Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 2002
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| They have coffee in them. | İçlerinde kahve var. Hem de dolu dolu. | About a Boy-5 | 2014 | |
| God, I hate being pregnant. | Nefret ediyorum şu hamilelikten. Kahveyi özledim. Hiç sorun değil. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I'll just have a rice krispie treat. | Pirinç patlağı alayım o zaman. Olmaz. Onlarda da kahve var. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Chicken kabob? | Tavuk şiş alsam? Ciddi misiniz siz ya? Tavukta da mı var? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Yep. You know what, that's fine. | Evet. Sorun olmaz ya. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You know, if I eat something I might throw up | Bir şeyler yersem Lisa Loeb ile tanıştığımda çıkarabilirim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Really? Didn't know Mr. List had that hook up. | Öyle mi? Sitenin sahibi mi ayarladı bu buluşmayı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Wow, Will. | Hayret be Will. Sana karşı daha önce hiç hissetmediğim şeyler hissediyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, well, it was only a matter of time, Laurie. | Anlık bir şeydi Laurie. Teşekkür ederim. Gururum okşandı ama olmaz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Even if Andy was hit by a truck and his last dying wish... | Hatta Andy'ye kamyon çarpsa ve son dileği bu bilse olsa... | About a Boy-5 | 2014 | |
| respect, Will. And it's gone. | Saygı duymuştum Will ama artık duymuyorum. Niye sürekli kamyondan bahsediyorsun ya? | About a Boy-5 | 2014 | |
| It's so violent. It's better than a car. | Ne kadar vahşice. Arabadan iyidir. | About a Boy-5 | 2014 | |
| How'd you hook that up? She's the headliner. | Nasıl ayarladın buluşmayı? Kadın assolist bir kere. | About a Boy-5 | 2014 | |
| That's a big deal. Because I'm very important, | Büyük marifet. Çünkü çok mühim bir insanım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| that's how. Let's go meet Lisa Loeb. | İşte sebebi bu. Hadi Lisa Loeb ile tanışalım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Yeah, you are. | Tabii canısı. Biraz kahveye ara ver bence. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh. My. God. | Yok... Daha... Neler... Hayatta olmaz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You can't have sex in this room. | Bu odada seks falan yapamazsınız. Niye ki? Nesi var? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay, picture this: | Tamam, bir düşün bakalım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You're in the bed about to get down and dirty. | Yatakta tam işe koyulmuşsunuz, kıracaksınız zincirleri. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Chris leans over to turn off the light | Chris ışıkları söndürmek için uzanıyor ve o da ne? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Constipation, withholding, and your child. | "Kabızlık, saklama ve çocuğunuz". | About a Boy-5 | 2014 | |
| Yeah, a family guide to soiling and wetting. | Evet, büyüğümüzü ve küçüğümüzü yapmak için aile kılavuzumuz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| No. It's a... | Olmaz. Ama... Hayır. Ama bir sebebi... | About a Boy-5 | 2014 | |
| no, it's not. And with all the photos | Olamaz bir sebebi. Şu fotoğraflarına bak Marcus'un. Oğlum çünkü. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Of course I got pictures of him in my bedroom. | Tabii ki odama fotoğraflarını koyacağım. Fiona. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay, I'll put Tedicus away. | Tamam, ayıcığı kaldırırım. Bu arada sana bir hediyem var. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, you did? This is what I would wear | Chris ile bir gece geçirecek olsam bunu giyerdim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Not that I've thought about it. | Hayal ettiğimden demedim tabii. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Is it a hairnet? | Saç filesi mi bu? Olur mu ya. Gecelik! | About a Boy-5 | 2014 | |
| I'll show you how to put it on. | Nasıl giyeceğini göstereyim? Aman tanrım, ayağına ne giyeceksin? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Um, what... those? No, nobody wants to have sex | Bunları? Kim takunyalarla seks yapmak ister ya? Ben. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Here. Here. | Al, al hadi. Annem her zaman şey derdi: | About a Boy-5 | 2014 | |
| "if you want to feel sexy, wear a pair of sexy boots." | "Seksi hissetmek istiyorsan seksi çizmeler giy." | About a Boy-5 | 2014 | |
| Why did my mom buy me sex boots? | Annem bana niye seksi çizmeler aldı ya? Sanırım terapiye başlama zamanım geldi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Yeah, but don't sleep with your therapist again. | Tamam ama gidip de terapistinle yatma yine. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Well, I am a woman with needs, Fiona. | İhtiyaçları olan bir kadınım Fiona. Kahretsin, geldi bile. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay, okay. Okay, calm down. | Tamam tamam. Sakin ol. Derin derin nefes al. Gideceksin oraya. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You're going to put on the boots. | Çizmelerini giyeceksin. Ben de odayı temizleyeceğim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And I'll go out the window. What? | Sonra da pencereden çıkarım. Ne? | About a Boy-5 | 2014 | |
| I've done it before. Okay, go. | Önceden yapmışlığım var. Git hadi. Önce çizmeler. | About a Boy-5 | 2014 | |
| That's a lot of Teddy bears. | Ne kadar çok ayı varmış. Sanırım ayaklarım seninkilerden daha iri. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hello. Hi. | Merhaba. Merhaba. Buyur. Teşekkür ederim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You look beautiful. Thank you. | Çok güzel gözüküyorsun. Çok sağ ol. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Man, this is it, Will. The VIP section. | Bu kadar be Will. VIP bölüme girdik. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I mean, if this is what we're doing | Yani bu bizim dostluğumuzun ilk yılıysa 20. yılında neler yapardık bir hayal etsene. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I mean, ten is tin, so, you know, | On zaten cepte. Orası kesin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Passes, please. Oh, no, no, no. | Biletler lütfen. Hayır hayır. | About a Boy-5 | 2014 | |
| We're with the band. Which band is that? | Gruptanız zaten. Hangi grupmuş o? Lisa Loeb. Anladım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Passes, please. Marcus, can you give us | Biletler o zaman. Marcus, bize bir saniye müsaade etsene. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Look, Edison. That's a cool name by the way. | Karım doğum sancısı çektiği içindi, adamım. Dinle Edison. Bu arada ismin güzelmiş. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You got any kids? Seven. | Hiç çocuğun var mı? Yedi tane. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, my God. Seven? | Vay anasını be. Yedi tane mi? Helal olsun. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Same mom? That's not... | Aynı anneden mi? Neyse bu beni ilgilendirmez. Niye sorduysam. | About a Boy-5 | 2014 | |
| But you get it, right? | Anladın ama değil mi? | About a Boy-5 | 2014 | |
| When you promise a kid something, | Bir çocuğa söz verirsen onu hayal kırıklığına uğratmak istemezsin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| That's your kid? | Senin çocuğun mu? | About a Boy-5 | 2014 | |
| He's my neighbor. Okay, first off, | Komşum. Bak, öncelikle... | About a Boy-5 | 2014 | |
| you're a grown man at Femfest | ...kadın festivaline küçük komşusuyla gelmiş kocaman adamsın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| That's a little weird. Well, I care about him | Cidden biraz garip. İlgileniyorum çünkü onunla. | About a Boy-5 | 2014 | |
| and he care about women's folk music. | O da kadın şarkıcıların folk müziğiyle ilgileniyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Is that weird? Yeah, kinda. | Garip bir şey mi? Evet, biraz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Second off, I would never promise my kid | İkincisi ise asla çocuğuma tutamayacağım bir söz vermem. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Because I have integrity. 200 bucks? | Şerefliyim çünkü. 200 kağıt? | About a Boy-5 | 2014 | |
| I have seven kids. Okay. | Yedi tane çocuk dedim sana. Pekâlâ. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Cost of integrity has gone up. Way up. | Şerefine zam geldi bir anda. Hem de bayağı. | About a Boy-5 | 2014 | |
| All right. Marcus, we're in. | Tamamdır. Giriyoruz Marcus. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Don't be afraid to use some of that for condoms. | Bir kısmını kondoma harcayabilirsin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| This looks great. Oh, yeah, I I | Muazzam gözüküyor. Evet. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I think fondue is such a sensual food, isn't it? | Bence fondü çok şehvetli bir yemek. Öyle değil mi? Evet. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I probably shouldn't have made it with cashew cheese 'cause... | Sanırım kaju peyniriyle yapmamalıydım. Harbiden de... | About a Boy-5 | 2014 | |
| you know what? I'll just... | Şey yapayım en iyisi. Sıyırıp çıkarayım. Bir şey olmaz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Didn't think it through, really. | Hiç aklıma gelmemişti. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Are you okay? | İyi misin sen? Evet, tabii ki. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Good. Okay. | Güzel. Evet. O zaman... Lanet olsun! Olmaz! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, ah. Don't touch me there. | Dokunma orama. Yoga yaptım da çok ağrıyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, look, we need more wine. | Biraz daha şarap lazım bize. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Marcus did write an excellent paper on Death of a Salesman. | Marcus, "Satıcının Ölümü" ile ilgili harika bir ödev hazırlamış. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, did he? Oh, let's not talk about | Öyle mi? En iyisi Marcus'tan bahsetmeyelim şimdi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| He's not really that interesting, is he? | Çok da ilginç bir tip değil sonuçta. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, you know, kids. | Çocuk işte. Sıkıcı değiller mi? Şarap alır mısın? | About a Boy-5 | 2014 | |
| There we go. Just a little, thanks. | Al bakalım. Az olsun. Tamamdır. Teşekkür ederim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Right. I'm done with the wine. | Şarapla işim bitti. Tatlıya mı geçsek? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Upstairs dessert? Fiona, Fiona. | Üst kattaki tatlıya hani. Fiona, Fiona... | About a Boy-5 | 2014 | |
| Why don't we just... no, bupbup bup. | Niye sadece... Olmaz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Gotta get up to the boudoir. | Özel odaya çıkmam lazım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And if you could meet me there, | Sen de orada buluşursun benimle ama 1 dakika müsaade. Hazırlanmam lazım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh. How much longer are we | Daha ne kadar Lisa Loeb'u bekleyeceğiz? | About a Boy-5 | 2014 | |
| You know what? We're not going to wait | Biliyor musun? Lisa Loeb'u falan beklemeyeceğiz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| We're going to go after Lisa Loeb. | Peşinden gideceğiz. Yürü hadi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| She's gonna have the biggest trailer, right? | En büyük treyler onundur değil mi? Eminim mordur. Mora bayılıyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It could also be a Hello Kitty trailer though. | "Hello Kitty"li de olabilir gerçi. Onlara da bayılıyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| We could try to sniff out the coffee. | Kahve kokusunu takip edebiliriz. Kendi kahve markası olduğunu biliyor muydun? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Bingo. Come on. | Bingo. Gel hadi. Sanırım altıma işedim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| No, wait, that's just the juice box | Yok ya meyve suyuymuş. Lisa Loeb'a getirdim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| She loves juice. Is she even in there? | Meyve suyuna da bayılıyor. Orada mı ki o? | About a Boy-5 | 2014 | |
| I'm gonna need your help with this. | Yardımına ihtiyacım var. Tamamdır. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Are you sure we're allowed to do this? | Buna iznimiz var mı? Neyse kambur gibi bir şey görüyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| So beautiful, spunky, and wise. | Çok güzel, atak ve zekice. Kesinlikle o. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, wait, she's getting up. She's looking at me. | Bir dakika. Ayağa kalktı. Bana bakıyor. | About a Boy-5 | 2014 |