Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 3811
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| No, come in. | Yok, içeri geç. | Amour-1 | 2012 | |
| Why this unannounced visit? What's going on with mum? | Bu sürprizi neye borçluyuz? Annemin neyi var? | Amour-1 | 2012 | |
| Nothing. What should be going on? | Hiç. Neyi olabilir ki? | Amour-1 | 2012 | |
| Don't you want to sit down first? | Oturmak istemiyor musun? | Amour-1 | 2012 | |
| Why are you in Paris? | Neden Paris'tesin? | Amour-1 | 2012 | |
| What's going on with mum? Why don't you answer the phone? | Annemin nesi var? Neden telefonlarımızı açmıyorsun? | Amour-1 | 2012 | |
| Since our last conversation, I left four messages on your answering machine. | Son görüşmemizden beri tam dört sesli mesaj bıraktım. | Amour-1 | 2012 | |
| Why don't you call back? | Neden aramadın beni? | Amour-1 | 2012 | |
| Sorry. I didn't listen to it. Forgive me. | Üzgünüm, uymamışım. Kusuruma bakma. | Amour-1 | 2012 | |
| Don't you realize we're worried? | Endişelendiğimizi fark edemiyor musun? | Amour-1 | 2012 | |
| Your worries are no use to me. | Endişelenmenizin bana bir faydası yok. | Amour-1 | 2012 | |
| No, don't get me wrong. I'm not criticizing you. | Bak, beni yanlış anlama. Seni eleştirmiyorum. | Amour-1 | 2012 | |
| I just don't have the time to deal with your worries, that's all. | Endişelerinize harcayacak vaktim yok, hepsi bu. | Amour-1 | 2012 | |
| Dad... No, let's stop this conversation. | Baba... Bu konuyu burada kapatalım. | Amour-1 | 2012 | |
| Your mother is just as could have been expected: bad the whole time. | Annenin durumu tam da beklendiği gibi, sürekli kötü. | Amour-1 | 2012 | |
| She is turning more and more into a helpless child. | Gitgide yardıma muhtaç bir çocuğa dönüyor. | Amour-1 | 2012 | |
| It's sad and humiliating for her and for me. | Hem onun hem de benim için üzücü ve onur kırıcı bir durum. | Amour-1 | 2012 | |
| And she doesn't want to be seen in that state. | Bu halde görülmek de istemiyor. | Amour-1 | 2012 | |
| Even the last time she did not want you to come. | Geçen sefer bile o vaziyette görmeni istememişti. | Amour-1 | 2012 | |
| You two have your own life. Nothing wrong with that. | Sizin kendi hayatınız var. Bunda bir yanlış yok. | Amour-1 | 2012 | |
| But let us have our life too. Okay? | Ama bizim de kendi hayatımız var. Tamam mı? | Amour-1 | 2012 | |
| Dad, what's the matter? | Baba, sorun ne? | Amour-1 | 2012 | |
| Nothing. Your visit caught me by surprise. | Hiçbir şey. Ziyaretin benim için sürpriz oldu... | Amour-1 | 2012 | |
| And I'm annoyed that you show up here to check that everything's okay. | ...ve beni kontrol etmek için buraya gelmenden rahatsız oldum. | Amour-1 | 2012 | |
| Who do you think you are? | Kim olduğunu sanıyorsun ki? | Amour-1 | 2012 | |
| Stay here, please. | Lütfen odadan çıkma. | Amour-1 | 2012 | |
| Tell me, what's going on? Have you gone crazy? | Söyle bana, ne oluyor? Kafayı mı yedin? | Amour-1 | 2012 | |
| I don't want to sit down. What's going on here? | Oturmak istemiyorum. Neler dönüyor burada? | Amour-1 | 2012 | |
| Nothing's going on. I want to spare us all a pointless drama. | Hiçbir şey dönmüyor. Hepimizi bir travmadan uzak tutmaya çalışıyorum. | Amour-1 | 2012 | |
| I presume your mother is asleep. She sleeps all day. | Annen de uyuyordur herhalde. Tüm gün uyuyor. | Amour-1 | 2012 | |
| And then she wakes up at night. | Sonra da gece uyanıyor. | Amour-1 | 2012 | |
| If you really want to, we'll go and see her in a little while. | Çok istiyorsan birazdan yanına gidip bakarız. | Amour-1 | 2012 | |
| Now, sit down. | Şimdi, otur. | Amour-1 | 2012 | |
| We do our speech exercises every day, or we sing together. | Her gün konuşma egzersizi yapıp birlikte şarkı söylüyoruz. | Amour-1 | 2012 | |
| Usually I wake up around 5. At that time, she's still awake. | Ben genelde saat 5'te uyanıyorum. Kalktığımda hâlâ uyanık oluyor. | Amour-1 | 2012 | |
| We change the nappy, I rub cream on her to avoid bed sores. | Bezini değiştirip vücudunu kremliyorum. | Amour-1 | 2012 | |
| Then, around 7, I try to persuade her to eat and drink. | Sonra saat 7 gibi yemek yedirip bir şeyler içirmeye çalışıyorum. | Amour-1 | 2012 | |
| Sometimes it works, sometimes not. | Bazen ikna ediyorum bazen de edemiyorum. | Amour-1 | 2012 | |
| Sometimes she tells me things from her childhood. | Bazen çocukluğundan aklına gelenleri anlatıyor | Amour-1 | 2012 | |
| Or calls for help for hours. | Ya da saatlerce yardım çağırıyor. | Amour-1 | 2012 | |
| Then, suddenly, she starts giggling. | Sonra birden kıkırdamaya başlıyor. | Amour-1 | 2012 | |
| Or crying. | Veya ağlamaya. | Amour-1 | 2012 | |
| Nothing of any of that is worth showing. | Hiçbirisi de görmeye değer şeyler değil. | Amour-1 | 2012 | |
| You can't forbid me from seeing her. | Onu görmemi yasaklayamazsın. | Amour-1 | 2012 | |
| It's me, Mum. | Anne, benim. | Amour-1 | 2012 | |
| Can I do something for you? | Yapabileceğim bir şey var mı? | Amour-1 | 2012 | |
| Mum. | Anne. | Amour-1 | 2012 | |
| Mum. | Anne. Anne. | Amour-1 | 2012 | |
| The tea isn't very hot any more. | Çay soğumuş. | Amour-1 | 2012 | |
| But it does make you feel better. | Ama kendini daha iyi hissettirir. | Amour-1 | 2012 | |
| It was silly of me to lock the door. | Kapıyı kilitlemek benim aptallığım. | Amour-1 | 2012 | |
| You took me by surprise. | Ziyaretin sürpriz oldu. | Amour-1 | 2012 | |
| What's going to happen now? | Şimdi ne olacak? | Amour-1 | 2012 | |
| What's going to happen now? | Şimdi ne mi olacak? | Amour-1 | 2012 | |
| The nurse comes three times a week. | Hemşire haftada üç kez geliyor. | Amour-1 | 2012 | |
| Every two weeks Dr. Bertier and the hairdresser come. | Doktor Bertier ve kuaför iki haftada bir geliyor. | Amour-1 | 2012 | |
| That's what you wanted to know? No? | Bunları mı öğrenmek istiyordun? Hayır mı? | Amour-1 | 2012 | |
| Things will go on as they have done up until now. | Her şey şimdiye kadar olduğu gibi devam edecek. | Amour-1 | 2012 | |
| They'll go from bad to worse. | Kötü olan daha da kötü olacak. | Amour-1 | 2012 | |
| Things will go on, and then one day it will all be over. | Böyle devam edecek ve bir gün son bulacak. | Amour-1 | 2012 | |
| You can't go on like this, Dad. | Böyle devam edemezsin, Baba. | Amour-1 | 2012 | |
| No? No. | Öyle mi? Öyle. | Amour-1 | 2012 | |
| What do you suggest? | Ne öneriyorsun? | Amour-1 | 2012 | |
| Can't we have a serious talk, you and me? | Seninle oturup ciddi bir konuşma yapamayacak mıyız baba? | Amour-1 | 2012 | |
| What do you call "a serious talk"? | "Ciddi bir konuşma"dan kastettiğin nedir? | Amour-1 | 2012 | |
| Do you want to have Mom live with you? | Annenin yanında kalmasını mı istiyorsun? | Amour-1 | 2012 | |
| Do you want to pack her off to a care home? | Onu bir bakımevine postalamak mı istiyorsun? | Amour-1 | 2012 | |
| Is this what you want? | İstediğin bu mu? | Amour-1 | 2012 | |
| Go on, talk to me seriously! | Hadi, biraz ciddi konuş benimle. | Amour-1 | 2012 | |
| All long... | Sürekli... | Amour-1 | 2012 | |
| Ding dong... | Ding dong... | Amour-1 | 2012 | |
| Yes, it swung to and fro. | Evet, zil ileri geri salınırdı. | Amour-1 | 2012 | |
| Yes, yes, to, fro. | Evet, geri. | Amour-1 | 2012 | |
| Very serious... | Çok ciddi... | Amour-1 | 2012 | |
| Like that. | Böyle. | Amour-1 | 2012 | |
| Serious. | Ciddi. | Amour-1 | 2012 | |
| Yes, I was very uptight. | Evet, biraz gergindim. | Amour-1 | 2012 | |
| Up...tight. | Ger... gin. | Amour-1 | 2012 | |
| It... was... nice. | Çok... hoş. | Amour-1 | 2012 | |
| What's the matter. Where do you hurt? | Ne oldu? Neren acıyor? | Amour-1 | 2012 | |
| Is it the nappy? | Bezin mi? | Amour-1 | 2012 | |
| Is it full? | Doldu mu? | Amour-1 | 2012 | |
| Where do you hurt? | Neren acıyor? | Amour-1 | 2012 | |
| It's all right, it's all right. I'm here. | Geçti, geçti. Buradayım. | Amour-1 | 2012 | |
| Everything's fine. | Hepsi geçti. | Amour-1 | 2012 | |
| We will... | İkimiz... | Amour-1 | 2012 | |
| Do you want me to tell you a story? | Sana hikaye anlatmamı ister misin? | Amour-1 | 2012 | |
| But you must be quiet, I can't talk too loud. | Ama sessiz olmalısın, sesimi fazla yükseltemem. | Amour-1 | 2012 | |
| It wears me out. | O zaman çok yoruluyorum. | Amour-1 | 2012 | |
| When I was little, | Ben küçükken... | Amour-1 | 2012 | |
| well, I wasn't as little as all that, | Aslında o kadar da küçük değildim. | Amour-1 | 2012 | |
| I think it was toward the end of primary school, | İlkokulu bitirmek üzere olduğuma göre... | Amour-1 | 2012 | |
| so I was about 10. | ...10 yaşımda falandım. | Amour-1 | 2012 | |
| Dad and mum had sent me to a holiday camp. | Annemle babam beni yaz kampına göndermişti. | Amour-1 | 2012 | |
| They thought it would do me good to spend the summer with kids my own age. | Yazı, yaşıtlarımla geçirmemin faydalı olacağını düşünmüşlerdi. | Amour-1 | 2012 | |
| We were lodged in an old castle | Ormanın derinliklerinde... | Amour-1 | 2012 | |
| in the midst of the forest. I think it was in the Auvergne. | ...eski bir şatoda kalıyorduk. Sanırım Auvergne'deydi. | Amour-1 | 2012 | |
| I don't remember. | Tam hatırlamıyorum. | Amour-1 | 2012 | |
| In any case it was the opposite of what I'd expected. | Sonuç olarak hiç de beklediğim gibi değildi. | Amour-1 | 2012 | |
| We had to get up at 6 in the morning and plunge into a lake. | Sabahın 6'sında uyanıp suya dalmak zorunda kalıyorduk. | Amour-1 | 2012 |