is even a rumour of..... Unitarians. | Dedikodulara göre... ...Üniteryenler bile varmış orada. Dedikodulara göre... ...Üniteryenler bile varmış orada. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
No! Yes. | Olamaz!!! Evet. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
OK are you ready? | Peki, hazır mısınız? Peki, hazır mısınız? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
What do you think? Oh my lord... | Ne düşünüyorsunuz? Aman tanrım! Ne düşünüyorsunuz? Aman tanrım! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
It's err.... | Bu biraz... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Chase when you said you were doing a portrait.... | Chase, portre yapacağını ne zaman söylemiştin? Chase, portre yapacağını ne zaman söylemiÅŸtin? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Isn't that George Bush? Yep. | George Bush değil mi bu? Aynen. George Bush deÄŸil mi bu? Aynen. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
And that's his penis. | Ve bu da onun penisi. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
It's err.... as near as I could guess. | Şeyyy... olabildiğince benzetmeye çalıştım. Şeyyy... olabildiğince benzetmeye çalıştım. Åeyyy... olabildiÄŸince benzetmeye çalıştım. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Isn't it really funny how different people have different interpretations of art. | Ne kadar komik değil mi? Bazı insanların sanatla ilgili böyle değişik yorumlamaları olabiliyor işte! Ne kadar komik deÄŸil mi? Bazı insanların sanatla ilgili böyle deÄŸiÅŸik yorumlamaları olabiliyor iÅŸte! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I just got it The emperor has no clothes. | Ay ben şimdi anladım! Kıral Çıplak! demek istemişsin bu resimde. Ay ben ÅŸimdi anladım! Kıral Çıplak! demek istemiÅŸsin bu resimde. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I was wondering if you were going to get the reference. | Mesajı alıp alamayacağınızı merak ediyordum doğrusu. Mesajı alıp alamayacağınızı merak ediyordum doÄŸrusu. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
You want me to come back tomorrow so I can hang it? | İsterseniz yarın gelip asabilrim resmi. İsterseniz yarın gelip asabilrim resmi. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh could you do it now I want it right here over the fireplace. | Oh, bunu hemen şimdi yapabilir misin? Onu tam şöminenin üstüne koymak istiyorum. Oh, bunu hemen ÅŸimdi yapabilir misin? Onu tam şöminenin üstüne koymak istiyorum. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Now that I have seen it I can't go another night without looking at it. | Hemen asılsın istiyorum. Resmi tekrar görmek için bir gece daha bekleyemem. Hemen asılsın istiyorum. Resmi tekrar görmek için bir gece daha bekleyemem. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
You are hanging a picture of a naked man in your living room? | Sen oturma odana çıplak bir adamın resmini mi asacaksın? Sen oturma odana çıplak bir adamın resmini mi asacaksın? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I don't see what the big deal is daddy? | Ben bunun büyütülecek bir şey olduğunu sanmıyorum, babacığım. Ben bunun büyütülecek bir ÅŸey olduÄŸunu sanmıyorum, babacığım. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Well Brian has the shower curtain covered in little pictures.... | Brian'ın da üstünde küçük resimler olan bir duş perdesi vardı. Brian'ın da üstünde küçük resimler olan bir duÅŸ perdesi vardı. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I can tell we are going to have some lively art discussions over family dinners huh. | Sonunda bende akşam yemeğinde sanattan konuştuğumuzu söyleyebileceğim herkese! Sonunda bende akÅŸam yemeÄŸinde sanattan konuÅŸtuÄŸumuzu söyleyebileceÄŸim herkese! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
What is on your shower curtain? | Ne resmi vardı ki senin duş perdende? Ne resmi vardı ki senin duÅŸ perdende? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
It's a sketch on Michaelangelo... | Michaelangelo'nun bir karakalem çalışması... Michaelangelo'nun bir karakalem çalışması... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Who's that? Probably just Fantasia. | Bu da kim? Muhtemelen Fantasia'dır. Bu da kim? Muhtemelen Fantasia'dır. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Mae darling it is good to see you. | Mae, canım seni görmek ne güzel! Mae, canım seni görmek ne güzel! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Fantasia... | Fantasia... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
What a nice surprise. | Ay ne hoş bir sürpriz! Ay ne hoÅŸ bir sürpriz! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
What an unexpected pleasure. These are my parents. | Bu ne beklenmedik bir karşılama böyle! Bunlar benim ailem. Bu ne beklenmedik bir karşılama böyle! Bunlar benim ailem. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
This is Edna and Buddy. Mom this is Fantasia. | Bu Edna, bu da Buddy. Anne, bu Fantasia. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
She is the one that showed me this trick with the lipstick | Bana ruj sürmenin hilelerini o öğretti. Bana ruj sürmenin hilelerini o öğretti. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Really? Well you didn't tell me she.... she... | Gerçekten mi? Ay ama sen bana onun şey... şey olduğunu... Gerçekten mi? Ay ama sen bana onun ÅŸey... ÅŸey olduÄŸunu... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Coloured? Did I forget to mention that? | Zenci olduğunu mu? Bundan bahsetmeyi unutmuş muyum? Zenci olduÄŸunu mu? Bundan bahsetmeyi unutmuÅŸ muyum? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
What are you doing here? Yeah what are you doing here? | Ne işin var senin burada? Aynen ya, ne işin var senin burada? Ne iÅŸin var senin burada? Aynen ya, ne iÅŸin var senin burada? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Picking up Rose we have tickets to see a show. | Rose'u almaya geldim. Birlikte bir şovu seyretmeye gideceğiz. Rose'u almaya geldim. Birlikte bir ÅŸovu seyretmeye gideceÄŸiz. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
A girl's night out that sounds like so much fun | Ay demek bu gece kız kıza dışarı çıkıyorsunuz, kulağa çok eğlenceli olacak gibi geliyor. Ay demek bu gece kız kıza dışarı çıkıyorsunuz, kulaÄŸa çok eÄŸlenceli olacak gibi geliyor. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Now you have to tell me each and everything you get... | Bana daha sonra neler yaptığınızı anlatacağına söz verir misin? Hepsini en küçük detayına kadar... Bana daha sonra neler yaptığınızı anlatacağına söz verir misin? Hepsini en küçük detayına kadar... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Now no one likes a girl who talks to much. | Kimse fazla konuşan kızlardan hoşlanmaz! Kimse fazla konuÅŸan kızlardan hoÅŸlanmaz! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Yes mam. | Haklısın anneciğim. Haklısın anneciÄŸim. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
So what are you two ladies going to see? | Söyleyin bakalım, siz bayanlar hangi şovu seyretmeye gidiyorsunuz? Söyleyin bakalım, siz bayanlar hangi ÅŸovu seyretmeye gidiyorsunuz? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh it's called "Over Night Male" It's a group of male strippers. | Oh, şovun adı "Tek gecelik sevgili". Bir grup erkek striptizcinin gösterisi. Oh, ÅŸovun adı "Tek gecelik sevgili". Bir grup erkek striptizcinin gösterisi. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Mom shouldn't we be sitting down to dinner? | Anne artık yemeğe geçebilir miyiz? Anne artık yemeÄŸe geçebilir miyiz? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Brian, don't be rude to my friend. | Brian, lütfen arkadaşıma karşı kabalık etme! Brian, lütfen arkadaşıma karşı kabalık etme! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Besides that Rose won't be ready for another 20 mins. | Hem zaten Rose 20 dakikadan önce hazırlanamaz. Hem zaten Rose 20 dakikadan önce hazırlanamaz. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Yes mam... Sorry Fantasia it is good to see you. | Peki anneciğim! Özür dilerin Fantasia, seni gördüğüme sevindim. Peki anneciğim! Özür dilerim Fantasia, seni gördüğüme sevindim. Peki anneciÄŸim! Özür dilerin Fantasia, seni gördüğüme sevindim. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Think nothing of it planning a wedding can be ever so stressful | Bir düğün arifesinde olmaktan daha stresli bir şey yoktur. O yüzden önemli değil. Bir düğün arifesinde olmaktan daha stresli bir ÅŸey yoktur. O yüzden önemli deÄŸil. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Err... can I get you something? Maybe a glass of ice tea? | Aaa... Sana bir şeyler ikram edeyim... Buzlu çaya ne dersin? Aaa... Sana bir ÅŸeyler ikram edeyim... Buzlu çaya ne dersin? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Actually I am dressed for red wine if you got it. | Aslında bu akşam kırmızı şarap havasındayım, eğer evde varsa tabii. Aslında bu akÅŸam kırmızı ÅŸarap havasındayım, eÄŸer evde varsa tabii. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I have a bottle in the kitchen. | Mutfakta bir şişe olacak. Mutfakta bir ÅŸiÅŸe olacak. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Charmed I am sure. | Tam tahmin ettiğim gibi... Tam tahmin ettiÄŸim gibi... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Hi, Fantasia | Merhaba, Fantasia | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh and how is our budding young artist tonight? | Oh merhaba, genç artist dostumuz nasıllarmış bu akşam bakalım? Oh merhaba, genç artist dostumuz nasıllarmış bu akÅŸam bakalım? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Nice job with the flesh tones. | Ten rengini iyi tutturmuşsun. Ten rengini iyi tutturmuÅŸsun. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
But his willy isn't that big. | Ama onun şeyi gerçekte bu kadar büyük değil. Ama onun ÅŸeyi gerçekte bu kadar büyük deÄŸil. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
How would you....? One of my performing gigs. | Sen bunu nerden biliyor... Meslek sırrı, çaktırma! Sshhh... Sen bunu nerden biliyor... Meslek sırrı, çaktırma! Sshhh... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I'll tell you all about it at your bachelorette party. | Yarınki bekarlığa veda partinde tüm sırları bir bir ifşa edeceğim. Yarınki bekarlığa veda partinde tüm sırları bir bir ifÅŸa edeceÄŸim. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
(sequels) I get a party? | Ay bana parti mi düzenliyorsunuz? Ay bana parti mi düzenliyorsunuz? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Well of course... we can't let you get married without one last night of fun. | Elbette... Son kez çılgınlar gibi eğlenmeden seni evlendireceğimizi zannetmemişsindir umarım. Elbette... Son kez çılgınlar gibi eÄŸlenmeden seni evlendireceÄŸimizi zannetmemiÅŸsindir umarım. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Jenny Sue, we need to have a little talk about your new friends. | Jenny Sue, sanırım senin şu yeni ARKADAŞLARIN hakkında biraz konuşmamız gerekiyor! Jenny Sue, sanırım senin şu yeni ARKADAŞLARIN hakkında biraz konuşmamız gerekiyor! Jenny Sue, sanırım senin ÅŸu yeni ARKADAÅLARIN hakkında biraz konuÅŸmamız gerekiyor! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I was thinking we would go for a western theme. | Aslında yarın gece için kovboy teması iyi olur diye düşünüyorum. Aslında yarın gece için kovboy teması iyi olur diye düşünüyorum. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
All the guests can wear these little cowgirl outfits. | Tüm konukları kovboy kıyafetleri giymiş şekilde düşünsene... Tüm konukları kovboy kıyafetleri giymiÅŸ ÅŸekilde düşünsene... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I am not sure that is really suitable. | Bunun iyi bir fikir olduğundan emin değilim. Bunun iyi bir fikir olduÄŸundan emin deÄŸilim. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Hey sport I am looking for a stud. | Hey baksana! Sokacak bir şey arıyorum... Hey baksana! Sokacak bir ÅŸey arıyorum... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
.... in the wall. | ...duvara yani. Oh, öyle ya. ...duvara yani. Oh, öyle ya. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I know this one performer by the name of "Cowboy Joe".... | "Cowboy Joe"adında bu işlerde usta bir animatör tanıyorum... "Cowboy Joe"adında bu iÅŸlerde usta bir animatör tanıyorum... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Who can do a trick with a 10 galleon hat, where he holds his... | ...dev gibi kovboy şapkaları takıp, gösteriler yapıyo... ...dev gibi kovboy ÅŸapkaları takıp, gösteriler yapıyo... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I wish the best for the both of you. Owww damn it | Dilerim, bu evlilik ikiniz için de en iyisi olur. Awww... Kahretsin! Dilerim, bu evlilik ikiniz için de en iyisi olur. Awww... Kahretsin! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I think you meant oops, your going to be hanging out with the holy rollers there, You might want to stay away from the D word. | Sanırım aslında bunu demek istemedin. Ne? Eğer gerçekten içerideki KUTSAL! ailenin bir üyesi olacaksan, sanırım "Kahretsin" gibi kelimelerden uzak durman gerek. Sanırım aslında bunu demek istemedin. Ne? EÄŸer gerçekten içerideki KUTSAL! ailenin bir üyesi olacaksan, sanırım "Kahretsin" gibi kelimelerden uzak durman gerek. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Trust me my mom is penticostal. | İnan bana, benim annem de aynı onlar gibi. İnan bana, benim annem de aynı onlar gibi. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
.... It just hangs there. Oh thank you. | ...orada öylece asılı duruyordu. Oh, teşekkür ederim. ...orada öylece asılı duruyordu. Oh, teÅŸekkür ederim. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Aren't you having any Edna? | Siz içmeyecek misiniz? Siz içmeyecek misiniz? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
We never touch the devil's alcohol. | Biz şeytan işi şeylere asla el sürmeyiz. Biz ÅŸeytan iÅŸi ÅŸeylere asla el sürmeyiz. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Oh really, you mean Satan is responsible for this delightful Merlot | Oh gerçekten mi? Yani diyorsunuz ki, bu muhteşem kırmızı şarabın sorumlusu, şeytan. Oh gerçekten mi? Yani diyorsunuz ki, bu muhteÅŸem kırmızı ÅŸarabın sorumlusu, ÅŸeytan. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
He is a cagey one....! | Çok kurnaz olmalı şu şeytan!... Çok kurnaz olmalı ÅŸu ÅŸeytan!... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Does you mom know about.... Me oh yeah. | Annen biliyor mu senin şey olduğ... Oh, evet. Annen biliyor mu senin ÅŸey olduÄŸ... Oh, evet. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I told her when I was 16. | Daha 16 yaşımdayken söylemiştim ona. Daha 16 yaşımdayken söylemiÅŸtim ona. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Wow... do you two ever talk? | Vayyy... Peki bu konu hakkında hiç... ...konuştunuz mu? Vayyy... Peki bu konu hakkıında hiç... ...konuştunuz mu? Vayyy... Peki bu konu hakkında hiç... ...konuÅŸtunuz mu? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Talk no? shout lots. | Konuşmak mı? Hayır! Daha çok bağrıştık. KonuÅŸmak mı? Hayır! Daha çok baÄŸrıştık. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Sorry. Hey at least we are still trying. | Üzüldüm. Ama en azından hala konuşmayı deniyoruz. Üzüldüm. Ama en azından hala konuÅŸmayı deniyoruz. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
It's right there in the bible. | Bu kutsal kitapta bile yazıyor. Bu kutsal kitapta bile yazıyor. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Yes sir, that merlot is practically devil juice. | Aynen efendim! Yani demek istiyorum ki, kırmızı şarap tamamen şeytan işidir. Aynen efendim! Yani demek istiyorum ki, kırmızı ÅŸarap tamamen ÅŸeytan iÅŸidir. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I must have missed that verse. | Ay, ben o ayeti hiç görmemiştim! Ay, ben o ayeti hiş görmemiştim! Ay, ben o ayeti hiç görmemiÅŸtim! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Didn't Jesus once turn water into wine? | Durun bi' dakka ya! İsa bir keresinde suyu şaraba çevirmemiş miydi? Durun bi' dakka ya! İsa bir keresinde suyu ÅŸaraba çevirmemiÅŸ miydi? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
He must have been very popular at parties. | Sanırım bu özelliği sayesinde partilerin aranan adamıydı o! Sanırım bu özelliÄŸi sayesinde partilerin aranan adamıydı o! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
So what so you think? | E, nasıl oldu sence? E, nasıl oldu sence? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Do you want the nice answer or the honest one? | Kibar bir cevap mı istiyorsun, yoksa dürüst bir cevap mı? Kibar bir cevap mı istiyorsun, yoksa dürüst bir cevap mı? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
(Brian) Well I have this urge. (Buddy) It was just a demonstration of his power. | O sadece onun mucizelerinden biriydi. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
what of Bartending? Most certainly not. | Barmenlik değil yani! Kesinlikle değil! Barmenlik deÄŸil yani! Kesinlikle deÄŸil! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
That's my opinion. I know it's... | Fikrimi sen sordun. Evet, ben sordum... | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
I think it is so cute that you had an art class in college. | ...ama bence çok hoş ve üstelik üniversitede sen de sanat dersi almışsın. ...ama bence çok hoÅŸ ve üstelik üniversitede sen de sanat dersi almışsın. | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Jesus makes wine for his guests but there not allowed to drink it? | Yani sen diyorsun ki, İsa suyu şaraba dönüştürdü, ama misafirlerinin içmesine izin vermedi? Yani sen diyorsun ki, İsa suyu ÅŸaraba dönüştürdü, ama misafirlerinin içmesine izin vermedi? | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |
Now you have got it. | İşte sonunda anladın! İşte sonunda anladın! | You Should Meet My Son!-1 | 2010 | ![]() |