Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4706
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| It is not time. No, it isn't. | Zamanı gelmedi. Hayır, gelmedi. Zamanı gelmedi. Hayır, gelmedi. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You promised me a foreword. | Bana bir önsöz söz vermiştin. Bana bir önsöz sözü vermiştin. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I already sent you something. | Zaten bir tane yolladım. Ben sana bir şey gönderdim zaten. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Yes, you did. | Evet, yolladın. Evet, gönderdin. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You wrote, "get your own imaginary friend," | Demişsin ki, "Kendi hayali arkadaşınızı bulun"... "Kendi hayali arkadaşınızı edinin" yazmışsın. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| followed by a multiple choice question about Tom Selleck. | ...ardına da Tom Selleck hakkında çoktan seçmeli bir soru koymuşsun. Bunu Tom Selleck hakkında çoktan seçmeli bir soru takip etmiş. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Write whatever you want and I'll sign it. | Ne istersen yaz, ben de imzalayayım. Ne istiyorsun yaz. İmzalarım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Listen, you have 10% of the God market... 10%. | Dinle. "Tanrı Pazarı"nın %10'una sahipsin. 10%'una. Dinle! Tanrı piyasası'nın yüzde 10'unu elinde bulunduruyorsun. Yüzde 10'unu. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| And I, the only person alive who loves you, | Ve ben, seni seven hayattaki tek insan... Ve ben, seni seven yaşayan tek insan olarak, | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| am asking you to write a couple of pages | ...senden kitap hakkında birkaç sayfa bir şey yazmanı istiyorum... senden kitap hakkında birkaç sayfa | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| about the book that you, Arlen, wrote about him... God. | ...senin, Arlen, Tanrı hakkında yazdığın kitap için. bir şeyler yazmanı rica ediyorum. Ve Arlen, unutma! Onun hakkında yazılmış... Tanrı'nın. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I've said all I can say. | Söyleyebileceğim her şeyi söyledim. Tüm söyleyebileceğimi söyledim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Arlen, we have let you out of every responsibility... | Arlen, 20 yıldır her sorumluluktan, her temsilden... Arlen, son 20 senedir ortaya çıkmaman, imza günü yapmaman gibi | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| every appearance, every book signing for the last 20 years. | ...her imza gününden kaytarmana izin verdik. her türlü sorumsuzluğuna göz yumduk. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| All we are asking is that you write a couple of pages on the subject. | Senden tek istediğimiz konu üzerine birkaç sayfa yazman. Hepimiz bu konuda birkaç sayfa bir şeyler yazmanı rica ediyoruz. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| What is so hard about that? | Bunun neresi bu kadar zor? Bunun neresi zor? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Try it sometime and find out. | Bir ara sen de dene ve kendin gör. Bir ara dene ve bul. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I've been thinking it over | Çok düşündüm... Bir süredir bunu düşünüyordum | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| and I want to give you my phone number. | ...ve size telefon numaramı vermeye karar verdim. ve sana telefon numaramı vermek istiyorum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I have a boyfriend. | Benim erkek arkadaşım var. Benim bir erkek arkadaşım var. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Not for you. | Senin için değil. Senin için değil. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| In case you guys are too busy and have to cancel an appointment. | Olur da meşgul olursanız ve randevumu iptal etmek zorunda kalırsanız diye. Çok yoğun olursunuz ve randevumu iptal etmek zorunda kalırsınız diye. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| That's the reason. | Nedeni bu. Sebebi bu. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Do you really have a boyfriend? | Gerçekten bir erkek arkadaşın var mı? Gerçekten erkek arkadaşın var mı? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| No. | Yok. Hayır. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| If you did, would you want to go on walks with him? | Eğer olsaydı, onunla yürüyüşlere çıkmak ister miydin? Eğer olsaydı, onunla gezmek ister miydin? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Good. | İyi. Güzel. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Hey, you want to walk around? | Yürüyüşe çıkmak ister misin? Selam. Dolaşmak ister misin? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Another day, | Bir başka gün... Başka bir gün, | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| another stroll with a famous author. | ...ünlü yazarla bir başka gezinti. başka bir gezinti. Ünlü bir yazarla. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Must be exhausting. | Yorucu olmalı. Yorucu olmalı. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Oh, you have no idea. | Tahmin edemezsin. Hiçbir fikrin yok. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I hope we're not breaking some doctor patient rule here. | Umarım doktor hasta ilişkisi ihlali yapmıyoruzdur. Burada doktor hasta kuralını çiğnemiyoruz umarım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| No, it's part of the service. | Hayır, görevimizin bir parçası. Hayır, hizmetin bir parçası. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| No, I only have three rules: | Hayır. Yalnızca üç kuralım var. Hayır, sadece 3 kuralım var: | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Don't take advice from someone you wouldn't trade places with; | Yerinde olmak istemediğin birinden tavsiye alma... Yerinde olmak istemediğin birisinden tavsiye alma, | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| try not to do something you can't take back; | ...geri alamayacağın bir şey yapmamaya çalış... geri alamayacağın birşey yapmamaya çalış | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| and something is what it is and it's not something else. | ...ve bir şey neyse odur, başka bir anlamı yoktur. ve bir şey neyse odur. Başka bir şey değildir. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I forget my rule, but I think | Ben kendi kuralımı unuttum, ama sanırım... Kendi kuralımı unuttum ama sanırım | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| it has something to do with square dancing. | ...halk dansıyla ilgiliydi. "kare dans" yapmak ile ilgili bir şeydi. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Well, this is a street I probably won't live on. | Bu muhtemelen yaşayamayacağım bir cadde. Şey, burası muhtemelen yaşamayacağım bir sokak. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Oh, you never know. Anything can happen. | Bilemezsin. Her şey mümkün. Oh, asla bilemezsin. Her şey olabilir. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Yeah. In the meantime, looking's free. | Evet. Bu arada, bakmak bedava. Evet. Bu arada, bakmak serbest tabii. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Well, you know what he says. | Onun ne dediğini bilirsin. Peki. O ne der, bilir misin? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| No, I sure don't. | Hayır, bilmediğime eminim. Hayır, bilmediğime eminim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| "For you and you alone I have made this place | "Bu dünyayı senin ve sadece senin için yarattım." "Bu dünyayı senin için ve senin yalnızlığın için yarattım." | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| kaleidoscope with wonder to keep your eye upon | "Gözün üstünde olsun, hayranlıkla izle... Gözün üstünde olsun. Hayranlıkla gözetle, | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| as I turn, turn the world". | ...ben dünyayı döndürürken." ben dünyayı döndürürken. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Hmm, I don't remember that from the book. | Bunun kitapta yazdığını hatırlamıyorum. Hmm, bunu kitapta hatırlamıyorum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Beautiful dreamer | Güzel hayalperest... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| wake unto me | ...bana uyan... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| starlight and dewdrops | ...yıldız ışıkları ve çiy taneleri... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| are waiting for thee... | ...seni bekliyorlar... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Excuse me. Yeah? | Affedersiniz. Evet? Affedersiniz. Evet? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Do you know where Arlen Faber lives? | Arlen Faber'ın nerede yaşadığını biliyor musunuz? Arlen Faber'in yaşadığı yeri biliyor musunuz? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I do. | Biliyorum. Biliyorum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| 2032, five blocks down. Thanks. | 2032, beş sokak aşağıda. Teşekkürler. 2032. 5 blok aşağıda. Teşekkürler. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| He threw water on my family. I'm sorry, what? | Ailemin üstüne su fırlattı. Anlamadım, ne? Ailemin üzerine su attı. Anlamadım, ne? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| We were singing the hymn and he threw a bucket of water on us. | Ona ilahi söylüyorduk ve üstümüze bir kova su fırlattı. İlahi söylüyorduk ve sonra üzerimize bir kova su attı. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Be careful with him. | Ona dikkat et. Ona dikkat et. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Maybe he wrote "Me and God," but he did not read it. | Belki "Ben ve Tanrı"yı yazmış ama hiç okumamış. Belki "Ben ve Tanrı"yı yazmış ama onu okumamış. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| So you're Arlen Faber. | Demek sen Arlen Faber'sin? Demek sen Arlen Faber'sin. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You had no idea I'd be this handsome, did you? | Bu kadar yakışıklı olduğumu düşünmüyordun, değil mi? Bu yakışıklılıkta olduğum konusunda hiçbir fikrin yoktu, değil mi? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I really liked your book. I know. | Kitabını gerçekten beğendim. Biliyorum. Kitabını gerçekten beğendim. Biliyorum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| But I need to be straight with you right now. | Ama seninle dürüst olmak istiyorum. Ama seninle açık konuşmam lazım şu an. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Shoot. | Konuş. Çek şutunu. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I can't accept any more books right now. | Şu anda daha fazla kitap alamam. Bundan sonra daha fazla kitap kabul edemem. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| And it seems you really want to get rid of some books. | Ve görünüşe göre kitaplarından kurtulmak istiyorsun. Ve bazı kitapları gerçekten başından atmak istiyorsun gibi gözüküyor. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Oh, you noticed, did you? | Fark ettin demek? Farkettin, değil mi? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'm willing to make you a deal. | Seninle bir anlaşma yapmak istiyorum. Seninle bir anlaşma yapmak istiyorum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I could use a little advice every now and then, | Arada bir birkaç öğüde ihtiyacım olabilir... Küçük tavsiyeler zaman zaman işime yarayabilir, | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| even from someone as obviously crazy as yourself. | ...senin kadar deli olduğu aşikâr olan birinden gelse bile. kendin kadar deli olduğu besbelli olan birisinden gelse dahi. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| So here's what I propose: | O yüzden teklifim şu: İşte teklifim: | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'll let you trade me books for questions. | Sorularıma karşılık kitaplarını alacağım. Sorularım için bana kitap satmana izin vereceğim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I have a question... | Benim de bir sorum var... Bir sorum var. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| can you guess how much I hate this idea? | ...bu fikirden ne kadar nefret ettiğimi biliyor musun? Bu fikirden ne kadar nefret ettiğimi tahmin edebilir misin? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| More than you would hate | Nerede yaşadığını bilen, | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| every single new age sandal wearing | ...yoga yapan, yeni moda fanatiklerin... yoga meraklısı ve sandalet giyen | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| yoga practicing fanatic who walks into my store | ...nerede yaşadığını bilmelerinden... yeni yetmelerin her birinden | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| knowing where you live? | ...daha mı fazla? nefret edeceğinden daha fazla. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Come on, just three books per visit... | Hadi ama, her ziyaret için üç kitap... Hadi, sadece ziyaret başına 3 kitap. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| no one knows where you live, | ...ve kimse nerede yaşadığını bilmeyecek. Nerede yaşadığını kimse bilmeyecek. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Except for the guy whose family you drenched. | Ailesini ıslattığın adam hariç. Sırılsıklam ettiğin o herifin ailesi hariç tabii. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Five books, and you don't get to argue with me. | Beş kitap, itiraz etmek yok. 5 kitap ve benimle tartışmaya girmeyeceksin. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You ask, I answer. That's it. | Sen sorarsın, ben yanıtlarım. O kadar. Sen sor, ben söyleyeyim. Hepsi bu. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Deal. Now if we have completed | Anlaştık. Şimdi, eğer Faust'vari*... Anlaştık. Eğer bu küçük şeytanla pazarlığımızı | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| our little Faustian bargain, I would like to go back inside | ...anlaşmamızı tamamladıysak içeri girip... bitirdiysek, şimdi içeri dönmek | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| and weep for the life I used to have. | ...eskiden sahip olduğum hayat için ağlamak isterim. ve eskiden sahip olmaya alıştığım hayat için gözyaşı dökmek istiyorum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I didn't get to ask you... Yes, you did. | Daha sorumu sormadı... Evet, sordun. Daha bir şey sormadım ki... Evet, sordun. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| So how are you today? | Bugün nasılsın? Ee, bugün nasılsın? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Good good. A little stiff, but better. | İyiyim. İyiyim. Biraz sertleşmişim, ama daha iyiyim. İyi, iyi. Biraz sert ama daha iyi. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You? | Ya sen? Sen? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'm great, really really great. | Çok iyiyim. Gerçekten çok iyiyim. Harikayım. Gerçekten harikayım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Yeah? And why is that? | Öyle mi? Neden peki? Öyle mi? Neden peki? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| My son got a 4 on his paper yesterday | Oğlum dün sınavından 4 aldı... Oğlum dün sınavından 4 aldı. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| And he feels really great. | ...o yüzden kendisi çok mutlu. Ve gerçekten harika hissediyor. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| What happened to an "A"? | "A"ya ne oldu? A'ya ne oldu? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Why isn't a 1 perfect? A 4? | "1" neden pekiyi olmuyor? 4'müş! Neden A için 4 yerine 1 vermezler ki? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I have no idea. | Hiçbir fikrim yok. Hiçbir fikrim yok. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Okay, and on three. | Tamam. Üç deyince. Tamam, üç deyince. | Arlen Faber-1 | 2009 |