Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 3653
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| was this galaxy of fireflies | her yeri ateşböcekleriyle kaynaşan | American Odyssey-1 | 2015 | |
| swarming everywhere. | bir galaksi vardı. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| She called it the edge of the world. | O dünyanın kıyısına çağırdı. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| We hung out there every night, | Biz her gece orada takıIırdık, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| and she told me | ve o bana | American Odyssey-1 | 2015 | |
| that her dad had touched her. | babasının onu taciz ettiğini söyledi. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I was ten. | Ben on yaşındaydım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| She made it sound so bad. | O kadar kötü bağırıyordu. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| And I didn't know up until that point. | O ana kadar hiç bir neden yoktu. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| So I told her it happened to me too. | Ben de ona benim de başıma geldi dedim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| She told me | O bana | American Odyssey-1 | 2015 | |
| that I needed to tell a counselor or somebody, | bir danışmana ya da başka birilerine söylemem gerektiğini söyledi | American Odyssey-1 | 2015 | |
| so I did, and all hell broke loose. | ben de yaptım ve kıyamet koptu. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I was in foster homes for seven years, | Yedi yıI evlatlık olarak verildim, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| got kicked out of schools. | okul dışına hiç çıkmadım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| When you bring a life | Bu dünyaya | American Odyssey-1 | 2015 | |
| into this world... | bir hayat getirdiğinde... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| that's a promise. | söz verirsin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Every promise that's ever been made to me has been broken. | Şimdiye kadar bana verilen her söz çürük çıktı. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| It's not self pity. | Kendime acındırmak için söylemiyorum, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| It's just the facts. | bunlar sadece gerçekler. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| So, when an Army recruiter came to my school, | Bu yüzden, Ordudan as al personeli okuluma geldiğinde, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| it made sense. | dedikleri mantıklı geldi. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| It's a commitment, so I signed up. | Bir taahhüt istendi, ben de kabul ettim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Wait. You were in the Army? | Bekle. Orduda mıydın? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Yeah. You wanted the truth. | Evet. Gerçeği istiyordun. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| So what happened to your friend? | Arkadaşına ne oldu? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I was mad at her. | Ona çok kızmıştım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Her advice ruined my life, | Onun tavsiyesi hayatımı mahvetmişti, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| or so I thought. | ya da ben öyle sanıyordum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| She wrote me these long, handwritten letters, | Bana kendi el yazısıyla uzun mektuplar yazdı, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| telling me everything she felt | düşündüğü, gördüğü ve hissettiği | American Odyssey-1 | 2015 | |
| and thought and saw... | her şeyi yazdı... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| and that she didn't care that I was mad at her, | Benim ona hala kızgın olduğumu hiç umursamadan | American Odyssey-1 | 2015 | |
| that she still loved me. | hala beni sevdiğini söyledi. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| And then one day, the letters... | Ve sonra bir gün, mektupların... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| They just stopped coming. | gelmesi kesildi. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| turns out Social Services, in all their wisdom, | Sosyal Hizmetler tüm bilgeliğiyle ortaya çıktı, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| said it was okay for her to go back home, that it was safe. | onun iyileştiğini ve artık güvenle eve gidebileceğini söylediler. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| But it wasn't safe. | Ama bu güvenli değildi. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| One day she... | Bir gün o... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| she stood up to her dad, and... | babası için ayağa kalktı ve... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| He... he beat her to death while her mother was at work. | Annesi işteyken onu öldürene kadar dövdü. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| So I gave up my military benefits. | Ordudaki haklarımdan vazgeçtim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I was honorably discharged at 22, | Onurlu bir şekilde 22 yaşında terhis oldum, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| and I took her name... | ve onun adını aldım... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| hoping to make a new life for myself | hiç kimsenin beni bulamayacağı bir yerde | American Odyssey-1 | 2015 | |
| where no one could find me. | kendime yeni bir hayat kurmak umuduyla. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You mean your... You mean your father? | Demek sen... Senin baban mıydı? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| She was my best friend. | O benim en iyi arkadaşımdı. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| So, taking her name, | Yani, onun adını alarak, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| it kind of made that true for me. | bir bakıma bu benim için de gerçekliğim oldu. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| It's stupid. | Aptalca. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| No, it's not. | Yo, değil. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I didn't tell you, because sometimes, | Sana söylemedim, çünkü bazen, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| you know, when you tell people the darkest thing, | bilirsin, insanlara en karanlık yanını söylediğinde, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| they can't handle it. | bununla başa çıkamazlar. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| They run away. | Kaçarlar. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Don't be afraid of me. | Benden korkma. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| W wait. | Bekle. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What's wrong? Just slow down. Slow down. | Ne oldu? Sadece sakin ol. Sakin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Stay with me, okay? | Benimle kal, tamam mı? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Suzanne Ballard? Right over there. | Suzanne Ballard? Hemen şurada. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Oh, sweetheart. | Oh, tatlım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'll be outside. | Dışarıda olacağım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You know you're not supposed to eat nuts. | Fındık yememelisin biliyorsun. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You're usually so careful about that kind of thing. | Genelde bu tür şeylere çok dikkat etmelisin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I don't... | Etmem... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You don't what? | Neden etmezsin? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| She was going to stop being my friend. | O arkadaşlığımızı sona erdirecekti. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Oh, gosh. | Hay Allah! | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Do you know what you almost did to yourself? | Az kalsın kendine ne yapacaktın biliyor musun? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Do you know what it would do to me | Eğer sana bir şey olursa, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| if anything ever happened to you? | ne yapardım hiç düşündün mü? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Do you? | Sana? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'm sorry, Daddy. | Üzgünüm, Baba. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Thanks for taking care of her. | Ona göz kulak olduğun için teşekkür ederim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| She's gonna be fine. | O iyi olacak. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| But they're keeping her overnight. | Ama bu gece gözetim altında kalacakmış. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Look, this has been really... I feel like I owe you... | Bak, gerçekten bu... Ben sana borçlu olduğumu hissediyorum... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Sorry. Sorry. You go first. | Özür dilerim. Özür dilerim. Önce sen söyle. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I know you mean a lot to her, but I don't know why. | Onun için çok şey ifade ediyorsun biliyorum, ama neden bilmiyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What do you two talk about? | İkiniz ne konuşuyordunuz? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Lord of the Rings mostly. | Çoğunlukla Yüzüklerin Efendisi'nden. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Okay, um, look... | Tamam, um, bak... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| clearly, you're very important to her... | açıkça, onun için sandığımdan | American Odyssey-1 | 2015 | |
| more than I realized, which is fine. | daha çok önemlisin, iyi ki. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| But I want to be a part of it... | Ama bunun bir parçası olmak istiyorum... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Need to be a part of it. | Bunun bir parçası olmam gerekir. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I need to know who you are... | Senin kim olduğunu bilmeliyim... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| or, uh, get to know you. | ya da, uh, seni tanımalıyım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I really am bad at this. | Gerçekten bu işte iyi değilim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Can we have coffee sometime? | Bir kahve içebilir miyiz? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Yeah, I'd like that. | Evet, hoş olur. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| In fact, I think it's important that we talk. | Aslında konuşmamızın çok önemli olacağını düşünüyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| There are some things I should... | Gereken bazı şeyler var... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| How about Thursday... | Perşembe nasıI olur... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Café Arnoux on Sullivan, about 10:00? | Sullivan'daki Cafe Arnoux'ta, 10:00'da olur mu? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I love that place. It's perfect. | Orayı severim. Mükemmel. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'm sorry to stop in like this. I just... | Öylece geldiğim için üzgünüm. Ben sadece... | American Odyssey-1 | 2015 |