Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 2209
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Did I wake you up? I feel ashamed. | Seni uyandırdım mı? Mahçup oldum. | Adeul-1 | 2007 | |
| What should I say to his girlfriend? | Kız arkadaşına ne söylemeliyim? | Adeul-1 | 2007 | |
| I have someone I want you to meet. | Seninle tanıştırmak istediğim birisi var. | Adeul-1 | 2007 | |
| The girl's two storied house has high walls. | Kızın iki katlı evinin yüksek duvarları var. | Adeul-1 | 2007 | |
| Her family must be rich. | Ailesi zengin olmalı. | Adeul-1 | 2007 | |
| A house like this used to make me want to break in. 1 | Bunun gibi evler bende zorla girme isteği uyandırırdı. 1 | Adeul-1 | 2007 | |
| Now the walls feel like an ocean that cannot be crossed. | Şimdiyse duvarlar aşılamaz bir okyanus gibi hissettiriyor. | Adeul-1 | 2007 | |
| I think my son made a mistake. OK. You can sneak out. | Sanırım oğlum bir hata yaptı. Tamam. Kaytarabilirsin. | Adeul-1 | 2007 | |
| I might scare her off. | Onu korkutabilirdim. | Adeul-1 | 2007 | |
| I will try to slant my eyes, | Gözlerimi kısmaya çalışacağım, | Adeul-1 | 2007 | |
| so that I will not look so mean. | böylece çok korkutucu görünmeyeceğim. | Adeul-1 | 2007 | |
| Hey, you came. I'm sorry. | Hey, geldin. Özür dilerim. | Adeul-1 | 2007 | |
| My son's girlfriend is here. | Oğlumun kız arkadaşı burada. | Adeul-1 | 2007 | |
| She looks as if she just woke up How come your hair is wet? | Daha yeni bir rüyadan uyanmış.... Neden saçın ıslandı? | Adeul-1 | 2007 | |
| from a dream. | ...gibi görünüyor. | Adeul-1 | 2007 | |
| She's pretty. | O çok güzel. | Adeul-1 | 2007 | |
| It must've been my son's smile that won her heart. | Kalbini kazanan oğlumun gülüşü olmalı. | Adeul-1 | 2007 | |
| He does have a very charming smile. | Çekici bir gülümsemesi var. | Adeul-1 | 2007 | |
| I am a killer. | Babası ise bir katil ve | Adeul-1 | 2007 | |
| And, my son has a killer smile! | oğlumun bir katilden aldığı gülüşü var! | Adeul-1 | 2007 | |
| Would that be a case of like father, like son? | Bu baba oğul benzerliğiyle ilgili birşey olabilir mi? | Adeul-1 | 2007 | |
| This is my father. | Bu babam. | Adeul-1 | 2007 | |
| Hi. It's very nice to meet you. | Merhaba. Sizinle tanıştığıma sevindim. | Adeul-1 | 2007 | |
| Hi. | Tabi. | Adeul-1 | 2007 | |
| Are your parents doing alright? | Ailen iyiler mi? | Adeul-1 | 2007 | |
| I really needed some practice. | Biraz pratik yapmalıyım. | Adeul-1 | 2007 | |
| I don't know what to say in order to look normal. | Normal görünmek için ne demem gerektiğini bilmiyorum. | Adeul-1 | 2007 | |
| He's leaving tomorrow morning. | Yarın sabah gidiyor. | Adeul-1 | 2007 | |
| That's why I wanted you to see him tonight. | Sabah erkenden gidiyor. Bu yüzden seni görmek istedim. | Adeul-1 | 2007 | |
| It's fine. Well, it is daytime in America. | Sorun değil. Öyleysei şu an Amerika 'da gündüz vaktidir. | Adeul-1 | 2007 | |
| She said America! | O Amerika dedi! | Adeul-1 | 2007 | |
| This is getting tough. | Bu fazla oldu. | Adeul-1 | 2007 | |
| I heard a lot about you from Joon suk. | Joon suk 'dan sizin hakkınızda çok şey duydum. | Adeul-1 | 2007 | |
| Your visit to Korea is so short this time. | Kısa bir süreliğine Kore 'yi ziyarete gelmişsiniz. | Adeul-1 | 2007 | |
| Yes, I know... | Evet, biliyorum... | Adeul-1 | 2007 | |
| Please come to visit me in America. | Lütfen Amerika 'ya beni ziyarete gel. | Adeul-1 | 2007 | |
| Or contact me if you ever go to an American school. | Veya bir Amerikan okuluna gidersen benimle irtibata geç. | Adeul-1 | 2007 | |
| Or, Maybe you might immigrate... | Ya da, belki göçmen olabilirsin... | Adeul-1 | 2007 | |
| I just wanted you to see each other. | Sadece birbirinizi görmenizi istedim. | Adeul-1 | 2007 | |
| We have to go now. | Bizim gitmemiz gerekiyor. | Adeul-1 | 2007 | |
| You're leaving already. Yes. | Zaten gidiyorduk. Evet. | Adeul-1 | 2007 | |
| We're going to the sauna. | Sauna 'ya gidiyoruz. | Adeul-1 | 2007 | |
| He has to leave first thing in the morning. | Sabah erkenden gidecek. | Adeul-1 | 2007 | |
| It was great to meet you, Sir. | Sizinle tanışmak bir onurdu, efendim. | Adeul-1 | 2007 | |
| Please don't worry about Joon suk. | Lütfen Joon suk için endişelenmeyin. | Adeul-1 | 2007 | |
| He's very popular in school, and he's an excellent student. | O, okulda çok popüler ve mükemmel bir öğrenci. | Adeul-1 | 2007 | |
| Sure, yes! | Tabii, evet! | Adeul-1 | 2007 | |
| I hope I'll see you again, Sir! | Umarım tekrar görüşürüz efendim! | Adeul-1 | 2007 | |
| Goodbye! | Hoşçakal! | Adeul-1 | 2007 | |
| I should have said "Good night". | Ona, " iyi geceler " demeliydim. | Adeul-1 | 2007 | |
| Is that a tiger? | O bir kaplan mı? | Adeul-1 | 2007 | |
| Is that a tiger on your back? | Arkandaki bir kaplan mı? | Adeul-1 | 2007 | |
| It's supposed to be. | Öyle olması gerekiyordu. | Adeul-1 | 2007 | |
| But with age, it looks more like a zebra now. | Fakat yaşlandıkça zebraya benzemeye başladı. | Adeul-1 | 2007 | |
| It's pretty cool. | Bayağı güzelmiş. | Adeul-1 | 2007 | |
| Don't you do this kind of stuff! It's dangerous. | Sen bunun gibi şeyler yaptırma! Tehlikeli. | Adeul-1 | 2007 | |
| It's really painful, too. | Hem de çok zahmetli. | Adeul-1 | 2007 | |
| My son just went under the water. | Oğlum sadece suya daldı. | Adeul-1 | 2007 | |
| Maybe he thought I was nagging. | Belki ona rahatsızlık veriyorumdur. | Adeul-1 | 2007 | |
| It could look pathetic | Ben gibi bir baba oğluna... | Adeul-1 | 2007 | |
| when a father like me tries to nag at his son. | ...dırdır ettiği için hüzünlü görünüyor. | Adeul-1 | 2007 | |
| Hey, what can I say? | Hey, ne diyebilirim? | Adeul-1 | 2007 | |
| My son is not coming up. | Oğlum daha sudan çıkmadı. | Adeul-1 | 2007 | |
| What if he dies? | Ya ölürse? | Adeul-1 | 2007 | |
| Kids don't drown when their fathers are | Çocuklar, babaları yanlarındayken boğulmazlar. | Adeul-1 | 2007 | |
| Maybe he's cold. | Belki üşümüştür. | Adeul-1 | 2007 | |
| He's not budging. | Hiç kıpırdamıyor. | Adeul-1 | 2007 | |
| I am going to save my son before he drowns himself! | Kendini öldürmeden oğlumu yanına inmeliyim! | Adeul-1 | 2007 | |
| My son is in the water. | Oğlum suyun içinde. | Adeul-1 | 2007 | |
| He is looking at me in the water. | O, suyun içinde bana bakıyor. | Adeul-1 | 2007 | |
| And, he's smiling at me. | Ve bana gülümsüyor. | Adeul-1 | 2007 | |
| If a fish sees his killer smile, | Eğer bu balık gülümsemesi onun katil gülümsemesiyse, | Adeul-1 | 2007 | |
| it may faint and float to the surface. | belki onu bayıltıp yüzeye çıkarabilir. | Adeul-1 | 2007 | |
| I see some pretty fish around us. | Etrafımızda birkaç sevimli balık gördüm. | Adeul-1 | 2007 | |
| It feels so great to be here. | Burada olmak çok harika hissettirdi. | Adeul-1 | 2007 | |
| Maybe it is why | Belki de bu insanların | Adeul-1 | 2007 | |
| people disperse the cremated remains | cenaze töreninden sonra neden tozlarının | Adeul-1 | 2007 | |
| at sea after someone dies. | neden denize atıldığının cevabıdır. | Adeul-1 | 2007 | |
| My father is in the water. My father and I. | Babam suyun içinde. Babam ve ben. | Adeul-1 | 2007 | |
| The father I met in the water is not a murderer, | Suyun içinde karşılaştığım babam | Adeul-1 | 2007 | |
| or a prisoner. | bir katil veya suçlu değil. | Adeul-1 | 2007 | |
| He is someone who has walked miles to see me | O, kimbilir kaç mil yolu arkasındaki aslanı | Adeul-1 | 2007 | |
| with a tiger on his back. It's my father! | görmem için yürüyen adam. O, benim babam! | Adeul-1 | 2007 | |
| Your face is already clean! | Yüzün tekrar temiz! | Adeul-1 | 2007 | |
| Who could have done such a nice job? | Bu kadar güzel işi kim yapmış olabilir? | Adeul-1 | 2007 | |
| Please go ahead. | Lütfen buyrun. | Adeul-1 | 2007 | |
| Kang sik, sit over here and you sir, go over there. | Kang sik, buraya otur ve siz kalkın oradan. | Adeul-1 | 2007 | |
| My mom called my name. | Annem beni ismimle çağırdı. | Adeul-1 | 2007 | |
| Grandma called father's name. | Büyükannem babamı ismiyle çağırdı. | Adeul-1 | 2007 | |
| Aren't you late for school? You're gonna be OK? | Okula geç kalmadın mı? İyi misin? | Adeul-1 | 2007 | |
| Oh, my poor baby! | Ah, benim zavallı bebeğim! | Adeul-1 | 2007 | |
| You don't remember this, do you? | Bunu hatırlamadın, değil mi? | Adeul-1 | 2007 | |
| We used to come here often. | Buraya sıkça gelmeyi alışkanlık haline getirmiştik. | Adeul-1 | 2007 | |
| When you were younger, | Sen küçükken, | Adeul-1 | 2007 | |
| you always wanted to play outside. | daima dışarıda oynamak isterdin. | Adeul-1 | 2007 | |
| So I used to bring you here. | Ben de seni hep buraya getirirdim. | Adeul-1 | 2007 | |
| The father and the son are walking side by side. | Baba oğul yanyana yürüyorlar. | Adeul-1 | 2007 | |
| Given that it could be their last walk together, | Bu beraber son yürüyüşleri olabileceğinden | Adeul-1 | 2007 | |
| the road that lies ahead looks so short. | yol iyice kısa gelecektir. | Adeul-1 | 2007 | |
| Kang sik is a real talker. | Kang sik, gerçek bir geveze. | Adeul-1 | 2007 |