Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183964
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
A room with a bath, please. | Banyosu olan bir oda alayım o zaman. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
She wants a room with a bath. | Banyosu olan bir oda istiyor. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
We'll put a tub in the dance room. | Dans odasına bir fıçı koyarız. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Make sure she pays well. | İyi para iste. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
She'll fit a tub well. | Kadın fıçıya mı girecek? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
She'll have her room and bath. | Başka bir yol bulmalısınız. Hem odası hem de banyosu olacak işte. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
The innkeeper will see to everything. | Hancı sizle ilgilenecek. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I'll stable the horse. | Ben atınızı bağlayayım. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I wish you a pleasant stay in Schabbach. | Schabbach'taki ziyaretinizden umarım memnun kalırsınız. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
If you ride from Paris to Berlin, you have to go through Schabbach. | Paris'ten Berlin'e gidiyorsan, Schabbach'tan geçmek zorundasın. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
No, she's made a detour. | Hayır, kadın yolunu değiştirerek gelmiş. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
No, we're right in between. | Hayır. Biz tam ikisinin arasındayız. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
That's not true. Schabbach's a bit lower down. | Hayır değil. Schabbach biraz daha aşağıda kalıyor. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Just pay attention. | Bakın göstereyim. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Here's Paris and here's Berlin. | Burası Paris, burası da Berlin. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Here's Schabbach, right in between. | Burası da Schabbach. Tam ortada kalıyor. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Draw a line from the North Pole to the South... | Kuzey kutbundan güney kutbuna bir çizgi çekerseniz... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...that goes through Schabbach, too. | ...o da tam Schabbach'ın ortasından geçer. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
We don't realize where we are. | Nerede yaşadığımızdan haberimiz yokmuş. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I tell you, we are the centre of the world. | Ben söyleyeyim size, dünyanın merkezindesiniz. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
But, she's not a pretty girl, not as pretty as Apollonia. | Ama kadın çok da güzel değil. Apollonia'nın yanına bile yaklaşamaz. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Apollonia's become a Frenchwoman. | Apollonia da Fransız olmuş. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
She's got her papers for French nationality. | Fransız vatandaşlığına geçmiş. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
The horsewoman's better class, I could tell. From a French castle... | Ama bu atlı kadın daha soylu gibi. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...with Gobelin carpets on the wall. | Bir Fransız kalesinde duvarda Gobelin halıları görmüştük. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
We saw that in France. Carpets on the wall? | Fransa'da görmüştük, evet. Duvarda halı mı vardı? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Yes, carpets on the wall and mirrors on the floors. | Evet, halılar duvarda, aynalar da yerde. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Unbelievable. | Vay be. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
A different world. Apollonia wrote that, too. | Orası başka bir dünya. Apollonia bunu da yazmıştı. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Couldn't the woman have come to Germany a bit later? | Bu kadın Almanya'ya daha sonra gelseydi olmaz mıydı sanki? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
With conditions nowadays, you feel ashamed. | Şu halimizle, insan utanıyor. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
They've dissolved the Reichstag in Berlin... | Berlin'de meclisi dağıtmışlar. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...it makes you sick. | Düşününce deli oluyor insan. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
The papers are full of shootings and stabbings. | Gazeteler cinayet ve yaralama haberleri ile dolu. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Still, we must make a good impression. | Yine de üzerinde iyi bir etki bırakmak lazım. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
On the Frenchwoman? | Fransız kadının üzerinde mi? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Why does a young Frenchwoman want to go to Berlin nowadays? | Bu devirde genç bir Fransız kadın neden Berlin'e gitmek istesin ki? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
It's a question we in Schabbach must ask ourselves. | Biz Schabbachlılar'ın, kendimize sormamız gereken soru bu. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
So she can get a change from all that French asparagus. | Böylece tüm Fransız kuşkonmazların tadına bakabilecek. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
She tipped a whole bottle of lilac bath salts into the tub. | Fıçının içine koca bir şişe leylak esansı döktü. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Kath, come here and smell this. | Kath, buraya gel de şunu kokla. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
From the Frenchwoman. | Fransız kadınınmış. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Kath, just smell it. | Kath. Kokla kokla. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
It smells of the big city. | Şehir kokusu bu. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
That's how I've always imagined it. | Tam tahmin ettiğim gibi. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
My dear Eduard. | Sevgili Eduard... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
When you see the woman who brings this letter, flee! | Bu mektubu getiren kadını gördüğün anda oradan uzaklaş. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
She has the evil eye. | Kenafir gözlüdür o! | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Here in Schabbach, where she took a bath, we saw that at once. | Schabbach'a geldi. Burada banyo yaptı. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
And don't heIp her... | Sakın ona ve atına... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...off her horse. | ...yardım etme. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Your mother | Annen. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I woke and heard you go out. | Kalktığını duydum. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Maria, she's not here. | Sipariş ettiği... Yok. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
It's four in the morning and she's gone already. | Saat sabahın dördü ama çoktan gitmiş. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
What do we make of that? | Neden böyle yaptı ki? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Don't worry. It's a long way to Berlin. | Berlin'e gitmek için önünde uzun bir yolu var. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
She'll latch on to my Eduard in Berlin. | Ya Berlin'de Eduard'ıma bulaşırsa. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Come, Mother, Berlin's a big place. | Gel anne. Berlin kocaman bir şehir. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Eduard's ill and can't defend himself. | Eduard hasta. Kendini koruyamaz. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
And now, I've written the letter for nothing. | Bu mektubu da boş yere yazmış oldum. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Eduard in Berlin is like a needle in a haystack. | Berlin'de Eduard'ı bulması samanlıkta iğne bulmasından daha zor. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
You can't find it. | Onu bulamaz. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Eduard will get well. You'll see. | Eduard iyileşecek. Göreceksin. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
If you must have a cognac, too, come in. | Eğer sen de konyak istiyorsan, içeri gel. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Who was that? Our caretaker. | O giden kimdi? Bizim bekçi. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I always knew he'd drink himself to death. | Ölesiye içer. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Is he dead? He just drinks too much. | Ölecek mi? Çok içiyor ama... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
He's not dead. He'll be back, I guarantee it. | Ölmeyecek. Geri döneceğini garanti ederim. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Look how cold I am. My arms are all gooseflesh. | Nasıl üşüdüm. Tüylerim diken diken oldu. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Come in, you'll catch your death. | İçeri geç, yoksa biz öleceğiz. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
My hairs are standing on end. | Birazdan benimkiler de diken diken olacak. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Are you ill? You look a bit green. | Hasta mısın? Yüzün sapsarı, ceset gibi. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I've never seen a dead body. | Ben hiç ceset görmedim. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I saw my first when I was six. | Ben ilk kez altı yaşındayken gördüm. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
My Granny took me to the cemetery... | Büyükbabam beni mezarlığa götürmüştü. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...and we went to the morgue. | Morga da gittik. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
There was someone in white with a sharp nose. | Beyazlar içinde uzun burunlu biri vardı. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
"Look, Martina," my Granny said, "I'll look like that one day." | "Bak işte Martina," dedi büyükbabam. "Bir gün ben de böyle olacağım." | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Coming up with me? Don't be scared. | Gelsene benimle. Korkma sakın. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
How she stands it? | Nasıl dayanıyor buna? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I think she's given herself a second shot of morphine. | Galiba ikinci doz morfini de aldı. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
And alcohol on top of it. | Üzerine bir de alkol. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I'll say one thing for her... | O sıska bedenine rağmen... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...she's got magnetism in her skinny body. | ...o kadar çekici ki. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
She puts her matchstick legs up on the couch. | Kibrit çöpü gibi bacaklarını kanepeye uzatmış. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Puts her head in the client's lap and they sit there hypnotized. | Kafasını da müşterinin kucağına koymuş. Kendilerinden geçmiş gibi oturuyorlar. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
We can't let the gent go home unscathed, can we? | Bu beyi evine br çizik bile almadan gönderemeyiz, değil mi? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Did you sleep, or did you have a bad dream? | Uyudunuz mu yoksa kabus mu görüyorsunuz? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Well, look at that. | Bak sen. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Jasmine is awake. Usually, she just sleeps. | Jasmine uyanmış mı yoksa? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
She's even found a client. | Müşteri bile bulmuş. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Well, children, you two are happy now, aren't you? | Çocuklar, birbirinizden memnun musunuz? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
You really look alike around the eyes. | Birbirinizin gözlerinin içine mi bakıyorsunuz yoksa? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
But, Jasmine, you must open yours. | İşinize başlayın siz. Jasmine. Gözlerini açsan iyi olur. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Well, how about trying Martina? | İstersen bir de Martina'yı dene. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
You won't get Jasmine on her feet tonight. | Jasmine'in bu gece ayağa kalkmaya niyeti yok gibi. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Actually, I was only taking a walk. | Aslında ben sadece yürüyüşe çıkmıştım. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Then we can take a walk together. | Gel o zaman birlikte yürüyelim. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
But she's had a bad dream. | Ama kötü bir rüya görüyor gibi. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 |