Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4823
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I miss my mom and dad. | Annemle babamı özlüyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| When I was your age, | Senin yaşındayken annem beni o gece dışarı çıkmadan önce... | Arrow-1 | 2012 | |
| that night before going out. | ...yatağıma yatırmıştı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Then the next thing I knew, | Sonra bir baktım ki kapımda bir polis duruyordu. | Arrow-1 | 2012 | |
| He said that she was gone | Onun öldüğünü... | Arrow-1 | 2012 | |
| and that I would never see her again. But you know what? | ...onu bir daha asla göremeyeceğimi söyledi. Ama bak ne diyeceğim? | Arrow-1 | 2012 | |
| He was wrong. | Yanılıyordu. Onu gördün mü? | Arrow-1 | 2012 | |
| Every time I close my eyes, I can see her. | Gözlerimi her kapadığımda onu görebiliyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Every time I go to bed, | Her uyuduğumda onu rüyalarımda görüyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Now try it, close your eyes. | Şimdi bir dene bakalım, kapa gözlerini. | Arrow-1 | 2012 | |
| I see them. | Onları görüyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Whenever you are sad, | Her üzgün olduğunda veya korktuğunda... | Arrow-1 | 2012 | |
| just remember that they will always be there. | ...onların daima orada olduklarını unutma. | Arrow-1 | 2012 | |
| You constantly surprise me, Merlyn. | Beni sürekli şaşırtıyorsun Merlyn. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ms. Lance? | Bay Lance? | Arrow-1 | 2012 | |
| Lieutenant Kessel, SCPD. | Starling City Emniyetinden Teğmen Kessel. | Arrow-1 | 2012 | |
| Your dad asked me to check in. | Babanız size bir bakmamı istedi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Lieutenant, can you hold your badge up to the door, please? | Teğmen, rozetinizi kapıya tutar mısınız lütfen? | Arrow-1 | 2012 | |
| Ok, great. | Tamam, harika. Sadece bir saniye lütfen. | Arrow-1 | 2012 | |
| What? | Ne? Rozet numarası 0'la başlıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Lieutenant's badge numbers begin with a one... | Teğmenlerin rozet numarası 1'le başlar. | Arrow-1 | 2012 | |
| It was the badge that gave me away, right? | Beni ele veren rozet oldu, değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, my father's a cop. | Biliyor musun, babam bir polistir... | Arrow-1 | 2012 | |
| And that's not all he taught me. | ...ve bana öğrettiği tek şey bu değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm feeling like it might be time for you to move. | Bana kalırsa senin artık taşınmanın zamanı geldi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Dad, whoever Rasmus hired | Baba, Rasmus her kimi tuttuysa işini bitirene kadar gelmeye devam edecek... | Arrow-1 | 2012 | |
| otherwise Rasmus will just hire someone else who will. | ...ya da Rasmus işi bitirecek bir başkasını tutacak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ok, listen, I want the three of you | Tama, dinleyin, her üçünüzün de derhal... | Arrow-1 | 2012 | |
| in protective custody immediately, and don't even think about it. | ...ihtiyati gözaltına girmenizi istiyorum ve bunu aklından bile geçirme. | Arrow-1 | 2012 | |
| He killed two of my men. | Adamlarımdan ikisini öldürdü. | Arrow-1 | 2012 | |
| The Hood just saved our lives. | Başlıklı hayatımızı kurtardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| We can trust him. | Ona güvenebiliriz. | Arrow-1 | 2012 | |
| He won't let anything happen to me. | Bana bir şey olmasına izin vermez. | Arrow-1 | 2012 | |
| Even if I was comfortable | Seni günün 24 saati kolladığı fikrinden ne kadar hoşnut olsam da... | Arrow-1 | 2012 | |
| which I'm not, | ...ki değilim... | Arrow-1 | 2012 | |
| something tells me he's got better things to do. | ...içimden bir ses onun yapacak daha iyi bir işi olduğunu söylüyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| What about Oliver? | Oliver'a ne dersin? | Arrow-1 | 2012 | |
| Sorry, you got another friend named Oliver? | Affedersin, Oliver adında bir arkadaşın daha mı var? | Arrow-1 | 2012 | |
| The Queens have more security than the President. | Queen'lerin Başkan'dan bile daha sıkı bir koruması vardır. | Arrow-1 | 2012 | |
| They've got cameras everywhere, bodyguards in every wing, | Her yerde kameraları, her kanatta muhafızları var... | Arrow-1 | 2012 | |
| and no one goes in or out without being accounted for. | ...kimliği bilinmeyen hiç kimse içeri girip çıkamaz. | Arrow-1 | 2012 | |
| We both only want what is best for Laurel. | Her ikimizde sadece Laurel'ın iyiliğini istiyoruz. | Arrow-1 | 2012 | |
| And right now that is to stay close to Oliver. | Ve bu da şu anda Oliver'ın yakınında olmak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Trust me. | İnan bana. | Arrow-1 | 2012 | |
| This is Mr. Robbins. | Bu Bay Robbins. | Arrow-1 | 2012 | |
| Where you go, he goes. | Sen nereye gidersen o da oraya gidiyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| You'll be very well protected, Ms. Lance. | Burada çok iyi korunacaksınız Bayan Lance. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thank you. | Teşekkür ederim. Bu adamları kendi elimle seçtim. | Arrow-1 | 2012 | |
| The house and the grounds are completely secure. | Ev ve arazi tamamen koruma altında. | Arrow-1 | 2012 | |
| Please make yourself at home. | Lütfen kendinizi evinizde hissedin. | Arrow-1 | 2012 | |
| You must be Taylor. | Sen Taylor olmalısın. | Arrow-1 | 2012 | |
| How about I show you where I hide the good cookies? | Sana iyi kurabiyeleri nereye sakladığımı göstermeme ne dersin? | Arrow-1 | 2012 | |
| Ok? | Olur mu? | Arrow-1 | 2012 | |
| Mr. Queen, whenever you're ready, | Bay Queen, hazır olduğunuzda sizi diğer randevunuza götürebilirim efendim. | Arrow-1 | 2012 | |
| The Lawton meeting? | Lawton toplantısı? Doğru ya. | Arrow-1 | 2012 | |
| I just need to swing by the club | Kulübe hızlıca bir uğrayıp iyi takımımı almam gerekiyor sadece. | Arrow-1 | 2012 | |
| So, I'll meet you there. | Seninle orada görüşürüz. Elbette efendim. | Arrow-1 | 2012 | |
| There's something else I need to take care of. It's important. | Halletmem gereken başka bir iş var. Önemli bir şey. | Arrow-1 | 2012 | |
| More important than what's going on here? | Burada olanlardan daha mı önemli? | Arrow-1 | 2012 | |
| No offense to Oliver, but I think we need | Oliver gücenmesin ama sanırım... | Arrow-1 | 2012 | |
| Mr. Robbins and his men more than him. | ...ondan çok Bay Robbins ve adamlarına ihtiyacımız var. | Arrow-1 | 2012 | |
| You are the reason why we're here, | Burada olmamızın nedeni sensin... | Arrow-1 | 2012 | |
| and trust me, that wasn't easy to admit. | Özür dilerim. ...ve inan bana bunu itiraf etmek hiç de kolay olmadı. | Arrow-1 | 2012 | |
| You'll be fine. | Size bir şey olmayacak. Söz veriyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, chewing might help. | Biliyor musun, çiğnemek yararlı olabilir. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hmm. Not dainty enough for you? | Senin için yeterince lezzetli değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| I could eat you under the table, Roy Harper. | Seni masanın altında bile yiyebilirim Roy Harper. | Arrow-1 | 2012 | |
| Don't forget that. | Bunu unutayım deme. | Arrow-1 | 2012 | |
| All units, code 10 80. | Tüm birimlere Kod 10 80. | Arrow-1 | 2012 | |
| Starling City port, 10 80... | Starling City limanı. Kovalamaca... | Arrow-1 | 2012 | |
| Suspected vigilante activity, | Şüpheli Kanunsuz faaliyeti, tüm müsait birimler talep ediliyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Do you have a police radio in your pocket? | Cebinde bir polis telsizi mi var? | Arrow-1 | 2012 | |
| No, I'm just happy to see you. | Hayır, seni gördüğüm için mutluyum sadece. | Arrow-1 | 2012 | |
| Got to run. | Kaçmam lazım. | Arrow-1 | 2012 | |
| I think you've got something that belongs to me. | Sanırım sende bana ait bir şey var. | Arrow-1 | 2012 | |
| You set this up, just to get your radio back? | Sırf telsizini geri almak için mi bu tuzağı kurdun? | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm uploading a satellite overview | Plazanın uydu görüntüsünü senin telefona yüklüyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thanks, but I know the place... | Teşekkürler ama ben yeri zaten biliyorum... | Arrow-1 | 2012 | |
| Dig was pretty specific about where you should perch... | Dig senin nerede tünemen gerektiği konusunda oldukça spesifikti. | Arrow-1 | 2012 | |
| you know, | Lawton'a atış yapabileceğin en iyi pozisyon filan yani. | Arrow-1 | 2012 | |
| I think. | Yani sanırım. Bir sürü askeri terim kullandı. | Arrow-1 | 2012 | |
| He used a lot of military jargon. | Bütçeler umurumda değil. Bu bir operasyon. | Arrow-1 | 2012 | |
| So you're sniping a sniper. | Yani bir pusu nişancısını pusulayacaksın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Kind of ironic, don't you think? | Biraz ironik gibi, sence de öyle değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Me neither. | Peki sana insanın aklına bile gelmeyecek şeyler yapmayacağını nereden biliyorsun? Bence de değil. Nedir o? | Arrow-1 | 2012 | |
| I had a remote access trojan | Edward Rasmus için interneti tarayan uzaktan erişimli bir trojanım vardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| His name just popped up on a flight manifest, | Adı biraz önce bir uçuş listesinde göründü... | Arrow-1 | 2012 | |
| 8:15 to Shanghai... He's running. | ...8:15'te Şangay'a. Kaçıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| That's good, right? | Bu iyi, öyle değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| If he's leaving town, he won't be after Laurel and the child anymore. | Eğer şehirden ayrılıyorsa artık Laurel'la çocuğun peşine düşemez. | Arrow-1 | 2012 | |
| But if you did want to stop him, | Ama onu durdurmak istiyorsan anlaşılan ya şimdi ya da asla. | Arrow-1 | 2012 | |
| Deadshot or Rasmus... Your choice. | Deadshot mı Rasmus mu? Seçim senin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Trap one, this is Harbinger. | Tuzak bir, burası Harbinger. | Arrow-1 | 2012 | |
| Wait for Lawton to enter and make contact. | Lawton'un girmesini ve temas kurmasını bekle. | Arrow-1 | 2012 | |
| Then we'll take him down. | Sonrasında biz onu deviririz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Damn it, Oliver... | Kahretsin Oliver... | Arrow-1 | 2012 | |
| ...Just until this CNRI mess dies down. | Sadece şu CNRI rezaleti dinene kadar. | Arrow-1 | 2012 | |
| And if it doesn't, two best things about China... | Dinmezse de Çin'in en iyi iki özelliği... | Arrow-1 | 2012 | |
| wontons and no extradition treaty. | ...wonton çorbası ile suçlu iadesinin olmayışı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hey, hey, I thought I was paying you extra | Hey, hey. Sana kırmızıda durmaman için fazladan para ödedim sanıyordum. | Arrow-1 | 2012 |