Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 2222
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Where do you keep your mom`s violin, Simon? | Annenin kemanı nerede, Simon? | Adoration-1 | 2008 | |
| It`s... | O... | Adoration-1 | 2008 | |
| It`s at the top of the cupboard on the back. | Arkadaki dolabın üzerinde. | Adoration-1 | 2008 | |
| Why? | Niçin sordun? | Adoration-1 | 2008 | |
| When was the last time you took it out? | En son ne zaman çıkarmıştın? | Adoration-1 | 2008 | |
| When we went to see Grandpa at the hospital last spring. | Geçen ilkbaharda, büyükbabamı hastanede ziyarete gittiğimizde. | Adoration-1 | 2008 | |
| Right. The confession that never happened. | Doğru. Aslında gerçekleşmeyen itiraflar. | Adoration-1 | 2008 | |
| Well, maybe there`s nothing to confess. I wouldn`t bet on that. | Belki de itiraf edecek bir şey yoktur. Ben bu kadar emin olmazdım. | Adoration-1 | 2008 | |
| Do you know something that I don`t? | Benim bilmediğim bir şey mi biliyorsun? | Adoration-1 | 2008 | |
| Would my dad have done that? | Babam bunu yapmış mıdır? | Adoration-1 | 2008 | |
| Crashed the car on purpose? | Arabaya bilerek çarpmış mıdır? | Adoration-1 | 2008 | |
| I wish I could answer that, Simon. I can`t. | Keşke cevap verebilseydim, Simon. Veremem. | Adoration-1 | 2008 | |
| I didn`t get to know him that well. | Onu, o kadar iyi tanıma fırsatım olmadı. | Adoration-1 | 2008 | |
| Look, I was talking to Nick about the loan idea. It won`t work, | Nick'le şu kredi işini konuşuyordum. 25 yaşına gelene kadar... | Adoration-1 | 2008 | |
| not until you`re 25. | ...olmazmış. | Adoration-1 | 2008 | |
| You know the story about this mark here? | Şuradaki işaretin hikayesini biliyor musun? | Adoration-1 | 2008 | |
| You know it`s how your parents met? | Anne babanın nasıl tanıştıklarıyla ilgili olduğunu biliyor musun? | Adoration-1 | 2008 | |
| See, your mom, she went into this repair place to get some work done. | Annen, bir iş yaptırmak için şu tamirhaneye gitti. | Adoration-1 | 2008 | |
| And this guy, your dad, | Ve o adam, baban... | Adoration-1 | 2008 | |
| he had this old... | ...şu eski... | Adoration-1 | 2008 | |
| What do you call this part right here? lt`s a scroll. | Şuradaki parçaya ne deniyor? Kıvrım. | Adoration-1 | 2008 | |
| A scroll. | Kıvrım. | Adoration-1 | 2008 | |
| He had this old scroll that he had saved, and he told her he could put it on. | Baban bu kıvrımı saklıyormuş ve annene bunu kemana takabileceğini söylemiş. | Adoration-1 | 2008 | |
| Hers was new. | Anneninki yeniymiş. | Adoration-1 | 2008 | |
| I don`t know the rest of the details. | Daha fazla detay bilmiyorum. | Adoration-1 | 2008 | |
| I found the invoices for the job, | Şu işin faturalarını buldum... | Adoration-1 | 2008 | |
| the drawings, and my dad sketched it all out. | ...çizimlerin, hepsini de babam yapmış. | Adoration-1 | 2008 | |
| Excuse me. | Bir saniye. | Adoration-1 | 2008 | |
| I guess he wanted her to know how it would work. | Sanırım anneme nasıl çalışacağını göstermek istemiş. | Adoration-1 | 2008 | |
| That`s very detailed. | Bu çok detaylı. | Adoration-1 | 2008 | |
| He must have liked to plan everything out. | Her şeyi planlamayı seviyor olmalıymış. | Adoration-1 | 2008 | |
| Are you asking me if you can sell it? | Bunu satabilir miyim diye mi soracaksın bana? | Adoration-1 | 2008 | |
| When they died, I moved down here to look after you. | Onlar öldüğünde, sana bakmak için buraya taşındım. | Adoration-1 | 2008 | |
| I wanted to keep you here. | Sana burada bakmak istiyordum. | Adoration-1 | 2008 | |
| I wanted to keep you in this house. | Sana bu evde bakmak istiyordum. | Adoration-1 | 2008 | |
| It was also a chance to get away from your father. | Ayrıca, babandan kurtulmak için de bir şanstı. | Adoration-1 | 2008 | |
| Things are expensive here, Simon. You should know that. | Burada her şey çok pahalı, Simon. Bunu bilmen gerekir. | Adoration-1 | 2008 | |
| We`re still carrying the mortgage on this place. | Hala bu yerin ipoteğini ödüyoruz. | Adoration-1 | 2008 | |
| You`re going to be needing money for university. | Üniversite için paraya ihtiyacın olacak. | Adoration-1 | 2008 | |
| Can I think about it? | Bunu düşünebilir miyim? | Adoration-1 | 2008 | |
| Yeah, you can think about it. | Evet, düşünebilirsin. | Adoration-1 | 2008 | |
| I know it means a lot. I understand that. | Bunun çok değerli olduğunu biliyorum. Bunu anlıyorum. | Adoration-1 | 2008 | |
| There`s something that I don`t understand, Tom. | Anlamadığım bir şey var, Tom. | Adoration-1 | 2008 | |
| Why would my dad want to put a new scroll on? | Niçin babam yeni bir kıvrım eklemek istemiş olsun ki? | Adoration-1 | 2008 | |
| I mean, it doesn`t really increase the value of the violin. | Yani, bu şey, kemanın değerini artırmaz. | Adoration-1 | 2008 | |
| You could cut it right off and it would be just as valuable, right? | Bunu kesip atarsan, yine aynı şekilde değerli olabilir, öyle değil mi? | Adoration-1 | 2008 | |
| There`s something that my father did that might explain his character a little better. | Babamın yaptığı ve karakterini biraz daha iyi açıklayan bir şey var. | Adoration-1 | 2008 | |
| When he met my mom, he was repairing violins. | Annemle tanıştığında, keman tamir ediyormuş. | Adoration-1 | 2008 | |
| That was his job. | Bu onun işiymiş. | Adoration-1 | 2008 | |
| She came in with this instrument. | Annem bu enstrümanla içeri girmiş. | Adoration-1 | 2008 | |
| Well, it`s... It`s a long story. | Aslında... Uzun hikaye. | Adoration-1 | 2008 | |
| But the last time I was saying | Geçense şöyle demiştim... | Adoration-1 | 2008 | |
| that it wouldn`t have mattered if my father | ...eğer babam uçaktaki diğer yolcuları görmüş olsaydı... | Adoration-1 | 2008 | |
| had seen the other people on board that flight. | ...yine de bir şey fark etmezdi. | Adoration-1 | 2008 | |
| It wouldn`t have changed his mind if he`d recognized their humanity. | İnsan olduğunun farkına varsaydı bile, kararı yine de değişmezdi. | Adoration-1 | 2008 | |
| And I realized | Sonra farkına vardım ki... | Adoration-1 | 2008 | |
| that you never know when | ...bir şeyin ne zaman nasıl seni etkileyeceğini... | Adoration-1 | 2008 | |
| or how something might affect you. | ...asla bilemezsin. | Adoration-1 | 2008 | |
| I mean, most of the times when we find ourselves | Yani kendimizi bir şeyden dolayı çok etkilenmiş... | Adoration-1 | 2008 | |
| most affected by something | ...bulduğumuz zamanların çoğu... | Adoration-1 | 2008 | |
| is when we think it might be taken away. | ...aslında o şeyin uzaklaştırılabileceğini düşündüğümüz zamanlardır. | Adoration-1 | 2008 | |
| And that`s when you need to act. | İşte o zaman rol yapmaya ihtiyaç duyarsın. | Adoration-1 | 2008 | |
| Well, Simon, I feel like l`m losing you right now, | Simon, seni kaybediyormuşum gibi hissediyorum... | Adoration-1 | 2008 | |
| because if you think that it`s easier to project | ...çünkü eğer duygularını, bir insandan çok... | Adoration-1 | 2008 | |
| your feelings onto a thing rather than a person, | ...bir nesneye yansıtabileceğini düşünüyorsan... | Adoration-1 | 2008 | |
| then l`m wondering what your response is to what you`re looking at right now. | ...şu anda baktığın şeye karşı tepkinin ne olduğunu merak ediyorum. | Adoration-1 | 2008 | |
| Because right now l`m just a thing on whatever it is that you`re watching me on. | Çünkü şu anda ben sadece izlediğin bir nesneyim. | Adoration-1 | 2008 | |
| But you`re looking at my face and you`re looking into my eyes | Ama yüzüme bakıyorsun, gözlerimin içine bakıyorsun... | Adoration-1 | 2008 | |
| and you`re listening to my voice. | ...ve sesimi dinliyorsun. | Adoration-1 | 2008 | |
| So whatever it is that you`re reacting to, this thing wouldn`t be here if my parents | Tepki gösterdiğin şey her ne ise, eğer ailem o gün uçakta olsaydı... | Adoration-1 | 2008 | |
| had been on the plane that day and your father`s bomb had gone off. | ...ve baban da bombayı patlatmış olsaydı, o şey burada olmayacaktı. | Adoration-1 | 2008 | |
| That`s a stretch, Hannah. | Gerginsin, Hannah. | Adoration-1 | 2008 | |
| I guess I`ve had a lot of people responding who were on that plane. | Sanırım o uçakta olan insanları savunan birçok insanla karşılaştım. | Adoration-1 | 2008 | |
| Maybe there`s part of you that wishes your parents could be part of that club. | Belki de bir parçan, ailenin de orada olmuş olmasını istiyor. | Adoration-1 | 2008 | |
| This community of people who are remembering | Asla olmamış bir felaketi hatırlayan... | Adoration-1 | 2008 | |
| a catastrophe that never happened. | ...bir insan topluluğu var. | Adoration-1 | 2008 | |
| Look, I guess the assumption here is that our lives are precious. | Bak, sanırım buradaki varsayım, hayatlarımızın çok değerli olduğu. | Adoration-1 | 2008 | |
| But we know that`s not feasible. I mean, it`s just not how nature works. | Ama biliyoruz ki, bu mümkün değil. Yani, tabiat bu şekilde işlemiyor. | Adoration-1 | 2008 | |
| If every life was precious, | Eğer tüm hayatlar değerli olsaydı... | Adoration-1 | 2008 | |
| the world would not be able to sustain itself. | ...dünya kendini devam ettiriyor olamazdı. | Adoration-1 | 2008 | |
| We`d go forth and multiply ourselves into extinction. | Kendi neslimizin yok olmasına sebep olurduk. | Adoration-1 | 2008 | |
| So it`s just common sense. | Bu genel bir kanı. | Adoration-1 | 2008 | |
| So... So how... How do we prevent this? | Yani... Yani nasıl... Bunu nasıl önleyebiliriz? | Adoration-1 | 2008 | |
| There`s disease, famine. | Hastalıklar, kıtlıklar var. | Adoration-1 | 2008 | |
| We generate wars, we plan genocides, | Savaşlar çıkarıyoruz, soykırımlar planlıyoruz... | Adoration-1 | 2008 | |
| but occasionally someone`s got to take the matter into their own hands | ama arada sırada birileri sorumluluk almak... | Adoration-1 | 2008 | |
| and wipe out a bunch of other lives. | ...ve bazılarımızın hayatına son vermek zorunda. | Adoration-1 | 2008 | |
| When the police, they showed me the tape | Polis gelip, onun bu şeyleri söylediği kaseti gösterdi... | Adoration-1 | 2008 | |
| of him saying those things, that was not Simon. | ...ama o Simon değildi. | Adoration-1 | 2008 | |
| No. That was someone else. | Hayır. O başka birisiydi. | Adoration-1 | 2008 | |
| He was pretending. Why? | Numara yapıyordu. Neden? | Adoration-1 | 2008 | |
| Maybe he was trying to work something out. | Belki de bir şeylerle hesaplaşıyordu. | Adoration-1 | 2008 | |
| Thank you. That was delicious. | Teşekkür ederim. Çok lezzetliydi. | Adoration-1 | 2008 | |
| What kind of bologna was that? | Ne tür bir sostu o? | Adoration-1 | 2008 | |
| lt wasn`t bologna. But something like that. | O sos değildi. Ama ona benzer bir şeydi. | Adoration-1 | 2008 | |
| Yeah, it was something like that. | Evet, ona benzer bir şeydi. | Adoration-1 | 2008 | |
| My shift is ending now. | Mesaim bitiyor. | Adoration-1 | 2008 | |
| That`ll be $75. | Borcunuz 75 dolar. | Adoration-1 | 2008 | |
| Any reason why you didn`t tell us you were | Mesainizin bittiğini, niçin öğle yemeği ısmarlamadan önce... | Adoration-1 | 2008 | |
| finishing your shift before you took my lunch? | ...söylemediğinizi öğrenebilir miyim? | Adoration-1 | 2008 |