Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 35
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Why am I back here? Why am I staying when everything in my being is telling me to run? | Niye buraya döndüm? Tüm varlığım kaçmamı söylediği hâlde, niye kalıyorum? | 11 11 11-1 | 2011 | |
I remember the day we moved into this house and how much I hated it. | Bu eve taşındığımız günü hatırlıyorum, ne kadar nefret ettiğimi de. | 11 11 11-1 | 2011 | |
How much I hated my father for moving us here. | Buraya taşındığımız için babamdan ne kadar nefret ettiğimi de. | 11 11 11-1 | 2011 | |
How I resented him. | Ona ne kadar kızdığımı. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Not much has changed. I still feel like an outsider. | Değişen pek bir şey olmadı. Hâlâ bir yabancıymışım gibi hissediyorum. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Even amongst my own family. | Öz ailemin arasındayken bile. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Anna? | Ana? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Diary of Anne. | Ana'nın Kitabı | 11 11 11-1 | 2011 | |
I'm afraid I am not at good at writing as you. | Korkarım, yazarlığım sizin kadar iyi değil. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I am very sorry. I was just curious. It's okay. | Çok üzgünüm. Merak etmiştim de. Önemli değil. | 11 11 11-1 | 2011 | |
So you're a writer. It's a gospel, according to me. | Yazar mısınız yani? Benim için bir İncil gibidir. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I don't read Spanish, but it looks like a diary. | İspanyolca bilmem ama bir günlüğe benziyordu. | 11 11 11-1 | 2011 | |
A record of my faith. | İnancımın kaydını tutuyorum. | 11 11 11-1 | 2011 | |
You know, if I kept a record of my faith, it would be a book with no pages. | Ben inancımın kaydını tutsam sayfasız bir kitap olurdu. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I keep a diary. | Ben günlük tutarım. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I know. But this is mine. | Biliyorum. Ama bu benim. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Something your father encouraged of his congregation. | Babanızın, cemaatine önerdiği bir şey bu. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Sounds like my father. Well, I'm sorry again. | Tam babamın söyleyeceği bir söz. Tekrar özür dilerim. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I will leave you to your comfort. | Sizi rahat bırakayım. | 11 11 11-1 | 2011 | |
The Spirit Guardians | RUH BEKÇİLERİ | 11 11 11-1 | 2011 | |
the messengers | ELÇİLER | 11 11 11-1 | 2011 | |
The next door | SIRADAKİ KAPI | 11 11 11-1 | 2011 | |
The 11:11 activation is to open the doorway of the 11:11. | "11:11'in etkinleştirilmesi, 11:11'in geçiş kapısını açmak demektir." | 11 11 11-1 | 2011 | |
This doorway is a transition zone between two very different spirals of evolution. | "Bu geçiş kapısı, evrimin iki farklı sarmalı arasındaki..." | 11 11 11-1 | 2011 | |
Those who have been activated by messengers can view both worlds, | "Elçiler tarafından etkinleştirilenler iki dünyayı da görebilir." | 11 11 11-1 | 2011 | |
Other times they manifest by hallucinations, trying to deliver a message. | "...göremeyenlere ise,..." | 11 11 11-1 | 2011 | |
Joseph | Joseph! | 11 11 11-1 | 2011 | |
Samuel? | Samuel? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Samuel!? | Samuel! | 11 11 11-1 | 2011 | |
David? | David? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Anna! | Ana! | 11 11 11-1 | 2011 | |
They are here. | Buradalar. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Hello!? | Biri mi var? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Samuel! | Samuel! | 11 11 11-1 | 2011 | |
Breathe. Breathe. | Nefes al. Nefes al. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Come on. Let's get you up. Come on. | Haydi. Seni kaldıralım. Haydi. | 11 11 11-1 | 2011 | |
What happened? | Ne oldu? | 11 11 11-1 | 2011 | |
I was just... | Yalnızca dua ediyordum. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Has this ever happened to you before? | Bu daha önce başına gelmiş miydi? | 11 11 11-1 | 2011 | |
I'm hallucinating, I don't know what's wrong with me, but I'm seeing things. | Halüsinasyon görüyorum. Bana ne oluyor bilmiyorum ama bir şeyler görüyorum. | 11 11 11-1 | 2011 | |
You drink? | İçki mi içiyorsun? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Jesus drink. | İsa da içerdi. | 11 11 11-1 | 2011 | |
What is this place? This is our chapel. | Burası da neresi? Şapelimiz burası. | 11 11 11-1 | 2011 | |
This isn't a chapel. | Burası şapel değil ki. | 11 11 11-1 | 2011 | |
You don't need a cathedral to worship the lord. | Tanrı'ya tapmak için illa katedral gerekmiyor. | 11 11 11-1 | 2011 | |
The dedication of my flock is not measured by the size of our church. | Cemaatimin kendini adamışlığı, kilisemizin boyuyla ölçülemez. | 11 11 11-1 | 2011 | |
When our congregation grows, it will be because of the message. | Cemaatimiz çoğaldığında, bunun sebebi verdiğimiz mesaj olacak. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Not the comfort of the pews. Let's get you back into the chair. | Bankların rahatlığı değil. Seni tekrar sandalyene oturtalım. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Come on. Give me your arms. Here we go! | Haydi. Kollarını dola. Haydi bakalım. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I'm gonna go try and get some rest. | Ben gidip, biraz dinlenmeye çalışacağım. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Do you still blame me? | Olanlardan hâlâ beni mi suçlu tutuyorsun? | 11 11 11-1 | 2011 | |
What happened to mom was not your fault. | Anneme olan şey, senin suçun değildi. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Joseph, come to my service tomorrow. | Joseph, yarınki ayine gel. | 11 11 11-1 | 2011 | |
You know, I really don't do cathedrals. | Katedrallere pek gitmem. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Or basement chapels. Religion is flawed, I'll give you that. | Bodrumdaki şapellere de. Din kusurludur, o konuda haklısın. | 11 11 11-1 | 2011 | |
But I'm doing my part, to bring it back to the true message. | Ama gerçek mesajı yaymak için elimden geleni yapıyorum. | 11 11 11-1 | 2011 | |
So was it worth it? | Buna değer miydi? | 11 11 11-1 | 2011 | |
You know, following dad's footsteps, devoting your life to a myth? | Babamın izinden gitmek ve kendini bir söylenceye adamak yani. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Just because you've lost your faith, does not mean I've lost mine. | İnancını yitirmen, benim de yitirdiğim anlamına gelmez. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I'll see you in the morning. | Sabaha görüşürüz. | 11 11 11-1 | 2011 | |
You have one unheard message. Message left at 11:11 p.m. | Dinlenmemiş bir mesajınız var. Mesaj gece saat 11:11'de bırakıldı. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I think it's 11:11 where you are, didn't wanna say anyting, just... | Sanırım şu an bulunduğun yerde saat 11:11. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Is this your new book? | Yeni kitabınız bu mu? | 11 11 11-1 | 2011 | |
I am not Kathy Bates... | Ben Kathy Bates değilim... | 11 11 11-1 | 2011 | |
but I will go misery on you if you are not up in two seconds. | ...ama iki saniye içinde kalkmazsanız Misery'de yaptıklarını yapacağım. | 11 11 11-1 | 2011 | |
What are you doing in my room, Anna? I am your date to the service. | Odamda ne arıyorsun, Ana? Ayine kadar size eşlik edeceğim. | 11 11 11-1 | 2011 | |
To church service? | Kilisedeki ayine mi? | 11 11 11-1 | 2011 | |
I don't do church. | Ben kiliseye gitmem. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Your brother say you say that. That's why I'm here, to restore your faith. | Kardeşiniz böyle diyeceğinizi söylemişti. Ben de inancınızı tazelemek için buradayım. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Yes. Well you can restore my faith on Sunday. Today is Thursday. | Evet, inancımı pazar günü tazelersiniz. Bugün daha perşembe. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Get dressed! | Giyinin! | 11 11 11-1 | 2011 | |
Sacrifice. | Fedakârlık. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Something the bible talks a lot about. Genesis 22. | İncil'de çok geçen bir konu. Yaratılış, 22. | 11 11 11-1 | 2011 | |
God tells Abraham to sacrifice his only son, Isaac, | Tanrı, inancını sınamak için İbrahim'den tek oğlu İshak'ı... | 11 11 11-1 | 2011 | |
as a testament to his faith. | ...kurban etmesini ister. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Abraham loved God so much | İbrahim, Tanrı'yı o denli sevmektedir ki... | 11 11 11-1 | 2011 | |
he took his child to a mountain with the intent to slay him. | ...evladını, öldürme niyetiyle bir dağa çıkarır. | 11 11 11-1 | 2011 | |
For three days he journeyed to Moriah, knowing that when he arrived | Vardığında kendi canından birini öldüreceğini bile bile... | 11 11 11-1 | 2011 | |
he would have to kill his own flesh and blood. | ...Moriya'ya giden üç günlük yola düşer. | 11 11 11-1 | 2011 | |
God too, made the ultimate sacrifice. | Tanrı da, en büyük fedakârlığı gösterdi. | 11 11 11-1 | 2011 | |
He gave his only begotten son, Jesus Christ, to die for our sins. | Dünyaya gelen tek oğlu İsa Mesih'in günahlarımız yüzünden ölmesine izin verdi. | 11 11 11-1 | 2011 | |
In life, we all must make sacrifices. | Hayatta, hepimiz fedakârlıkta bulunmalıyız. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Not as extreme as Jesus or Abraham, but still important. | İsa ya da İbrahim gibi uçuk olması gerekmiyor ama bu, yine de önemli. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Imagine if Christ had not died on the cross. | İsa'nın çarmıhta ölmediğini... | 11 11 11-1 | 2011 | |
Then our sins would not be absolved. | ...ve günahlarımızın affedilmediğini düşünün. | 11 11 11-1 | 2011 | |
We make sacrifices every day, right? | Her gün fedakârlıkta bulunuyoruz, değil mi? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Today, the sacrifice is the warmth and comfort of our chapel. | Bugünkü fedakârlığımızı, şapelimizin sıcak ve rahat ortamında gerçekleştiriyoruz. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I am a sinner. I wish I could say I were divine, | Ben de bir günahkârım. Keşke ulu bir varlık olduğumu söyleyebilseydim... | 11 11 11-1 | 2011 | |
but the truth is, my life is riddled with shortcomings. | ...ama hayatım kusurlarla dolu. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Today in religion, we spend so much time asking for forgiveness, | Dindarlar olarak, günümüzde o kadar çok zamanımızı... | 11 11 11-1 | 2011 | |
that we forget to live. | ...yaşamayı unutuyoruz. | 11 11 11-1 | 2011 | |
We worshippers look down on sinners. | Yaratana tapanlar olarak, günahkârları küçümsüyoruz. | 11 11 11-1 | 2011 | |
All the while, pushing newcomers away from the church, | Bu sırada da, insanları bir araya getirmek yerine, yeni gelenleri de uzaklaştırıyoruz. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Damning mistakes we ourselves make. | Kınadığımız hataları bizler de yapıyoruz. | 11 11 11-1 | 2011 | |
To sin is human. Jesus Christ sacrificed his own life so that we may sin. | Hata etmek insana mahsustur. İsa Mesih, kendini bizler günah işleriz diye feda etti. | 11 11 11-1 | 2011 | |
It was his final gift to man. | Bu da insanoğluna olan son armağanıydı. | 11 11 11-1 | 2011 | |
What will your sacrifice to God be? | Siz Tanrı adına, neyi feda edeceksiniz? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Javier, what is it? | Javier, ne oldu? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Is everything okay? Yeah, it's fine. | Her şey yolunda mı? Evet, sorun yok. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Javier, you don't look well. | Javier, iyi görünmüyorsun. | 11 11 11-1 | 2011 |