Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 9550

İngilizce	Türkçe	Film Adı	Film Yılı	Ayrıntılar
We just thought you could help, you know? But not from a religious point of view.	Bize yardım edebileceğini düşündük. Ama dinsel bir bakış açısından değil.	Broadchurch-1	2013
You can mention God. We don't want banging over the head with it.	Tanrı'dan bahsedebilirsin istersen. Sadece başımıza kakılsın istemiyoruz.	Broadchurch-1	2013
No, I understand. No banging.	Anlıyorum. Başa kakma yok.	Broadchurch-1	2013
listen, I'd be honoured but...	Bakın, bundan onur duyarım ama...	Broadchurch-1	2013
why now?	...niye şimdi?	Broadchurch-1	2013
The baby.	Bebek.	Broadchurch-1	2013
We're due for the scan.	Ultrasona gideceğiz.	Broadchurch-1	2013
But I don't know if I want to see it.	Ama görmek ister miyim emin değilim.	Broadchurch-1	2013
I want to want it but I don't. Don't say that.	Görmek istemeyi istiyorum ama yapamıyorum. Böyle söyleme.	Broadchurch-1	2013
It's all right, Mark. My heart is still full of Danny.	Sorun değil Mark. Gönlüm hâlâ Danny ile dolu.	Broadchurch-1	2013
There isn't room for another baby. There will be.	Bebek için ayrı bir yer yok. Olacak.	Broadchurch-1	2013
Stop telling me how I'm going to feel!	Bana nasıl hissedeceğimi söylemeyi kes!	Broadchurch-1	2013
Because you have no idea and no ability to understand.	Çünkü anlamaya kabiliyetin yok, bunun hakkında hiçbir fikrin yok.	Broadchurch-1	2013
Shutting this out is not an option for me.	Bu meseleyi kapatmak benim için bir seçenek değil.	Broadchurch-1	2013
I can't do that boxing thing off that you do.	Senin yaptığın gibi üstesinden gelemiyorum ben.	Broadchurch-1	2013
I have to carry another life in me.	İçimde başka bir hayat taşımak zorundayım.	Broadchurch-1	2013
For six more months.	Altı ay daha.	Broadchurch-1	2013
Feeding off me, breathing from me, sharing my blood.	Benden beslenecek, benden nefes alacak, kanımı paylaşacak.	Broadchurch-1	2013
While you're still grieving. Yes. And I can't let Danny go.	Sen hâlâ yas tutarken. Evet. Danny'yi öylece unutamam.	Broadchurch-1	2013
Nobody's telling you... Sorry.	Kimse sana demiyor ki... Affedersiniz.	Broadchurch-1	2013
It's difficult, isn't it? Sorry.	Zor, değil mi? Üzgünüm.	Broadchurch-1	2013
You should talk.	Sen konuşmalısın.	Broadchurch-1	2013
All I want...	Tek istediğim...	Broadchurch-1	2013
.. is to swap places with Danny.	...Danny'yle yer değiştirmek.	Broadchurch-1	2013
Let me be taken instead of him.	Onun yerine ben öleyim.	Broadchurch-1	2013
In the night, I lie there and I think, "What would I go through to have him back?"	Geceleyin uzanıp düşünüyorum, "Ona kavuşmak için nelere katlanırdım?" diye...	Broadchurch-1	2013
I'd be raped, I'd be tortured, I'd have a gang of men on me, I'd be left for dead,	...tecavüze uğrardım, işkenceye maruz kalırdım...	Broadchurch-1	2013
if it meant he was safe.	...eğer onun güvende olmasını sağlayacaksa.	Broadchurch-1	2013
Are you all right, Mark?	Sen iyi misin Mark?	Broadchurch-1	2013
We just need some answers, don't we?	Sadece bazı cevaplara ihtiyacımız var.	Broadchurch-1	2013
Some help.	Biraz yardıma.	Broadchurch-1	2013
You have a line to the big man. Why don't you ask him?	Senin Tanrı'yla bağlantın var. Neden ona sormuyorsun?	Broadchurch-1	2013
We're drowning down here.	Boğuluyoruz burada.	Broadchurch-1	2013
We just want it done, don't we?	Sadece hallolmasını istiyoruz.	Broadchurch-1	2013
I mean...	Demem o ki...	Broadchurch-1	2013
When we met, she was 15, Beth.	Tanıştığımızda Beth 15 yaşındaydı.	Broadchurch-1	2013
just beautiful.	...çok güzeldi.	Broadchurch-1	2013
She was so sunny all the time.	Her zaman neşeliydi.	Broadchurch-1	2013
And now this life with me, it's just destroyed her, hasn't it?	Şimdi benimle yaşadığı bu hayat onu mahvediyor.	Broadchurch-1	2013
That girl's gone.	O kız gitti.	Broadchurch-1	2013
So I just keeping thinking how your life would be if you'd never met me.	O yüzden sürekli acaba benimle tanışmasaydın hayatın nasıl olurdu diye düşünüyorum.	Broadchurch-1	2013
This isn't on you.	Bu senin yüzünden değil.	Broadchurch-1	2013
Can I make a suggestion?	Bir öneride bulunabilir miyim?	Broadchurch-1	2013
New life is... a gift.	Yeni hayat bir...	Broadchurch-1	2013
And maybe you can take in this gift,	Belki de bu hediyeyi almalısın...	Broadchurch-1	2013
even if you don't want it yet.	...şu anda istemesen bile.	Broadchurch-1	2013
Go for the scan, see how you feel.	Ultrasona git ve nasıl hissediyorsun bir bak.	Broadchurch-1	2013
Because God has sent you this life.	Çünkü Tanrı sana bu armağanı gönderdi.	Broadchurch-1	2013
You may not agree, but...	Katılmıyor olabilirsin ama...	Broadchurch-1	2013
.. perhaps he's...	...herhâlde O...	Broadchurch-1	2013
.. sent you not what you want...	...sana istemediğini...	Broadchurch-1	2013
.. but what you need.	...ama ihtiyacın olanı gönderdi.	Broadchurch-1	2013
What I'm struggling with is, I know those cliffs.	Ayrıca yapmam da istendi. Anlayamadığım şey şu, ben o kayalıkları biliyorum.	Broadchurch-1	2013
If you're walking your dog, you can't see straight down.	Eğer köpeğini dolaştırıyorsan direkt aşağıyı göremezsin.	Broadchurch-1	2013
You'd have to be right on the edge to see Danny's body lying on the beach.	Danny'nin plajda yatan cesedini görebilmen için uç tarafta olmalısın.	Broadchurch-1	2013
The angle's wrong. So what you're saying doesn't ring true.	Açı ters. Yani söylediğin şey doğru gelmiyor.	Broadchurch-1	2013
If you don't believe me, that's your problem.	Bana inanmıyorsan bu senin sorunun.	Broadchurch-1	2013
I think you saw more than you're telling us.	Bence bize söylediğinden daha fazla şey gördün.	Broadchurch-1	2013
So have a good think.	İyice bir düşün.	Broadchurch-1	2013
Or I will charge you for obstructing a murder inquiry.	Yoksa seni bir cinayet soruşturmasını engellemekten suçlayacağım.	Broadchurch-1	2013
Like you didn't see what your husband was up to?	Kocanın yaptığı şeyleri görmediğin gibi mi?	Broadchurch-1	2013
You were out walking when Danny's body was laid on the beach. What did you see?	Danny'nin bedeni plajda seriliyken, dışarıda yürüyordun. Ne gördün?	Broadchurch-1	2013
A boat.	Bir bot.	Broadchurch-1	2013
I wasn't on the cliffs.	Kayalıklarda değildim.	Broadchurch-1	2013
I was on the beach.	Plajdaydım.	Broadchurch-1	2013
I saw a boat come in.	Bir botun geldiğini gördüm.	Broadchurch-1	2013
What sort of boat?	Ne tür bir bot?	Broadchurch-1	2013
Little... like a rowing boat.	Küçük, sandal tarzı.	Broadchurch-1	2013
But it had a motor on the back.	Ama arkasında motoru vardı.	Broadchurch-1	2013
I saw it come into shore.	Kıyıya doğru geldiğini gördüm.	Broadchurch-1	2013
How many people on board?	İçinde kaç kişi vardı?	Broadchurch-1	2013
One. Are you sure?	Bir. Emin misin?	Broadchurch-1	2013
I saw him get off.	Adamın çıktığını gördüm.	Broadchurch-1	2013
Him? Are you sure it was a man?	Adam mı? Erkek olduğuna emin misin?	Broadchurch-1	2013
And what did that person do?	Peki o kişi ne yaptı?	Broadchurch-1	2013
He carried the body off the boat...	Cesedi bottan çıkararak taşıdı...	Broadchurch-1	2013
.. and laid it on the beach.	...ve plaja serdi.	Broadchurch-1	2013
Then he got back on the boat and went off.	Sonra botuna binip gitti.	Broadchurch-1	2013
Which direction? West.	Ne yöne doğru? Batıya.	Broadchurch-1	2013
And did you recognise the person that laid Danny's body on the beach?	Peki Danny'nin cesedini plaja seren kişiyi tanıdın mı?	Broadchurch-1	2013
Yeah, I did.	Evet, tanıdım.	Broadchurch-1	2013
Mum, please go back inside.	Anne, lütfen içeri gir.	Broadchurch-1	2013
Ellie, can you take my mum in, please?	Ellie, annemi içeri sokar mısın, lütfen?	Broadchurch-1	2013
Yeah. It's Nige.	Evet? Ben Nige.	Broadchurch-1	2013
All right, mate.	Selam dostum.	Broadchurch-1	2013
I want you to hear this from me.	Bunu benden duymanı istedim.	Broadchurch-1	2013
The police have taken me in.	Polis beni merkeze götürdü.	Broadchurch-1	2013
And you're my phone call. Taken you in for what?	Telefon görüşmemi de seninle yapıyorum. Ne diye götürdüler ki seni?	Broadchurch-1	2013
They think I had something to do with Danny.	Danny'ye bir şey yaptığımı düşünüyorlar.	Broadchurch-1	2013
It's all wrong, this. You know that.	Bu çok yanlış.	Broadchurch-1	2013
Don't worry about anything. You just...	Hiçbir şey hakkında endişelenme. Sadece...	Broadchurch-1	2013
You tell them the truth and stay strong. All right?	Onlara doğruyu söyle ve güçlü ol. Tamam mı?	Broadchurch-1	2013
All right. I have to go.	Tamam. Gitmem lazım.	Broadchurch-1	2013
I have to talk to them.	Onlarla konuşmak zorundayım.	Broadchurch-1	2013
Right, you take Susan. I'll take Nigel.	Sen Susan'ı al. Ben Nigel'ı alırım.	Broadchurch-1	2013
Find out how she knows him,	Onu nereden tanıdığını öğren...	Broadchurch-1	2013
what the connection is.	...aradaki bağlantı neymiş bak bakalım.	Broadchurch-1	2013
I'll see where he says he was that night.	O gece nerede olduğunu öğrenmeye çalışacağım.	Broadchurch-1	2013
And why the hell he had her dog.	Ayrıca kadının köpeğini ne demeye almış ki?	Broadchurch-1	2013
Are you all right to question him? Feeling OK? Spectacular.	Dosyanın yapısına bakılırsa... Onu sorgulayabilecek misin? İyi hissediyor musun?	Broadchurch-1	2013