Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183891
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
No, maybe one hundred. Yes, or one million. | Hayır, belki bin tane. Evet, ya da bir milyon. | Zozo-1 | 2005 | |
One million! No... | Bir milyon! Hayır... | Zozo-1 | 2005 | |
Maybe... maybe two million. Yes. Or three. | Belki... Belki de iki milyon. Evet, ya da üç. | Zozo-1 | 2005 | |
Or four. Or five. | Ya da dört. Ya da beş. | Zozo-1 | 2005 | |
Or six. Or a billion. | Ya da altı. Ya da bir milyar. | Zozo-1 | 2005 | |
That's nice. Look, please. | Ne hoş. Bak lütfen. | Zozo-2 | 2005 | |
What's wrong with you? "Mommy, Mommy, Mommy!" | Neyin var senin? "Anne, anne, anne!" | Zozo-2 | 2005 | |
Cut it out, we're watching the news. | Kes şunu, haber izliyoruz. | Zozo-2 | 2005 | |
What's the matter? Look what I made. | Neyin var? Bak, ne yaptım. | Zozo-2 | 2005 | |
It's very nice. Did you carve it? Yes. | Çok güzel. Sen mi oydun? Evet. | Zozo-2 | 2005 | |
What's the matter? Nothing. | Bir sorun mu var? Yok birşey. | Zozo-2 | 2005 | |
Tell me, Zozo. It's nothing. | Anlat, Zozo. Önemli değil. | Zozo-2 | 2005 | |
Do you ever dream, Mom? Yes. Have you been dreaming? | Hiç rüya görür müsün anne? Evet. Bir rüya mı gördün? | Zozo-2 | 2005 | |
Tell me what you've been dreaming? | Ne gördüğünü bana anlatır mısın? | Zozo-2 | 2005 | |
You're not going to leave me, are you? | Beni hiç bırakmayacaksın, değil mi? | Zozo-2 | 2005 | |
Darling, what makes you think that? How can you think I'd leave you? | Tatlım, neden böyle düşünüyorsun? Seni bırakacağımı nereden çıkardın? | Zozo-2 | 2005 | |
I'd leave the whole world before I left you, sweetie. | Bütün dünyayı bırakırım da, seni asla bırakmam, tatlım. Dünyalardan vazgeçerim, senden vazgeçmem. | Zozo-2 | 2005 | |
Don't ever think like that again. | Sakın aklına böyle şeyler getirme. | Zozo-2 | 2005 | |
Have you finished your homework? No, not yet. | Ödevini bitirdin mi? Hayır, daha bitirmedim. | Zozo-2 | 2005 | |
I'll tell you something. Look at this ruler. | Bak söyleyeyim. Cetveli görüyor musun? | Zozo-2 | 2005 | |
If it's one mm shorter than 15cm, you'll never see the money. | 15 cm'den 1 milim bile kısaysa, paranın yüzünü göremezsin. | Zozo-2 | 2005 | |
Well? Wait, I'm thinking of a beautiful girl. | Eee? Bekle, güzel bir kız düşünüyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
Imagine Amil's sister. What?! | Amil'in ablasını hayâl et. Ne?! | Zozo-2 | 2005 | |
I'm kidding. But...your sister is amazing. | Şaka yapıyorum. Ama... ablan etkileyici bir kız. | Zozo-2 | 2005 | |
My God! My granddad doesn't even have a thing like that! | Allahım! Büyükbabamın bile böyle şeyi yok! O da ne? Böylesini ilk defa görüyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
It must be fake. Hurry up if you want to measure it. | Bunda bir hile var. Ölçecekseniz acele edin. | Zozo-2 | 2005 | |
Amil! Riad! I've been looking for you everywhere. | Amil! Riad! Her yerde sizi arıyordum. | Zozo-2 | 2005 | |
Where's my money? Shut up. Never mind him. | Param nerede? Kapa çeneni. Boşver onu. | Zozo-2 | 2005 | |
His sister is pretty, isn't she? Yeah, but don't exaggerate. | Ablası çok hoş, değil mi? Evet, ama fazla abartma. | Zozo-2 | 2005 | |
I'm not. It's not like I'm gonna do something to her. | Abartmıyorum. Hem bu, ona birşey yapacağım anlamına gelmiyor. | Zozo-2 | 2005 | |
Guys... Who wants bread? But it's not my turn. | Çocuklar... Kim ekmek istiyor? Ama sıra bende değil. | Zozo-2 | 2005 | |
I went last time. No, I did, then him and now you. | En son ben gitmiştim. Hayır, ben gitmiştim. Benden önce oydu ve şimdi sıra sende. | Zozo-2 | 2005 | |
Stop talking about my sister! I just want to say hello to her. | Ablamdan bahsedip durma! Sadece bir selam vermek istiyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
OK, but that's the last time. Think about the bread instead. | Tamam, ama bu son olacak. Onun yerine ekmeği düşün. | Zozo-2 | 2005 | |
Shit, he's really horny. | Serseri, tam bir abaza! | Zozo-2 | 2005 | |
Three breads, please. Certainly. | Üç ekmek, lütfen. Tabii. | Zozo-2 | 2005 | |
My money! Hold the bread. | Param! Ekmeği tut. | Zozo-2 | 2005 | |
Son, I have no idea. Bastards! | Hiç fikrim yok. Piçler! | Zozo-2 | 2005 | |
Charbel, my son. Warde, my daughter in law. I hope you're all well. | Charbel, oğlum. Warde, gelinim. Umarım iyisinizdir? | Zozo-2 | 2005 | |
And most importantly, Zozo? Zozo, my love. You're well, I hope. | Ve en önemlisi, Zozo. Zozo, tatlım. Umarım iyisindir? | Zozo-2 | 2005 | |
We're waiting, grandma and l. | Büyükannen ve ben seni bekliyoruz. | Zozo-2 | 2005 | |
I'll teach you some Swedish | Sana biraz İsveçce öğreteyim... | Zozo-2 | 2005 | |
so you're prepared when you arrive. I'll start now. | ...ki buraya geldiğinde acemilik çekme. Başlıyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
"What's your name" is "what's your name". | "Vad heter du?", "ismin ne?" demektir. | Zozo-2 | 2005 | |
How's the paperwork going? The passports are ready... | Evrak işleri ne âlemde? Pasaport işi tamam... | Zozo-2 | 2005 | |
Flowers... What's that? | Blomma... O ne? | Zozo-2 | 2005 | |
Grandpa just said it. It means "flower". | Dedem biraz önce dedi ya. "Çiçek" demek. | Zozo-2 | 2005 | |
Imagine me introducing you: "I'm Charbel and this is my wife Flowers." | Seni biriyle tanıştırdığımı düşünsene. "Ben Charbel, bu da karım Blomma." | Zozo-2 | 2005 | |
No thanks, I'm not hungry. | Hayır teşekkürler, aç değilim. | Zozo-2 | 2005 | |
Have a bite. No, I'm going downstairs. | Biraz al. Hayır, alt kata iniyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
Where to? Eat first. I'm studying with a girlfriend. | Nereye? Önce yemeğini ye. Kız arkadaşımla ders çalışıyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
You're too thin. Eat first and study later. | Çok zayıfsın. Önce yemeğini ye, sonra çalış. | Zozo-2 | 2005 | |
You're the one who's always telling me to study. | Sürekli bana "ders çalış" deyip duruyorsun. | Zozo-2 | 2005 | |
Okay. Give my love to her Mom. I will. | Tamam. Annesine sevgilerimi yolla. İleteceğim. | Zozo-2 | 2005 | |
We didn't have any curtains. I meant "curtanny", like Grandpa said. | Bizim hiç perdemiz olmadı. "Gardin" demek istedim, tıpkı babam gibi. | Zozo-2 | 2005 | |
They won't even let you eat in peace... | Bırakmıyorlar ki huzur içinde yemek yiyelim... | Zozo-2 | 2005 | |
It's not like that in Sweden. They've only got nice houses there. | İsveç'de böyle değil. Oradaki evler çok güzel. | Zozo-2 | 2005 | |
How do you know? My grandmother sends me pictures. | Nereden biliyorsun? Büyükannem bana fotoğraflarını gönderiyor. | Zozo-2 | 2005 | |
The sea, trees... It's like paradise. What are the girls like there? | Deniz, ağaçlar... Sanki cennet. Kızları nasıl acaba? | Zozo-2 | 2005 | |
Tall and blonde. You'd like them. Send me one then, will you? | Uzun boylu ve sarışınlar. Onları beğenirsin. O zaman bana bir tane yollarsın, değil mi? | Zozo-2 | 2005 | |
Stop talking about girls. I'm not talking to you. | Bırak artık kızlardan konuşmayı. Seninle konuşmuyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
You're wet behind the ears and you want to talk about girls! | Tüysüzün tekisin ama habire kızlar hakkında konuşmak istiyorsun! | Zozo-2 | 2005 | |
It's not your business. Who wants to date you? | Bu seni ilgilendirmez. Kim seninle çıkmak ister ki? | Zozo-2 | 2005 | |
Just a thought: We're going to Sweden soon. Will you come with us? | Bir düşün: Yakında İsveç'e gidiyoruz. Sen de bizimle gelsene? | Zozo-2 | 2005 | |
Where's Sweden? Never heard of it. It's a nice country far away. | İsveç neresi? Hiç duymadım. Uzaklarda güzel bir ülke. İsveç mi? İsveç neresi? Öyle bir yer hiç duymadım. | Zozo-2 | 2005 | |
There's no war there. Are there countries without war? | Orada savaş yok. Savaş olmayan ülkeler de mi var? | Zozo-2 | 2005 | |
There's no war there. How'd you know? | Orada savaş yok. Nereden biliyorsun? | Zozo-2 | 2005 | |
Here, have a look. Let me see. It looks nice. | Büyükannemin bana gönderdiği fotoğraflardan biliyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
Here, have a look. Let me see. It looks nice. | İşte, şuna bir bak. Bir bakayım. Güzel görünüyor. | Zozo-2 | 2005 | |
Yeah, it's really nice. If we go there we can have fun all the time. | Evet, gerçekten öyle. Eğer gidersek, bol bol eğleniriz. | Zozo-2 | 2005 | |
What? We'll have fun. | Ne? Eğleniriz. | Zozo-2 | 2005 | |
But how can I go with you? I don't have a passport. | Seninle nasıl gelebilirim ki? Pasaportum yok. | Zozo-2 | 2005 | |
I'll hide you, but my dad mustn't see. What if your dad sees me? | Babam görmeden seni saklarım. Ya görürse? | Zozo-2 | 2005 | |
Don't worry, I'll arrange something. | Merak etme. Ben herşeyi ayarlarım. | Zozo-2 | 2005 | |
Who are you talking to? No one. | Kiminle konuşuyorsun? Kimseyle. | Zozo-2 | 2005 | |
Yes, you're talking to someone. No, I'm not. | Hayır, biriyle konuşuyordun. Hayır, konuşmuyordum. | Zozo-2 | 2005 | |
No, I'm bringing him to Sweden. | Hayır, onu da İsveç'e götüreceğim. | Zozo-2 | 2005 | |
No, seriously. Seriously, come up and eat instead. | Hayır, ben ciddiyim. Ben de ciddiyim. Yukarı gel ve yemeğini ye. | Zozo-2 | 2005 | |
Guess where we're going today. To Sweden? Is it true?! | Bil bakalım bugün nereye gidiyoruz? İsveç'e mi? Gerçekten mi?! | Zozo-2 | 2005 | |
I'm going to Sweden today! You're so lucky. | Bugün İsveç'e gidiyoruz! Ne kadar şanslısın. | Zozo-2 | 2005 | |
I'm going to miss you! | Seni özleyeceğim! | Zozo-2 | 2005 | |
I'll miss you too. Say hello to Riad, I won't have time. | Ben de seni özleyeceğim. Riad'a selam söyle, benim zamanım yok. | Zozo-2 | 2005 | |
Tell him to leave your sis alone. He messes with her, I'll kick his ass. | Söyle ona ablanı rahat bıraksın. Ona bulaşırsa gününü gösteririm! | Zozo-2 | 2005 | |
Before you go: Don't forget to write. I'll do my best. | Son olarak, bana yazmayı unutma. Mutlaka yazacağım. | Zozo-2 | 2005 | |
Just send anything. I will. Bye. | Birşeyler gönderirsin. Göndereceğim. Hoşçakal. | Zozo-2 | 2005 | |
Maybe I'll come after you. Please try. | Belki senin peşinden ben de gelirim. Gelmeye çalış. | Zozo-2 | 2005 | |
Where's your passport? I gave it to you. | Pasaportun nerede? Sana vermiştim. | Zozo-2 | 2005 | |
I can't find it. What do you mean you can't find it? | Bulamıyorum. Ne demek bulamıyorum? | Zozo-2 | 2005 | |
Mom, where's my pink skirt? Forget about it. | Anne, pembe eteğim nerede? Boşver eteği şimdi. | Zozo-2 | 2005 | |
But I want to bring it with me. Bring something else. Just hurry up. | Ama yanıma almak istiyorum. Başka birşey al. Acele et. | Zozo-2 | 2005 | |
You put it in the kitchen? In the kitchen? | Onu mutfağa mı koydun? Mutfak mı? | Zozo-2 | 2005 | |
Are you going to make soup of it? Darling, I can't find your passport. | Ondan çorba mı yapacaktın? Tatlım, pasaportunu bulamıyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
Yes, Dad? Hurry home now. Hurry! | Efendim baba? Hemen eve gel. Çabuk! | Zozo-2 | 2005 | |
I have to talk to my girlfriend. Forget about her. We're leaving! | Kız arkadaşımla konuşmalıyım. Boşver onu şimdi. Gidiyoruz! | Zozo-2 | 2005 | |
What are you doing? Nothing. | Ne yapıyorsun? Hiçbirşey. | Zozo-2 | 2005 | |
You said I was going with you. Yes, but on the next flight. | Seninle gelmemi istemiştin? Evet, ama bir sonraki uçuşla. | Zozo-2 | 2005 | |
The plane was full. Why didn't you tell me? | Uçakta yer yokmuş. Niçin daha önce söylemedin? | Zozo-2 | 2005 | |
I just found out. I'll send you a ticket tomorrow. | Ben de yeni öğrendim. Yarın sana bir bilet gönderirim. | Zozo-2 | 2005 | |
How will you send it? I'll arrange it. | Nasıl göndereceksin? Ben ayarlarım. | Zozo-2 | 2005 | |
Have you been lying? No I'm not lying. | Yoksa yalan mı söylüyordun? Hayır, yalan değildi. | Zozo-2 | 2005 |