Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183246

İngilizce	Türkçe	Film Adı	Film Yılı	Ayrıntılar
Jenny Sue, have you and Brian given any thought,	Jenny Sue, merak ediyorum da, sen ve Brian...	You Should Meet My Son!-1	2010
about what your going to name the children? MOM!	...çocuğunuza ne isim vereceğiniz konusunda hiç konuştunuz mu? ANNE! ...Ã§ocuÄŸunuza ne isim vereceÄŸiniz konusunda hiÃ§ konuÅŸtunuz mu? ANNE!	You Should Meet My Son!-1	2010
What? I am just making conversation.	Ne oldu? Sadece sohbet ediyoruz.	You Should Meet My Son!-1	2010
Oh yeah I have been keeping a list,	Ay elbette, benim bu isim konusunda oldukça uzun bir listem var... Ay elbette, benim bu isim konusunda oldukÃ§a uzun bir listem var...	You Should Meet My Son!-1	2010
because I plan on having a big family with Brian.	Zira Brian'la mümkün olduğunca çok çocuk yapıp, kalabalık bir aleye sahip olalım istiyorum. Zira Brian'la mÃ¼mkÃ¼n olduÄŸunca Ã§ok Ã§ocuk yapÄ±p, kalabalÄ±k bir aleye sahip olalÄ±m istiyorum.	You Should Meet My Son!-1	2010
Like the bible says be fruitful and multiple.	Tıpkı İncil'de yazdığı gibi: "Verimi olun, bolca çoğalın" TÄ±pkÄ± Ä°ncil'de yazdÄ±ÄŸÄ± gibi: "Verimi olun, bolca Ã§oÄŸalÄ±n"	You Should Meet My Son!-1	2010
Jenny Sue, I love you already.	Jenny Sue, seni şimdiden sevdim. Jenny Sue, seni ÅŸimdiden sevdim.	You Should Meet My Son!-1	2010
See Brian, I told you we would get along.	Ayyy... Gördün mü Brian, sana annenle iyi anlaşırız demiştim. Ayyy... GÃ¶rdÃ¼n mÃ¼ Brian, sana annenle iyi anlaÅŸÄ±rÄ±z demiÅŸtim.	You Should Meet My Son!-1	2010
Now how about some red win it's a lovely...	O halde şimdi biraz kırmızı şaraba ne dersiniz, bu çok iyi bir şa... O halde ÅŸimdi biraz kÄ±rmÄ±zÄ± ÅŸaraba ne dersiniz, bu Ã§ok iyi bir ÅŸa...	You Should Meet My Son!-1	2010
Oh no thank you, I never touch the devils alcohol.	Ay teşekkür ederim ama hayır, ben asla içmem. Alkol şeytan işidir. Ay teÅŸekkÃ¼r ederim ama hayÄ±r, ben asla iÃ§mem. Alkol ÅŸeytan iÅŸidir.	You Should Meet My Son!-1	2010
Brian how about you?	Tamam o halde. Peki ya sen Brian?	You Should Meet My Son!-1	2010
Oh he doesn't touch it either.	Ay, artık o da ağzını sürmeyecek. Ay, artÄ±k o da aÄŸzÄ±nÄ± sÃ¼rmeyecek.	You Should Meet My Son!-1	2010
Really? But Brian you have such lovely taste in...	Ay... Gerçekten mi?! Eve... Ama Brian sen şarap tadımı konusunda oldukça usta... Ay... GerÃ§ekten mi?! Eve... Ama Brian sen ÅŸarap tadÄ±mÄ± konusunda oldukÃ§a usta...	You Should Meet My Son!-1	2010
Well Jenny Sue is helping me clean up my act.	Şeyy... Jenny Sue davranışlarımı düzeltmem konusunda bana yardımcı oluyor. Åeyy... Jenny Sue davranÄ±ÅŸlarÄ±mÄ± dÃ¼zeltmem konusunda bana yardÄ±mcÄ± oluyor.	You Should Meet My Son!-1	2010
That's right no more drinking, no more swearing..	Aynen öyleee... Artık içip sıçmak yok!... Aynen Ã¶yleee... ArtÄ±k iÃ§ip sÄ±Ã§mak yok!...	You Should Meet My Son!-1	2010
and don't get me started on those practical jokes,	...ayyy, beni konuşturmayın şimdi... ...ayyy, beni konuÅŸturmayÄ±n ÅŸimdi...	You Should Meet My Son!-1	2010
I don't know how you ever put up with that.	...içki insanı "şeyi" kalkmaz hale getirir en sonunda. ...iÃ§ki insanÄ± "ÅŸeyi" kalkmaz hale getirir en sonunda.	You Should Meet My Son!-1	2010
Jenny? How long have you and Brian been seeing each other?	Aaahh... Söylesene Jenny? Brian ile ne kadar zamandır birliktesiniz? Aaahh... SÃ¶ylesene Jenny? Brian ile ne kadar zamandÄ±r birliktesiniz?	You Should Meet My Son!-1	2010
Not long when it is right you just know it.	Çok uzun zamandır değil aslında. Ã‡ok uzun zamandÄ±r deÄŸil aslÄ±nda.	You Should Meet My Son!-1	2010
Where did you two meet?	Hmmm... Siz ikiniz nerede tanıştınız? Hmmm... Siz ikiniz nerede tanÄ±ÅŸtÄ±nÄ±z?	You Should Meet My Son!-1	2010
Oh it was so sweet we met through my daddy.	Oh, bu çok hoş aslında... Babam sayesinde tanıştık. Oh, bu Ã§ok hoÅŸ aslÄ±nda... Babam sayesinde tanÄ±ÅŸtÄ±k.	You Should Meet My Son!-1	2010
Really who is your father? (Salsa Sarcastically) Yeah who is ya daddy?	Gerçekten mi? Baban kim senin? Ay evet, kimmiş bakayım şu baban?! Gerçekten mi? Baban kim senin? Ay evet, kimmiç bakayım şu baban?! GerÃ§ekten mi? Baban kim senin? Ay evet, kimmiÅŸ bakayÄ±m ÅŸu baban?!	You Should Meet My Son!-1	2010
Minister down at Congrave Baptist.	Congrave Baptist kilisesinin rahibi.	You Should Meet My Son!-1	2010
Really but we are auspicable?	Öylemiii, ama biz baptist değiliz ki. Ã–ylemiii, ama biz baptist deÄŸiliz ki.	You Should Meet My Son!-1	2010
But Brian? Really great salad mom.	Ama Brian nası... Bu salata gerçekten harika. Ama Brian nasÄ±... Bu salata gerÃ§ekten harika.	You Should Meet My Son!-1	2010
Why thank you is there anything else you need tossed?	Afiyet olsun. İstediğin başka bir şey var mı?! Afiyet olsun. Ä°stediÄŸin baÅŸka bir ÅŸey var mÄ±?!	You Should Meet My Son!-1	2010
Oh the church has a Christian singles night on Thursday...	Ay, aslında kilisede her perşembe bekar hristiyanlar gecesi var... Ay, aslÄ±nda kilisede her perÅŸembe bekar hristiyanlar gecesi var...	You Should Meet My Son!-1	2010
You all should come down sometime.	Hepiniz bir ara mutlaka gelmelisiniz.	You Should Meet My Son!-1	2010
I am not sure we would fit in.	Bu halde oraya gelebileceğimizi hiç sanmıyorum canım! Bu halde oraya gelebileceÄŸimizi hiÃ§ sanmÄ±yorum canÄ±m!	You Should Meet My Son!-1	2010
Oh nonsense You would be the belle of the ball.	Ay aksine... Bence sen gecenin kraliçesi olurdun. Ay aksine... Bence sen gecenin kraliÃ§esi olurdun.	You Should Meet My Son!-1	2010
You know we have also dropped that whole rule about interracial dating.	Klisemiz ırklar arası birlikteliklere de hoş görüyle yaklaşıyor üstelik. Klisemiz Ä±rklar arasÄ± birlikteliklere de hoÅŸ gÃ¶rÃ¼yle yaklaÅŸÄ±yor Ã¼stelik.	You Should Meet My Son!-1	2010
How wonderfully progressive of you.	Aman ne anlayışlı bir kiliseniz varmış öyle!!! Aman ne anlayÄ±ÅŸlÄ± bir kiliseniz varmÄ±ÅŸ Ã¶yle!!!	You Should Meet My Son!-1	2010
Why thank you.	Teşekkür ederim. TeÅŸekkÃ¼r ederim.	You Should Meet My Son!-1	2010
You boys should come to. We're a kind of taken.	Çocuklar, siz de mutlaka gelin. Biz evli sayılırız aslında. Ã‡ocuklar, siz de mutlaka gelin. Biz evli sayÄ±lÄ±rÄ±z aslÄ±nda.	You Should Meet My Son!-1	2010
Oh are ya all married?	Ay gerçekten evli misiniz? Ay gerÃ§ekten evli misiniz?	You Should Meet My Son!-1	2010
Only in Massachusetts.	Sadece Massachusetts'te.	You Should Meet My Son!-1	2010
Massachusetts....	Massachusetts...	You Should Meet My Son!-1	2010
Jenny Sue...	Jenny Sue...	You Should Meet My Son!-1	2010
Have you and Brian given any thought to the way the children are going to brought up.	Brian'la çocuklarınızı nasıl yetiştireceğiniz hakkında hiç konuştunuz mu? Brian'la Ã§ocuklarÄ±nÄ±zÄ± nasÄ±l yetiÅŸtireceÄŸiniz hakkÄ±nda hiÃ§ konuÅŸtunuz mu?	You Should Meet My Son!-1	2010
Oh yeah they are going to be home school just like I was.	Ay elbette! Onlar da aynen benim gibi evde eğitim alacaklar. Ay elbette! Onlar da aynen benim gibi evde eÄŸitim alacaklar.	You Should Meet My Son!-1	2010
Home schooled?	Evde eğitim mi? Evde eÄŸitim mi?	You Should Meet My Son!-1	2010
Well we wouldn't want the exposed,	Ayy aynen öyle... Çocuklarımın devlet okullarında okutulan, laik ve hümanist öğretiler yüzünden... Ayy aynen Ã¶yle... Ã‡ocuklarÄ±mÄ±n devlet okullarÄ±nda okutulan, laik ve hÃ¼manist Ã¶ÄŸretiler yÃ¼zÃ¼nden...	You Should Meet My Son!-1	2010
To all that amoral, secular, humanist, devil worship in the public school system now would we.	birer dinsiz olmalarına ve şeytanın yoluna sapmalarına asla izin veremem. birer dinsiz olmalarÄ±na ve ÅŸeytanÄ±n yoluna sapmalarÄ±na asla izin veremem.	You Should Meet My Son!-1	2010
It must be rough on you Brian.	Bu durum sana biraz sorun çıkartacak sanırım, Brian? Bu durum sana biraz sorun Ã§Ä±kartacak sanÄ±rÄ±m, Brian?	You Should Meet My Son!-1	2010
Did they make you sacrifice the goat at the beginning of class or the end?	Tüm okul tarafından günah keçisi ilan edilip alay konusu olabileceğini düşünmüyor musun? TÃ¼m okul tarafÄ±ndan gÃ¼nah keÃ§isi ilan edilip alay konusu olabileceÄŸini dÃ¼ÅŸÃ¼nmÃ¼yor musun?	You Should Meet My Son!-1	2010
My daddy is going to find him a new job.	Babam ona yeni bir iş ayarlayacak. Babam ona yeni bir iÅŸ ayarlayacak.	You Should Meet My Son!-1	2010
What? That hasn't actually been settled yet.	Ne? Buna daha henüz tam karar vermedik aslında. Ne? Buna daha henÃ¼z tam karar vermedik aslÄ±nda.	You Should Meet My Son!-1	2010
You love those kids you teach.	Sen çocuklara bir şeyler öğretmeyi seversin?! Sen Ã§ocuklara bir ÅŸeyler Ã¶ÄŸretmeyi seversin?!	You Should Meet My Son!-1	2010
Yeah and now I am going to have kids of my own. Well I guess...	Evet. Ve şimdi de kendi çocuklarım olacak. Sa.. Sanırım öyle... Evet. Ve ÅŸimdi de kendi Ã§ocuklarÄ±m olacak. Sa.. SanÄ±rÄ±m Ã¶yle...	You Should Meet My Son!-1	2010
So Jenny Sue, Brian keeps telling me about how much you have in common.	Jenny Sue, Brian bana ne kadar çok ortak noktanız olduğundan bahsediyordu sürekli. Jenny Sue, Brian bana ne kadar Ã§ok ortak noktanÄ±z olduÄŸundan bahsediyordu sÃ¼rekli.	You Should Meet My Son!-1	2010
Oh (giggles) That is so true.	Ayyy... Çok haklısın. Ayyy... Ã‡ok haklÄ±sÄ±n.	You Should Meet My Son!-1	2010
Things like?	Mesela?...	You Should Meet My Son!-1	2010
Oh well we both just love pecan pie. Can't get enough of it isn't that nice.	Ay evet... Mesela ikimiz de cevizli turtaya bayılıyoruz. Yedikçe yiyesimiz geiyor, ne hoş değil im? Ay evet... Mesela ikimiz de cevizli turtaya bayılıyoruz. Yedikçe yiyesimiz geiyor, ne hoş değil mi? Ay evet... Mesela ikimiz de cevizli turtaya bayÄ±lÄ±yoruz. YedikÃ§e yiyesimiz geiyor, ne hoÅŸ deÄŸil im?	You Should Meet My Son!-1	2010
Long walks, Oh and puppies we both just love puppies.	Uzun yürüyüşler... Ve yavru köpekler... İkimiz de yavru köpekleri çok seviyoruz. Uzun yÃ¼rÃ¼yÃ¼ÅŸler... Ve yavru kÃ¶pekler... Ä°kimiz de yavru kÃ¶pekleri Ã§ok seviyoruz.	You Should Meet My Son!-1	2010
Well that is nice. (jenny) and Brian is such a good listener.	Ne güzel... Ve Brian çok iyi bir dinleyicidir. Ne gÃ¼zel... Ve Brian Ã§ok iyi bir dinleyicidir.	You Should Meet My Son!-1	2010
(Jenny) Sometimes I just go on and on and on,	Bazen saçma sapan, aptalca şeyler hakkında... Bazen saÃ§ma sapan, aptalca ÅŸeyler hakkÄ±nda...	You Should Meet My Son!-1	2010
and talk about the silliest little things for hour after hour after hour,	...saatlerce hiç susmadan konuşur dururum... ...saatlerce hiÃ§ susmadan konuÅŸur dururum...	You Should Meet My Son!-1	2010
and he won't even say a word.	ve o, bir kez bile sözümü kesmez. ve o, bir kez bile sÃ¶zÃ¼mÃ¼ kesmez.	You Should Meet My Son!-1	2010
So dear whens the wedding?	Canım, peki düğün ne zaman? CanÄ±m, peki dÃ¼ÄŸÃ¼n ne zaman?	You Should Meet My Son!-1	2010
Well we haven't set a date yet, but I do like the idea of a June wedding.	Aslında henüz bir tarih belirlemedik, ama ben haziranda olması fikrine sıcak bakıyorum. AslÄ±nda henÃ¼z bir tarih belirlemedik, ama ben haziranda olmasÄ± fikrine sÄ±cak bakÄ±yorum.	You Should Meet My Son!-1	2010
So soon?	Ah, ne kadar da erken!	You Should Meet My Son!-1	2010
Are you going to hire a florist or is Brian going to do the flower arrangements?	Düğünün süsleme çiçekleri ile ilgili bir uzman kiralayacak mısınız, yoksa bu işi Brian'mı yapacak?! Düğünü süsleme çiçekleri ile ilgili bir uzman kiralayacak mısınız, yoksa bu işi Brian'mı yapacak?! DÃ¼ÄŸÃ¼nÃ¼n sÃ¼sleme Ã§iÃ§ekleri ile ilgili bir uzman kiralayacak mÄ±sÄ±nÄ±z, yoksa bu iÅŸi Brian'mÄ± yapacak?!	You Should Meet My Son!-1	2010
I don't know what you mean?	Bazen ne diyorsun hiç anlamıyorum? Bazen ne diyorsun hiÃ§ anlamÄ±yorum?	You Should Meet My Son!-1	2010
He means do you know that your Fiancee is gay?	Nişanlının gey olduğundan haberin var mı bacım, diyor! NiÅŸanlÄ±nÄ±n gey olduÄŸundan haberin var mÄ± bacÄ±m, diyor!	You Should Meet My Son!-1	2010
Oh god... Oh god... oh mom.	Ah tanrım... ah tanrım... anne!!! Ah tanrÄ±m... ah tanrÄ±m... anne!!!	You Should Meet My Son!-1	2010
Breath breath... don't try to talk mom...	Konuşmaya çalışma anne. Nefes al, nefes al. KonuÅŸmaya Ã§alÄ±ÅŸma anne. Nefes al, nefes al.	You Should Meet My Son!-1	2010
(jenny) hello my fianc�'s mother's having a stroke... Don't talk just breath mom.	Sanırım nişanlımın annesine inme indi... Konuşmaya çalışma anne, nefes al sadece. SanÄ±rÄ±m niÅŸanlÄ±mÄ±n annesine inme indi... KonuÅŸmaya Ã§alÄ±ÅŸma anne, nefes al sadece.	You Should Meet My Son!-1	2010
Are you OK, Mae? (jenny) well actually I am not sure...	İyi misin, Mae? Vallahi aslında tam emin değilim. Ä°yi misin, Mae? Vallahi aslÄ±nda tam emin deÄŸilim.	You Should Meet My Son!-1	2010
Oh god doesn't anyone know CPR?	Kimse kalp masajı yapmayı bilmiyor mu be! Kimse kalp masajÄ± yapmayÄ± bilmiyor mu be!	You Should Meet My Son!-1	2010
Believe me I don't think she is having a stroke.	İnan bana, o kalp krizi falan geçirmiyor. Ä°nan bana, o kalp krizi falan geÃ§irmiyor.	You Should Meet My Son!-1	2010
I am not having a stroke (Jenny) never mind false alarm Are you sure mom?	Ay inme minme gelmedi bana! Neyse boşverin, sanırım yanlış alarm. Emin misin, anne? Ay inme minme gelmedi bana! Neyse boÅŸverin, sanÄ±rÄ±m yanlÄ±ÅŸ alarm. Emin misin, anne?	You Should Meet My Son!-1	2010
Let us just check you in as a precaution Brian please stop it...	Her ihtimale karşı bir hastaneye gidelim hiç olmazsa. Bi' dur yahu! Her ihtimale karÅŸÄ± bir hastaneye gidelim hiÃ§ olmazsa. Bi' dur yahu!	You Should Meet My Son!-1	2010
Don't worry about me... What about your Fiancee?	Beni düşünme şimdi... Kimbilir nişanlın ne durumda? Beni dÃ¼ÅŸÃ¼nme ÅŸimdi... Kimbilir niÅŸanlÄ±n ne durumda?	You Should Meet My Son!-1	2010
She knows.	O... o, biliyor.	You Should Meet My Son!-1	2010
She knows??? Yeah she knows.	Biliyor mu? Evet, biliyor.	You Should Meet My Son!-1	2010
and I am tickled pink to be able to save Brian from a life of sin and perversion.	Ve ben, Brian'ı günah dolu, sapık bir hayattan, kurtaracağım için çok mutluyum. Ve ben, Brian'Ä± gÃ¼nah dolu, sapÄ±k bir hayattan, kurtaracaÄŸÄ±m iÃ§in Ã§ok mutluyum.	You Should Meet My Son!-1	2010
Can you pass the butter?	Tereyağını uzatır mısın. TereyaÄŸÄ±nÄ± uzatÄ±r mÄ±sÄ±n.	You Should Meet My Son!-1	2010
So... great pork chops.	Bu pirzolalar harbiden iyiymiş, yahu. Bu pirzolalar harbiden iyiymiÅŸ, yahu.	You Should Meet My Son!-1	2010
Brian.... I did hear you right?	Brian... Seni doğru mu duydum? Brian... Seni doÄŸru mu duydum?	You Should Meet My Son!-1	2010
You did say that you were gay?	Ben geyim mi dedin sen?	You Should Meet My Son!-1	2010
Mom if I say yes are you going to have a stroke?	Anne, evet dersem fenalaşacaksın ama. Anne, evet dersem fenalaÅŸacaksÄ±n ama.	You Should Meet My Son!-1	2010
Oh stop it. Yeah.	Ay, bırak şimdi! Evet. Ay, bÄ±rak ÅŸimdi! Evet.	You Should Meet My Son!-1	2010
But your marrying Jenny Sue.	Ama Jenny Sue ile evleniyorsun?	You Should Meet My Son!-1	2010
(jenny) why ain't it grand?	Ay, ne muhteşem değil mi?... Ay, ne muhteÅŸem deÄŸil mi?...	You Should Meet My Son!-1	2010
I get a catch of a husband like this?	Hem böyle yakışıklı bir koca bulmuşum kendime... Hem bÃ¶yle yakÄ±ÅŸÄ±klÄ± bir koca bulmuÅŸum kendime...	You Should Meet My Son!-1	2010
and I get to save a soul for our lord and saviour Jesus Christ.	...hem de bu arada bir kulu günahlarından kurtarmış olacağım. ...hem de bu arada bir kulu gÃ¼nahlarÄ±ndan kurtarmÄ±ÅŸ olacaÄŸÄ±m.	You Should Meet My Son!-1	2010
He's a twofer.	İkisi bir arada!!! Ä°kisi bir arada!!!	You Should Meet My Son!-1	2010
I thought you would be kind of happy that I am settling down.	Ben de, sonunda bir yuva kuracağım için mutlu olursun sanmıştım. Ben de, sonunda bir yuva kuracaÄŸÄ±m iÃ§in mutlu olursun sanmÄ±ÅŸtÄ±m.	You Should Meet My Son!-1	2010
Yeah... I guess...	Ayy... Sanırım... Ayy... SanÄ±rÄ±m...	You Should Meet My Son!-1	2010
So Chase you help me out here.	Chase, yanlışsam düzeltir misin? Chase, yanlÄ±ÅŸsam dÃ¼zeltir misin?	You Should Meet My Son!-1	2010
I thought that being gay, meant you fall in love with other men.	Ben gey olmayı, bir erkeğin bir başka erkeği sevmesi anlamına geldiğini düşünüyordum. Ben gey olmayÄ±, bir erkeÄŸin bir baÅŸka erkeÄŸi sevmesi anlamÄ±na geldiÄŸini dÃ¼ÅŸÃ¼nÃ¼yordum.	You Should Meet My Son!-1	2010
That's what I thought. Just checking.	Ben de öyle düşünüyorum. Sadece doğru mu biliyorum, kontrol ediyorum. Ben de Ã¶yle dÃ¼ÅŸÃ¼nÃ¼yorum. Sadece doÄŸru mu biliyorum, kontrol ediyorum.	You Should Meet My Son!-1	2010
So Brian do you love this girl?	E peki Brian, sen bu kızı seviyor musun? E peki Brian, sen bu kÄ±zÄ± seviyor musun?	You Should Meet My Son!-1	2010
Mom I like her a lot.... and I will love my kids.	Ondan oldukça çok hoşlanıyorum, anne... ...ve çocuklarımı da çok seveceğim. Ondan oldukÃ§a Ã§ok hoÅŸlanÄ±yorum, anne... ...ve Ã§ocuklarÄ±mÄ± da Ã§ok seveceÄŸim.	You Should Meet My Son!-1	2010
Oh and he is going love me Mrs Davis Don't you worry about that.	Ay siz hiç merak etmeyin bayan Davis, eninde sonunda beni sevecek. Ay siz hiÃ§ merak etmeyin bayan Davis, eninde sonunda beni sevecek.	You Should Meet My Son!-1	2010
Who doesn't love me.	Kim sevmez ki beni?	You Should Meet My Son!-1	2010
Except for that one weird little boy in Sunday school I think his name was Curtis.	Bir tek kilise okulundaki şu garip oğlan dışında. Sanırım adı Curtis gibi bir şeydi. Bir tek kilise okulundaki ÅŸu garip oÄŸlan dÄ±ÅŸÄ±nda. SanÄ±rÄ±m adÄ± Curtis gibi bir ÅŸeydi.	You Should Meet My Son!-1	2010
No matter how nice I was to him he wouldn't love me back.	Ne kadar iyi davranırsam, davranayım, kendimi ona bir türlü sevdiremiyorum. Ne kadar iyi davranÄ±rsam, davranayÄ±m, kendimi ona bir tÃ¼rlÃ¼ sevdiremiyorum.	You Should Meet My Son!-1	2010
Tried flirting? Yes!	Peki, hiç yakınlık gösterdin mi Evet. Peki, hiÃ§ yakÄ±nlÄ±k gÃ¶sterdin mi Evet.	You Should Meet My Son!-1	2010
Flattery? Yes.	Övücü sözler söyledin mi? Evet. Ã–vÃ¼cÃ¼ sÃ¶zler sÃ¶yledin mi? Evet.	You Should Meet My Son!-1	2010