Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183895
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
That's enough, Mom, stop. Can't you see the bombs? | Tamam anne, dur. Bombaları görmüyor musun? | Zozo-2 | 2005 | |
Forget them, they're not real. Not even the grenades. | Boşver onları. Gerçek değiller. El bombası bile değiller. | Zozo-2 | 2005 | |
I'm not happy here. Why can't you come back? I'm unhappy without you. | Burada mutlu değilim. Niçin geri gelmiyorsun? Sensiz çok mutsuzum. | Zozo-2 | 2005 | |
What's the matter with you? What happened? | Neyin var senin? Ne oldu? | Zozo-2 | 2005 | |
Nothing. I've missed you. | Hiçbirşey. Seni çok özledim. | Zozo-2 | 2005 | |
Don't be scared, everything will be alright. | Korkma, herşey yoluna girecek. | Zozo-2 | 2005 | |
Stop it, we don't want to fight. Shut up. | Kesin şunu, kavga istemiyoruz. Kapa çeneni! | Zozo-2 | 2005 | |
Come, Leo, let's go. That's what I thought. Geeks. | Gel Leo, gidelim. Tahmin etmiştim. Korkaklar. | Zozo-2 | 2005 | |
Do you want to play soccer? Sure. | Maç etmek ister misin? Olur. | Zozo-2 | 2005 | |
Let's go to the docks and maybe get something to eat. | Göl kenarına gidelim, belki birşeyler yakalarız. | Zozo-2 | 2005 | |
Do you think we'll catch anything? Yes, I do. Maybe... | Sence birşey tutabilecek miyiz? Evet. Neden olmasın? | Zozo-2 | 2005 | |
Maybe one... Just one? | Belki bi... Sadece bir tane mi? | Zozo-2 | 2005 | |
That's nice. Look, please. | Ne hoş. Bak lütfen. | Zozo-3 | 2005 | |
What's the matter? Look what I made. | Neyin var? Bak, ne yaptım. | Zozo-3 | 2005 | |
It's very nice. Did you carve it? Yes. | Çok güzel. Sen mi oydun? Evet. | Zozo-3 | 2005 | |
What's the matter? Nothing. | Bir sorun mu var? Yok birşey. | Zozo-3 | 2005 | |
Tell me, Zozo. It's nothing. | Anlat, Zozo. Önemli değil. | Zozo-3 | 2005 | |
Well? Wait, I'm thinking of a beautiful girl. | Eee? Bekle, güzel bir kız düşünüyorum. | Zozo-3 | 2005 | |
Imagine Amil's sister. What?! | Amil'in ablasını hayâl et. Ne?! | Zozo-3 | 2005 | |
I'm kidding. But... your sister is amazing. | Şaka yapıyorum. Ama... ablan etkileyici bir kız. | Zozo-3 | 2005 | |
Where's my money? Shut up. Never mind him. | Param nerede? Kapa çeneni. Boşver onu. | Zozo-3 | 2005 | |
His sister is pretty, isn't she? Yeah, but don't exaggerate. | Ablası çok hoş, değil mi? Evet, ama fazla abartma. | Zozo-3 | 2005 | |
OK, but that's the last time. Think about the bread instead. | Tamam, ama bu son olacak. Onun yerine ekmeği düşün. | Zozo-3 | 2005 | |
We're waiting, grandma and I. | Büyükannen ve ben seni bekliyoruz. | Zozo-3 | 2005 | |
"Table dining" means 'dining table". "Curtanny" means "curtains". | "Matbordet", "yemek masası". "Gardin", "perde" demektir. | Zozo-3 | 2005 | |
How's the paperwork going? The passports are ready... | Evrak işleri ne âlemde? Pasaport işi tamam... | Zozo-3 | 2005 | |
Flowers... What's that? | Blomma... O ne? | Zozo-3 | 2005 | |
Have a bite. No, I'm going downstairs. | Biraz al. Hayır, alt kata iniyorum. | Zozo-3 | 2005 | |
Where to? Eat first. I'm studying with a girlfriend. | Nereye? Önce yemeğini ye. Kız arkadaşımla ders çalışıyorum. | Zozo-3 | 2005 | |
We didn't have any curtains. I meant "curtanny", like Grandpa said. | Bizim hiç perdemiz olmadı. "Gardin" demek istedim, tıpkı babam gibi. | Zozo-3 | 2005 | |
The sea, trees... It's like paradise. What are the girls like there? | Deniz, ağaçlar... Sanki cennet. Kızları nasıl acaba? | Zozo-3 | 2005 | |
Tall and blonde. You'd like them. Send me one then, will you? | Uzun boylu ve sarışınlar. Onları beğenirsin. O zaman bana bir tane yollarsın, değil mi? | Zozo-3 | 2005 | |
Stop talking about girls. I'm not talking to you. | Bırak artık kızlardan konuşmayı. Seninle konuşmuyorum. | Zozo-3 | 2005 | |
It's not your business. Who wants to date you? | Bu seni ilgilendirmez. Kim seninle çıkmak ister ki? | Zozo-3 | 2005 | |
Where's Sweden? Never heard of it. It's a nice country far away. | İsveç neresi? Hiç duymadım. Uzaklarda güzel bir ülke. İsveç mi? İsveç neresi? Öyle bir yer hiç duymadım. | Zozo-3 | 2005 | |
There's no war there. Are there countries without war? | Orada savaş yok. Savaş olmayan ülkeler de mi var? | Zozo-3 | 2005 | |
There's no war there. How'd you know? | Orada savaş yok. Nereden biliyorsun? | Zozo-3 | 2005 | |
I know because grandma's sent me pictures. | Büyükannemin bana gönderdiği fotoğraflardan biliyorum. | Zozo-3 | 2005 | |
What? We'll have fun. | Ne? Eğleniriz. | Zozo-3 | 2005 | |
I'll hide you, but my dad mustn't see. What if your dad sees me? | Babam görmeden seni saklarım. Ya görürse? | Zozo-3 | 2005 | |
Yes, you're talking to someone. No, I'm not. | Hayır, biriyle konuşuyordun. Hayır, konuşmuyordum. | Zozo-3 | 2005 | |
Guess where we're going today. To Sweden? Is it true?! | Bil bakalım bugün nereye gidiyoruz? İsveç'e mi? Gerçekten mi?! | Zozo-3 | 2005 | |
I'm going to Sweden today! You're so lucky. | Bugün İsveç'e gidiyoruz! Ne kadar şanslısın. | Zozo-3 | 2005 | |
I'll miss you too. Say hello to Riad, I won't have time. | Ben de seni özleyeceğim. Riad'a selam söyle, benim zamanım yok. | Zozo-3 | 2005 | |
Tell him to leave your sis alone. He messes with her, I'll kick his ass. | Söyle ona ablanı rahat bıraksın. Ona bulaşırsa gününü gösteririm! | Zozo-3 | 2005 | |
Before you go: Don't forget to write. I'll do my best. | Son olarak, bana yazmayı unutma. Mutlaka yazacağım. | Zozo-3 | 2005 | |
Maybe I'll come after you. Please try. | Belki senin peşinden ben de gelirim. Gelmeye çalış. | Zozo-3 | 2005 | |
Where's your passport? I gave it to you. | Pasaportun nerede? Sana vermiştim. | Zozo-3 | 2005 | |
I can't find it. What do you mean you can't find it? | Bulamıyorum. Ne demek bulamıyorum? | Zozo-3 | 2005 | |
Mom, where's my pink skirt? Forget about it. | Anne, pembe eteğim nerede? Boşver eteği şimdi. | Zozo-3 | 2005 | |
I have to talk to my girlfriend. Forget about her. We're leaving! | Kız arkadaşımla konuşmalıyım. Boşver onu şimdi. Gidiyoruz! | Zozo-3 | 2005 | |
The plane was full. Why didn't you tell me? | Uçakta yer yokmuş. Niçin daha önce söylemedin? | Zozo-3 | 2005 | |
How will you send it? I'll arrange it. | Nasıl göndereceksin? Ben ayarlarım. | Zozo-3 | 2005 | |
Have you been lying? No I'm not lying. | Yoksa yalan mı söylüyordun? Hayır, yalan değildi. | Zozo-3 | 2005 | |
Yes, and we will. Why've you been lying! | Evet, öyle olacak. Niçin yalan söyledin! | Zozo-3 | 2005 | |
Mom! Don't look at them. | Anne! Bakma onlara. | Zozo-3 | 2005 | |
Where am I? You're with me. | Neredeyim ben? Benimlesin. | Zozo-3 | 2005 | |
What is this? Don't be afraid. | Bu ne? Korkma. | Zozo-3 | 2005 | |
I know it's hard, but you must be strong. | Bunun zor olduğunu biliyorum ama güçlü olmalısın. | Zozo-3 | 2005 | |
Here. That'll be five lira. But I have no money. | Buyur. Beş lira. Hiç param yok. | Zozo-3 | 2005 | |
What's this supposed to mean? Why not give it to him, you bastard? | Burayı ne sanıyorlar? Niçin ona ekmek vermedin? | Zozo-3 | 2005 | |
Can't you see he's hungry? Aren't you the landlord's daughter? | Aç olduğunu görmüyor musun? Sen malsahibinin kızı değil misin? | Zozo-3 | 2005 | |
How are you? How's your dad? Fine. Why didn't you give it to him? | Nasılsın? Baban nasıl? İyi. Niçin ona ekmek vermedin? | Zozo-3 | 2005 | |
I tried to, but he refused it. Don't lie. I heard you. | Verdim, ama o istemedi. Yalan söyleme. Seni duydum. | Zozo-3 | 2005 | |
Here you are. Enjoy. Here's some money to keep you happy. | Buyur, afiyet olsun. Al şu parayı da, mutlu ol! | Zozo-3 | 2005 | |
Would you like something else? It's on me. | Başka birşey ister misin? Benden olsun. | Zozo-3 | 2005 | |
No, don't bother. Get off my back then. | Boşver, canını sıkma. O halde düşün yakamdan. | Zozo-3 | 2005 | |
Is that your chicken? Lt's cute. What's its name? | Bu civciv senin mi? Çok sevimli. İsmi ne? | Zozo-3 | 2005 | |
I don't know. Why are you so sad? | Bilmiyorum. Niçin bu kadar üzgünsün? | Zozo-3 | 2005 | |
I'm going to Sweden. To Sweden? By yourself? | İsveç'e gideceğim. İsveç'e mi? Tek başına mı? Ben İsveç'e gideceğim. İsveç'e mi? | Zozo-3 | 2005 | |
What's your name? Zozo. | Adın ne? Zozo. | Zozo-3 | 2005 | |
Is the airport far away? No, we're pretty close. | Havaalanı çok uzak mı? Hayır, neredeyse geldik. | Zozo-3 | 2005 | |
What's that? Cartridges. | Bunlar ne? Fişek. Bunlar ne? Fişekler. | Zozo-3 | 2005 | |
It's beautiful here, isn't it? Yes, it is. | Burası çok güzel, değil mi? Evet, öyle. Burası çok güzel değil mi? Evet. | Zozo-3 | 2005 | |
But you're all red. He's always that angry. | Ama suratın kıpkırmızı. O her zaman sinirlidir. | Zozo-3 | 2005 | |
Really? Hurry up so we don't miss the plane. | Gerçekten mi? Acele et, yoksa uçağa yetişemeyeceğiz. | Zozo-3 | 2005 | |
What are you doing? I'm going to miss you very much. | Ne yapıyorsun? Seni çok özleyeceğim. | Zozo-3 | 2005 | |
What? Get upstairs now. Don't tell him. | Ne? Hemen yukarı gel. Babama söyleme. | Zozo-3 | 2005 | |
I can't. Bye. Rita, come back! | Gelemem. Hoşçakal. Rita, geri dön! | Zozo-3 | 2005 | |
Hurry up, we'll miss the plane! Wait, I'll be right there. | Çabuk ol, uçağı kaçıracağız! Bekle, birazdan geleceğim. | Zozo-3 | 2005 | |
Are you sure you don't want to come? Yes, don't worry. | Gelmek istemediğine emin misin? Evet, beni düşünme. | Zozo-3 | 2005 | |
Why should I go there? Lt's too cold. At least it's warm here. | Niçin oraya gideyim ki? Orası çok soğuk. En azından burası sıcak. | Zozo-3 | 2005 | |
I'll miss you. I'll miss you too. | Seni özleyeceğim. Ben de seni özleyeceğim. | Zozo-3 | 2005 | |
But that's life. What can you do? What will you do? Where will you go? | Hayat böyle işte. Elden ne gelir? Ne yapacaksın? Nereye gideceksin? | Zozo-3 | 2005 | |
But I don't have a passport. Maybe my sister's will do? | Ama benim pasaportum yok. Belki ablamın pasaportu olur? | Zozo-3 | 2005 | |
What is it? It's my dad. | Kim o? Babam. | Zozo-3 | 2005 | |
Wait, I'll have a look. Guys! Where are the kids? | Bekleyin, bir bakayım. Çocuklar! Çocuklar nerede? | Zozo-3 | 2005 | |
What's your name? Zozo. | Adın ne? Zozo. Adın nedir? Zozo. | Zozo-3 | 2005 | |
I don't know. What do you mean "I don't know"? | Bilmiyorum. Ne demek "bilmiyorum"? | Zozo-3 | 2005 | |
I don't know. Are you here all alone? | Bilmiyorum. Yalnız mısın? | Zozo-3 | 2005 | |
Lt's so good to hug you. You're the most precious thing in our lives. | Seni kucaklamak ne güzel! Sen bizim birtanemizsin. | Zozo-3 | 2005 | |
Talk quieter so he won't hear us. Okay. | Daha sessiz konuş, yoksa bizi duyacak. Tamam, daha dikkat ederim. | Zozo-3 | 2005 | |
Let's break it so it's easier to chew. Can I share it with you? | Kıralım ki çiğnemesi kolay olsun. Bunu seninle bölüşebilir miyim? | Zozo-3 | 2005 | |
Doesn't it hurt? No, nothing hurts your granddad. | Acımıyor mu? Hayır, büyükbaban acı nedir bilmez! | Zozo-3 | 2005 | |
I'm as tough as nails. Where are your real teeth? | Kaya gibi sertim. Asıl dişlerin nerede? | Zozo-3 | 2005 | |
Do you want to hear that story? Lt's a long and winding one. | Bunun hikâyesini dinlemek ister misin? Oldukça uzun ve karmaşıktır. | Zozo-3 | 2005 | |
Shit, you're heavier than me now! What the hell are you doing?! | Kahretsin, benden daha güçlüsün! Burada ne işler çeviriyorsunuz?! | Zozo-3 | 2005 | |
You know I'm kidding too. We have to lighten things up for Zozo. | Biliyor musun, çok şakacısın. Zozo için hayatı daha da kolaylaştırmalıyız. | Zozo-3 | 2005 | |
Haggle? Like sheep's guts? Haggle. Shoes. | Pazarlık mı? Koyun mu satıyoruz? Pazarlık. Ayakkabı. | Zozo-3 | 2005 | |
Your Swedish is coming along so well. I'm learning. | İsveçcen gittikçe ilerliyor. Öğreniyorum. | Zozo-3 | 2005 |