Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 154645
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
And? My kingdom? | Ve? Benim krallığımı mı? ve? Benim Krallığımı?? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Secundus. Sextus. Quartus. Quintus. | Secundus. Sextus. Quartus. Quintus. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
You're alive. You're... | Yaşıyorsunuz. Yoksa siz... Yaşıyorsunuz. Siz... | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Stuck like this till the new king is crowned. | Yeni kral tahta çıkana kadar burada tıkılıp kaldık. Yeni kral taç takana kadar burda sıkıştık kaldık. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I was that close. | Çok yaklaşmıştık. Çok yakındım. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Well, at least you haven't lost your looks. | En azından, görünümünden bir şey kaybetmedin. Eh, en azından tipin bozulmamış. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Oh, please. You're not annoyed about that whole murder thing, are you? | Yapma. Seni öldürdüğüm için bana kızgın değilsin, değil mi? Of, lütfen. Şu öldürme olayına bozuk değilsin değil mi? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I mean, that was 10 years ago. Yeah. | 10 yıl önceydi. Evet. Yani, sonuçta 10 sene oldu. Evet. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Great deal of good it did you, didn't it, killing me, Secundus? | Beni öldürmen epey işine yaradı, öyle değil mi, Secundus? Beni öldürmek çok işine yaradı değil mi, Secundus? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Because now, of course, now you are King of all Stormhold. | Çünkü artık tüm Stormhold'un Kralı oldun. Çünkü, şu an bütün Stormhold'un Kralı sensin. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Oh, sorry. Wait. No, you're not. You're dead. | Affedersin. Dur biraz. Hayır, olamadın. Sen ölüsün. Oh, üzgünüm. dur bir dakika. Hayır, değilsin.Sen öldün! | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Una? Una? | Una? Una? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
No, Father, it's me, your son. | Hayır, baba. Benim, oğlun. Hayır baba, benim, oğlun. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Where is your sister, Una? | Kız kardeşiniz Una nerede? Kız kardeşin Una nerde? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Sorry, Father. Nobody has seen Una for years now. | Üzgünüm, baba. Una'yı yıllardır kimse görmedi. Üzgünüm baba, Una'yı yıllardır kimse görmedi. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Septimus? What? | Septimus? Ne? Septimus? evet? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Tradition dictates the throne must pass to a male heir. | Geleneklerimiz, tahtın erkek vârise geçmesi gerektiğini açıkça belirtir. Geleneklerimize göre taç ailenin erkeklerinden birine geçer. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Exactly, Father. | Kesinlikle, Baba. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Therefore, we shall resolve the situation in a non traditional manner. | O yüzden bu sorunu, geleneksel olmayan bir usulle çözeceğiz. Bu yüzden, bu olayı gelenekdışı bir yöntemle çözeceğiz. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Only he of royal blood can restore the ruby. | Yakutun rengini, sadece kraliyet kanı taşıyan biri geri getirebilir. Sadece Kraliyet kanı taşıyan biri Yakutu geri getirebilir. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
And the one of you that does so shall be the new King of Stormhold. | İçinizden hanginiz bunu başarırsa, Stormhold'un yeni kralı o olacak. Ve içinizden bunu başaran Stormhold'un yeni Kralı olacak. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Oh, Tristan! A shooting star! | Tristan! Bir yıldız kayıyor! Oh, Tristan! Kayan bir yıldız! | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
More beautiful than a fancy ring from Ipswich? | Ipswich'ten alınan süslü bir yüzükten daha mı güzel? Ipswich'den gelen bir yüzükten de mi güzel? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I'd cross the wall and I'd bring you back that fallen star. | ...duvarı aşar ve yere düşen o yıldızı sana getirebilirim. duvarı aşar ve sana düşen yıldızı getirirdim. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
You can't cross the wall. | Duvarı geçemezsin. Duvarı aşamazsın. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Nobody crosses the wall. Now you're just being silly. | Hiç kimse duvarı geçemez. İşte şimdi aptalca davranıyorsun. Duvarı kimse aşamaz. aptallık ediyorsun. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I'm not being silly. I'd do it. | Aptalca davranmıyorum. Bunu yapabilirim. aptallık etmiyorum.Yapardım | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
My very own star. | Kendime ait bir yıldız. Bana ait bir yıldız. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
It seems we have ourselves an agreement. | Görünüşe bakılırsa, aramızda bir anlaşma yaptık. Görünüşe bakılırsa bir anlaşma yaptık | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
You have exactly one week or I'm marrying Humphrey. | Tam olarak bir haftan var yoksa Humphrey ile evlenirim. tam bir haftan var yoksa Humphrey'le evlenirim. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Mormo! Empusa! Wake up. Now! | Mormo! Empusa! Uyanın. Hemen! Mormo! Empusa! Uyanın. Şimdi! | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
What is it? A star has fallen. | Ne oldu? Bir yıldız kaydı. noluyor? Bir yıldız düştü. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Where are the Babylon candles? | Babil mumları nerede? Babil mumları nerde? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
You used the last one, Lamia, 200 years ago. Do you not recall? | Sonuncusunu, 200 yıl önce kullanmıştın, Lamia. Unuttun mu? Sonuncusunu 200 yıl evvel kullanmıştın, Lamia. Hatırlamıyor musun? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Perhaps we can obtain another. | Belki bir tane daha bulabiliriz. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
You speak as if such things are freely available. | O şeyler ağaçta yetişirmiş gibi konuşma. Sanki bu tür şeyler heryerde kolayca bulunabiliyormuş gibi konuşuyorsun. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I know, sister, I merely thought... | Biliyorum kardeşim, düşündüm ki... biliyorum abla, sadece düşünmüştüm ki... | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
You'd have us hunting for a Babylon candle | Başka bir cadı, yıldızımızı bulurken, bir Babil mumunun peşine mi düşeceğiz? Diğer Cadılar yıldızımızı bulurken | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Fool. There's no time to waste. | Aptal. Kaybedecek vaktimiz yok. aptal.Kaybedecek zamanımız yok. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
If we must retrieve it on foot, then we shall. | Onu ele geçirmek için yürümemiz gerekiyorsa, öyle olsun. eğer onu ele geçirmek için yürümemiz gerekiyorsa bizde yürürüz. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Mormo, we need information. | Mormo, bilgiye ihtiyacımız var. Mormo,bilgiye ihtiyacımız var. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
If these divinations are correct, the fallen star lies 100 miles away. | Kehanetler doğruysa, kayan yıldız buradan 150 kilometre uzakta. eğer bu kehanetler doğruysa Yıldız 140 km ötede yatıyor demektir. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Four centuries we've waited for this. What hardship a few more days? | Bunun için dört asır bekledik. Birkaç gün daha beklemekten ne çıkar? 400 yıldır bunun için bekliyoruz Bir kaç gün daha beklersek nolur ki? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Which of us shall go, then, to seek it and bring it back? | Öyleyse hangimiz gidip onu getirecek? Onu arayıp bulmak için hangimiz gidecek? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I've his kidney. I've his liver. | Böbreği bende. Karaciğeri de bende. Bende böbrek var. Bende ciğer. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
And I've his heart. | Bende ise kalbi var. ve bende de kalbi... | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
You'll be needing what's left of the last star. | Son yıldızdan geriye kalanlara ihtiyacın olacak. En son yıldızdan kalana ihtiyacın olacak. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
There's not much left. Soon, there'll be plenty for us all. | Fazla bir şey kalmadı. Yakında hepimiz için yeterince olacak. Çok fazla kalmadı. Yakında, hepimiz için yeteri kadar olacak. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Dunstan Thorn. Not again. It's Tristan, actually. | Dunstan Thorn. Yine mi sen? Aslında adım Tristan. Dunstan Thorn. Gene mi sen. Hayır ben Tristan'ım. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Oh. You do look a bit like your father. | Hık demiş, babanın burnundan düşmüşsün. Oh. Biraz babanı andırıyorsun. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
And I suppose you intend to cross the wall as well, do you? | Sanırım sen de duvarı geçmeye niyetlisin, öyle değil mi? Ve sanıyorum sen de onun gibi duvarı aşma peşindesin? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Well, you can forget it. Go home. | Bunu unutabilirsin. Evine git. Bunu unutabilirsin. Evine dön. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
No one. Nobody. | Hiç. Hiç kimse. Kimse.Hiç kimse | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Nobody crosses the wall. You know that! | Hiç kimse duvarı geçemez. Bunu biliyorsun! Kimse duvarı aşamaz bunu sen de biliyorsun | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Everybody knows that! | Herkes bunu bilir! Herkes bilir! | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Yeah... No, no, I know. I understand. Nobody. | Evet. Hayır, hayır, biliyorum. Anladım. Hiç kimse. Evet... Hayır, Hayır biliyorum. anladım, hiç kimse. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Well, I better just head for the old homestead, then. | Madem öyle, evin yolunu tutsam iyi olacak. O zaman, eve dönsem iyi olacak. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Right, then. Night, Tristan. Good night. | Tamam, o zaman. İyi geceler, Tristan. İyi geceler. Peki o zaman iyi geceler Tristan. İyi geceler. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Off you go. | Yol o tarafta. Hadi git bakalım. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I thought I heard you come in. Hey, what happened? Are you hurt? | Geldiğini duydum. Hey, ne oldu? Yaralandın mı? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
That Humphrey again? No. | Yine Humphrey mi? Hayır. Gene mi o Humphrey? Hayır. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Actually, it was the guard. The guard at the wall. | Aslında, bekçiydi. Duvarın bekçisi. Aslında, nöbetçiydi. Duvardaki nöbetçi. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Well, that's given him plenty of time to practice, then, hasn't it? | Bu da ona alıştırma yapması için epey vakit kazandırmıştır, öyle değil mi? Eh, Bu da ona bol bol egzersiz yapma imkanı vermiştir değil mi? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I might ask you the same thing. | Aynı soruyu ben de sana sorabilirim. Ben de sana aynı şeyi sormalıyım Belki de. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Oh, I hope so. I certainly like to think so. | Umarım hayattadır. Kesinlikle öyle olduğunu umarım. Oh, keşke. Bende kesinlikle öyle düşünmek istiyorum. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Just like you said. | Tıpkı söylediğin gibi. Tıpkı anlattığın gibi. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
And the glass flower. The flower she sold to you. | Kardelen. Sana sattığı çiçek. ve kardelen. Sana sattığı çiçek. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
She told me it would bring me luck. | Bana şans getireceğini söylemişti. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
This was also in the basket. I've never opened it. | Bu da sepetin içindeydi. Hiç açmadım. Sepette bu da vardı. Onu asla açmadım. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
It's addressed to you. | Sana gönderilmişti. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Yep. | Tamam. evet. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
"My dearest Tristan, please know that I only ever wanted the best for you." | "Sevgili Tristan, senin için sadece en iyisini istediğimi bilmelisin." "Sevgili Tristan, Şunu bil ki Senin için en iyisini istedim. " | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Had my mistress allowed it, I would have kept you in a heartbeat. | Hanımım izin verseydi, seni yanımdan ayırmazdım. Eğer Hanımım izin verseydi, Seni asla bırakmazdım. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
My dearest wish is that we will meet someday. | En büyük dileğim bir gün karşılaşabilmemiz. En büyük dileğim birgün tanışmamız. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
The fastest way to travel is by candlelight. | Seyahat etmenin en hızlı yolu, mum ışığıdır. En hızlı yolculuk etme yolu Mum ışığıdır. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
To use it, think of me and only me. | Kullanmak için, beni, sadece beni düşün. Kullanmak için, beni düşün, sadece beni. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I will think of you every day, for always. | Seni her gün düşüneceğim. Sonsuza dek. Hergün ve herzaman seni düşünüyor olacağım. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
"Your mother." | "Annen." "Annen. " | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Well, do you... Do you have a light? | Peki, ateşin... Ateşin var mı? Şey, kibrit... Kibritin var mı? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Oh! Oh, Mother, I'm so... I'm so sorry. Are you all right? | Anne, çok... Çok özür dilerim. Sen iyi misin? Oh! Oh, Anne, Ben... Ben çok üzgünüm. Iyi misin? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
No, I'm not. And I'm not your mother, so get off me! | Hayır, değilim. Hem annen de değilim, kalk üstümden! Hayır değilim. Ve senin annen de değilim, o yüzden kalk üstümden! | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
You're... You're not my mother? | Sen... annem değil misin? Sen... sen annem değil misin? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Do I look like I'm your mother? | Annene benzer bir halim mi var? Annene benzer bi tarafım var mı? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Well, are you all right? Do you want some help? | İyi misin? Yardıma ihtiyacın var mı? Neyse, iyi misin? Yardım etmemi ister misin? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
You can help by leaving me alone! | Beni rahat bırakarak yardımcı olabilirsin! Beni yalnız bırakarak yardım edebilirsin! | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Oh, my God. "Light the candle and think of me." | Aman Tanrım. "Mumu yak ve beni düşün." Aman Tanrım. "Mumu yak ve beni düşün. " | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
I was. I was thinking of my... | Düşünmüştüm. Annemi düşünmüştüm... Ben. Ben önce onu düşünüyordum... | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
But then Victoria and the star just popped into... | Ama sonra Victoria ve o yıldız aklıma geliverdi... Fakat sonra Victoria ve düşen yıldız belirdi kafamda.. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Oh, excuse me, madam. Sorry. | Affedersiniz, bayan. Özür dilerim. Oh, Afedersiniz, Bayan,üzgünüm. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
This may seem strange, but have you seen a fallen star anywhere? | Size biraz garip gelebilir ama buralarda kayan bir yıldız gördünüz mü? Bu size tuhaf gelebilir ama, Buralarda düşen bir yıldız gördünüz mü acaba? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
You're funny. No, really, we're in a crater. | Çok komiksin. Hayır, gerçekten, bir kraterdeyiz. Komiksin. No, gerçekten, bir kraterin içindeyiz. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Yeah, this is where it fell. | Evet, buraya düştü. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
It is. Or if you want to be really specific, | Öyle. Daha açık konuşmamı istersen,... Öyle. Daha da açık olmak gerekirse, | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
up there is where this weird, bloody necklace | ...yukarıda kendi işiyle meşgulken, birdenbire bu garip, kahrolası kolye ortaya çıkıverdi... Yıldız yukarıda durup, kendi işiyle uğraşırken, | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
came out of nowhere and knocked it out of the heavens | bu, nerden geldiği bilinmeyen, Tuhaf Allahın cezası gerdanlık | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
when it was minding its own business. | Onu gelip yere düşürdü. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
And over there is where it landed. | İndiği yer tam şurasıydı. Ve işte düştüğü yer. | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
And right here, this is where it got hit by a magical flying moron! | Ve burada da, sihirle uçan bir salak ona çarptı! Ve tam burası, Uçan sihirli bir salak tarafından çarpıldığı yer! | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
You're the star! You're the star? Really? | O yıldız sendin! Yıldız sen miydin? Sahiden mi? Sen Yıldızsın! Sen yıldız mısın? Gerçekten mi? | Stardust-2 | 2007 | ![]() |
Oh, wow. I'm sorry. I had no idea you'd be a... | Vay canına. Özür dilerim. Şey olacağın hiç aklıma gelmemişti. Oh, vay be. Üzgünüm. Bir yıldız olabileceğini düşünmemiştim... | Stardust-2 | 2007 | ![]() |