Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4669
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| and you're talking about trust? | ...güvenden mi bahsediyorsun? ...güvenden mi bahsediyorsun? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I was just trying to find out more about you, | Ben sadece sana biraz daha yakın olmak istemiştim. Hakkında daha fazla şey öğrenmeye çalışıyordum. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| because it seems like you never want to talk to me anymore. | Çünkü artık benimle fazla konuşmuyorsun. Çünkü artık benimle konuşmak istemiyor gibi görünüyorsun. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Well, that's not the way you go about it, mom, | Bu şekilde yapmamalıydın, anne. Bu şekilde bir yere varamazsın anne. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| and I'm not thinking about having sex. | Ayrıca seks yapmayı düşündüğüm falan da yok. Ayrıca, seks yapmayı da düşünmüyorum. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Then why does it say on your profile | Öyleyse neden profilinde... O hâlde niye profilinde... | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| that you're thinking about going all the way? | ...ilişkiye girmeyi düşündüğünü yazdın? ...kesin kararlı olduğun yazıyor? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I was talking about my hair. | Saçımdan bahsediyordum. Saçımı kastediyordum. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I hated my last haircut, | Son saç kesimimi sevmemiştim. Son kesimimi hiç beğenmedim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| and I was thinking about cutting it really short. | Çok kısa kestirmeyi düşünüyordum. Daha kısaltmayı düşünüyordum. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| How could you spy on me like that? | Beni bu şekilde nasıl gözetlersin? Beni böyle nasıl izlersin? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Sweetheart, | Tatlım. Tatlım, | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I'm sorry for spying on you. | Seni gözetlediğim için özür dilerim. Seni izlediğim için özür dilerim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| It was wrong and stupid. | Bu yanlış ve aptalcaydı. Yanlış ve aptalca bir şey yaptım. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Will you forgive me? | Beni affedecek misin? Beni affedecek misin? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Which one of my friends are you? | Arkadaşlarımdan hangisisin? Hangi arkadaşım sensin? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Tyra Cyrus. | Tyra Cyrus. Tyra Cyrus. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Tyra Cyrus? | Tyra Cyrus? Tyra Cyrus mı? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| That was nice. | Bu iyiydi. İyi hallettin. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| No thanks to you. | Hayır değildi, sayende. Sana teşekkür etmeyeceğim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| You barely said anything. | Neredeyse hiç ağzını açmadın. Zar zor bir kelime ettin. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Thanks for backing me up. | Desteğin için sağ ol. Desteğin için teşekkürler. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I never knew soccer could be so hard, Charles. | Futbolun bu kadar zor olduğunu bilmiyordum, Charles. Futbolun bu kadar zor olduğunu bilmiyordum, Charles. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| All I wanted to do | Tek istediğim... Tek istediğim; | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| was prove to the little guy I still had it, | ...eskisi gibi olduğumu kanıtlamaktı. ufaklığa hâlâ becerebildiğimi göstermekti. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| like when you played with Scottie Pippen, | Senin Scottie Pippen'la oynadığın zamanlar gibi. Senin Scottie Pippen'la oynadığın zamanlardaki gibi. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| although we did make a little connection. | Yine de aramızda ufak bir ilişki oldu. Gerçi biraz birbirimize yakınlaştık. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I spent more time with him in the last two days | Onunla son iki günde, son bir ayda geçirdiğim zamandan... Son iki gündür... | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| than I did the whole last month. | ...daha fazla zaman geçirdim. ...onunla geçen aykinden daha fazla vakit geçirdim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| How are you feeling? | Nasıl hissediyorsun? Nasılsın? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Like I just played a double overtime game | Super Bowl* da... Şampiyonluk turnuvasında iki uzatmalı maç etmiş ve... | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| in the Super Bowl and lost. | ...iki uzatma oynamış ve kaybetmiş gibi hissediyorum. ...kaybetmiş gibi. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Oh, my big, strong man. | Benim, iri, güçlü erkeğim. Benim koca, kuvvetli erkeğim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I'm sure you probably let him win. | Eminim kazanmasına izin vermişsindir. Onun kazanmasına izin verdiğine eminim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Yeah, kind of did. | Evet, izin verdim. Evet, denilebilir. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Thanks, baby. | Sağ ol, bebeğim. Sağ ol bebeğim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Kevin loves soccer. That's not gonna change. | Kevin futbolu seviyor. Bu değişmeyecek. Kevin futbolu çok seviyor. Bunu değiştiremezsin. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| You know what else is never gonna change? | Başka neyin değişmeyeceğini biliyor musun? Başka neyin hiç değişmeyeceğini biliyor musun? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| How much I love you. | Seni ne kadar sevdiğimin. Sana olan sevgim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Come on, let's go inside, | Haydi, içeri gidip,... Hadi, içeri girelim ve... | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| and I'll rub your tired old legs. | ...yorgun, yaşlı ayaklarını ovayım. ...yorgun bacaklarını ovayım. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Oh, let's go. | Gidelim. Girelim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Any chance we could stay out here? | Burada kalabilmemizin imkanı var mı? Burada kalsak olur mu? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Oh, my goodness. | Aman tanrım. Aman Tanrım. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Whoo, help me. | Yardım et. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Oh, did you break up with Jonathan yet? | Jonathan' dan hâlâ ayrılmadın mı? Jonathan'dan ayrıldın mı? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Actually, no. | Aslında hayır. Aslında, hayır. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Get this: Turns out I always had his number wrong, | Görünüşe göre numarası bende yanlış kayıtlıymış. Şunu dinle; meğersem her zamanki gibi numarasını yanlış yazmışım. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| which explains why he never returned my calls | Bu da neden aramalarıma cevap vermediğini... Aramalarıma cevap vermemesinin ve... | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| and why my pictures weren't on his phone. | ...ve fotoğraflarımın neden telefonunda olmadığını açıklar. ...telefonunda resimlerimin olmamasının sebebi belli oldu. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| He never got them. | Hiç ona ulaşmamış. Resimlerim hiç gitmemiş. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| So who's been getting your pictures? | O zaman resimlerin kimde? Peki resimlerin kime gitti? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I texted the person this morning, | Bu sabah ona mesaj attım. Bu sabah o kişiye mesaj çektim ama... | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| but I haven't heard back yet. | Ama henüz yanıt gelmiş değil. ...daha cevap vermedi. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Oh, the mystery person. | Gizemli şahıs. Gizemli kişi. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| "Hi, my name is Carl." | Selam, adım Carl. "Selam, adım Carl." | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Oh, no, it's a guy. | Bir erkek. Olamaz, bir erkek. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| "Thanks for the pics. | Resimler için teşekkürler. "Resimler için teşekkürler. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| "Let's get together soon. | Yakında buluşalım. "En yakın zamanda görüşelim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Here's a picture of me." | İşte benim fotoğrafım. Bu da benim resmim." | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Doesn't anybody send pictures of their faces anymore? | Artık yüzünün resmini yollayan kimse kalmadı mı? Artık sadece vesikalık fotoğrafını gönderen kalmadı mı? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| You didn't. | Sen yollamadın. Sen de aynısını yaptın. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Oh, damn, now I got to get a new phone. | Kahretsin, şimdi yeni telefon almam gerek. Kahretsin, şimdi yeni bir telefon almak zorundayım. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| All right, with seconds left on the clock, | Maçın bitimine saniyeler kaldı. Pekâlâ, saniyeler kaldı, | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| double k p sets up. | Kevin topu yerleştirdi. Penaltıyı çekmek için topun başına geçti. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| He shoots. | Vuruşu,... Şutunu çekiyor. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Goal! And the crowd goes wild! | ...gol! Seyirciler çılgına dönüyor! Gol! Ve kalabalık çılgına dönüyor! | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Hey, man. Hey. | Hey dostum. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I got something for you. | Sana bir şey getirdim. Sana bir şey getirdim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Who's this? | Kim bu? Bu da kim? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Pete Gogolak, | Pete Gogolak,... Pete Gogolak. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| placekicker for the Giants | ...Giants' ın vurucusu... Giants'ın vurucusu ve... | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| and was also responsible | ...ve futbol vuruş stilini Amerikan ragbi ligine... ...Amerikan futbol ligine... | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| for bringing soccer style kicking to the NFL. | ...normal futbolun şut çekme tarzını getiren kişi. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Whoa. Thanks, dad. I love it. | Teşekkürler, baba. Çok sevdim. Vay canına. Teşekkürler baba. Çok hoşuma gitti. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Turns out he was also the Giants' | Ayrıca Giants' ın gelmiş geçmiş... Anlaşılan, o da Giants'ın... | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| all time leading scorer. | ...en skorer oyuncusuydu. ...en fazla sayı yapan oyuncusuymuş. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| A former soccer player. | Eski bir futbol oyuncusu. Eskiden normal futbol oynuyormuş. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Who'd have guessed it, huh? | Kim tahmin ederdi ki? Kimin aklına gelir ki, değil mi? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I guess I underestimated you. | Galiba seni göz ardı ediyordum. Galiba seni gözümde fazla küçültmüşüm. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Hey, I'm ten. It happens. | Ben çocuğum. Olur böyle şeyler. Hey, daha on yaşındayım. Çok normal. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| So she's your favorite soccer player, huh? | O kız senin en beğendiğin futbol oyuncusu, ha? Demek o en sevdiğin futbolcu, ha? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Yup, but that's not why I wanted the picture. | Evet, bu yüzden fotoğrafını istemedim. Evet, ama resmini bu yüzden istemedim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| No, it's 'cause she's hot. | Hayır, çok seksi olduğu için istedim. Çok seksi hatun. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| And, honestly, I wake up happy. | Açıkçası mutlu uyanıyorum. | Are You Here-1 | 2013 | |
| I mean, I'm that guy. | Yani ben o adamım işte. | Are You Here-1 | 2013 | |
| I've got enough of everything I need. | İhtiyacım olan her şeye yeterince sahibim. | Are You Here-1 | 2013 | |
| I'm single, I like a party, and I'm old enough to enjoy it... 1 | Bekarım. Eğlenmeyi seviyorum, bunun için yeterince olgunum... | Are You Here-1 | 2013 | |
| young enough to enjoy it. | ...yeterince gencim. | Are You Here-1 | 2013 | |
| I wanna do something, I do it. | Bir şey yapmak istiyorsam yaparım. | Are You Here-1 | 2013 | |
| Seems to be a little problem. Oh. | Galiba bir problem var. | Are You Here-1 | 2013 | |
| Must be the magnetic stripe. | Manyetik şerittendir. 1 | Are You Here-1 | 2013 | |
| And the weird thing is, I know it's all a cliche. | Ve tuhaf yanı da, bunun klişe olduğunun farkındayım. | Are You Here-1 | 2013 | |
| No strings, no obligations, but what's the alternative? | Bağlılık yok, zorunlulukların yok, peki neye karşılık? | Are You Here-1 | 2013 | |
| Get into some life: Wife, kids, | Hayata biraz atılmak, bir eş, çocuklar... | Are You Here-1 | 2013 | |
| some kind of car with too many seats. | ...bir sürü koltuğu olan bir araba. | Are You Here-1 | 2013 | |
| That's a world where you have to do whatever it is | Bu başka insanların senden yapmanı istediklerini... | Are You Here-1 | 2013 | |
| other people want you to do to keep it going. | ...yaptığın bir hayat sürüp gidersin. | Are You Here-1 | 2013 | |
| It's prostitution, when you think about it. | Düşündüğünde bu fahişelik değil de nedir. | Are You Here-1 | 2013 | |
| But there is this nagging feeling | Ama bir yandan da bir şeyleri kaçırdığım hissine kapılıyorum. | Are You Here-1 | 2013 |