Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 2207
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Well behaved prisoners do this frequently. | İyi davranan mahkumlar bunu çok sık yaparlar. | Adeul-1 | 2007 | |
| Then I'll leave it all for you. | O zaman hepsini bırakıyorum. | Adeul-1 | 2007 | |
| Are you watching something interesting, Ma'am? | İlginç birşeyler mi izliyorsun, bayan? | Adeul-1 | 2007 | |
| This room is really warm. | Oda gerçekten sıcak. | Adeul-1 | 2007 | |
| The utility bill must be very high in the winter. | Kışın fatura yüksek geliyor olmalı. | Adeul-1 | 2007 | |
| Did you eat? | Yemek yedin mi? | Adeul-1 | 2007 | |
| I just ate with you. Did you forget it already? | Sadece seninle yemiştim. Şimdiden unuttun mu? | Adeul-1 | 2007 | |
| Oh, are you OK? | Ah, iyi misin? | Adeul-1 | 2007 | |
| Oh, boy... What's the matter? | Ah, çocuk... Ne oldu? | Adeul-1 | 2007 | |
| It was all of sudden. She was fine and then... | Birden oldu. O iyiydi, en azından... | Adeul-1 | 2007 | |
| It just came like that. I didn't know. | öyle gibiydi. Bilmiyorum. | Adeul-1 | 2007 | |
| She just did it! | Sadece onu yaptı! | Adeul-1 | 2007 | |
| It was just so quick. I'm... oh boy! | Sadece çok hızlıydı. Ben... ah çocuk! | Adeul-1 | 2007 | |
| The TV doesn't have good reception. | TV iyi çekmiyor. | Adeul-1 | 2007 | |
| Grandma watches it all the time. | Büyükanne sürekli izliyor. | Adeul-1 | 2007 | |
| I didn't mean to ask him to do that | Ondan, bunu yapmasını istemedim. | Adeul-1 | 2007 | |
| I didn't mean to ask him to climb up there | Ondan, soğuk rüzgar esiyorken | Adeul-1 | 2007 | |
| where the cold wind was blowing. | oraya tırmanmasını istemedim. | Adeul-1 | 2007 | |
| He looks totally focused on the job, as if he was really enjoying it | İşine tamamen odaklanmış görünüyor. Bizim için birşeyler... | Adeul-1 | 2007 | |
| being able to do something for us. | ... yapıyor olmaktan zevk alıyor gibi. | Adeul-1 | 2007 | |
| Place that here. | Buraya yerleştir. | Adeul-1 | 2007 | |
| I thought our TV was black and white. | Bizim TV 'nin siyah beyaz olduğunu sanıyordum. | Adeul-1 | 2007 | |
| If your neighbor says something about their TV not working, | Eğer komşun sana TV 'lerinin çalışmadığı hakkında birşey söylerse, | Adeul-1 | 2007 | |
| pretend you don't know anything. | hiçbirşey bilmiyormuş gibi yap. | Adeul-1 | 2007 | |
| It is very exhausting to migrate to a warmer place. | Daha sıcak bir yere göç etmek çok yorucudur. | Adeul-1 | 2007 | |
| It is even harder when you are leading your family | Eğer ailene doğru yönde | Adeul-1 | 2007 | |
| in the right direction. | önderlik ediyorsan daha da zordur. | Adeul-1 | 2007 | |
| But I feel so proud when I see my son flying along | Ama oğlumun hiç şikayet etmeden uçmasından | Adeul-1 | 2007 | |
| without any whining. | gurur duyuyorum. | Adeul-1 | 2007 | |
| Perhaps next year around this time, | Muhtemelen gelecek yıl bu zamanlar, | Adeul-1 | 2007 | |
| He might be leading the way for all of us. | hepimizin yoluna öncülük ediyor olabilir. | Adeul-1 | 2007 | |
| My son... he will do great. | Oğlum... büyük şeyler yap. | Adeul-1 | 2007 | |
| Bravo, my son! | Bravo, oğlum! | Adeul-1 | 2007 | |
| My dad still cannot tell me apart from my brother. | Babam hala kardeşimle beni ayırt edemiyor. | Adeul-1 | 2007 | |
| It annoys the heck out of me. | Bu benim çok canımı sıkıyor. | Adeul-1 | 2007 | |
| I'm sorry. We should be going out to drink. | Üzgünüm. İçmek için dışarı çıkmalıydık. | Adeul-1 | 2007 | |
| But we just have to stick to the plan. No, no, I understand. | Ama plana sadık kalmamız gerekiyor. Hayır, hayır, anlıyorum. | Adeul-1 | 2007 | |
| Oh, thank you. | Ah, teşekkürler. | Adeul-1 | 2007 | |
| What is all this you bought? | Nedir bu tüm aldıkların? | Adeul-1 | 2007 | |
| Joon suk, you don't drink, do you? | Joon suk, sen içmiyorsun, değil mi? | Adeul-1 | 2007 | |
| Have you ever had alcohol? | Hiç alkol aldın mı? | Adeul-1 | 2007 | |
| Yes, on my birthday with friends. | Evet, doğum günümde arkadaşlarla. | Adeul-1 | 2007 | |
| Give me some, too. | Bana da biraz ver. | Adeul-1 | 2007 | |
| I filled only half a glass. | Bardağın sadece yarısını doldurdum. | Adeul-1 | 2007 | |
| Then I'm at a loss. I can't say anything. | Kalakaldım. Birşey söyleyemedim. | Adeul-1 | 2007 | |
| Because I don't remember his birthday. | Çünkü onun doğum gününü hatırlamıyorum. | Adeul-1 | 2007 | |
| If he finds out about it, | Eğer bunu anlarsa, | Adeul-1 | 2007 | |
| he'll hate me more. | benden daha çok nefret edecek. | Adeul-1 | 2007 | |
| I wish Mr. Park would change the topic of our conversation. | Bay Park'ın konuşmamızın konusunu değiştirmesini isterdim. | Adeul-1 | 2007 | |
| When's your birthday, Joon suk? | Doğum günün ne zaman, Joon suk? | Adeul-1 | 2007 | |
| Mr. Park must already be drunk. | Bay Park çoktan sarhoş olmuş olmalı. | Adeul-1 | 2007 | |
| Instead of answering his question, | Oğlum, onun sorusuna cevap vermek yerine, | Adeul-1 | 2007 | |
| my son just gazes into my face. | yüzüme doğru gözlerini dikti. | Adeul-1 | 2007 | |
| Oh, shoot! Tears are welling up again. | Ah, hayır! Yeniden gözyaşları akıyor. | Adeul-1 | 2007 | |
| I'm getting that a lot today. | Bugün çok fazla oluyor bu. | Adeul-1 | 2007 | |
| It's in late winter. | Kışın sonlarıydı. | Adeul-1 | 2007 | |
| Two days before my father's birthday. | Babamın doğumgününe iki gün var. | Adeul-1 | 2007 | |
| Did you hear it? Yes, you did. | Duydun mu? Evet, duydum. | Adeul-1 | 2007 | |
| He just called me "father". | Bana " baba " dedi. | Adeul-1 | 2007 | |
| Right? I swear he did. | Doğru? Yemin ederim dedi. | Adeul-1 | 2007 | |
| You just called me "father". | Beni "baba" diye çağırdın. | Adeul-1 | 2007 | |
| I said my "father's birthday". | Ben, " babamın doğumgünü " dedim. | Adeul-1 | 2007 | |
| You just said it again. | Şimdi tekrar söyledin. | Adeul-1 | 2007 | |
| You said "father" before you said "birthday". | "doğumgünü" demeden önce "baba" dedin. | Adeul-1 | 2007 | |
| I didn't use "father" separately. | "baba" yı ayrı kullanmadım. | Adeul-1 | 2007 | |
| I said my "father's birthday". | Ben, "babamın doğumgünü" dedim. | Adeul-1 | 2007 | |
| You said "father" anyway, didn't you? | Her halükarda "baba" dedin, değil mi? | Adeul-1 | 2007 | |
| The soup is... | Çorba... | Adeul-1 | 2007 | |
| My son is getting up, saying he has to warm up the soup. | Oğlum kalkıyor, çorbayı ısıtması gerektiğini söylüyor. | Adeul-1 | 2007 | |
| He just said it, didn't he? | Dedi, değil mi? | Adeul-1 | 2007 | |
| The drink tastes so good. | İçkinin tadı çok güzel. | Adeul-1 | 2007 | |
| How can you get lost when you've been going this way for so many years? | Bu kadar yıldır bu yolda gidiyorken nasıl kaybolabiliyorsun? | Adeul-1 | 2007 | |
| I think that way was right. I told you to fly during the day only. | Bu yolun doğru olduğunu sandım. Sana sadece gündüz uçmanı söylemiştim. | Adeul-1 | 2007 | |
| Dad! Stop daydreaming and concentrate! | Baba! Hayal görmeyi bırak ve konsantre ol! | Adeul-1 | 2007 | |
| I'm sorry, Son! Hang in there! | Üzgünüm, oğlum! Bu tarafa! | Adeul-1 | 2007 | |
| Why do you keep calling me "son"! I'd rather freeze my ass off | Neden beni "oğlun" diye çağırıyorsun! Gelecek yıla kadar... | Adeul-1 | 2007 | |
| than do this year after year. Father, where are you going? | ...Popomun donmasını tercih ederim. Baba, nereye gidiyorsun? | Adeul-1 | 2007 | |
| Please bring your grandpa here. | Lütfen büyükbabayı çağır. | Adeul-1 | 2007 | |
| Good night, Mom! | İyi geceler, anne! | Adeul-1 | 2007 | |
| "Demian" | " Demian " | Adeul-1 | 2007 | |
| "I'm sorry." | " Özür dilerim " | Adeul-1 | 2007 | |
| I hear a strange noise in my ears. | Kulaklarımda yabancı garip bir ses var. | Adeul-1 | 2007 | |
| It sounds like air is moving, | Bu sesler, havanın hareketi gibi, | Adeul-1 | 2007 | |
| Maybe it's the sound | belki bu sesler florasanın | Adeul-1 | 2007 | |
| of a fluorescent lamp, of gas being converted to electricity. | gazı elektrikle ışığa çevirme sesidir. | Adeul-1 | 2007 | |
| Since I can hear a noise like this, | Böyle sesler duysam bile, | Adeul-1 | 2007 | |
| I must be having the most quiet moment on earth with my son. | oğlumla beraberken dünyanın en sessiz adamı olmalıyım. | Adeul-1 | 2007 | |
| How many glasses did you drink? | Kaç bardak içtin? | Adeul-1 | 2007 | |
| I thought you drank more than that. | Senin bundan daha fazla içtiğini düşündüm. | Adeul-1 | 2007 | |
| You only filled them halfway. | Sen onları yarıya kadar doldurdun. | Adeul-1 | 2007 | |
| What a piece of crap! Our TV is not working. | Bu ne şimdi! Bizim TV çalışmıyor. | Adeul-1 | 2007 | |
| Go and check out the antenna! | Git anteni kontrol et! | Adeul-1 | 2007 | |
| How come it suddenly goes black and white? | Ne oldu da aniden siyah beyaz oldu bu? | Adeul-1 | 2007 | |
| Should I turn off the light? | Işığı kapatmalımıyım? | Adeul-1 | 2007 | |
| Just leave it on. | Sadece böyle kalsın. | Adeul-1 | 2007 | |
| If we turn off the light, then we'll fall asleep. | Eğer ışığı kapatırsak, ikimiz de uykuya dalacağız. | Adeul-1 | 2007 | |
| When we get up in the morning, he'll have to go. | Ve sabah kalktığımızda gitmek zorunda kalacak. | Adeul-1 | 2007 | |
| My father is a fool. | Babam bir aptal. | Adeul-1 | 2007 | |
| As if he didn't know it, he wants to turn off the light. | Öyle olmasaydı ışığı kapatmak istemezdi. | Adeul-1 | 2007 | |
| When we turn off the light, | Işığı kapattığımızda, | Adeul-1 | 2007 |