Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4815
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Then we agree on something. | Anlaştığımız bir nokta var o halde. | Arrow-1 | 2012 | |
| This world would be better off without you in it. | Bu dünya sensiz daha güzel olurdu. | Arrow-1 | 2012 | |
| We seem to have lost the feed. | Bağlantıyı kaybettik. | Arrow-1 | 2012 | |
| We will stay on this story and keep you up to date | Hikayeyi takip etmeye devam edeceğiz. bir gelişme olursa haberdar edeceğiz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Let the kid go. | Çocuğu bırak. | Arrow-1 | 2012 | |
| You kill this kid, | Bu çocuğu öldürürsen, değişme fırsatını bir daha asla bulamazsın! | Arrow-1 | 2012 | |
| You can give him a second chance. | Ona ikinci bir şans verebilirsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| We're the only ones who can save this city. | Bizler bu şehri koruyabilecek tek kişileriz. Şimdi duramayız. | Arrow-1 | 2012 | |
| We're not the same! | Aynı kişiler değiliz! | Arrow-1 | 2012 | |
| You've killed people for this city, so have I. | Bu şehir için insanlar öldürdün, aynı şekilde ben de öyle. | Arrow-1 | 2012 | |
| What's the difference between you and me? | Aramızdaki fark ne? | Arrow-1 | 2012 | |
| Emma never got her second chance. | Emma'ya ikinci bir şans verilmedi. | Arrow-1 | 2012 | |
| You have no idea how lonely it is. | Ne kadar yalnızlık çektiğimi bilemezsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| I understand being alone. | Yalnız olmanın ne demek olduğunu biliyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| But it doesn't give you the right | Ama yalnız olman sana soğukanlılıkla cinayet işleme hakkını vermez! | Arrow-1 | 2012 | |
| He deserves it. | Hak ediyor. Tıpkı onu vuran çetedekilerin hak ettiği gibi. | Arrow-1 | 2012 | |
| he's no different than them. | Onlardan farkı yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| And now I get to gun him down. | Şimdi de ben onu vuracağım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Don't do it! | Sakın! | Arrow-1 | 2012 | |
| Got to get going to the airport. | Havaalanına gitmem lazım. Şehir merkezindekine. | Arrow-1 | 2012 | |
| I should be home in a flash. | Hemen eve dönerim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Call me some time. | Ara beni. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'd really like that. | Araman hoşuma gider. Hoşuna mı gider? | Arrow-1 | 2012 | |
| Of course I would. | Tabii ki. Annemsin benim. | Arrow-1 | 2012 | |
| I love you so much. | Seni çok seviyorum. Ben de seni seviyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| I thought you were going to die. | Öleceğini sandım. Ben de öyle sandım. | Arrow-1 | 2012 | |
| I probably look like a mess. | Kötü görünüyorum muhtemelen. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm going to go to the bathroom and freshen | Banyoya gidip üstüme başıma bir çeki düzen vereyim. | Arrow-1 | 2012 | |
| I heard Thea's friend was ok. | Thea'nın arkadaşı iyi diye duydum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah. That worked out ok. | Evet. İyi. | Arrow-1 | 2012 | |
| This Roy... | Şu Roy... | Arrow-1 | 2012 | |
| is more than just a friend, isn't he? | ...arkadaştan fazlası, değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Bad boys. | Yaramaz çocuklar... | Arrow-1 | 2012 | |
| Hook you every time. | ...hep aşık ederler kendine. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh, I think, uh, | Sanırım Tommy eve gitti. | Arrow-1 | 2012 | |
| You all right? | Sen iyi misin? | Arrow-1 | 2012 | |
| You seem like you're something other than all right. | Pek iyi değilmişsin gibi gözüküyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| My mom, she showed up in town this week | Annem bu hafta kasabaya geldi... | Arrow-1 | 2012 | |
| and she's been... | ...ve o... | Arrow-1 | 2012 | |
| She had this crazy idea | Sarah'ın hâlâ hayatta olması gibi delice bir düşüncesi var. | Arrow-1 | 2012 | |
| She was so sure of it | O kadar emin ki... | Arrow-1 | 2012 | |
| that she kind of had me believing it, also. | ...beni de inandırdı. | Arrow-1 | 2012 | |
| But Sarah's gone. | Ama Sarah öldü. | Arrow-1 | 2012 | |
| I can't believe she sucked me in like that. | Beni kandırdığına inanamıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| You miss her. I miss them both. | Onu özlüyorsun. İkisini de özlüyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thanks for listening. | Dinlediğin için sağ ol. Her zaman. | Arrow-1 | 2012 | |
| Want to have dinner, or... | Akşam yemeği ya da... | Arrow-1 | 2012 | |
| coffee, I don't know. | ...kahve falan içmek ister misin? Şu an olan her şey benim suçum. Şu an olan her şey benim suçum. | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't want to be on an island anymore. | Artık adadaymış gibi yaşamak istemiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Slade? | Slade? | Arrow-1 | 2012 | |
| Circuit board's gone. | Devre kartı yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| Damn. Fyers played us. | Lanet olsun. Fyers bizi kandırdı. | Arrow-1 | 2012 | |
| While he was screwing us around, | O bizi oyalarken adamları ormanda onu arıyorlarmış. | Arrow-1 | 2012 | |
| Now his missile launcher is fully operational. | Artık füze rampasını çalıştırabilir. | Arrow-1 | 2012 | |
| And he was never going to let us off the island, I get it! | Adadan kurtulmamıza asla izin vermeyecekmiş. Anladık! | Arrow-1 | 2012 | |
| Of course he wasn't going to help you. | Size yardım etmeyecekti tabii. | Arrow-1 | 2012 | |
| He couldn't chance you warning the mainland | Adadan kurtulmanıza yardım ederek planını ana karada açıklamanızı riske edemezdi. | Arrow-1 | 2012 | |
| She speaks English. Yeah, well, guess what. | İngilizce biliyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thank you for coming, Frank. | Geldiğin için sağ ol, Frank. Peşimizde kimin olduğunu bile söyledin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Meeting like this is dangerous, Moira. | Bu şekilde buluşmak çok tehlikeli, Moira. | Arrow-1 | 2012 | |
| Particularly now. Yes, I know. | Özellikle de şu vakitlerde. Biliyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Malcolm knows. | Malcolm öğrendi. | Arrow-1 | 2012 | |
| What?! I had no choice | Ne? Başka şansım yoktu... | Arrow-1 | 2012 | |
| but to turn over what I've discovered. | ...bulduklarımı ona verdim. Banka transferinin kanıtını. | Arrow-1 | 2012 | |
| the money that you paid the Triad to assassinate him. | Onu öldürmek için Triad'a verdiğin paranın kanıtını ona verdim. | Arrow-1 | 2012 | |
| The money I | O parayı... | Arrow-1 | 2012 | |
| Moira! | Moira! | Arrow-1 | 2012 | |
| Mr. Merlyn thanks you for your loyalty. | Bay Merlyn sadakatiniz için size teşekkür ediyor. İyi iş çıkardınız. | Arrow-1 | 2012 | |
| Now Chen's family will share his fate. | Chen'in ailesi de aynı kaderi paylaşacak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Chen betrayed us, | Chen bize ihanet etti ama kızı etmedi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Tell Mr. Merlyn I want her to live. | Bay Merlyn'e kızın yaşamasını istediğimi söyleyin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Amanda nearly lost her life in the Glades, | Amanda, Glades'te neredeyse hayatını kaybediyordu. | Arrow-1 | 2012 | |
| now she's lost her father. I think she's suffered enough. | Şimdi de babasını kaybetti. Yeteri kadar acı çekti. | Arrow-1 | 2012 | |
| We must send a message. | Bir mesaj yollamalıyız. Yolladık zaten. | Arrow-1 | 2012 | |
| Very well. Thank you | Peki o zaman. Teşekkür ederim... | Arrow-1 | 2012 | |
| Thea's friend is upstairs. I saw. | Thea'nın arkadaşı üst katta. Gördüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| You probably saw that they were very happy to see each other, | Görüştükleri için ne kadar mutlu olduklarını da görmüşsündür. | Arrow-1 | 2012 | |
| if you know what I mean. | Anladın sen onu. | Arrow-1 | 2012 | |
| Which you probably don't want to talk about, | Bu konuda konuşmak istemezsin ama... | Arrow-1 | 2012 | |
| because she's your baby sister. | ...küçük kız kardeşin sonuçta. | Arrow-1 | 2012 | |
| You ok? | İyi misin? İyi oluyorum. Sorduğun için sağ ol. | Arrow-1 | 2012 | |
| Psst. | Bir savaş yürütüyorsun, Queen... | Arrow-1 | 2012 | |
| By the way. | Bu arada... | Arrow-1 | 2012 | |
| If you ever need to tell someone about your day... | ...birine gününün nasıl geçtiğini anlatmak istersen... | Arrow-1 | 2012 | |
| You can tell me. | ...bana anlatabilirsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Felicity pulled it up. It's an old map | Felicity buldu. Artık çalışmayan eski metro hattının haritası. | Arrow-1 | 2012 | |
| Runs underneath the low rent district of the city. | Şehrin kirası düşük yerlerinin altından geçiyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| I've seen that map before. | Bu haritayı daha önce de görmüştüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| It was right in front of our faces | Başından beri gözümüzün önündeymiş. | Arrow-1 | 2012 | |
| My father, the other archer, | Babam, diğer okçu... | Arrow-1 | 2012 | |
| the undertaking, whatever the plan is. | ...girişim planı. Plan her neyse... | Arrow-1 | 2012 | |
| It's all connected to the Glades. | ...her şey Glades ile bağlantılı. | Arrow-1 | 2012 | |
| I was stranded on an island with only one goal | Beş yıl boyunca, tek bir amaçla bir adada mahsur kaldım... Beş yıl boyunca, tek bir amaçla bir adada mahsur kaldım... | Arrow-1 | 2012 | |
| survive. | ...o da hayatta kalmaktı. ...o da hayatta kalmaktı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oliver Queen is alive. | Oliver Queen hayatta. Oliver Queen hayatta. | Arrow-1 | 2012 | |
| Now I will fulfill my father's dying wish | Şimdi, babamın son dileğini yerine getirmeyi planlıyorum. Şimdi, babamın son dileğini yerine getirmeyi planlıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| to use the list of names he left me | Babamın bana verdiği listeyi kullanarak... Babamın bana verdiği listeyi kullanarak... | Arrow-1 | 2012 | |
| and bring down those who are poisoning my city. | ...şehrimi zehirleyenleri alaşağı edeceğim. ...şehrimi zehirleyenleri alaşağı edeceğim. | Arrow-1 | 2012 | |
| To do this, I must become someone else. | Bunu yapabilmek için başka birine dönüşmem gerekti. Bunu yapabilmek için başka birine dönüşmem gerekti. | Arrow-1 | 2012 | |
| I must become something else. 1 | Başka bir şeye dönüşmem gerekti. 1 Başka bir şeye dönüşmem gerekti. 1 | Arrow-1 | 2012 |