Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 154644
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
For to achieve it, | Bunu başarmak için,... bunu başarabilmesi için, | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
he must win the heart of his one true love. | ...gerçek aşkının kalbini kazanmalıydı. gerçek aşkının kalbini kazanması gerekmekte. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
It's him! It's him! | Bu, O! Bu, O! Bu o! Bu o! | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Humphrey? | Humphrey? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
No, it's Tristan. Oh. | Hayır, benim, Tristan. Hayır, Tristanmış. Oh. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Did I leave something at the shop? | Dükkanda bir şey mi unutmuşum? Dükkanda bir şey mi unuttum? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
No. I just thought I could bring... | Hayır. Sadece sana bir demet çiçek getirebileceğimi... Hayır. Sadece sana çiçek... | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Tristan Thorn, | Tristan Thorn,... Tristan Thorn, | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
shop boy by day, peeping Tom by night. | ...gündüzleri bir tezgâhtar, geceleri ise bir röntgenci. Gündüz çırak, gece röntgenci. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Is there no end to your charms? | Cazibenin bir sınırı yok mu? Cazibenin sonu yok mu? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Humphrey, there's no need to be like that. | Humphrey, böyle davranmana gerek yok. Humphrey, böyle yapmana gerek yok. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Were those for Victoria? | Bunlar Victoria için miydi? Bunlar Victoria için mi? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
In fact, I'm having trouble remembering if there was anything you were good at. | Aslında, iyi olduğun bir şey varsa bile, ben hatırlamakta zorluk çekiyorum. Aslında, iyi olduğun bir şey varmıydı Hatırlamakta zorlanıyorum. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Humphrey, that's enough. | Humphrey, bu kadar yeter. Humphrey, yeter. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Are you all right? | Sen iyi misin? Iyi misin? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Yeah. Yeah, fine. | Evet. Evet, iyiyim. evet,evet iyiyim. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Want some breakfast? No, I'm really late for work. | Kahvaltı etmek ister misin? Hayır, işe geç kaldım. Kahvaltı eder misin? Hayır, işe geç kaldım. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Are you all right? Yeah. Fine. Why? | Sen iyi misin? Evet. İyiyim. Niye sordun? Iyi misin? Evet. Iyiyim niyeki? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Oh, I don't know. Last night, how'd it go? | Bilmiyorum. Dün gece, nasıl gitti? Oh, bilmiyorum. Dün gece nası geçti? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Oh, really good. Really, really good. | Gerçekten iyiydi. Sahiden, harikaydı. Oh, iyidi. Gayet iyidi. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Hello, Tristan. | Merhaba, Tristan. Selam, Tristan. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Victoria. Pound of sugar, please. | Victoria. Yarım kilo şeker, lütfen. Victoria. Yarım kilo şeker lütfen. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Yes. Let's see, a bag of flour, a dozen eggs. | Evet. Bakalım, bir paket un, bir düzine yumurta. evets. hmmmm bakalım, bir torba un, bir düzine de yumurta. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Oh, look, I'm sorry about last night. Humphrey was really rude. | Bak, dün gece için üzgünüm. Humphrey gerçekten kabaydı. Hey, bak dün gece için üzgünüm. Humphrey çok kabalık etti. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I also need a sack of potatoes and some chocolate, please. | Bir de, bir çuval patates ve biraz çikolata, lütfen. Ayrıca bir çuval patates ve bira çikolata lütfen. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
May I perhaps see you tonight? | Bu gece seni görebilir miyim? Seni bu akşam görme şansım var mı? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Yes. Yes, I can. | Evet. Evet, yürüyebilirim. Tabi tabi neden olmasın. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Father, I lost my job. | Baba, işimi kaybettim. Baba, işten atıldım. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Father, I don't... I lost my job. I'm sorry. | Baba, istemeden oldu. İşimi kaybettim. Üzgünüm. Baba, işten atıldım üzgünüm. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Father... You lost your job. | Baba... İşini kaybettin. Baba... İşten atıldın. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Yes, so I heard. | Evet, duydum. Evet duydum. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Father, I'm sorry. I... | Baba, üzgünüm. Ben... Baba, üzgünüm ben... | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I'm not good enough for Victoria. He said that? That's poppycock. | Victoria için yeterince iyi değilim. Öyle mi söyledi? Bu saçmalık. Victoria'ya uygun biri değilim. bunu o mu söyledi? Bu saçmalık. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
You really want to know how it went last night? | Dün gece nasıl geçti, bilmek ister misin? Dün gecenin gerçekten nası geçtiğini Bilmek istiyor musun? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Not good. | Berbattı. Iyi değil. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Come on. I'm wasting my time. | Haydi ama. Zamanımı boşa harcıyorum. Hadi, zamanımı boşa harcıyorum. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I'm not like Humphrey. | Humphrey gibi değilim. Ben Humphrey gibi değilim. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Tristan, I can tell you that every man I ever envied when I was a boy | Tristan, küçük bir çocukken kıskandığım her adamın büyüdüğünde sıradan bir yaşam... Tristan, diyebilirim ki küçükken özendiğim bütün adamlar | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
has led an unremarkable life. | ...sürdüğünü rahatlıkla söyleyebilirim. pek de hoşa gitmeyen hayatlar yaşadılar. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
So you don't fit with the popular crowd. Now, I take that as a very good omen. | Demek ki, onlara uyum sağlayamıyorsun. Bunu hayra alâmet olarak görüyorum. Populer kalabalığa uymuyorsan napalım. Ben bunu iyi bir alamet olarak görüyorum. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Tristan, I clearly said... I know. You told me not to come. | Tristan, açıkça söyledim... Biliyorum. Gelmememi söylemiştin. Tristan, açıkça belirtmiştim... biliyorum.Gelmememi söylemiştin | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I have something for you. A surprise. | Senin için bir sürprizim var. Sana birşey getirdim.Bir sürpriz | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I've never had champagne before. Yeah, me, neither. | Daha önce hiç şampanya içmemiştim. Evet, ben de öyle. Daha evvel hiç şampanya içmemiştim. Bende öyle. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
My God! This is delicious! | Tanrım! Tadı bir harika! Aman Tanrım! Bu çok lezzetli | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
How did... Well, how does a shop boy afford all of this? | Nasıl... Nasıl olur da, bir tezgâhtar bunları satın alabilir? Nasıl... şey, Bir çırak bütün bunları nası karşıladı? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I'm not a shop boy. | Ben tezgâhtar değilim. Ben bir çırak değilim. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
God! I heard. I'm sorry. What are you going to do now? | Tanrım! Olanları duydum. Üzgünüm. Peki şimdi ne yapacaksın? Tanrım! Evet duydum çok üzgünüm. Ne yapmayı düşünüyorsun? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
No. I mean, I'm not a shop boy. I was just working in a shop. | Hayır, demek istediğim, tezgâhtar değilim. Sadece bir dükkânda çalışıyordum. Sadece bir dükkanda çalışıyordum. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
And now I'm not. Now I'm free to live my life as I wish. | Şimdiyse çalışmıyorum. Hayatımı dilediğim gibi sürdürebilirim. Ve artık çalışmıyorum. Artık hayatımı istediğim gibi yaşayabilirim. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
This must have been all your savings. | Bunlar tüm birikimine mal olmuştur. Bütün paranı buna harcamış olmalısın. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
So? I can make more. That's the beauty of it. | Yani? Daha fazlasını kazanabilirim. İşin güzelliği de burada. Yani? Daha çok para kazanabilirim. Bunun güzelliği de burda. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I never intended to stay in Wall, Victoria. | Bu kasabada kalmayı asla düşünmedim, Victoria. Hiçbir zaman bütün hayatımı Wall'da geçirmeyi düşünmedim Victoria. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
There's a big world out there, I'm gonna make my fortune. | Dışarıda koca bir dünya var, kendi servetimi kazanabilirim. Dışarda büyük bir dünya var, Kendi servetimi yapacağım. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Now you sound just like Humphrey. He's quite a traveler. | İşte şimdi Humphrey gibi konuştun. O da durmadan seyahat eder. Şimdi aynı Humphrey gibi konuştun. O tam bir gezgin. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Do you know he's going all the way to Ipswich just to buy me a ring? | Bana bir yüzük almak için, ta Ipswich'e kadar gittiğini biliyor musun? Taa Ipswich'e gidip bana bir yüzük aldığını biliyor muydun? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Ipswich? | Ipswich mi? Ipswich? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Victoria, I'm talking about London or Paris or... | Victoria, ben Londra'dan veya Paris'ten veya... Victoria, Ben Londra,Paris veya... | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
A ring? Why is he... What kind of a ring? | Yüzük mü? Neden gidip sana... Ne tür bir yüzükmüş bu? Yüzük mü? O niye?... Ne tür bir yüzük? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
The word is he's planning to propose to me on my birthday. | Doğum günümde, bana vermeyi planladığı nişan yüzüğü. Söylentiye göre doğumgünümde evlenme teklif edecekmiş. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
He's going to... | Sana evlenme mi... teklif... | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
And you're gonna say yes. | Sen de kabul edeceksin. ve sen evet diyeceksin. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I can't exactly say no after he's gone all the way to Ipswich. | Ipswich'e kadar onca yolu teptikten sonra ona hayır diyemem ki. Benim için taa Ipswich'e gitmişken hayır diyemem. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
"All the way to Ipswich"? | "Ipswich'e kadar onca yol" mu? "Taa Ipswich'e"? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Victoria, for your hand in marriage, I'd cross oceans or continents. | Victoria, seninle evlenebilmek için okyanusları hatta kıtaları bile aşarım. Victoria, benimle evlenmen için, okyanusları, kıtaları aşardım. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Really? Yes. | Sahi mi? Evet. Gerçekten mi? Evet. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Victoria, for your hand in marriage, | Victoria, seninle evlenebilmek için... Victoria, benimle evlenmen için, | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I would go to the gold fields of San Francisco | ...San Francisco'nun altın madenlerine gider... San Francisco'nun altın çayırlarına gider | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
and bring you back your weight in gold. | ...ve sana ağırlığınca altın getiririm. ve sana ağırlığınca altın getirirdim. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I would. | Yaparım. yapardım. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I'd go to Africa and bring you back a diamond as big as your fist. | Afrika'ya gider ve yumruğun büyüklüğünde bir elmas getiririm. Afrika'ya gidip sana yumruk büyüklüğünde bir elmas getirirdim. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Or I'd go to the Arctic and I'd slaughter a polar bear | Veya Kuzey Kutbu'na gider, bir kutup ayısı öldürür ve başını sana getiririm. Veya Antartica'ya gidip bir kutup ayısını öldürür | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
and bring you back its head. | ve kafasını sana getirirdim. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
A polar bear's head? | Kutup ayısının kafasını mı? Kutup ayısının kafası mı? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
You're funny, Tristan. | Komik birisin, Tristan. Komiksin, Tristan. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
People like you and people like me, we're just not... | Senin ve benim gibi insanlar, bizler birbirimiz için... Sen ve benim gibi insanlar, biz... | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I should be going. It's really late. | Gitmeliyim. Epey geç oldu. Gitmeliyim geç oldu. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Well, hold on, then. Let's at least finish the champagne. | Öyleyse, biraz bekle. En azından şampanyayı bitirelim. Peki o zaman bekle de en azından Şampanyayı bitirelim. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Had Tristan known then how the stars watched Earth, | Tristan, yıldızların da dünyayı izlediğini bilseydi,... Eğer Tristan yıldızların dünyayı nasıl izlediğini bilseydi, | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
he'd have shuddered at the very thought | ...bu utanç tablosunu, herkesin önünde sergilediği düşüncesi onu titretmeye yeterdi. Aşağılanmasının bir tanığı olduğu | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
of an audience to his humiliation. | düşüncesiyle ürperirdi. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
But, fortunately for him, | Ama ne mutlu ki, o sırada neredeyse gökyüzündeki tüm yıldızlar... Ama, şansına | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
nearly every star in the sky was at that moment | o sırada gökyüzündeki hemen hemen tüm yıldızlar ciddiyetle duvarın | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
looking in earnest at the land on the other side of the wall, | ...Stormhold Kralı'nın ölüm döşeğinde yattığı... öbür tarafındaki arazi'de ölüm döşeğinde | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
that would change the course of Tristan's destiny forever. | ...Tristan'ın kaderini sonsuza dek değiştirecekti. Tristan'nın kaderini sonsuza kadar değiştirecekti. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Where is Secundus? | Secundus nerede? Secundus nerde? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
He's on his way, Father. | Yoldadır, baba. Yolda, Baba. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Sorry I'm late, Father. I came as swiftly as I was able. | Geciktiğim için özür dilerim, baba. Olabildiğince çabuk geldim. Üzgünüm baba geciktim. elimden geldiğince hızlı gelmeye çalıştım. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Septimus. | Septimus. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Primus. | Primus. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
So, to the matter of succession. | Vârisim olacak kişiye gelirsek. Evet, yerime kimin geçeceği konusuna gelirsek... | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Of my seven sons, there are four of you today still standing. | Yedi oğlumdan geriye, ayakta kalan dört kişi var. 7 oğlumun 4'ü karşımda ayakta duruyor. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
This is quite a break with tradition. I had 12 brothers. | Bu geleneklerimize aykırı. Benim 12 kardeşim vardı... Bu geleneklerimizde büyük bir bozulma demek. Benim 12 kardeşim vardı. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
And you killed them all for your throne | Ve hepsini, babanız yani Kral hastalanmadan önce, taht için öldürmüştünüz. Ve sen hepsini, baban, Kral bile başaramadan önce | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
before your father, the King, even felt poorly. | tacın için öldürdün. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
We know, Father. You're strong and courageous. | Biliyoruz, baba. Güçlü ve cesursun. Biliyoruz Baba. Sen güçlü ve cesursun. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
And cunning. Most importantly, cunning. | Ve kurnazdım. En önemlisi, kurnazdım. ve kurnaz. en önemlisi, kurnaz. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Secundus. Yes, Father? | Secundus. Evet, Baba? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Look through the window. Tell me what you see. | Pencereden dışarı bak. Bana ne gördüğünü söyle. Pencereden dışarı bak ve bana ne gördüğünü söyle. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I see the kingdom, Father. | Krallığını görüyorum, baba. Krallığı görüyorum baba. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
The whole of Stormhold. | Bütün Stormhold'u. Tüm Stormhold'u. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |