Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 9532

İngilizce	Türkçe	Film Adı	Film Yılı	Ayrıntılar
Hiya.	Merhaba.	Broadchurch-1	2013
Hey, gonna give me a header?	Bir kafalık atacak mısın bana?	Broadchurch-1	2013
Go on, on my head. I'm ready.	At kafama, hadi. Hazırım.	Broadchurch-1	2013
Fine.	İyi be.	Broadchurch-1	2013
You overcompensate. I know.	Fazla kasıyorsun. Biliyorum.	Broadchurch-1	2013
You woke the dog.	Köpeği uyandırdın.	Broadchurch-1	2013
You caught 'em yet?	Daha yakalamadınız mı onları?	Broadchurch-1	2013
Those kids ain't safe out there.	Çocuklar dışarıda güvende değiller.	Broadchurch-1	2013
Um... it's Mark Latimer that fixed the burst pipe up at Briar Cliff a few weekends back?	Mark Latimer, birkaç hafta önce Briar Cliff'te patlak bir boru onardı mı?	Broadchurch-1	2013
Not to my memory.	Hatırladığım kadarıyla hayır.	Broadchurch-1	2013
He said he got the keys from you.	Anahtarları sizden aldığını söyledi.	Broadchurch-1	2013
Are you sure about that?	Emin misiniz?	Broadchurch-1	2013
We never had a burst pipe up there.	Orada hiç patlak bir boru olmadı.	Broadchurch-1	2013
When did you last clean up there?	Orayı en son ne zaman temizlediniz?	Broadchurch-1	2013
Ten days ago. There's been no one in there since.	10 gün önce. O günden sonra kimse oraya girmedi.	Broadchurch-1	2013
Who else has keys to the hut?	Kulübenin anahtarı başka kimde var?	Broadchurch-1	2013
Me and the owners. That's it.	Bende ve sahiplerinde. O kadar.	Broadchurch-1	2013
We're treating it as a possible crime scene.	Orayı olası cinayet mahalli olarak görüyoruz.	Broadchurch-1	2013
I see. We'll send someone to do elimination prints.	Anlıyorum. Size, eleme baskıları göndereceğiz.	Broadchurch-1	2013
Have we finished?	Bitti mi?	Broadchurch-1	2013
Shouldn't Mark be back by now?	Mark'ın şimdiye dönmüş olması gerekmez miydi?	Broadchurch-1	2013
It can take ages, this stuff. But nothing to worry about?	Bu şeyler uzun sürebilir. Meraklanacak bir şey yok yani?	Broadchurch-1	2013
I'm going out. Where?	Ben dışarı çıkıyorum. Nereye?	Broadchurch-1	2013
Just out. I'll come with you.	Dışarı işte. Seninle geleyim.	Broadchurch-1	2013
No, Mum, you stay here. I'll be back later.	Hayır anne, sen burada kal. Ben sonra gelirim.	Broadchurch-1	2013
Yeah, I was with Mark pretty much all night.	Evet, aşağı yukarı bütün gece Mark'laydım.	Broadchurch-1	2013
We met up, had a drive, a bite to eat.	Buluştuk, arabayla dolaştık, bir şeyler atıştırdık.	Broadchurch-1	2013
Do you see him a lot socially?	Sosyal hayatında onu çok görüyor musun?	Broadchurch-1	2013
On and off. Where did you meet him that night?	Ara sıra. O gece onunla nerede buluştun?	Broadchurch-1	2013
The car park by Briar Cliff.	Briar Cliff'teki otoparkta.	Broadchurch-1	2013
Why there?	Neden orada?	Broadchurch-1	2013
Just convenient.	Elverişli olduğu için.	Broadchurch-1	2013
What time did you get home?	Eve kaçta geldin?	Broadchurch-1	2013
One ish? I dunno, I didn't really check.	Bir gibi? Bilemiyorum, kontrol etmedim işin aslı.	Broadchurch-1	2013
What did you do till one?	Bire kadar ne yaptınız?	Broadchurch-1	2013
Drinking, chatting, bite to eat.	İçtik, konuştuk, bir şeyler atıştırdık.	Broadchurch-1	2013
Where did you eat?	Nerede yediniz?	Broadchurch-1	2013
A pub in the Vale. Name?	Vale'deki bir barda. İsmi nedir?	Broadchurch-1	2013
The Fox. What did you eat?	The Fox. Ne yediniz?	Broadchurch-1	2013
Chips and um... and a pie.	Patates kızartması... Ve börek.	Broadchurch-1	2013
A steak pie.	Etli börek.	Broadchurch-1	2013
One ish?	Bir gibi mi?	Broadchurch-1	2013
Are a lot of places open that late round here?	Öyle geç vakitlere kadar açık olan çok yer var mı burada?	Broadchurch-1	2013
We get lock ins at The Fox.	Biz, The Fox'a sık sık gideriz.	Broadchurch-1	2013
Ah. So they'll remember you when we talk to them?	Yani onlarla konuştuğumuz zaman seni hatırlarlar?	Broadchurch-1	2013
I would've thought so, yeah.	Öyle sanıyorum, evet.	Broadchurch-1	2013
Anything you want to revisit in what you've just told me?	Bana söylediğin şeylerde düzeltmek istediğin bir şey var mı?	Broadchurch-1	2013
I don't think so, no. Nige, want to stop pissing about?	Sanmıyorum, hayır. Nige, kafa bulmayı bırakır mısın?	Broadchurch-1	2013
Your mum just said you were in with her all night till 10:30,	Annen dedi ki, bütün gece 10.30'a kadar onunla birlikteymişsin...	Broadchurch-1	2013
then you went round the corner for last orders and not with Mark.	...sonra son işler için hemen şuracığa gitmişsin ama Mark yokmuş.	Broadchurch-1	2013
Since we talked earlier, we checked up on a couple of things.	Önceki konuşmamızdan sonra birkaç şeyi kontrol ettik.	Broadchurch-1	2013
Number one, the woman who holds the keys to the hut on Briar Cliff...	Bir: Briar Cliff'teki kulübenin anahtarlarına sahip olan kadın...	Broadchurch-1	2013
has no memory of you fixing a burst pipe.	...senin patlak boruyu tamir etmenle ilgili hiçbir şey hatırlamıyor.	Broadchurch-1	2013
That's bollocks. I got the keys from her, I fixed it, I took 'em back.	Bu saçmalık. Ondan anahtarı aldım, boruyu tamir ettim ve anahtarı geri verdim.	Broadchurch-1	2013
She has a caravan, she has a dog. She says not.	Karavanı var. Köpeği var. O aksini söylüyor.	Broadchurch-1	2013
Well, she's lying.	Yalan söylüyor.	Broadchurch-1	2013
Number two. Your alibi is rubbish.	İki: Görgü tanığın işe yaramazın teki.	Broadchurch-1	2013
Your mate Nige is not a good liar.	Dostun Nige, iyi bir yalancı değil.	Broadchurch-1	2013
He's not lying, I was with him.	Yalan söylemiyor, onunla birlikteydim.	Broadchurch-1	2013
Let's not insult each other's intelligence.	Birbirimizin zekâsını aşağılamayalım şimdi.	Broadchurch-1	2013
Your son has been killed.	Oğlun öldürüldü.	Broadchurch-1	2013
So I'm at a bit of a loss as to why you would mislead us.	Bu yüzden bizi yanlış yönlendirmen konusunda biraz şaşkına döndüm.	Broadchurch-1	2013
Why'd you lie, Mark?	Neden yalan söyledin, Mark?	Broadchurch-1	2013
Wait, Miller, I haven't done point three.	Bekle, Miller. Üçüncüyü söylemedim.	Broadchurch-1	2013
Point three.	Üç:	Broadchurch-1	2013
We had a look at your boat.	Botuna baktık.	Broadchurch-1	2013
And there's bloodstains in it.	İçinde kan lekeleri vardı.	Broadchurch-1	2013
Whose blood's in the boat, Mark?	Botun içindeki kan kimin, Mark?	Broadchurch-1	2013
Dan's.	Dan'in.	Broadchurch-1	2013
We took the boat out the week before last.	Sondan önceki hafta botla geziye çıktık.	Broadchurch-1	2013
When we had the hot spell.	Hava çok sıcakken.	Broadchurch-1	2013
It was me, Danny and Chloe, fishing about a mile offshore.	Ben, Danny ve Chloe sahilden bir mil açıkta balık avlıyorduk.	Broadchurch-1	2013
We caught three sea bass, we took them back and we barbecued them.	Üç tane levrek yakaladık, onları alıp kızarttık.	Broadchurch-1	2013
Danny was messing around on deck, he caught the...	Danny güvertede oyalanıyordu, sonra takıldı...	Broadchurch-1	2013
He caught the end of a line in the bottom of his foot and gashed it open.	Ayağı oltanın ucuna takıldı ve yara açıldı.	Broadchurch-1	2013
And he was hopping around and yelling and screaming.	Hoplamaya, bağırmaya ve çığlık atmaya başladı.	Broadchurch-1	2013
Chloe was there, so you can ask her.	Chloe oradaydı. Ona sorabilirsiniz.	Broadchurch-1	2013
We will.	Soracağız.	Broadchurch-1	2013
Why are you lying about where you were on Thursday night?	Perşembe gecesi nerede olduğun konusunda neden yalan söylüyorsun?	Broadchurch-1	2013
How's this helping find Danny's killer?	Danny'nin katilini bulmada ne gibi bir yararı olacak bunun?	Broadchurch-1	2013
We can't rule you out till we know where you were.	Nerede olduğunu bilmeden seni ihtimal dışında tutamayız.	Broadchurch-1	2013
Everything's becoming part of this, ain't it?	Her şey bunun bir parçası oluyor, öyle mi?	Broadchurch-1	2013
It's got nothing to do with this.	Bununla hiçbir ilgisi yok.	Broadchurch-1	2013
Everything counts now, who did what, who was where.	Kimin ne yaptığı, kimin nerede olduğu çok önemli artık.	Broadchurch-1	2013
Everything connects and feeds this case.	Her şey bu dosyaya bağlanıyor ve bu dosyayı besliyor.	Broadchurch-1	2013
If we don't get the truth, we won't find who killed Danny.	Doğruyu öğrenemezsek, Danny'yi kimin öldürdüğünü bulamayız.	Broadchurch-1	2013
That starts with you.	Bu da seninle başlıyor.	Broadchurch-1	2013
Just tell us about Thursday.	Bize perşembe gününü anlat sadece.	Broadchurch-1	2013
I've only told you, ain't I?	Anlattım zaten değil mi?	Broadchurch-1	2013
I told you about the hut, and you're saying I'm lying and I'm not.	Size kulübeyi anlattım. Benim yalan söylediğimi söylüyorsunuz ama söylemiyorum.	Broadchurch-1	2013
Mark, my son dies, I'd tell a police officer everything. I just would.	Mark, benim oğlum ölse polise her şeyi anlatırım.	Broadchurch-1	2013
Why did you ask Nigel to invent a false alibi?	Neden Nigel'dan uydurma bir görgü tanığı olmasını istedin?	Broadchurch-1	2013
I dunno. Everything I say is getting twisted. I can't think straight.	Bilmiyorum. Söylediğim her şey çarpıtılıyor. Düzgün düşünemiyorum.	Broadchurch-1	2013
Mark Latimer, I'm arresting you for obstructing a murder inquiry.	Mark Latimer, sizi cinayet soruşturmasını engellemekten tutukluyorum.	Broadchurch-1	2013
You do not have to say anything but it may harm your defence if you do not mention,	Bir şey söylemek zorunda değilsiniz, ancak eğer sorgulandığınızda ifade vermezseniz...	Broadchurch-1	2013
when questioned, something which you later rely on in court.	...savunmanız zarar görebilir, bu da sonradan mahkemede aleyhinize olur.	Broadchurch-1	2013
Anything you do say may be given in evidence. Is this what you do, El?	Söyleyeceğiniz her şey kanıt olarak kullanılabilir.	Broadchurch-1	2013
Just tell us the truth. Miller, take his things.	Bize doğruyu anlat. Miller, eşyalarına el koy.	Broadchurch-1	2013
Hiya. Beth.	Merhaba. Beth.	Broadchurch-1	2013
We weren't expecting you. Can I help anyone?	Seni beklemiyorduk. Yardım edebileceğim biri var mı?	Broadchurch-1	2013