Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4811
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I believe Sarah's still alive. | Sarah'nın hâlâ yaşadığına inanıyorum. Aslında elinde herhangi bir kanıt yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| I have proof. Doesn't it look | Kanıtım var. Tıpkı Sarah'ya benzemiyor mu? | Arrow-1 | 2012 | |
| I did manage to find one thing. | Bir şey bulmayı başardım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Malcolm Merlyn. I want you to kill him for me. | Malcolm Merlyn. Onu benim için öldürmeni istiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| We have a traitor in our midst. | Aramızda bir hain var. | Arrow-1 | 2012 | |
| He just made his last mistake. | Son hatasını biraz önce yapmış oldu. | Arrow-1 | 2012 | |
| Lawyers for John Nickels spoke to the press today. | John Nickels'ın avukatları bugün basına konuştu. | Arrow-1 | 2012 | |
| They say they're pleased the D.A. declined to indict | Savcının müvekkilleri aleyhindeki Nickel Binalarının birindeki... | Arrow-1 | 2012 | |
| their client on charges stemming from the recent fire | ...silahlı çatışmadan ileri gelen suçlamaları geri çekmesinden... | Arrow-1 | 2012 | |
| in one of Nickel's buildings. | ...memnuniyet duyduklarını söylediler. | Arrow-1 | 2012 | |
| John Nickel is one of the wealthiest | John Nickel, Starling City'deki en varlıklı şehir planlamacılarından biri. | Arrow-1 | 2012 | |
| He's also one of the dirtiest. | Aynı zamanda en kirlisi. Dün gece yanan o bina var ya? | Arrow-1 | 2012 | |
| Wiring was not up to code. Maybe he didn't know that. | Kablolar yönetmeliğe uygun döşenmemiş. Belki bundan haberi yoktu. | Arrow-1 | 2012 | |
| I guess he also didn't know | Herhalde son 3 yıl içerisinde diğer binalarında... | Arrow-1 | 2012 | |
| in his other buildings over the past three years. | ...donarak ölen 7 kişiden de haberi yoktur. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, he's a real man of the people. | Evet, tam bir halk adamı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Not for long. | Çok uzun sürmeyecek. | Arrow-1 | 2012 | |
| The D.A. ignores this, and the police can't do anything | Savcı bunu gözardı ediyor, polis ise Glades'deki... | Arrow-1 | 2012 | |
| because all these slums | ...tüm o gecekondular yüzünden bir şey yapamıyor. Yani bu akşam Felicity... | Arrow-1 | 2012 | |
| we cross Mr. Nickel's name off the list. | ...Bay Nickel'in adını listeden sileceğiz. | Arrow-1 | 2012 | |
| You ok with that? | Buna katılıyor musun? | Arrow-1 | 2012 | |
| was not surprisingly tense. | ...şaşırtıcı bir yoğunlukta değildi. | Arrow-1 | 2012 | |
| 100 percent. | Yüzde yüz. | Arrow-1 | 2012 | |
| He was just gone? | Öylece gitmiş miydi yani? Hayır! Gitmemiş. Kaçırılmış. | Arrow-1 | 2012 | |
| Looks like Nickel was on somebody else's list, too. | Anlaşılan Nickel bir başkasının da listesindeymiş. | Arrow-1 | 2012 | |
| After the fire last night, it's not entirely surprising. | Dün geceki yangından sonra tamamen şaşırtıcı sayılmaz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Felicity, I need you | Felicity, Nickel hakkında elinden geldiğince çok şey bulmanı istiyorum. Buraya gelince ne söyleyeceğimi bilemiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Focus on his tenants, and anyone who might have | Kiracılarına ve onun hakkında resmi şikayette bulunmuş olabilecek herkese... | Arrow-1 | 2012 | |
| people that lost something in the fire. | ...veya yangında bir şeylerini kaybeden insanlara odaklan. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, it's going to be some list. I mean, slum lords | Okkalı bir liste olacak. Yani gecekondu ağaları popülerlikleri ile tanınmazlar genelde. | Arrow-1 | 2012 | |
| Plus... What? | Üstelik... Ne? | Arrow-1 | 2012 | |
| Nothing, it's just | Yok bir şey, sadece... | Arrow-1 | 2012 | |
| you went over there to be | ...oraya "hey bana bak, kötü olmayı bırak yoksa sana ok saplarım"... | Arrow-1 | 2012 | |
| and now you want to rescue him. | ...demeye gittin ama şimdi onu kurtarmayı istiyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't like the idea that somebody dangerous is out there. | Dışarıda tehlikeli birilerinin olduğunu fikrinden hoşlanmıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Somebody else. | Başka birinin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Because typically... | Çünkü genellikle.. | Arrow-1 | 2012 | |
| They don't show my level of restraint. | ..benim kendimi dizginleme seviyesine sahip olmazlar. | Arrow-1 | 2012 | |
| So you're going to cross Nickel off anyway? | Yani her halükarda Nickel'in defterini düreceksin? | Arrow-1 | 2012 | |
| No. | Hayır. Bir sohbete ihtiyacı olan o başka birini bulacağım. | Arrow-1 | 2012 | |
| You're going out there again, Oliver? | Tekrar oraya mı gidiyorsun Oliver? | Arrow-1 | 2012 | |
| Why don't you go home and be with your family, man? | Neden evine gidip, ailenle birlikte olmuyorsun? | Arrow-1 | 2012 | |
| That's when the work is done, Diggle. | İş bitince yapacağım şey bu Diggle. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ok, then I'll take you out to dinner. | Tamam, o zaman seni akşam yemeğine çıkarayım. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm not hungry. | Aç değilim. Sormuyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Simple exchange. | Küçük bir sohbet. | Arrow-1 | 2012 | |
| You get us a way off the island, | Sen bize adadan bir çıkış yolu verirsin biz de sana roket rampan sırf bir... | Arrow-1 | 2012 | |
| so that your missile launcher | ...mobilya olmasın diye devre kartını. | Arrow-1 | 2012 | |
| You've grown up quite a bit, Mr. Queen. | Oldukça büyümüşsün Bay Queen. | Arrow-1 | 2012 | |
| You got an hour, Fyers, and then you're never | Bir saatin var Fyers, sonra asla... | Arrow-1 | 2012 | |
| We understand it might take you longer than an hour to get a boat. | Tekneyi ayarlamanın bir saatten fazla alabileceğini anlıyoruz. | Arrow-1 | 2012 | |
| What we mean is you need to move with some dispatch. | Demek istediğimiz birkaç askerle birlikte gitmen gerektiği. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ah, Wilson, still in command there, eh? | Wilson hâlâ kumandada demek? | Arrow-1 | 2012 | |
| I thought your little pet had staged a coup d'etat. | Senin küçük evcil hayvanın bir darbe düzenledi sanmıştım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Just get us the damn boat. | Sen o lanet tekneyi ayarla yeter. | Arrow-1 | 2012 | |
| Now you want to stop? | Şimdi mi durmak mı istiyorsun? | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, we don't all have butlers. | Hepimizin uşakları yok ne de olsa. | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, some of us actually have to answer our own doors. | Bazılarımız gidip kendi kapısını kendisi açmak zorunda. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh, the horror. | Ne korkunç! | Arrow-1 | 2012 | |
| You look familiar. 1 | Tanıdık geliyorsun. TV'de filan gördüm mü seni? | Arrow-1 | 2012 | |
| Probably. I'm Thea Queen. | Muhtemelen. Ben Thea Queen. Ya, tabii. | Arrow-1 | 2012 | |
| Did you get it? | Aldın mı? Yarın gece. | Arrow-1 | 2012 | |
| Joe wants us there at 11 p.m. | Joe gece 11'de hepimizi orada istiyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| He said to be on time, Harper. | Tam zamanında orada olmanı söyledi Harper. | Arrow-1 | 2012 | |
| What's happening tomorrow at 11:00? | Yarın 11'de ne olacak? | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, I'm actually kind of focused on | Ben aslında şu anda neler olduğuna odaklanmış durumdayım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh, ok. Yeah. | Tamam. Peki. | Arrow-1 | 2012 | |
| No, no, Thea, don't! | Hayır, hayır, Thea, yapma! | Arrow-1 | 2012 | |
| Why do you have a gun? | Neden bir silahın var? | Arrow-1 | 2012 | |
| Because I'm no good with knives. | Çünkü bıçaklarla aram iyi değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| The guy's a creep. Trust me, he deserves it. | Adam ucubenin teki. İnan bana, bunu hak ediyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Look, if it'll make you feel any better... | Bak, için daha rahat edecekse... | Arrow-1 | 2012 | |
| I won't be armed. | ...sillahlı olmayacağım. | Arrow-1 | 2012 | |
| But of course, the owner won't know that, but... | Fakat elbette dükkan sahibi bunu bilmeyecek ama... | Arrow-1 | 2012 | |
| I got you a job at my brother's club. | Sana ağabeyimin kulübünde iş buldum. | Arrow-1 | 2012 | |
| You have choices. You don't have to be a criminal! | Seçeneklerin var. Bir suçlu olmak zorunda değilsin! | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm not talking about phone bills. | Telefon faturalarından bahsetmiyorum burada. | Arrow-1 | 2012 | |
| I owe people. | İnsanlara borcum var. Bundan daha büyük silahları olan insanlara. | Arrow-1 | 2012 | |
| Look, here in the Glades, | Babanın defterindeki oyma ile mi ilgili bu? Bak, burada, Glades'de bu tek çözüm sayılır. | Arrow-1 | 2012 | |
| No, lots of people in the Glades live honest lives. | Hayır, Glades'teki pek çok insan dürüst bir hayat sürüyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Obviously not you. | Besbelli ki sen değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| You're just a waste. No, Thea. | Sen sadece zaman kaybısın. Hayır, Thea. 1 | Arrow-1 | 2012 | |
| Thea! | Thea! Eve sağ salim varmanı sağlayacağım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah. | Evet. Selam tatlım. | Arrow-1 | 2012 | |
| There you go. | Buyur bakalım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Um, what's all this? | Nedir bütün bunlar? | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, yeah, but you're the one who said we should do this, Laurel, | Evet ama bana bunu yapmamız gerektiğini söyleyen sendin Laurel... | Arrow-1 | 2012 | |
| so, you know, if there's even a chance that your sister is | ...yani, işte, eğer kız kardeşinin yaşadığına dair bir şans bile olsa... | Arrow-1 | 2012 | |
| yeah, but thank you. | Evet ama... Teşekkür ederim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hi, sweetheart, I'm sorry about the mess. | Selam bir tanem. Dağınıklık için kusura bakma. | Arrow-1 | 2012 | |
| Quentin, I just got off the phone with the consulate | Quentin, Pukhet'teki konsoloslukla görüşmeyi şimdi bitirdim... | Arrow-1 | 2012 | |
| That's good work. | İyi iş buna denir. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, I guess I just thought deep down | Sanırım içimden anneme bazı şeyleri... | Arrow-1 | 2012 | |
| that you were going to help mom... | ...kabul etmesinde yardım edeceğini düşünmüştüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| Things you and I accepted. | Senin ve benim kabul ettiğimiz şeyler. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, but... | Evet ama...kabul etmek zorundasın. | Arrow-1 | 2012 | |
| This girl, she looks a lot like Sarah. | Bu kız, Sarah'a çok fazla benziyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Sarah had that same cap. The Starling City Rockets. | Sarah'da da aynı kepten vardı. Starling City Rockets. | Arrow-1 | 2012 | |
| Your dad bought it for her, remember? | Ona baban satın almıştı, hatırlıyor musun? | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, I remember. | Evet, hatırlıyorum. | Arrow-1 | 2012 |