Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4703
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| in the trees above... | ...ağaçların üzerinde... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| isn't it romantic? | Romantik değil mi? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| music in the night | Gecenin içindeki müzik... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| a dream that can be heard | ...kulağa gelen bir rüya. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| So what do you think? Are you ready to grab a bite? | Ne dersin? Bir şeyler yemeye var mısın? Evet, ne düşünüyorsun? Bir şeyler yemeye hazır mısın? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'm sorry? No, I'm not ready. | Anlamadım? Hayır, yokum. Pardon? Hayır, hazır değilim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Is there something wrong? | Yanlış bir şey mi yaptım? Yanlış bir şey mi var? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| No no, everything's great. You seem great. | Yok, her şey güzeldi. Sen harikasın. Hayır, hayır. Her şey harika. Harika görünüyorsun. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| It's just if there's a strong reason | Eğer hayatımda birinin olması için... Eğer hayatımda birilerinin olması için | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| For me to have someone in my life, | ...güçlü bir neden olursa... güçlü bir sebebim varsa, | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'll fight for them. | ...onun için savaşırım. onlar için savaşırım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| And I can already tell | Şu anda diyebilirim ki... Ve şimdiden söyleyebilirim ki, | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'm never going to fight for you. | ...senin için savaşmayacağım. senin için asla savaşmam. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'm so sorry. | Çok üzgünüm. Çok üzgünüm. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| We just met. | Daha yeni tanıştık. Daha yeni tanıştık. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I know. Sad. | Biliyorum. Acıklı. Biliyorum. Ne acı! | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Wait, when did you stop fighting for me? | Dur. Benim için savaşmaktan ne zaman vazgeçtin? Bekle! Benim için savaşmayı ne zaman bıraktın? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| 'Cause, hey, I'd fight for you. | Çünkü, hey, ben senin için savaşırdım. Hey, ben senin için savaşırdım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I missed watching this with you | Sen yokken, bunu seninle beraber... Sen gittiğinden beri seninle bunu izlemeyi özledim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| When you were gone. | ...izlemeyi özlemiştim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You know, I've been thinking... | Düşünüyordum da... Bilirsin, düşünüyordum da... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Maybe it might be good if you and I | Belki seninle beraber bir seyahate... Belki de sen ve ben birlikte | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| took a trip together, you know, | ...çıksak güzel olurdu, anlarsın... bir geziye çıksak iyi olabilir, anlarsın ya. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| just get the heck out of here, huh? | ...sırf buralardan uzaklaşmak için. Siktir olup gidelim yalnızca, ha? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Remember that time we went camping? | Kamp yaptığımız zamanı hatırlıyor musun? Kamp yaptığımız zamanı hatırla. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| We didn't go camping, dad. We got lost in the woods. | Kamp yapmıyorduk, baba. Ormanda kaybolmuştuk. Kamp yapmaya gitmedik, baba. Ormanda kaybolduk. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Usually campers have a tent, water, food. | Genellikle kampçıların çadırı olur, suyu, yemeği olur. Genellikle kampçıların çadırı, suyu, yiyeceği olur. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Yeah, camping, just like the good old days. | Evet, kamp yapmak. Eski günlerdeki gibi. Evet, kamp yapmak. Tıpkı eski güzel günlerdeki gibi. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Might do you some good, you know. | Sana iyi gelebilir, anlarsın ya. Sana iyi gelebilir biraz, anlarsın ya. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I have to go. | Gitmem gerek. Gitmem gerek. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'm gonna go meet some friends. | Birkaç arkadaşla buluşacağım. Birkaç arkadaşla buluşacağım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Excuse me. | Affedersiniz. Affedersiniz? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Did you just have a meeting in there? | Az önce toplantınız mı vardı burada? Orada toplantı mı yaptınız biraz önce? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I just got through having 28 in a row. | 28 gündür aralıksız içmiyorum. Peşpeşe 28 gündür içmiyorum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Good for you. | Aferin sana. Aferin sana. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Ross. | Ross. Ross. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Well, we have meetings here | Her zaman böyle toplantılar... Şey, ilgilenirsen eğer, | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| all the time, if you're interested. | ...yapıyoruz, eğer ilgileniyorsan. sürekli burada toplanırız. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Okay, maybe I'll check one out sometime. | Tamam. Belki bir ara birine katılırım. Tamam, belki bir ara birine katılırım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Sure. We're here if you need us. | Tabii ki. İhtiyacın olursa biz buradayız. Tabii. Bize ihtiyacın olursa eğer, biz buradayız. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| like a lover's kiss | Bir aşığın öpücüğü gibi | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Phone. | Telefon! Telefon. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Terry. Home. | Terry. Ev. Terry. Ev. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Hello. | Alo. Alo. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Terry, Terry, you have to come over. | Terry! Terry, buraya gelmelisin! Terry, Terry! Buraya gelmen lazım hemen. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Why are you yelling? | Neden bağırıyorsun? Niye bağırıyorsun? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| My back is out. | Sırtım ağrıyor. Sırtım incindi. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Now I need you to come over. | Buraya gelmen gerek. Buraya gelmen lazım acilen. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Try asking God for help. | Tanrı'dan yardım istemeyi dene. Tanrıdan yardım istemeyi dene. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| He won't take my calls. You do. | Çağrılarıma yanıt vermiyor. Sen veriyorsun. Çağrılarıma cevap vermeyecek. Sen cevap veriyorsun. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'm on the floor. Get over here. | Yerde yatıyorum. Buraya gel. Yerdeyim. Buraya gel! | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Terry? | Terry? Terry? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| After seven years it might be time to have that looked at. | 7 yıldan sonra, belki de şuna baktırsan iyi olur. 7 yıl sonra, şuna baktırmanın zamanı gelmiş olabilir. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I have. | Baktırdım. Baktırdım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| But it didn't help, obviously. | Ama görünüşe göre yardımı olmamış. Ama yardımı olmamış, besbelli. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Shall I take a picture for your fan club? | Hayran kulübün için resim çeksem mi? Fan kulübün için bir resim çekeyim mi? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Thank you for turning the music off. | Müziği kapattığın için teşekkür ederim. Müziği kapattığın için teşekkür ederim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I mean it. Thank you. | Cidden. Teşekkür ederim. Ciddiyim. Teşekkür ederim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Now help me. | Şimdi, yardım et. Şimdi yardım et bana. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You know, I was a nobody | Biliyor musun, kitabını bulduğumda... Biliyorsun, senin kitabını keşfettiğimde | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| in a big firm of somebodys when I found your book... | ...birinin büyük bir firmasında hiç kimseydim. birilerinin büyük bir firmasında çalışan bir hiçtim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Just a stack of scribbled pages, really, | Gerçekte çiziktirilmiş sayfalar yığınıydı. Bir yığın karalanmış sayfa, cidden. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Sitting on a coffee table at a party for God knows who. | Bir kahve masasında oturuyordum, bir partide, Tanrı bilir kimin içindi. Kimin için olduğunu sadece Tanrı'nın bildiği bir partide, kahve masasında oturuyordum, | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Conveniently, nobody wanted to talk to me, | Doğal olarak, kimse benimle konuşmuyordu... Doğal olarak, kimse benimle konuşmak istememişti. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| so I sat there | ...o yüzden orada öylece oturdum... Bu nedenle, orada oturdum | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| and I read it. | ...ve onu okudum. ve onu okudum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| It was marvelous. | Harikulâdeydi. Fevkaladeydi. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You gave me a career. | Bana bir kariyer verdin. Bana bir kariyer verdin. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You changed my life. | Hayatımı değiştirdin. Hayatımı değiştirdin. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| And now if I don't help you, you will probably shit your pants. | Ve şimdi eğer sana yardım etmezsem, muhtemelen altına edersin. Ve şimdi sana yardım etmezsem eğer muhtemelen altına sıçacaksın. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Agreed. Help me. | Aynı fikirdeyim. Yardım et bana. Anlaştık. Yardım et. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You are a disaster, Arlen. | Bir faciasın, Arlen. Sen bir faciasın, Arlen. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| And these days you're not my only disaster. | Ve son günlerde benim tek faciam değilsin. Ve bu sıralar, benim tek faciam değilsin. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'm successful and therefore have many. | Başarılı biriyim, o yüzden birden fazla var. Başarılıyım ve bu nedenle senden çok var elimde. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Is there a rest stop between me and the end of this story? | Benimle, hikâyenin sonu arasında mola verecek misin? Benimle hikayenin sonu arasında ihtiyaç molası var mı? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| What did you think of the book I sent over for the 20th anniversary? | Sana 20. yıldönümü için gönderdiğim kitap hakkında ne düşünüyorsun? 20. yıldönümü için sana gönderdiğim kitap hakkında ne düşünüyorsun? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Did you like it? Not now, Terry. | Sevdin mi? Şimdi olmaz, Terry. Beğendin mi? Şimdi olmaz, Terry. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Did you like the jacket with the raised gold letters? | Kapağı beğendin mi? Altın kabartma harflerle? Altın rengi harflerle yazılmış kağıt kabını beğendin mi? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I loved the gold letters, loved them. | Altın harfleri sevdim. Bayıldım! Altın renkli harflere bayıldım. Onlara bayıldım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| How about the picture? | Peki ya resim? Ya resim nasıldı? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| God damn it, it doesn't matter. | Tanrı kahretsin. Bir önemi yok! Lanet olsun, ne önemi var ki... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| It's all meaningless bullshit. | Bunların hepsi anlamsız saçmalıklar! Tüm bunlar anlamsız saçmalıklar. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| It's not meaningless, fuckface. | Saçmalık değil adi herif! Anlamsız değil, bok surat. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I won't help you if you won't help me. | Eğer bana yardım etmezsen ben de sana yardım etmem. Eğer bana yardım etmeyeceksen ben de sana yardım etmeyeceğim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| All right, you win. | Pekala, sen kazandın. Pekala, sen kazandın. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I loved the gold letters | Altın harfleri sevdim... Altın renkli harflere bayıldım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| and the picture was fantastic. | ...ve resim de harikaydı. Ve resim de fantastikti. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Now help me. | Şimdi bana yardım et. Şimdi bana yardım et. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| There is no picture. | Hiç resim yoktu. Resim falan yok. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| And the letters are blue. | Ve harfler de maviydi. Ve harfler de mavi. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Do you mean | Bir ihtimal... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| that I will fall | ...aşık olacağımı... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| in love perchance | ...söylüyorsun... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| isn't it... | ...değil mi? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| isn't it, isn't it... | Değil mi? Değil mi? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| isn't it, isn't it | Değil mi? Değil mi? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| isn't it... | Değil mi? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'm lying on my back. | Sırt üstü yatıyorum. Sırtüstü uzanıyorum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I think I'm ready to buy, enlarge my portfolio. | Sanırım satın almaya hazırım, portfoyümü genişleteceğim. Sanırım portföyümü büyütmek için satın almalara hazırım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Any objection to me being next? | Sıradaki hasta olmama bir itirazınız var mı? Sıradaki olmam için bir engel var mı? | Arlen Faber-1 | 2009 |