Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 2003
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Is she happy or pissed? Unclear. | Mutlu mu? Sinirlendi mi? Belli değil. | About a Boy-5 | 2014 | |
| But I am making eye contact with Lisa Loeb. | Ama şu anda Lisa Loeb ile göz kontağı kuruyoruz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Excuse me. | Affedersiniz. Benimle geliyorsunuz. Ne oldu ya? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh my God. What is... | Of ya. Bu ne... Lanet olsun Dakota. Hiç de... | About a Boy-5 | 2014 | |
| 96 Mississippi. | 96 Mississippi. Tamamdır. Bekle, bekle. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hold on. | Bekle. 98 Mississippi. Bu kadar kızarması mı lazımdı ya? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Is it? 99 Mississippi. | Öyle mi ki? 99 Mississippi. Lanet şey ne kadar hızlı sayıyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| 100 Mississippi. | 100 Mississippi. Pekâlâ! Geliyorum! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Wow, hi. Hello. | Selam. Selam. Burası yatak odan demek. Evet. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Yeah. This is where the magic happens. | İşte sihir burada gerçekleşiyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I mean, not all the time. Just occasionally. | Her zaman değil tabii. Arada sırada. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Not that often. Um, should we sit on the bed? | O kadar da sık değil. Yatağa mı otursak? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Yes, let's. Okay. | Olur tabii. Tamamdır. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Are you limping, or... No, no. | Topallıyor musun yoksa... Yok yok. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Have a seat under the mosquito net. | Cibinliğin içine otursana. Olur. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, dear. | Tatlım... Şey... | About a Boy-5 | 2014 | |
| Boot actually does hurt quite a lot. | Çizmeler çok canımı yakıyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Well, do you want to take them off? | Çıkartmak ister misin? Hayır. Kesinlikle olmaz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Are you shuddering? Yes, actually. | Titriyor musun? Evet. Fena acıyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Then wh... here, let me help you take this boot off. | O zaman çizmelerini çıkarmama müsaade et. Tamam, olur. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You sure? I just... oh, no, no. | Emin misin? Sen sadece... Olsun olsun. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I think you should just relax. I've got good momentum. | Sen sadece rahatına bak. Gayet iyi hız kazandım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Bloody hell. | Lanet olsun! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, my... oh, God! Oh, is it... is it bad? | Olamaz! Çok mu fena? Evet. | About a Boy-5 | 2014 | |
| So you never had the VIP tickets, huh? | Yani hiç VIP biletlerin olmadı? Hayır, olmadı. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Why didn't you just tell me? | Niye söylemedin ki? Çünkü haşatım çıkmıştı. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I wanted to give you the best Manniversary ever, | Sana en iyi Dostluk Günü'nü yaşatmak istedim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| but the problem is I didn't know | Ama şöyle bir sıkıntı vardı ki bir gün öncesine kadar haberim bile yoktu. | About a Boy-5 | 2014 | |
| There's no such thing as a Manniversary? | Öyle bir şey yok mu yani? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Then I was a real jerk to the guy at the Hallmark store. | O zaman dükkandaki adama göre tam bir denyoydum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Look, I... you know, I thought I had the connections. | Bak, bağlantılarım vardır diye düşündüm. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I thought I could get you to meet your idol, | İdolünle tanıştırabilirim sandım ama yapamadım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You know, Will, my mom always said, | Will, annem her zaman şöyle der: | About a Boy-5 | 2014 | |
| "never meet your idol because they always disappoint you." | "Asla idolünle buluşma çünkü her zaman hayal kırıklığına uğratırlar." | About a Boy-5 | 2014 | |
| You see, that's why it's great I met you first | Bu yüzden seni önce garip komşu olarak tanımam harika bir şey. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Then I realized you were the coolest person ever. | Sonra tanıdığım en havalı kişi olduğunu fark ettim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You know, you may not know this about me, | Belki hakkımdaki bu şeyi bilmiyorsundur... | About a Boy-5 | 2014 | |
| but I didn't really have a lot of close friends | ...ama senden önce pek de yakın arkadaşım olmadı. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Well, I knew. I was just moving around | Biliyordum ki. Boş boş geziyordum. Zor zamanlardı. | About a Boy-5 | 2014 | |
| so much. It was pretty hard. | İlizyon ustası Andini'yi 39. İskele'de sihirbazlık yaparken gördüm... | About a Boy-5 | 2014 | |
| I always wanted a best friend. | Hep bir dostum olmasını isterdim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And I never would have even dreamed | Bizimkisi kadar harika bir arkadaşlığı hayal bile edemezdim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Me neither, buddy. Me neither. | Ben de öyle dostum. Ben de. Lisa Loeb ile tanışmama bile gerek yok. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Maybe we could just find Andy and Laurie | Belki de Andy ile Laurie'yi bulup biraz yetişkin keki yemeliyiz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Well, I think we're going to skip the brownies, | Kekleri bir kenara atabiliriz ama buradan çıkaracağım bizi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Edison. | Edison. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I probably should have said before, um, | Sanırım önceden söylemeliydim. Bir erkekle birlikte olmayalı uzun zaman oldu. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And I know that's exactly what every man wants to hear | Ayrıca her erkeğin bir kızla yatağa girmeden önce bunları duymak istediğini biliyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Fiona, you're a single mother, | Fiona, sen bekar bir annesin. Öğrencilerimden birinin velisisin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| and you haven't dated in a decade. | Ayrıca son on yıldır hiç biriyle çıkmamışsın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You really think if I wanted something casual, | Sence sıradan bir şey istesem seni mi seçerdim? | About a Boy-5 | 2014 | |
| I find you radiant, and funny, and fascinating. | Bana göre göz alıcı, komik ve büyüleyicisin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I have loved getting to know you. | Seni tanımak çok hoşuma gitti... | About a Boy-5 | 2014 | |
| And I can wait. | ...ve bekleyebilirim. Ben bekleyemem. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh! Oh, are you all right? | İyi misin? Bir buz torbası daha lazım bana... | About a Boy-5 | 2014 | |
| But I can wait. | ...ama bekleyebilirim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Go buy yourself a car. | Git de araba al kendine. Oha ya. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Our seats are really far away. | Koltuklarımız da amma uzaktaymış. | About a Boy-5 | 2014 | |
| We got to walk through a lot of hippies | Bir sürü hippi ile silhat esansının arasından geçmeliyiz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Maybe we should just find some seats | Daha yakında bir koltuk bulalım bari. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You know what, Will? | Bana kalırsa, Will, bugünlük paydos edelim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I'm sorry, Marcus. | Özür dilerim Marcus. Bu taraftan Bayan Loeb. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You stay right here. I got this. | Bekle burada. Hallederim ben. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hey, miss Lisa Loeb, miss Lisa Loeb. | Lisa Loeb Hanım, Lisa Loeb Hanım... Rahatsız ettiğim için çok özür dilerim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Listen, my best friend over there, | Dinleyin, en yakın arkadaşım orada. | About a Boy-5 | 2014 | |
| it's our Manniversary. He is a huge fan of yours, | Bugün Dostluk Günümüz. Sizin çok büyük bir hayranınız. | About a Boy-5 | 2014 | |
| and it would be just a huge honor | İmza verirseniz çok büyük bir onur olur ya da şipşak bir fotoğraf. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Perverts. | Sapıklar. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, my God, that was awesome! | Aman Tanrım! Harikaydı! Lisa Loeb bana göz kıptı! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Lisa Loeb called us perverts! Yeah! | Liza Loe bize "sapık" dedi. Evet! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Best Manniversary ever. Yeah! | En iyi Dostluk Günü! Evet! | About a Boy-5 | 2014 | |
| But shouldn't we go listen? | Gidip dinlemeyelim mi? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Lisa Loeb called us perverts, we're not going to top that. | Lisa Loeb "sapık" dedi bize. O kadar da ezilemeyiz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| ♪ And I thought what I felt was simple ♪ | Hislerim basittir sandım. Ona bağlanmam sandım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Will. What | Will. Ne... | About a Boy-5 | 2014 | |
| What are you doing? This is not acceptable. | Ne yapıyorsun ya? Hiç hoş değil. Seks yaptım! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Fiona, I told you I didn't want to hear | Fiona, bunu duymak istemediğimi söylemiştim sana. Biliyorum, pardon. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Twice! Oh, stop it, all right. | Hem de iki kere! Kes be! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Look, I'm very proud of you, | Bak, gurur duyuyorum seninle ama bu konu bir daha açılmasın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| do you understand? Wait, one more thing. | Anlaşıldı mı? Bekle, bir şey daha var. | About a Boy-5 | 2014 | |
| ♪ and I know that you don't believe me ♪ | Biliyorum inanmıyorsun... | About a Boy-5 | 2014 | |
| ♪ when I say that I had a lot of sex ♪ | ...defalarca seks yaptım deyince. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Sex! | Seks! | About a Boy-5 | 2014 | |
| T t twice. Argh! | İki kere! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Sorry y'all, but I do have a very stellar hand. | Kusura bakmayın ama muazzam bir el geldi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I will call. That's one, two, three... | Bahsi göreceğim. Alın size: bir, iki, üç... | About a Boy-5 | 2014 | |
| You cannot bet... those are blue corn chips, they're $5 each. | Bahis yapamazsın ki. Mavi fiş ama bunlar. Tanesi beş dolar. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It's a $20 buy in. How broke are you? | Zorunlu bahis 20 dolar. Ne kadar fakirsin ya? 20 dolarım yok. | About a Boy-5 | 2014 | |
| hard up you could always sell that beautiful head of hair | Bu kadar züğürtsen şu güzelim saçlarını satsana. Saçın için hemen 40 dolar veririm. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I highly recommend that you accept that offer. | ...teklifi kabul etmeni şiddetle öneririm. Niye kıçını kaldırıp da... | About a Boy-5 | 2014 | |
| come down to the luncheonette and record another | ...büfeye gelip klişe, sezonluk bir şarkı yapmıyorsun? Mesela... | About a Boy-5 | 2014 | |
| daylight savings time. Spring forward, fall back, | ...saatleri değiştirdiğimiz zaman olabilir. Saati al ileri, al geri. 1 | About a Boy-5 | 2014 | |
| it writes itself. Actually I have good songs, | Kendi kendine çıksın ortaya. Zaten iyi şarkılarım var aslında. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I've written them, but I just don't have any contacts left | Sözlerini yazdım ama müzik endüstrisinde hiçbir bağlantım kalmadı artık. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh. Music industry's dead. | Müzik endüstrisi öldü artık. | About a Boy-5 | 2014 | |
| In the digital age it's all about getting in the studio | Dijital çağa geçtiğimizden beri yaratıcı bir yapımcıyla stüdyoya girince iş bitiyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Did you listen to a podcast on the way here? | Gelirken şarkıyı dinledin mi? | About a Boy-5 | 2014 | |
| That's what my friend Tammy, from | Yürüyen Çocuk Korosu'ndan arkadaşım Tammy söylüyor onu. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Wait, you know toddler time Tammy? | Bir dakika, Yürüyen Çocuk Tammy'yi tanıyorsun yani? Peki Kek Adam'ı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, God. Tammy idalis | Yok artık. Kendisi de çok itibarlı biriyle evlidir. | About a Boy-5 | 2014 |