Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 159429
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
This was a... | Olay da... | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
this was a Sunday about dusk, and... | ...bir pazar akşamı... | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
it was late December, around Christmas. | ...aralık ayının sonlarında, Noel'e yakın bir zamanda gerçekleşmişti. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
I hollered and carried on, but this far out, | Bağırıp durdum ama kasabaya bu kadar uzak bir yerde... | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
ain't nobody gonna... | ...seni kimsecikler... | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
nobody gonna hear ya. | ...ama kimsecikler duymaz. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Then darkness come | Sonra hepten karanlık çöktü... | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
and, uh, all I could do was just lay there, | ...ve ben hâlâ yere uzanmış şekilde, acı içinde kıvranıyordum. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
I thought my time had come, I truly did. | Ciddi anlamda vaktimin geldiğini düşünmüştüm. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Just... stopped by on a whim. | Öylesine bir uğradığını söylemişti. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
It saved my life. | Sayesinde hayatım kurtuldu. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Spent a few weeks at a hospital, | Hastanede birkaç hafta yattım... | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
got myself a new hip. | ...kalçam kendine geldi. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
And I come back out here. | Sonra da buraya döndüm. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
To my home. | Evime yani. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
I knew pretty quick, uh, | Artık çiftlikle ilgilenemeyeceğimi oldukça iyi biliyordum. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Paul had told me I... | Paul bana, bir değişikliğe ihtiyacım olduğunu... | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
needed to meet people. | ...yeni yüzlerle tanışmam gerektiğini söyledi. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
I reckon I was in a good deal of pain at the time, | O zamanlar canımın oldukça yandığını hatırlayabiliyorum. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
I was lonelier there with all them people around... | ...orada yanımda o kadar insan varken... | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
than I ever was out here by myself. | ...burada tek başıma olduğumdan daha yalnızdım. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
That's a boy. | Aferin oğlum. Evet. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Where's Pam? | Pam nerede? | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
You think? | Sanıyor musun? Evet. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Think they were going down to the Snow White Cafe | Karbeyaz Kafe'ye veya kasabada bir yerlere gitmişlerdir sanıyorum. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Steve Jr. With them? | Steve Jr. da onlarla mı? | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
It's just Neely picked her up. | Onu almaya sadece Neely geldi. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
But wait. Hey, man. Wait I | Dur. Bekle. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
What are you doing, boy, huh? | Burada ne yapıyorsun çocuk? Ne yapıyorsun? | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Daddy, stop it. | Baba, yapma. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Wait I | Dur. Çıkar şu kıçını arabadan! Ağzına sıçacağım! | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Stop it I | Kes şunu! Yapma, baba! | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Lonzo, just go inside, baby! | Lonzo, hadi içeri gir bebeğim. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
You little slut. | Koyduğumun küçük fahişesi! Yapma! | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
I ain't gonna stand here and watch you beat folks, Choat. | Burada durup milleti dövmeni seyredemeyeceğim, Choat. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
You better get your goddamn ass | Buruşuk kıçını hemen o eve soksan iyi edersin. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
You raise that hose one more time, | Hortumu bir kez daha kaldır da... | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Gonna call the High Sheriff in the morning, too, | Sabah ilk iş şerifi arayacağım. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
You'll regret this, Meecham. | Buna pişman olacaksın, Meecham. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Get this circus out of my yard | Şu sirki ortadan kaldırın da biraz uyuyabilelim. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Let's get you inside. | Hadi içeri girelim. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
No returns or exchanges. Company policy. | İade veya takas yapılmaz, şirket politikası. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
I wouldn't even consider it. | Aklımdan bile geçirmem. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Your boy called last evening. | Dün gece senin oğlan aradı. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
but, uh, you got my car, of course, | ...ama arabam sende ve de... | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
and I'm too lazy to walk all that way. | ...o uzunca yolu yürüyemeyecek kadar tembelim. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
More likely tomorrow. | ...ama yarın olması daha muhtemel. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
I am glad for him, Thurl, but there's a difference | Onun adına seviniyorum Thurl ama evden ayrılmakla... | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
You want some coffee? | Kahve ister misin? Hayır, sağ ol... | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
and get one of her boys out here to fix my phone. | ...benim telefonu tamir etmesi için buraya birini göndermelerini söyleyeceğim. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Aw, hell. | Hay babanın kemiğine... | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Choat ain't got no job. | Choat'un işi falan yok. Neredeyse 10 yıldır bir işi olmadı. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
I I don't follow. | Anlamıyorum. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Well, he pays his rent with disability checks, | Kirasını sakatlık çekleriyle ödüyor. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
that and the big cash settlement he got, | Bir o, bir de nakdi mutabakattan eline geçen yüklü para var ama onu şimdiye tüketmiştir. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
They was hauling for Doug Watson at the time. | O zamanlar Doug Watson için yük taşıyorlardı hani. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Still getting paid for that ten years after the fact? | Olaydan on yıl sonra hâlâ bunun için para mı alıyor? | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Mr. Chessor told me I might find you here. | Bay Chessor seni burada bulabileceğimi söyledi. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Taking care of some business. | Birkaç işimi hallediyorum. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
(Abner) I was out there eight years after your mama died, Paul. | Annen öldükten sonra orada 8 yıl boyunca kaldım, Paul. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Then you wasted gas and a good deal of your very valuable time. | O zaman benzinini ve pek değerli zamanını boşa harcadın. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
And it's the best solution. | En iyi çözüm yolu bu. Kimin için? | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
would be a considerable handicap in your trade. | ...mesleğin için ciddi bir dezavantaj diye düşünüyorum. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
You think I don't know you? | Seni tanımadığımı mı sanıyorsun? | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
You think I can't see through your skin | Hayatın boyunca söylediğin her yalanı fark edemediğimi mi sanıyorsun? | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
I know how these deals work, Paul. | Bu anlaşmaların nasıl yürüdüğünü bilirim Paul. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Your mother loved that farm. | Annen o çiftliği çok severdi. Seni çok severdi. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
You want to throw all that away | Bütün bunları birazcık para için bir kenara mı atacaksın? | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
I never taught you to be greedy. | Sana hiçbir zaman açgözlü olmayı öğretmedim. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
You learned that somewhere else. | Başka bir yerden kapmış olmalısın. Bunun açgözlülükle ilgisi yok. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
There's nothing out there for you anymore, Dad. | Orada senin için anlam ifade eden bir şey yok artık, baba. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Things change. | Koşullar değişir. Hayat devam eder... | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
and you gotta go on with it. | ...ve senin de buna ayak uydurman gerekir. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
There ain't any more to it than that. | Elden başka bir şey gelmez. Hayat devam eder, öyle mi? | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
For those who let it. | Müsaade edenler için öyle. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
I'm an 80 year old man | Ben kırık kalçalı ve zayıf kalpli 80 yaşında bir adamım. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
How much life you think I got left to go on with? | Sence devam ettirecek daha ne kadar hayatım vardır? | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
This must be God's finest joke. | Tanrı, eşek şakası yapıyor herhalde! | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
So you're angry at me for getting an education. | Okuduğum için bana kızgınsın yani. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
And I don't need a nurse. | Bakıcıya falan da ihtiyacım yok. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
and I'm the one who has to pay for it. | Parasını ödemesi gereken kişi de benim. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Ugly? What are you gonna do, Paul? | Çirkinleşmek mi? Ne yapacaksın Paul? | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
I told you I'd buy lunch. | Yemeği ben ısmarlayacaktım ya. Senin rüşvetlerini istemiyorum. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
(Lonzo) He shot at me. | Bana ateş etti. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
He's trying, you know. | Deniyor, biliyorsunuz değil mi? | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Trying to kill you, maybe. | Evet, seni öldürmeyi deniyor olabilir. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
I know what I've seen. | Ne gördüğümü çok iyi biliyorum. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
So you stick around till he finally | Senin tüm kemiklerini kırana kadar onun yanında mı kalacaksın yani? | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Now, I I ain't making excuses for him, | Kocam için mazeret uyduracak değilim... | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
but he ain't laid a finger on us in a long time. | ...ama malum olay olana kadar bize elini bile kaldırmamıştı. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
And then you show up and all hell breaks loose! | Siz çıkagelmeseydiniz bunların hiçbiri olmayacaktı! | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
What, you're saying I'm to blame for this? | Yaşananların suçlusu ben miyim yani? | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Now, we don't have money laying around | Haklılığınız kanıtlanacak diye kocamın kefaletini ödeyecek miktarda... | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Surely that must grow old. | Kim bilir nasıl da yıpratmıştır sizi. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
You Mr. Meecham? | Bay Meecham siz misiniz? Evet, bu evin sahibiyim. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Yeah. | Evet. Yerlerini gösterebilir misiniz? | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Called it, uh, skirt chasing music. | Adına da... Haşin erkek müziği derdi. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Yeah. | Anladım. Neyse, bir Toby Keith etmez ama sizden de iyi söyler sanıyorum. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
Yeah, just... just take a look | Evet, bir bakıp kaça patlayacağını söyle yeter. Tabii, efendim. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |
That was quick. | Çabuk bitti işin. Kablolarda bir sorun yok. | That Evening Sun-1 | 2009 | ![]() |