Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183892
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
You said we'd get married and have children. | Benimle evlenip, çocuklarımızın olacağını söylemiştin. Benimle evlenip, çocuklarımız olacağını söylemiştin. | Zozo-2 | 2005 | |
Yes, and we will. Why've you been lying! | Evet, öyle olacak. Niçin yalan söyledin! | Zozo-2 | 2005 | |
You are my sweetheart, I'd never lie to you. | Sen benim bir tanemsin, sana asla yalan söylemem. | Zozo-2 | 2005 | |
Mom! Don't look at them. | Anne! Bakma onlara. | Zozo-2 | 2005 | |
Look at me! Mom! | Bana bak! Anne! | Zozo-2 | 2005 | |
What are you doing? Climb inside. Hurry! | Ne yapıyorsun? İçine gir. Çabuk! | Zozo-2 | 2005 | |
Take these. Dani, come with me! | Al şunları. Dani, benimle gel! | Zozo-2 | 2005 | |
Listen! I can't, but don't be afraid. I promise I'll come back for you. | Dinle! Gelemem, ama korkma. Söz veriyorum, geri döneceğim. | Zozo-2 | 2005 | |
Get up now. ls that you, Mom? | Kalk şimdi. Sen misin, anne? | Zozo-2 | 2005 | |
Where am l? You're with me. | Neredeyim ben? Benimlesin. | Zozo-2 | 2005 | |
Where are you? Here. | Sen neredesin? Buradayım. | Zozo-2 | 2005 | |
What is this? Don't be afraid. | Bu ne? Korkma. | Zozo-2 | 2005 | |
I don't think your brother will return. | Abinin döneceğini sanmıyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
Maybe he'll show up at the airport? | Bunun zor olduğunu biliyorum ama güçlü olmalısın. | Zozo-2 | 2005 | |
Maybe he'll show up at the airport? | Belki havaalanında ortaya çıkar? | Zozo-2 | 2005 | |
Come on, let's go to Sweden. | Haydi, İsveç'e gidelim. | Zozo-2 | 2005 | |
Hello. Hello, what would you like? | Selam. Selam, ne istiyorsun? | Zozo-2 | 2005 | |
No money? Do you think this is charity? Give it back and go away! | Buyur. Beş lira. Hiç param yok. | Zozo-2 | 2005 | |
What's this supposed to mean? Why not give it to him, you bastard? | Burayı ne sanıyorlar? Niçin ona ekmek vermedin? | Zozo-2 | 2005 | |
Can't you see he's hungry? Aren't you the landlord's daughter? | Aç olduğunu görmüyor musun? Sen malsahibinin kızı değil misin? | Zozo-2 | 2005 | |
How are you? How's your dad? Fine. Why didn't you give it to him? | Nasılsın? Baban nasıl? İyi. Niçin ona ekmek vermedin? | Zozo-2 | 2005 | |
I tried to, but he refused it. Don't lie. I heard you. | Verdim, ama o istemedi. Yalan söyleme. Seni duydum. | Zozo-2 | 2005 | |
Here you are. Enjoy. Here's some money to keep you happy. | Buyur, afiyet olsun. Al şu parayı da, mutlu ol! | Zozo-2 | 2005 | |
Would you like something else? It's on me. | Başka birşey ister misin? Benden olsun. | Zozo-2 | 2005 | |
We might as well close if everyone gets to eat for free. | Boşver, canını sıkma. O halde düşün yakamdan. | Zozo-2 | 2005 | |
You look like you're starving. | Çok acıkmışa benziyorsun. | Zozo-2 | 2005 | |
Is that your chicken? It's cute. What's its name? | Bu civciv senin mi? Çok sevimli. İsmi ne? | Zozo-2 | 2005 | |
I don't know. Why are you so sad? | Bilmiyorum. Niçin bu kadar üzgünsün? | Zozo-2 | 2005 | |
Do you know the way to the airport? Why do you want to go there? | Havaalanının yolunu biliyor musun? Niçin oraya gitmek istiyorsun? | Zozo-2 | 2005 | |
I'm going to Sweden. To Sweden? By yourself? | İsveç'e gideceğim. İsveç'e mi? Tek başına mı? Ben İsveç'e gideceğim. İsveç'e mi? | Zozo-2 | 2005 | |
Yes. Where are your parents? | Evet. Ailen nerede? | Zozo-2 | 2005 | |
If you want to get to the airport it's near my house. I'll take you. | Havaalanına gitmek istiyorsan, evime yakın. Seni götürürüm. | Zozo-2 | 2005 | |
What's your name? Zozo. | Adın ne? Zozo. | Zozo-2 | 2005 | |
ls the airport far away? No, we're pretty close. | Havaalanı çok uzak mı? Hayır, neredeyse geldik. | Zozo-2 | 2005 | |
But it's getting dark. I don't think any planes fly this late. | Karanlık basıyor. Bu saatte uçuş olduğunu sanmıyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
Are we by the airport? I want to show you something first. | Havaalanında mıyız? Önce sana birşey göstermek istiyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
What's that? Cartridges. | Bunlar ne? Fişek. Bunlar ne? Fişekler. | Zozo-2 | 2005 | |
It's beautiful here, isn't it? Yes, it is. | Burası çok güzel, değil mi? Evet, öyle. Burası çok güzel değil mi? Evet. | Zozo-2 | 2005 | |
Dad takes me here when they go bird hunting. I'll show you how they do it. | Babamlar ava çıktığında beni buraya getirir. Gel, sana nasıl avlandıklarını göstereyim. | Zozo-2 | 2005 | |
I'll count to three, and then we start shooting birds. | Üçe kadar sayacağım ve sonra kuşlara ateş edeceğiz. | Zozo-2 | 2005 | |
One, two...come on! | Bir, iki... Haydi! | Zozo-2 | 2005 | |
You stupid little girl? Don't you know what time it is? | Seni aptal kız! Saatten haberin var mı? | Zozo-2 | 2005 | |
Next time you're home this late I'll kill you, you little brat! | Bir daha eve bu kadar geç gelirsen seni öldürürüm, arsız velet! | Zozo-2 | 2005 | |
Did he hit you? No. | Dövdü mü yoksa seni? Hayır. | Zozo-2 | 2005 | |
But you're all red. He's always that angry. | Ama suratın kıpkırmızı. O her zaman sinirlidir. | Zozo-2 | 2005 | |
It's okay. I'll get a mattress for you. | Ben iyiyim. Sana bir şilte getireyim. | Zozo-2 | 2005 | |
Don't worry about it. I can sleep on the floor. | Bunu dert etme. Yerde uyuyabilirim. | Zozo-2 | 2005 | |
Zozo, are you asleep? No. | Zozo, uyuyor musun? Hayır. | Zozo-2 | 2005 | |
One, two...come on! | Bir, iki, haydi! | Zozo-2 | 2005 | |
Fine, but I feel something strange. Me too. What is it? | İyi, ama garip birşey hissediyorum. Ben de. Sence ne bu? | Zozo-2 | 2005 | |
What are you doing? Going with you to Sweden. | Ne yapıyorsun? Seninle İsveç'e geliyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
Really? Hurry up so we don't miss the plane. | Gerçekten mi? Acele et, yoksa uçağa yetişemeyeceğiz. | Zozo-2 | 2005 | |
Wait. What is it? | Bekle? Ne oldu? | Zozo-2 | 2005 | |
What are you doing? I'm going to miss you very much. | Ne yapıyorsun? Seni çok özleyeceğim. | Zozo-2 | 2005 | |
I'm going to the airport with my boyfriend. | Bu ne demek oluyor? Arkadaşımla havaalanına gidiyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
Where? The airport. | Nereye? Havaalanına. | Zozo-2 | 2005 | |
No, we'll miss the plane. Don't tell dad. | Olmaz, uçağı kaçırırız. Sakın babama söyleme. | Zozo-2 | 2005 | |
What? Get upstairs now. Don't tell him. | Ne? Hemen yukarı gel. Babama söyleme. | Zozo-2 | 2005 | |
Get in here or he's going to kill you! | İçeri gel, yoksa babam seni öldürür! | Zozo-2 | 2005 | |
I can't. Bye. Rita, come back! | Gelemem. Hoşçakal. Rita, geri dön! | Zozo-2 | 2005 | |
Hurry up, we'll miss the plane! Wait, I'll be right there. | Çabuk ol, uçağı kaçıracağız! Bekle, birazdan geleceğim. | Zozo-2 | 2005 | |
Are you sure you don't want to come? Yes, don't worry. | Gelmek istemediğine emin misin? Evet, beni düşünme. | Zozo-2 | 2005 | |
Why should I go there? It's too cold. At least it's warm here. | Niçin oraya gideyim ki? Orası çok soğuk. En azından burası sıcak. | Zozo-2 | 2005 | |
I'm a chicken, I need warmth. | Ben bir civcivim, sıcağa ihtiyacım var. | Zozo-2 | 2005 | |
I'll miss you. I'll miss you too. | Seni özleyeceğim. Ben de seni özleyeceğim. | Zozo-2 | 2005 | |
But that's life. What can you do? What will you do? Where will you go? | Hayat böyle işte. Elden ne gelir? Ne yapacaksın? Nereye gideceksin? | Zozo-2 | 2005 | |
I'll be alright. I'll just hang out with my buddies. | İyi olacağım. Arkadaşlarımla takılırım. | Zozo-2 | 2005 | |
We'll have fun, chill, catch some rays, drink some beer. I'll be alright. | Eğleniriz, ışıkları kovalarız, kafaları çekeriz. İyi olacağım. | Zozo-2 | 2005 | |
To the airport. You too? Where are you going? | Havaalanına. Ya siz? Siz nereye gidiyorsunuz? | Zozo-2 | 2005 | |
To Sweden. Bullshit. Both of you, out of the car! | İsveç'e. Atmayın. İkiniz de arabadan inin! | Zozo-2 | 2005 | |
But I don't have a passport. Maybe my sister's will do? | Ama benim pasaportum yok. Belki ablamın pasaportu olur? | Zozo-2 | 2005 | |
Come, quick. What is it? | Gel, çabuk. Ne oldu? | Zozo-2 | 2005 | |
What is it? It's my dad. | Kim o? Babam. | Zozo-2 | 2005 | |
Have you seen a little girl? She's about this tall. | Küçük bir kız gördünüz mü? Şu boylarda. | Zozo-2 | 2005 | |
Yes, we just stopped a girl and a boy. Where are they now? | Evet, az önce bir kız ve bir erkek durdurduk. Şimdi neredeler? | Zozo-2 | 2005 | |
Wait, I'll have a look. Guys! Where are the kids? | Bekleyin, bir bakayım. Çocuklar! Çocuklar nerede? | Zozo-2 | 2005 | |
They were just here. So where are they? | Az önce buradaydılar. Şimdi neredeler? | Zozo-2 | 2005 | |
Zozo, I like you so much. But...l have to go now. | Zozo, seni çok seviyorum. Ama şimdi gitmem gerekiyor. | Zozo-2 | 2005 | |
Where have you been? I'll teach you not to run away like that! | Neredeydin? Sana böyle kaçıp gidilemeyeceğini öğreteceğim! | Zozo-2 | 2005 | |
Leave her alone! You little bastard! Who are you? | Rahat bırak onu! Seni piç kurusu! Kimsin sen? | Zozo-2 | 2005 | |
Let go of me! I'm going to kill him! | Bırakın beni! Onu öldüreceğim! | Zozo-2 | 2005 | |
What's your name? Zozo. | Adın ne? Zozo. Adın nedir? Zozo. | Zozo-2 | 2005 | |
I don't know. What do you mean "l don't know"? | Bilmiyorum. Ne demek "bilmiyorum"? | Zozo-2 | 2005 | |
I don't know. Are you here all alone? | Bilmiyorum. Yalnız mısın? | Zozo-2 | 2005 | |
My family. Where is your family? | Aileme. Ailen nerede? | Zozo-2 | 2005 | |
Are all of them dead? Yes. | Hepsi mi öldü? Evet. | Zozo-2 | 2005 | |
Can you help me get to Sweden? Who do you know in Sweden? | İsveç'e gitmeme yardım edebilir misiniz? İsveç'te kimin var? | Zozo-2 | 2005 | |
Okay, I'll see what I can do. | Tamam, neler yapabileceğime bir bakayım. | Zozo-2 | 2005 | |
Sweetheart! Welcome. I'm so glad you're safe! | Tatlım! Hoşgeldin. Sağ salim gelmene çok sevindim! | Zozo-2 | 2005 | |
I've missed you, Zozo! | Seni çok özlemiştim, Zozo! | Zozo-2 | 2005 | |
It's so good to hug you. You're the most precious thing in our lives. | Seni kucaklamak ne güzel! Sen bizim birtanemizsin. | Zozo-2 | 2005 | |
What shall we do with Zozo? What do you mean, my love? | Zozo'yla ne yapacağız? Ne demek istiyorsun? | Zozo-2 | 2005 | |
Should we talk about his family? Does it matter if we talk or not? | Ailesi hakkında konuşmalı mıyız? Konuşsak n'olur, konuşmasak n'olur? | Zozo-2 | 2005 | |
What's happened has happened. He's a child. Why remind ourselves? | Ne olduysa oldu. O daha bir çocuk. Niye hatırlatalım ki? | Zozo-2 | 2005 | |
You're right. I won't dress in black then. | Haklısın. O zaman karalar bağlamayacağım. | Zozo-2 | 2005 | |
No, it's best you don't. It was God's will. What can we do? | Evet, öyle yapman en iyisi. Allah'ın takdiri böyle, elden ne gelir? | Zozo-2 | 2005 | |
Talk quieter so he won't hear us. Okay. | Daha sessiz konuş, yoksa bizi duyacak. Tamam, daha dikkat ederim. | Zozo-2 | 2005 | |
Let's go to the lake. It's a very nice lake. | Şimdi göle gidelim. Göl gerçekten çok güzeldir. | Zozo-2 | 2005 | |
Well done! Attaboy, Zozo! You're granddad's little hero! | Aferin! Aferin sana, Zozo! Dedesinin küçük kahramanı! | Zozo-2 | 2005 | |
Let's break it so it's easier to chew. Can I share it with you? | Kıralım ki çiğnemesi kolay olsun. Bunu seninle bölüşebilir miyim? | Zozo-2 | 2005 |