Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4707
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| One, two, three. | Bir, iki, üç. 1, 2, 3. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Would you like to meet him? | Onunla tanışmak ister misin? Onunla tanışmak ister misin? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Alex, this is my friend Arlen. | Alex, bu benim arkadaşım, Arlen. Alex, bu arkadaşım Arlen. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Arlen, this is Alex. | Arlen, bu Alex. Arlen, bu da Alex. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Word on the street is you got a 4. | Duyduğuma göre 4 almışsın. Dediklerine göre 4 almışsın. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Any truth to that? Yes. | Doğru mu? Evet. Doğruluk payı var mı? Evet. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Well, congratulations. Thank you. | Tebrikler. Teşekkür ederim Peki, tebrikler. Teşekkür ederim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| It's nice meeting you. Nice meeting you. | Tanıştığımıza memnun oldum. Ben de. Tanıştığımıza sevindim. Memnun oldum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'll be right back. | Hemen döneceğim. Hemen dönerim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| A great kid. | Harika bir çocuk. Harika bir çocuk. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Yeah? Thanks. | Öyle mi? Teşekkür ederim. Öyle mi? Teşekkürler. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You want to know something cool | Küçük insanlarla tokalaşmak... Küçük insanlarla tokalaşma hakkında | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| About shaking hands with little people? | ...hakkında bir şey söyleyeyim mi? güzel bir şey bilmek ister misin? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Uh, okay. | Olur. Tamam. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| They see us shaking hands, but they don't know | Bizi tokalaşırken görürler, ama bizim... Bizi tokalaşırken görürler ama | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| that we squeeze the other person's hand. | ...diğer kişinin elini sıktığımızı bilmezler. karşıdakinin elini sıktığımızı bilmezler. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| So they just hold hands with you for a couple of seconds. | O yüzden sadece elini tutarlar birkaç saniyeliğine. Bu nedenle, onlar birkaç saniye için seninle el tutuşurlar sadece. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| That is cool. Yeah yeah, it really is. | Çok güzelmiş. Evet, öyle. Bu çok hoş. Evet, evet. Gerçekten öyle. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| See you soon. | Görüşürüz. Yakında görüşürüz. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Why is everybody shaking my hand? | Neden herkes benimle tokalaşıyor? Niye herkes benimle tokalaşıyor? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Why can't I do the things I want to do? | Neden yapmak istediğim şeyleri yapamıyorum? Niçin yapmak istediğim şeyleri yapamazmışım ki? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| There's so much I know I'm capable of | Yapabileceğim çok şey var biliyorum... Gerçekte asla yapmayacağım şeylere | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| that I never actually do. Why is that? | Sana olan bir şey yoktur. Sen seçersin. ...ama yapmıyorum. Neden böyle? muktedir olduğumu bildiğim çok şey var. Niye böyle? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| The trick is to realize that you're always doing what you want to do... | İşin sırrı, her zaman istediğin şeyi yaptığını fark etmekte... Daima yapmak istediğin şeyi yapıyorsun. Marifet bunu kavramaktır. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| always. | ...her zaman. Daima. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Nobody's making you do anything. | Kimse seni bir şey yapmaya zorlamıyor. Kimse sana zorla bir şey yaptırmıyor. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Once you get that, you see that you're free | Bunu anladığında, özgür olduğunu görürsün... Bunu bir kez anladığında, özgür olduğunu | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| and that life is really just a series of choices. | ...ve hayatın sadece seçimlerden oluştuğunu anlarsın. ve hayatın aslında sadece bir seçimler silsilesi olduğunu göreceksin. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Nothing happens to you. You choose. | Sana olan bir şey yoktur. Sen seçersin. Senin başına bir şey gelmiyor. Sen seçiyorsun. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| There's seven books here. | Burada yedi kitap var. Burada 7 kitap var. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| A pre coffee penalty... two extra books. | Kahve öncesi cezası... fazladan iki kitap. Kahve öncesi cezası. 2 ilave kitap. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| If God made everything, | Eğer her şeyi Tanrı yarattıysa... Eğer her şeyi tanrı yaratmışsa, | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| then why are some things bad, | ...neden bazı şeyler kötü... öyleyse neden bazı şeyler kötü? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| like, for example, the whole pain and suffering thing? | ...örneğin bütün bu acı ve sefalet çekmeler falan? Örneğin tüm bu acı ve ıstırap çekmeler falan? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Opposites... | Zıtlar. Karşıtlık ilkesi... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| without things that suck, you would have no idea what good was | Kötü şeyler olmazsa, neyin iyi olduğunu bilmezsin... O berbat şeyler olmasaydı iyinin ne olduğu konusunda hiçbir fikrin olmazdı. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| and therefore would be directionless. | ...böylece yönünü şaşırırsın. Bu nedenle istikametini bilemezdin. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You smell shit, and you walk the other way. | Burnuna bok kokusu gelirse diğer yöne gidersin. Pislik kokusu alırsın ve diğer yöne gidersin. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Do I have a destiny, or is it all free will? | Bir kaderim var mı, yoksa her şey özgür irade mi? Benim bir kaderim var mı? Yoksa hepsi özgür irade mi? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Destiny or free will? | Kader mi yoksa özgür irade mi? Kader mi özgür irade mi? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Free will... moving toward or away from a purpose. | Özgür irade... amacına doğru ya da amacından uzağa yürürsün. Özgür irade. Amacına doğru veya amacından uzağa hareket edersin. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Hello, "straighten up" healing center. | Merhaba, "Dik Durun" Tedavi Merkezi. Merhaba, "Dik Durun" Şifa Merkezi. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| This is Arlen. | Ben Arlen. Ben Arlen. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Elizabeth, I felt that our walk was | Elizabeth, geçen günkü yürüyüşümüz... Elizabeth! Geçen günkü yürüyüşümüz | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Too short the other day. I asked you to go for a walk. | ...bana biraz kısa geldi. Sana yürüyüşe çıkmayı teklif etmiştim. bana çok kısa gibi geldi. Sana dolaşalım mı diye sormuştum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Perhaps it wasn't as long as it should be | Belki de biri sorunca olması... Belki de başkalarının dolaşmasına göre | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| when someone asks for that. | ...gerektiği kadar uzun sürmez. gerektiği kadar uzun bir yürüyüş olmadı. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I don't usually go for walks with people. | Genelde insanlarla yürüyüşe çıkmam. Genellikle insanlarla dolaşmaya çıkmam. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I forget the protocol. | Kuralları unutmuşum. Kuralları hatırlamıyorum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| What the hell am I talking about? | Ben neden bahsediyorum böyle? Ben neler diyorum böyle ya? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I know there's no walk protocol per se. | Yürüyüş kuralları olmadığını biliyorum aslında. Aslında yürüyüş kuralları diye bir şeyin olmadığını ben biliyorum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I mean, what would that be? What could it be? | Yani, ne olurdu ki? Ne olabilirdi? Demek istediğim, ne olacaktı ki? Ne olabilirdi ki? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Fuck. Fuck! | Kahretsin! Kahretsin! Siktir! | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You know, I hate answering machines. For this very reason. | Bu nedenden dolayı telesekretere konuşmaktan hoşlanmam. Telesekreterlerden nefret ederim, anlarsın ya. Tam da bu nedenle: | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| They're like life... you can't take anything back. | Hayat gibidir. Hiçbir şeyi geri alamazsın. Yaşam gibidir. Hiçbir şeyi geri alamazsın. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I would like to go out with you. I would like to go out with you. | Seninle çıkmak isterim. Seninle çıkmak isterim. Seninle çıkmayı çok isterim. Seninle çıkmayı çok isterim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Did I already say that? Tomorrow night. | Bunu söyledim mi? Yarın gece. Zaten bunu söylemiş miydim? Yarın gece. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| And I hope you will call me back | Ve umarım beni geri ararsın. Ve umarım, beni geri ararsın. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| on my phone... | Telefonumdan. Telefonumdan... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| the one here at my home. | Buradaki, evimdeki telefondan. Ev telefonumdan... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Fuck. | Kahretsin! Siktir! | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| That was weird. | Bu biraz tuhaftı. Bu biraz tuhaftı. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Play it again. | Yeniden oynat. Tekrar oynat. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Are you ready to take control of your life? | Hayatının kontrolünü almaya hazır mısın? Hayatını kontrolüne almaya hazır mısın? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| There is one who has all the answers. | Bütün yanıtlara sahip biri var. Tüm cevapları bilen bir tek kişi var. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| All you have to do is ask. | Tek yapman gereken istemek. Tüm yapman gereken istemek. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Ask. Ask. | İste. İste. İste. İste. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I want her to like me, but... | Onun beni sevmesini istiyorum, ama... Onun beni sevmesini istiyorum ama... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Peace is your birthright. | Huzur senin doğal hakkın. Huzur senin doğum hakkın. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Ask and you shall receive. | İste ve istediğini alacaksın. İste ve alacaksın. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Stop interrupting. | Sözümü kesme. Sözümü kesmeyi bırak. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Wisdom is like a fox in winter. | Akıl, kışın gezen tilki gibidir. Akıl kışta gezen tilkiye benzer. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| And the ice is where he dances. | Ve buz da dans ettiği yerdir. Ve buz onun dans ettiği yerdir. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Kris, listen, I gotta go. | Kris, dinle, çıkmam gerek. Kris, dinle. Gitmem gerek. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I don't have time to tell you why we dream | Neden rüya gördüğümüzü açıklayacak zamanım yok... Sana niçin rüya gördüğümüzü anlatmaya | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| or help you manifest sanity. Maybe tomorrow. | ...ya da makul düşünmene yardım edemem. Belki yarın. veya akıl sağlığını korumana yardımcı olmaya zamanım yok. Belki yarın. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'm trying to stay sober and my dad won't stop drinking. | Ayık kalmaya çalışıyorum ve babam sürekli içki içiyor. Ayık kalmaya çalışıyorum ve babam içmeyi bırakmıyor. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| How can I love him even though he's selfish and he's scaring me? | Onu nasıl severim, o bu kadar bencil ve beni korkutuyorken? Bencil olmasına ve beni korkutuyor olmasına rağmen onu nasıl sevebilirim? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| that's hard. | Bu zor bir durum. Bu zor bir durum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I guess what's getting in the way are your expectations... | Sanırım sorun olan senin beklentilerin... Sanırım sana mani olan şey beklentilerin... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| If he would do "x", then you'd be happy. | ...baban "X" şekilde davranırsa, o zaman mutlu olursun. Eğer o "x"i seçerse, sen de mutlu olursun. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| It doesn't work that way. | Bu işler öyle yürümez. İşler böyle yürümüyor. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I think you have to let go of that | Bence oluruna bırakmalısın... Sanırım olayları gidişatına bırakmalısın. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| and maybe what you want will happen | ...belki istediğin olur... Ve belki ne istiyorsan o olur. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| and maybe it won't. | ...belki de olmaz. Belki de olmaz. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Either way, you're better off. | Her iki durumda da, oluruna bıraksan iyi olur. Her halükarda, daha iyi durumda olursun. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| And you should go to A.A. Meetings. | Ve Adsız Alkolikler toplantılarına gitmelisin. Ve "İsimsiz Alkolikler Toplantıları"na gitmelisin. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| It's hard. Yes, it is. | Zor geliyor. Evet, öyledir. Zor. Evet, öyle. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| So you want to give me some books or something? | Bana kitap falan vermek istemiyor musun? Ee, bana birkaç kitap falan vermek istemiyor musun? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Oh, twice as many next time. | Gelecek sefer iki katı. Oh, gelecek sefer 2 katını veririm. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'm sorry about when we met... | Tanıştığımızda yaptığım kucak dansçısı... Tanıştığımız gün ile ilgili olarak özür dilerim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| the lap dancing piercing festival comment. | ...piercing festivali yorumu için üzgünüm. Kucak dansı ve piercing festivali yorumu için. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I didn't know you were having such a hard time. | Zor günler geçirdiğini bilmiyordum. O kadar zor günler geçirmiş olduğunu bilmiyordum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| So you're only awful to people that don't have problems. | Yani sadece dertsiz insanlara karşı bu kadar kötü davranıyorsun. Yani sadece problemsiz kişilere karşı bu kadar berbat davranıyorsun. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| It's good to know. | Bildiğim iyi oldu. Bunu bilmek güzel. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'm ready to take control of my life. | Hayatımın kontrolünü almaya hazırım. Hayatımın kontrolünü almaya hazırım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'm ready to take control... | Hayatımın kontrolünü almaya... Hayatımın kontrolünü | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Of my life. | ...hazırım. almaya hazırım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I thought I heard you out here. What are you doing? | Geldiğini duyduğumu sanmıştım. Ne yapıyorsun? Dışarıda olduğunu duyduğumu zannettim. Ne yapıyorsun? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Uh, stretching. I was... | Esneme. Esneme. Ben... | Arlen Faber-1 | 2009 |