Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 1027
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I think it's time for me to see my birth mom. | Sanırım artık öz annemi görme vaktim geldi. | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah. Yeah, sure, of course. | Tabii, elbette. | 90210-1 | 2008 | |
| Nothing. So... | Hiç birşey. Eee, | 90210-1 | 2008 | |
| What's going on? | Hayrola? | 90210-1 | 2008 | |
| Ivy sent me a text telling me I had to come over here. | Ivy bana buraya gelmem gerektiğini, senin bana söylemek... | 90210-1 | 2008 | |
| There was something you wanted to tell me. | ...istediğin birşey olduğunu söyleyen bir mesaj attı. | 90210-1 | 2008 | |
| She shouldn't have done that. | Bunu yapmamalıydı. | 90210-1 | 2008 | |
| Well, she did. | Ama yaptı. | 90210-1 | 2008 | |
| And I'm here and I'm about to take off to St. Barts soon. | Ve burdayım, ve St. Barts'a gitmek üzereyim. | 90210-1 | 2008 | |
| So what is it that she thought you wanted to tell me? | Bana söylemek istediğini sandığı şey nedir? | 90210-1 | 2008 | |
| Why? Is there something you want to tell me? | Neden? Senin bana söylemek istediğin birşey mi var? | 90210-1 | 2008 | |
| I asked you first. | Önce ben sordum. | 90210-1 | 2008 | |
| And I came over here, Liam. | Ve ben de buraya kadar geldim Liam. | 90210-1 | 2008 | |
| What'd you come over for? | Ne için geldin? | 90210-1 | 2008 | |
| I guess I thought things were going to be different. | Birşeylerin değiştiğini sandım sanırım. | 90210-1 | 2008 | |
| You would be different. | Senin daha farklı olacağını... | 90210-1 | 2008 | |
| But you know what, you're not. | Ama biliyor musun? Farklı değilsin. | 90210-1 | 2008 | |
| You're private and secretive, just like | Ketum ve kapalı kutusun, | 90210-1 | 2008 | |
| you always were. | Hep olduğun gibi. | 90210-1 | 2008 | |
| That was the whole problem all along. | Başından beri tek sorunumuz buydu. | 90210-1 | 2008 | |
| You'll never be able to open up. | Asla açılamayacaksın. | 90210-1 | 2008 | |
| I mean, you can't tell me what's under your stupid tarp. | Yani şu aptal muşambanın altında ne olduğunu bile söyleyemiyorsun. | 90210-1 | 2008 | |
| Whatever. I'm done. | Her neyse, benden bu kadar. | 90210-1 | 2008 | |
| I'm building a boat. | Bir tekne yapıyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| Wow. | Vay! | 90210-1 | 2008 | |
| Things are... | İşler... | 90210-1 | 2008 | |
| bad at home. | Evde kötü gidiyor. | 90210-1 | 2008 | |
| They told me at the Wilderness Program | Vahşilik Program'ı bana, | 90210-1 | 2008 | |
| to redirect my anger, so... | Öfkemi bakşa bir şeye yönlendirmem gerektiğini söyledi. Ben de.. | 90210-1 | 2008 | |
| whenever I get upset, I just come out here. | Ne zaman üzülsem, buraya gelirim. | 90210-1 | 2008 | |
| And I build. | Ve çalışırım. | 90210-1 | 2008 | |
| Why a boat? | Neden bir tekne? | 90210-1 | 2008 | |
| I used to sail. | Eskiden denize açılırdım. | 90210-1 | 2008 | |
| With my dad before... | Babamla, o... | 90210-1 | 2008 | |
| before he went away. | O gitmeden önce. | 90210-1 | 2008 | |
| Naomi, I'm so sorry. | Naomi çok özür dilerim. | 90210-1 | 2008 | |
| I should have told you about Jen. | Sana Jen'den söz etmeliydim. | 90210-1 | 2008 | |
| After prom, she came up to me | Balodan sonra bana geldi. | 90210-1 | 2008 | |
| and she told me she was your neighbor. | Bana senin komşun olduğunu söyledi. | 90210-1 | 2008 | |
| And all the personal stuff that I had told you, | Ve sana anlattığım tüm o özel şeyleri, | 90210-1 | 2008 | |
| she said she overheard you telling your friends about it, | arkadaşlarına anlatırken duyduğunu söyledi. | 90210-1 | 2008 | |
| and laughing. | Ve anlatırken güldüğünü. | 90210-1 | 2008 | |
| Afterwards, when I found out she was your sister, | Sonrasında ablan olduğunu öğrendiğimde, | 90210-1 | 2008 | |
| I realized she lied. | Yalan söylediğini farkettim. | 90210-1 | 2008 | |
| But by then, it was too late. | Ama artık çok geçti. | 90210-1 | 2008 | |
| I didn't want to hurt you. | Seni incitmek istemedim. | 90210-1 | 2008 | |
| And like you said, I'm private and secretive. | Ve dediğin gibi ketumum, kapalı kutuyum, | 90210-1 | 2008 | |
| But I don't want to be. | Ama öyle olmak istemiyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| And if you give me another chance... | Ve bana bir şans daha verirsen, | 90210-1 | 2008 | |
| I won't be. | Öyle olmayacağım. | 90210-1 | 2008 | |
| Hey, there you are. | İşte burdasın. | 90210-1 | 2008 | |
| I've been looking for you for, like, 45 minutes. | 45 dakikadır falan seni ariyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| Babe, are you okay? | Bebeğim iyi misin? | 90210-1 | 2008 | |
| You're a drug dealer. | Sen bir uyuşturucu satıcısısın. | 90210-1 | 2008 | |
| What are you talking about? Don't... | Neden söz ediyorsun? Yapma... | 90210-1 | 2008 | |
| Don't deny it. | İnkar etme. | 90210-1 | 2008 | |
| Ade told me that you sold to her. | Ade ona sattığını söyledi. | 90210-1 | 2008 | |
| I know it's true. | Doğru olduğunu biliyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| It is true. | Doğru. | 90210-1 | 2008 | |
| But I, I only sold to people | Amna sadece her halûkârda, | 90210-1 | 2008 | |
| who were going to buy it anyway. | Alacak olan insanlara satıyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| Stop. No, babe, | Kes. Hayır, bebeğim. | 90210-1 | 2008 | |
| it's all to finance the film. | Hepsi filmin bütçesi için. | 90210-1 | 2008 | |
| Just stop. | Sadece kes. | 90210-1 | 2008 | |
| I don't even know who you are. | Kim olduğunu bile bilmiyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| That is not true. | Bu doğru değil. | 90210-1 | 2008 | |
| You know me, Annie, and I know you. | Sen beni biliyorsun Annie, ve ben de seni. | 90210-1 | 2008 | |
| You pushed Navid down the stairs, too, didn't you? | Navid'i de merdivenlerden aşağı sen ittin değil mi? | 90210-1 | 2008 | |
| No... No more lies. | Hayır... Artık yalan yok. | 90210-1 | 2008 | |
| Okay, please. | Tamam mı, lütfen, | 90210-1 | 2008 | |
| Just no more lies. | Artık yalan yok. | 90210-1 | 2008 | |
| I didn't push him down the stairs. | Onu merdivenlerden aşağı itmedim. | 90210-1 | 2008 | |
| I pushed him, then he fell. | Onu ittirdim, sonra düştü. | 90210-1 | 2008 | |
| (cries) Look, Annie. | Bak Annie. | 90210-1 | 2008 | |
| No, don't. Stay away from me. | Hayır, yapma, Benden uzak dur. | 90210-1 | 2008 | |
| You don't mean that. | Bunda ciddi olamazsın. | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah, I do. | Evet ciddiyim. | 90210-1 | 2008 | |
| Why? Because I've made some mistakes? | Neden? Bir kaç hata yaptım diye mi? | 90210-1 | 2008 | |
| You've made mistakes, but I don't judge you. | Sen de hata yaptın ama ben seni yargılamadım. | 90210-1 | 2008 | |
| I accidentally pushed Navid down the stairs. | Ben kazara Navid'i merdivenlerden ittim, | 90210-1 | 2008 | |
| And you accidentally ran over my uncle. | Sen de kazara amcama çarptın. | 90210-1 | 2008 | |
| Previously on 90210: | 90210 da daha önce. | 90210-1 | 2008 | |
| And to tell you all... | Ve hepinize "Kış Wonderland Dansı"nın | 90210-1 | 2008 | |
| The Winter Wonderland Dance is near. | Yaklaştığını söylemek için gönderildik. | 90210-1 | 2008 | |
| You don't want to go to the dance, do you? Whatever. Sure, I'll go. | Dansa gitmek istemiyorsun değil mi? Neyse, tabi ki giderim. | 90210-1 | 2008 | |
| So what if I felt something | Öpüştüğümüzde birşeyler hissettiysem ne olmuş. | 90210-1 | 2008 | |
| when we kissed? That doesn't change the fact... | Bu şu gerçeği değiştirmez ki... | 90210-1 | 2008 | |
| Silver, you just said you felt something when you kissed. | Silver, az önce öpüştüğünüzde birşeyler hissettiğini söyledin. | 90210-1 | 2008 | |
| This is my sister Savannah back from boarding school. 1 | Bu kardeşim Savannah, yatılı okuldan. 1 | 90210-1 | 2008 | |
| For the life of me, | Gerçekten senin gitmene, | 90210-1 | 2008 | |
| I can't remember why I ever let you go. | Neden izin verdiğimi hatırlamıyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| Do you still have feelings for Naomi? | Hala Naomi'ye karşı hislerin var mı? | 90210-1 | 2008 | |
| I got a text from Ivy saying I had to come over here | Ivy'den buraya gelmem gerektiğini, | 90210-1 | 2008 | |
| at you had something you wanted to tell me. | Ve senin bana söyleyecek birşeyin olduğunu söyleyen bir mesaj aldım. | 90210-1 | 2008 | |
| I know this guy's a drug dealer. | Bu adamın bir uyuşturucu satıcısı olduğunu biliyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| I've been buying from Jasper r the last month. | Son bir aydır Jasper'dan uyuşturucu satın alıyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| Look, Annie... No, don't. Stay away from me. | Bak Annie... Yapma dur, benden uzak dur. | 90210-1 | 2008 | |
| Why? You've made mistakes, but I don't judge you. | Neden? sen de hatalar yaptın, ben seni yargılamadım. | 90210-1 | 2008 | |
| And you accidentally ran over my uncle. | Sen kazara amcama çarptın. | 90210-1 | 2008 | |
| I'm gonna read War and Peace. | "Savaş ve Barış"ı okuyacağım. | 90210-1 | 2008 |