Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 2208
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I won't be able to see his face. | onun yüzünü göremeyeceğim. | Adeul-1 | 2007 | |
| Then his odor will disappear, too. | Hem o zaman kokusu da kaybolacak. | Adeul-1 | 2007 | |
| You wanna go out? | Dışarı çıkmak ister misin? | Adeul-1 | 2007 | |
| Those words must come out because he's drunk. | Kelimeler ağzından öylece çıkmış olmalı. Çünkü o sarhoş. | Adeul-1 | 2007 | |
| Out of everything he has said to me today, | Dışarıda olsa bugün onun bana | Adeul-1 | 2007 | |
| what he just said pleases me the most. | söylediği herşey beni mutlu eder. | Adeul-1 | 2007 | |
| I see him grinning, | Sırıttığını görebiliyorum, | Adeul-1 | 2007 | |
| as if he really enjoyed sneaking out at night. | gerçekten gece dışarıya çıkmayı sevdi gibi. | Adeul-1 | 2007 | |
| Even with his faint smile, | Bu zayıf gülümsemesinin bile, | Adeul-1 | 2007 | |
| I can tell he'd be popular with girls. | onu kızlar arasında popüler yapacağını söyleyebilirim. | Adeul-1 | 2007 | |
| Prisoners for life can see better than cats can. | Müebbet mahkumları kedilerden daha iyi görebilir. | Adeul-1 | 2007 | |
| We can see a lot in the dark. | Karanlıkta çok şeyi görebiliriz. | Adeul-1 | 2007 | |
| I can even see his supporting gesture. | Hatta onu destekleyen mimikleri de görebilirim. | Adeul-1 | 2007 | |
| As soon as the door is closed, we begin to run together. | Kapı kapanır kapanmaz, birlikte koşmaya başladık. | Adeul-1 | 2007 | |
| I don't know why I'm running. | Neden koştum bilmiyorum. | Adeul-1 | 2007 | |
| I guess I'm just running after my son. | Galiba sadece oğlumun peşinden koştum. | Adeul-1 | 2007 | |
| It's been a long time since I ran last. | Son koşmamın üzerinden uzun zaman geçti. | Adeul-1 | 2007 | |
| I'm out of breath, | Soluğum kesildi, | Adeul-1 | 2007 | |
| but I'm doing my best to keep up. 1 | devam etmek için elimden gelenin en iyisini yapıyorum. 1 | Adeul-1 | 2007 | |
| It feels as if my son is | Sanki oğlum elimdem... | Adeul-1 | 2007 | |
| slipping away from me. | ...kaçıyormuş gibi hissediyorum. | Adeul-1 | 2007 | |
| I'm giving every ounce of my sweat, | Terimin son damlasına kadar çabalıyorum, | Adeul-1 | 2007 | |
| so I can get ahead of him. | ondan önde bile olabilirim. | Adeul-1 | 2007 | |
| When we stopped running, | Koşmayı bıraktığımızda, | Adeul-1 | 2007 | |
| we found ourselves on the frontier of heaven, not far from the moon. | kendimizi cennetin önünde bulduk. Aslında aydan çok da uzakta değildik. | Adeul-1 | 2007 | |
| It's probably not as great as heaven, | Muhtemelen cennetten daha büyük değil, | Adeul-1 | 2007 | |
| but it was good enough for me. | fakat bu benim için yeterliydi. | Adeul-1 | 2007 | |
| Maybe this is the place. Not heaven, but a place | Belki de bu yer cennet değildir. Ama burası... | Adeul-1 | 2007 | |
| for kind hearted murderers. | iyi kalpli katiller için olabilir. | Adeul-1 | 2007 | |
| It's cold, but I don't feel it. | Soğuk, fakat hissetmiyorum. | Adeul-1 | 2007 | |
| I can see everything clearly even in the dark. | Karanlıkta bile herşeyi net görebiliyorum. | Adeul-1 | 2007 | |
| My son's face looks brighter | Oğlumun yüzü ay ışığından... | Adeul-1 | 2007 | |
| now than under the sunlight. | ...daha parlak gözüküyor. | Adeul-1 | 2007 | |
| I had thought of something stupid. | Aptalca bir düşüncem vardı. | Adeul-1 | 2007 | |
| I was worried that you might've been disabled. | Hep sakat kalacağın konusunda endişeliydim. | Adeul-1 | 2007 | |
| I had spank you so badly before I left home that day. | O gün evden ayrılmadan önce seni çok kötü dövmüştüm. | Adeul-1 | 2007 | |
| I was just over 20, so a family to me was a heavy burden. | O zaman 20 yaşındaydım. Bir ailenin ağılığını kaldıramadım. | Adeul-1 | 2007 | |
| That day was no different. | O gün çok farklıydı. | Adeul-1 | 2007 | |
| I got frustrated with your whining. | Mızmızlanmalarına sinirlendim. | Adeul-1 | 2007 | |
| Do I remember who I murdered? | Kimi öldürdüğümü hatırlıyor muyum? | Adeul-1 | 2007 | |
| All I can remember after that day | O günden sonra tüm hatırladığım, | Adeul-1 | 2007 | |
| is foolishly spanking | etrafımda ne varsa onları kullanarak | Adeul-1 | 2007 | |
| you with whatever was within reach. | seni bir aptal gibi dövdüğüm. | Adeul-1 | 2007 | |
| Father is really strange. | Babam gerçekten tuhaf. | Adeul-1 | 2007 | |
| He's crying for sure, but I don't see any tears. | Eminim ağlıyor, ama gözlerinde yaş göremiyorum. | Adeul-1 | 2007 | |
| I hit you like crazy. | Sana deli gibi vuruyordum. | Adeul-1 | 2007 | |
| I thought... | Bir daha asla... | Adeul-1 | 2007 | |
| ...you may never walk again. | ...yürüyemeyeceğimi düşünmüştüm. | Adeul-1 | 2007 | |
| His face remains straight. | Yüzü hiç değişmedi. | Adeul-1 | 2007 | |
| I was so afraid of that. | Çok korkmuştum. | Adeul-1 | 2007 | |
| He is bawling inside for sure. | Eminim içinden haykırıyordur. | Adeul-1 | 2007 | |
| But how come his face is so straight? | Ama bu nasıl yüzüne yansımaz? | Adeul-1 | 2007 | |
| wish I could do the same. | Ben de böyle olmayı isterdim. | Adeul-1 | 2007 | |
| I'm crying so hard... | Çok ağladığımda... | Adeul-1 | 2007 | |
| unable to say anything. | kelimeler ağzımdan çıkmaz. | Adeul-1 | 2007 | |
| ...love me, don't you? | ...beni seviyorsun, değil mi? | Adeul-1 | 2007 | |
| You must love me. | Beni seviyor olmalısın. | Adeul-1 | 2007 | |
| Please keep loving me, | Lütfen öldüğün güne kadar, | Adeul-1 | 2007 | |
| until the day you die... | beni hep sev. | Adeul-1 | 2007 | |
| until the day I die... | Öldüğün güne kadar... | Adeul-1 | 2007 | |
| On cloudy days, I used to feel pain in my legs. | Bulutlu günlerde, bacaklarımda ağrı hissederdim. | Adeul-1 | 2007 | |
| Now I know now | Şimdi anlıyorum. | Adeul-1 | 2007 | |
| that it's because you beat me recklessly | Bunun sebebi beni o gün | Adeul-1 | 2007 | |
| that day. | acımasızca dövmenmiş. | Adeul-1 | 2007 | |
| You have to make up for it. | Bunu telafi etmek zorundayız. | Adeul-1 | 2007 | |
| You have to think of me until the day you die. | Öldüğün güne kadar beni düşünmelisin. | Adeul-1 | 2007 | |
| Think of me until the day you die. | Öldüğü güne kadar beni düşün. | Adeul-1 | 2007 | |
| Son! | Oğlum! | Adeul-1 | 2007 | |
| You're crying? | Ağlıyor musun? | Adeul-1 | 2007 | |
| And, Mr. Kim said, | Ve, Bay Kim dedi ki, | Adeul-1 | 2007 | |
| "My grandson, he's only 3 months old, | "Torunum, sadece üç aylıkmış, | Adeul-1 | 2007 | |
| but he's already swimming." | ama şimdiden yüzebiliyormuş." | Adeul-1 | 2007 | |
| I will make him a swimmer. | Belki de onu bir yüzücü yapmalıyız. | Adeul-1 | 2007 | |
| That's a load of crap. He's full of bullshit. | Altını tamamen doldurmuş. Saçmalıyorsun. | Adeul-1 | 2007 | |
| A little ago, you said he was running. | Biraz önce, onun koştuğunu söyledin. | Adeul-1 | 2007 | |
| How come he's suddenly swimming? | Birden nasıl oldu da yüzebildi? | Adeul-1 | 2007 | |
| Running? Was it running? | Koşmak? Koşuyor muydu? | Adeul-1 | 2007 | |
| No, it was swimming. When did he run? | Hayır, yüzüyordu. Ne zaman koştu? | Adeul-1 | 2007 | |
| Hey! This way! | Hey! Buraya. | Adeul-1 | 2007 | |
| It's still alive... even in winter. | Hala yaşıyor... kışın bile. | Adeul-1 | 2007 | |
| A dayfly? | Birgün sineği mi? | Adeul-1 | 2007 | |
| Yeah, it's a dayfly. | Evet, bir birgün sineği. | Adeul-1 | 2007 | |
| How come a dayfly is so big? | Birgün sineği nasıl bu kadar büyümüş? | Adeul-1 | 2007 | |
| Dayflies get big at night. | Birgün sineği geceleri büyük olur. | Adeul-1 | 2007 | |
| They are born in the morning. | Onlar sabah doğarlar. | Adeul-1 | 2007 | |
| So they become big before they die at night. | Ve gece ölene kadar büyürler. | Adeul-1 | 2007 | |
| No way. No dayfly can be as big as this one. | İmkansız. Hiçbir birgün sineği bunun kadar büyük olamaz. | Adeul-1 | 2007 | |
| How come you don't believe your own father? | Babana nasıl olur da inanmazsın? | Adeul-1 | 2007 | |
| This is a dayfly! | Bu bir birgün sineği! | Adeul-1 | 2007 | |
| Why don't you ask it? | Neden ona sormuyorsun? | Adeul-1 | 2007 | |
| Ask where? | Nasıl sorayım? | Adeul-1 | 2007 | |
| What did you do yesterday? | Sen dün ne yapıyordun? | Adeul-1 | 2007 | |
| See. It doesn't have anything to tell us. | Gördün mü? Sana hiçbir şey söyleyemedi. | Adeul-1 | 2007 | |
| It really is a dayfly. | Bu gerçek bir birgün sineği! | Adeul-1 | 2007 | |
| Are you trying to make me laugh? | Beni güldürmeye mi çalışıyorsun? | Adeul-1 | 2007 | |
| What are you going to do tomorrow? Hey, he hates that question! | Peki yarın ne yapacaksın? Hey, bu sorudan nefret eder! | Adeul-1 | 2007 | |
| See? He's flying away 'cause he's mad. | Gördün mü? Uçup gitti çünkü onu kızdırdın. | Adeul-1 | 2007 | |
| Why did you have to say that? | Neden bunu söylemek zorundaydın ki? | Adeul-1 | 2007 | |
| My son said he would introduce his girlfriend to me. | Oğlum kız arkadaşını benimle tanıştıracağını söyledi. | Adeul-1 | 2007 | |
| He said that he told his friends that I was overseas. | Arkadaşlarına denizaşırı yerlerde olduğumu söylediğini söyledi. | Adeul-1 | 2007 |