Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 1949
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| You still here? I was waiting for you | Hâlâ burada mısın? Seni bekliyordum. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| It will be fine, don't worry | İyileşecek, merak etme. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I'm away with the boss for a few days | Patronla birkaç günlüğüne gidiyorum. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I'm worried about Neeli | Neeli için endişeliyim. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| You can see the sort they are | Nasıl adamlar olduklarını gördün. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| They dare not hassle me, but they may take it out on Neeli | Bana bulaşmaya cüret edemezler ama hırslarını Neeli'den çıkartabilirler. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| As long as I'm here, have no worries | Ben burada olduğum sürece endişeye gerek yok. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| No bastard will dare bother her | Hiç bir alçak onun canını sıkmaya cesaret edemez. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| What happened today? Why are you late? | Ne oldu bugün? Neden geç kaldın? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Is the black eye from an accident? | O mor göz kaza eseri mi? Yok. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| What, then? A mosquito | Ne öyleyse? Sivrisinek. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| A mosquito bit me | Sivrisinek soktu. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Singhji's sense of humour is intact | Singhji'nin espri anlayışı da sağlammış. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Absolutely | Kesinlikle. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| How fast can your car go? | Araban ne kadar hızlı gidebilir? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| What's it matter? We're doing well | Ne fark eder ki? Gayet iyi gidiyoruz. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| This is the age of speed. Mitter, don't be nervous | Hız çağındayız. Mitter endişelenme. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| It's Nripen I'm nervous about | Adım Nripen ve onun için endişeleniyorum. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| His horoscope predicts death by accident | Falında kazada öleceği çıktı da. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Everyone, hold tight! | Herkes sıkı tutunsun! | Abhijaan-1 | 1962 | |
| ... I know now it is love, whether you admit it or not | ...kabul etsen de etmesen de artık biliyorum ki bu aşk. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| My love, I am indebted to you | Sana minnettarım aşkım. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Walk carefully on the road... | Dikkatli yürü yolda... | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I'm off in the car, got work to do. You walk back home | Arabayı alıyorum, yapacak işlerim var. Eve yürüyerek dönersin. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Will you take us to the ferry? | Bizi vapura götürür müsün? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| We're going away | Buradan uzağa gidiyoruz. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| We're running away to Kolkata | Kalküta'ya kaçıyoruz. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Running away? Why? | Kaçıyor musunuz? Niye ki? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| We're getting married | Evleneceğiz. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| It's impossible here | Burada evlenmemiz imkansız. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| You heard my mother. We won't have a chance here | Annemi duydun. Burada hiç şansımız yok. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Don't turn us away | Bizi geri çevirme. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| We have no one else | Başka kimsemiz yok. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| You are my only friend | Sen benim tek dostumsun. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| It's been so long for both of us... | İkimiz için de durum uzun süredir böyle. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| You've done so much for me | Benim için çok şey yaptın. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| A last request take us to the ferry | Son bir arzum var, bizim vapura götür. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Come on, then | Haydi o zaman. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Come on, hurry! | Haydi, çabuk olun! | Abhijaan-1 | 1962 | |
| That girl | Şu kız. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Send her to my room | Onu odama gönder. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| You have been soiled | Kirlenmişsin. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Rama, get me some tea | Rama, çay getir bana. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Didn't you see me? When? | Beni görmedin mi? Ne zaman? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| A minute ago. I was standing by the well | Bir dakika önce. Kuyunun yanında duruyordum. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Is something worrying you? | Canını sıkan bir şey mi var? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Are you thinking? | Düşünüyor musun? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Lots to think about | Düşünecek çok şey var. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I know that | Biliyorum. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Sweets | Şekerleme. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I made them | Ben yaptım. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I made some for you the other day and left them on the roof terrace | Senin için yapıp çatı terasına bıraktım önceki gün. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| The monkeys ran off with them | Maymunlar alıp kaçtı. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Aren't you afraid to come here in broad daylight? | Güpegündüz buraya gelmeye korkmuyor musun? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Your master will beat you up | Sahibin dövecek seni. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Master? You are my master | Sahibim mi? Sahibim sensin. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Nonsense | Saçmalama. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Everything's good when you're hungry | Karnın açken her şey güzeldir. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I didn't eat last night, my stomach was rumbling | Dün gece yemek yemedim, karnım gurulduyordu. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I know how to cook, very well. Grandma taught me | Yemek pişirmeyi iyi bilirim. Ninem öğretti. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I can cook, sew... | Yemek yaparım, dikiş dikerim... | Abhijaan-1 | 1962 | |
| ...husk rice, fetch water | ...çeltik yaparım, kuyudan su çekerim. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I can sing, too Really? | Şarkı da söyleyebilirim. Sahi mi? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| The orchards are in full bloom | Hep çiçek açtı meyve bahçeleri. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| My beloved does not come | Bir türlü gelmedi ey sevgili. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| The mango groves are green and ripe | Yeşil ve olgun mango bahçeleri. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| The Mahua blossoms beckon you | Mahua çiçeklenip işaret etti seni. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Wonderful! | Harika! | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Did Grandma teach you that as well? | Şarkı söylemeyi de ninenden mi öğrendin? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I had no one else | Başka kimsem yoktu ki. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| What about your mother? | Peki ya annen? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| She died when I was born. That's how all my troubles started | Ben doğarken ölmüş. Bütün dertlerim de böyle başlamış. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| So when this man forced himself on me, they said... | O yüzden bu herif beni zorla almak istediğinde dediler ki... | Abhijaan-1 | 1962 | |
| ..."When you were born your mother died | "Sen doğduğunda annen öldü. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| "Now you are no use for anything else" | "Başka bir işe yaramazsın artık." | Abhijaan-1 | 1962 | |
| There was a pond behind the house | Evin arkasında bir gölet vardı. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Can you understand all my words? | Sözlerimin hepsini anlayabiliyor musun? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I wanted to tie a rock around my neck and drown in that pond | Boynuma bir taş bağlayıp o gölette boğularak ölmek istedim. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Why didn't you do it? | Neden yapmadın peki? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Because they locked me up | Çünkü beni hapsettiler. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Lord, how they hit me... | Ama nasıl dövdüler beni... | Abhijaan-1 | 1962 | |
| ...slapped me, kicked me | ...tokatlayıp, tekmelediler. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| They pulled my hair, dragged me... | Saçımdan çekip sürüklediler... | Abhijaan-1 | 1962 | |
| ...and locked me in a room | ...sonra da bir odaya kilitlediler. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Seven days I lay there without food | Yedi gün aç yattım orada. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Nothing to eat, nothing to drink, not even a drop | Bir damla bile yiyecek, içecek yoktu. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| For seven days and nights all I did... | Yedi gün yedi gece tek yaptığım... | Abhijaan-1 | 1962 | |
| ...was sit and think how to die | ...oturup nasıl öleceğimi düşünmekti. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Then one day... | Sonra bir gün... | Abhijaan-1 | 1962 | |
| ...I noticed a box in the corner of the room | ...odanın köşesindeki kutuyu fark ettim. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I dragged it to the middle and stood on it | Odanın ortasına sürükleyip üzerine çıktım. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I took off my sari and tied one end around my neck... | Sarimi çıkarıp bir ucunu boynuma... | Abhijaan-1 | 1962 | |
| ...and the other end to the ceiling beam | ...diğer ucunu da tavan kirişine bağladım. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| It all went wrong Why? | Düşündüğüm gibi olmadı. Niye? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Do you think it's easy to take your own life? | Kendi canına kıymak kolay iş mi sanıyorsun? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| To leave everything and disappear forever? | Her şeyi geride bırakıp sonsuza dek ortadan kaybolmak kolay mı? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| The festival of Dusshera was coming in a month's time | Bir ay içinde Dusshera bayramı geliyordu. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I'd wear my new clothes, drums would beat | Yeni giysilerimi giyecektim. Davullar vuracaktı. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| There would be a fair... | Panayır kurulacaktı... | Abhijaan-1 | 1962 | |
| ...stalls, lights, a big wheel and a show | ...tezgahlar, ışıklar, dönme dolap ve gösteri olacaktı. | Abhijaan-1 | 1962 |