Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 39
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
My mom's a flight attendant, so I get free standby. | Annem uçuş görevlisi, bu yüzden her zaman bedava kredim var. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Okay, maybe I'm a little bit crazy, but just the good kind! | Tamam, biraz deli olabilirim ama iyi olanından! | 11 11 11-1 | 2011 | |
I was just telling Sadie about the falling chandelier last night, | Sadie'ye dün geceki, düşen avize olayını ve hep isyankar çocukluğumuzu anlatıyordum. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I can't believe you're here. You're crazy. I prefer "spontaneous". | Buraya geldiğine inanamıyorum. Delisin sen. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Don't take this the wrong way but... You look terrible. | Yanlış anlama ama berbat görünüyorsun. | 11 11 11-1 | 2011 | |
That's 'cus I haven't slept. | Uyumadım da ondan. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Seriously, I haven't slept. For three days. | Cidden, uyumadım. Üç gündür bu böyle. | 11 11 11-1 | 2011 | |
So you know what today is then? | Bugünün tarihini biliyorsun, değil mi? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Yes, I know. 11/11/11. | Evet, biliyorum. 11/11/11. | 11 11 11-1 | 2011 | |
They were talking about it on the radio. | Radyoda bahsetmişlerdi. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I don't know what you're going through, but I know how important family is. | Başından ne geçtiğini bilmiyorum ama ailenin önemini bilirim. | 11 11 11-1 | 2011 | |
No matter how screwed up they are. | Ne kadar beter olurlarsa olsunlar. | 11 11 11-1 | 2011 | |
You being here, it's important. | Burada olman, önemli bir şey. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I've never been to Barcelona. Let's go explore. | Barselona'ya hiç gelmemiştim. Haydi keşfe çıkalım. | 11 11 11-1 | 2011 | |
You know what I did last night? | Dün gece ne yaptım, biliyor musun? | 11 11 11-1 | 2011 | |
I stood in my little brother's front yard, | Kardeşimin ön bahçesine çıktım... | 11 11 11-1 | 2011 | |
waiting for 11:11, to see if the demons came out of the ground. | ...ve iblislerin geldiğini görmek için gece 11:11'e kadar bekledim. | 11 11 11-1 | 2011 | |
My brother may or may not be the savior of humanity. Some sort of prophet. | Kardeşim, insanlığı kurtarıcısı, bir peygamber olabilir de, olmayabilir de. | 11 11 11-1 | 2011 | |
And I may or may not be the one chosen to save him. | Ben de onu kurtarmak için seçilen kişi olabilirim de, olmayabilirim de. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I can't believe the words that are coming out of my mouth. | Ağzımdan çıkan sözlere inanamıyorum. Duyuyorum, deli gibi konuştuğumu biliyorum. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Every time I research for a book, I find the answers. | Bir kitap için araştırmaya yaptığımda, cevaplara ulaşıyordum. | 11 11 11-1 | 2011 | |
The deeper I look into 11:11, | 11:11 konusunda derinlere indikçe... | 11 11 11-1 | 2011 | |
the more questions I have. | ...kafamda daha çok soru oluşuyor. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I'm seeing these things, I know they're not there. | Bazı şeyler görüyorum, gerçekte orada olmadığını biliyorum. | 11 11 11-1 | 2011 | |
11:11, it's a sign, right? It's an activation. | 11:11, bir işaret, değil mi? Bir etkinleştirme. | 11 11 11-1 | 2011 | |
But from whom? | Ama kimden geliyor? | 11 11 11-1 | 2011 | |
What does it say about me that I find it much easier... | Şeytan'a inanmayı, Tanrı'ya inanmaktan daha kolay bulmam, nasıl bir intiba bırakıyor? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Before my husband died he became increasingly more religious. | Kocam, ölmeden önce daha dindar olmaya başladı. | 11 11 11-1 | 2011 | |
He spent every waking hour online, trying to find something that would comfort him. | Uyanık olduğu her saatini internette, onu rahatlatacak bir şey arayarak geçirdi. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I basically watched him descend into madness. | Resmen deliliğe doğru gidişine seyirci kaldım. | 11 11 11-1 | 2011 | |
He became addicted to trying to find some answers, some kind of belief | Öteki dünyaya gidişini anlamasını kolaylaştıracak bir cevap,... | 11 11 11-1 | 2011 | |
that would make his departure easier to understand. | ...bir inanç bulmaya çalışıyordu, adeta bağımlı olmuştu. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Instead, it just tore him apart. | Kolaylaştırmadı, onu paramparça yaptı. | 11 11 11-1 | 2011 | |
And it made the end even more terrifying. | Sonunun daha da korkunç olmasını sağladı. | 11 11 11-1 | 2011 | |
No, I don't think that you're crazy, but... | Hayır, deli olduğunu sanmıyorum ama... | 11 11 11-1 | 2011 | |
I also don't think that obsessing about this and researching is gonna help you either. | ...bunu takıntı yapmanın ve araştırmanın sana bir yararı olacağını da sanmıyorum. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I truly believe there are some things we're never supposed to understand. | Bazı şeyleri anlamamamız gerektiğine gönülden inanıyorum. | 11 11 11-1 | 2011 | |
What if being here is my purpose? Protecting my brother is my purpose. | Ya hayatım boyunca yanıldıysam? | 11 11 11-1 | 2011 | |
What if everything, this car accident... | Ya araba kazası, diğer her şey... Kazadan sağ kurtulmam, mantık dışı. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I should have been sent to the morgue, not home. | Eve değil, morga gönderilmeliydim. | 11 11 11-1 | 2011 | |
What if every event in my life is tied together? | Ya hayatım boyunca başıma gelen her olay bağlantılı ise? | 11 11 11-1 | 2011 | |
The fire, my mother's death, my car accident. | Yangın, annemin ölümü, araba kazası. | 11 11 11-1 | 2011 | |
You said that we need to find synchronicity in our lifes, you told me to seek a purpose. | Hayatımızda eşzamanlılık aramamız gerektiğini,... | 11 11 11-1 | 2011 | |
What if being here is my purpose? Protecting my brother is my purpose. | Ya amacım, burada bulunmaksa? Amacım, kardeşimi korumak. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Maybe I'm just crazy. | Belki de deliriyorumdur. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Spanish | Kardeşin kurban edilirse... | 11 11 11-1 | 2011 | |
Sadie, stay here. | Sadie, burada kal. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Stay here! | Burada kal! | 11 11 11-1 | 2011 | |
Spanish | Kardeşin kurban edilirse, her şey sona erecek. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Joseph! Stay there! | Joseph! Orada kal! | 11 11 11-1 | 2011 | |
I'm so sorry, Joseph. You guys need some time. | Çok üzgünüm, Joseph. Biraz zamana ihtiyacınız var. | 11 11 11-1 | 2011 | |
On my cell if you need me, okay? | İhtiyacın olursa cebimden ararsın, olur mu? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Your brother needs you. Your father... | Kardeşinin sana ihtiyacı var. Baban... | 11 11 11-1 | 2011 | |
Spanish | ...sessizce öldü. Uykusundayken. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Now dad on 11/11? | Şimdi de babam 11 Kasım'da öldü. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Mrs. Cabello, I need to see Javier, right now. He's not here. | Bayan Cabello, Javier'i hemen görmeliyim. Burada değil. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I'd like to wait until he gets here. | Gelene kadar beklemek isterim. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Hello!? | Kimse yok mu? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Sacrifice. | Kurban. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Joseph | Joseph. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Sarah? | Sarah? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Spanish | ¿Dónde está la cámara? | 11 11 11-1 | 2011 | |
I don't know what you're saying. Where is my camera? | Ne dediğini anlamıyorum. Fotoğraf makinem nerede? | 11 11 11-1 | 2011 | |
I have a camera. | Bende makine falan yok. | 11 11 11-1 | 2011 | |
How are you doing? Someone's gonna try and kill my brother tonight. | Nasıl gidiyor? Bu gece, biri... | 11 11 11-1 | 2011 | |
Sacrifice him at 11:11. Wait. Joseph, stop. Where are you? | Gece saat 11:11'de kurban edecekler. Dur biraz, Joseph. Neredesin? | 11 11 11-1 | 2011 | |
There's a camera shop. Camera shop in Barcelona. | Bir fotoğrafçı var. Barselona'da bir fotoğrafçı var. | 11 11 11-1 | 2011 | |
It's in the Gothic Quarter. I need you to go there and pick up a roll of film. | Gothic Quarter'da. Oradan bir filmi almanı istiyorum. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I don't understand. | Anlayamıyorum. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Just pull out a pen and a piece of paper and write this down. | Kalem kağıt çıkar ve söylediklerimi yaz yeter! | 11 11 11-1 | 2011 | |
Okay. It's "The Anamorfosis". | Tamam. Dükkânın adı "Anamorfosis." | 11 11 11-1 | 2011 | |
It's under my name. | Benim adımla alacaksın. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I need to see what's on those pictures. Okay, yeah yeah yeah, I'll get it. | O resimlerde ne olduğunu görmem lazım. Tamam, peki. Getiririm. | 11 11 11-1 | 2011 | |
He just came at me, I don't know what happened... He came at me, it was... | Üstüme geldi, ne olduğunu anlamadım. Üzerime yürüdü ve... | 11 11 11-1 | 2011 | |
Give me the gun. | Silahı bana ver. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I'm gonna take care of you, I'll get you out of this house, right now. | Seninle ilgileneceğim. Seni bu evden çıkarıyoruz, hem de hemen. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Wait, father's room. What? | Bekle, babamın odası... Ne var orada? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Important! I don't care, we're leaving this house. | Önemli işte! Umurumda değil, bu evden gidiyoruz. | 11 11 11-1 | 2011 | |
That's my life's work, the entire church's work. | Hayatım boyunca çalıştığım, kilisenin işi. Javier, beni durdurup, onları almaya geldi. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I fear that there will be more after. | Korkarım daha gelen olacak. | 11 11 11-1 | 2011 | |
What are you talking about? | Sen neden bahsediyorsun? | 11 11 11-1 | 2011 | |
If they want to end me, all they have to do is destroy our history. | Beni yok etmek istiyorlarsa, geçmişimizi yok etmeleri yeterli. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Those notebooks, we have to protect them. No, I need to protect you! | O defterleri korumalıyız. Hayır, benim seni korumam gerek! | 11 11 11-1 | 2011 | |
They're a part of me, and I'm not leaving without them! | Onlar da benim bir parçam, onları almadan gitmeye niyetim yok! | 11 11 11-1 | 2011 | |
Wait, stop! All right, I'll get your books. | Dur, bekle! Tamam, kitaplarını getireceğim! | 11 11 11-1 | 2011 | |
But we've got 12 minutes. | Ama 12 dakikamız kaldı. | 11 11 11-1 | 2011 | |
12 minutes! | 12 dakika! | 11 11 11-1 | 2011 | |
And this time, call the police. And you tell them what went on in here. | Bu arada, polisi ara ve burada yaşananları anlat. | 11 11 11-1 | 2011 | |
The destroyer soon returns | Yok edici, çok yakında dönecek. | 11 11 11-1 | 2011 | |
What time is it? It's 10:59. I'm not getting a signal. | Saat kaç? 10:59. Sinyal yok. | 11 11 11-1 | 2011 | |
11:11 is a warning that means that someone or something | 11:11, bir uyarı. Bu tarihte birinin ya da bir şeyin... | 11 11 11-1 | 2011 | |
is going to try and kill you, on this day. | ...seni öldürmeye çalışacağı anlamına geliyor. | 11 11 11-1 | 2011 | |
What was that? They're here. | Bu da neydi? Geldiler. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Always at 11:11. It's 11:02. Why now? | Hep saat 11:11'deydi. Saat daha 11:02, niye şimdi? | 11 11 11-1 | 2011 | |
The Urantia Book | URANTİA KİTABI | 11 11 11-1 | 2011 | |
Help! Joseph! | İmdat! Joseph! | 11 11 11-1 | 2011 | |
Please, sir. | Lütfen, bayım. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Samuel... | Samuel... | 11 11 11-1 | 2011 | |
Samuel! | Samuel? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Sir, please wake up! | Bayım, lütfen uyanın! | 11 11 11-1 | 2011 |