Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4827
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| The village must be destroyed before it can be saved. | Köy, kurtarılmadan önce yok edilmeli. | Arrow-1 | 2012 | |
| Are you suggesting we somehow... | Bir şekilde Glades'i dümdüz etmemizi mi öneriyorsun? 1 | Arrow-1 | 2012 | |
| Down to the bedrock. | Taş üstünde taş kalmayana dek. | Arrow-1 | 2012 | |
| Only then can we truly | Ancak o zaman Starling City'yi... | Arrow-1 | 2012 | |
| rebuild Starling City and make it safer for everyone. | ...hakikaten yeniden inşa edebilir ve herkes için güvenli hale getirebiliriz. | Arrow-1 | 2012 | |
| That's 24 square blocks. | Bu 24 bina eder. | Arrow-1 | 2012 | |
| And if we did | Ve eğer yaparsak, yapmamız gerek demiyorum... | Arrow-1 | 2012 | |
| if we did, | ...eğer yaparsak şüpheler üzerimizde toplanmaz mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Not if the destruction | Yıkıma doğal bir afet neden olmuş gibi görünürse toplanmaz. | Arrow-1 | 2012 | |
| You've always had something of a God complex, Malcolm. | Sende her zaman Tanrı kompleksine benzer gibi bir şey vardı Malcolm... | Arrow-1 | 2012 | |
| It's part of your charm. | ...ve bu da çekiciliğinin bir parçası ama sen bile doğal afet yaratamazsın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Have you ever heard of Unidac Industries? | Hiç Unidac Endüstri'yi duymuş muydunuz? | Arrow-1 | 2012 | |
| It's a small company. | Küçük bir şirkettir. | Arrow-1 | 2012 | |
| They have an idea... | Bir fikirleri var. | Arrow-1 | 2012 | |
| An idea that will serve our purposes. | Amacımıza hizmet edecek bir fikir. | Arrow-1 | 2012 | |
| My sources tell me they're 5 years away from prototype. | Kaynaklarım bana prototipin çıkmasına 5 yıl kaldığını söylüyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| And any undertaking of value is worthy of patience. | Üstelik her türlü değer girişimi sabır göstermeye değer. | Arrow-1 | 2012 | |
| And restraint. | Ve kısıtlamaya. | Arrow-1 | 2012 | |
| One man alone | Tek bir adam bu şehri kurtaramaz Robert ve bunu her ikimiz de biliyoruz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Of all the gin joints in all the towns in all the world, | Tüm dünyanın tüm şehirlerindeki tüm barların içinde... | Arrow-1 | 2012 | |
| she walks into mine. | ...o benimkine girdi. | Arrow-1 | 2012 | |
| This coffee's terrible, Oliver. | Bu kahve korkunç Oliver. | Arrow-1 | 2012 | |
| That's what you get for ordering coffee in a bar. | Bir barda kahve sipariş ettiğinde bunu alırsın. | Arrow-1 | 2012 | |
| You look tired. | Yorgun görünüyorsun. Çok fazla iş mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Too much crying. | Çok fazla gözyaşı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Tommy broke up with me. | Tommy benden ayrıldı. | Arrow-1 | 2012 | |
| What happened? | Ne oldu? Hiçbir fikrim yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| Things were good. They were... | İşler iyi gidiyordu. Her şey... | Arrow-1 | 2012 | |
| Great, and then suddenly he's packing up his things | ...harikaydı ve sonra birden eşyalarını toplamaya... | Arrow-1 | 2012 | |
| and telling me that it's over. | ...bana bittiğini söylemeye başladı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Did he say anything to you? | Sana bir şey söyledi mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| No. Tommy and I haven't talked very much since he quit. | Hayır. Tommy'le ben o ayrıldığından beri pek konuşmadık. | Arrow-1 | 2012 | |
| But he'll come around. | Ama aklı başına gelecektir. Yani tüm tanıklar bir çeşit ölümcül kazaya kurban gitti demek istiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's probably just cold feet. | Muhtemelen ödlekliği tutmuştur. | Arrow-1 | 2012 | |
| Like it was with you. | Tıpkı seninle olduğu gibi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oliver, you don't sleep with your girlfriend's sister | Oliver ilişkiyi bitirmenin yolunu aramadığın sürece... | Arrow-1 | 2012 | |
| unless you're looking to blow the relationship up. | ...kız arkadaşının kardeşiyle yatmazsın. | Arrow-1 | 2012 | |
| If you still want to be with Tommy, | Tommy'le o kadar birlikte olmak istiyorsan... | Arrow-1 | 2012 | |
| do what we should have done. | ...bir zamanlar yapmış olmamız gereken şeyi yap. | Arrow-1 | 2012 | |
| Talk to each other | Birbirinizle konuşun ve dürüst olun. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oliver, I need to show you what | Oliver, sana göstermem gereken... | Arrow-1 | 2012 | |
| I just totally walked in on a thing, didn't I? | Pat diye bir meselenin üstüne geldim, değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm sorry, uh, who are you? | Affedersin, sen kimsin? | Arrow-1 | 2012 | |
| Nobody. I mean, I'm not nobody. | Hiç kimse. Yani hiç kimse değilim. Pek tabii ki biriyim. | Arrow-1 | 2012 | |
| And so are you. You're Laurel, right? | Ve sen de öyle. Sen Laurel'sın, değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| That Laurel. Gorgeous Laurel. | Şu Laurel. Göz kamaştıran Laurel. | Arrow-1 | 2012 | |
| This is Felicity. She's setting up my Internet. | Bu Felicity. İnternetimi kuruyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Router. And I need to show Oliver | Yönlendirici ve Oliver'a bununla ilgili göstermem gereken çok önemli bir şey var. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'll let you go, then. | Bırakayım da git bari. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thank you for the coffee... | Kahve için teşekkürler. Tavsiye için de. | Arrow-1 | 2012 | |
| Tell me you got in. | Bana dosyalara girdiğini söyle. | Arrow-1 | 2012 | |
| Better. I hacked Cayman Fidelity | Daha da iyisi. Cayman Fidelity'nin sistemine girdim... | Arrow-1 | 2012 | |
| and put together a list all the deposits Backman made last year. | ...ve Backman'ın geçen yıl yatırdığı tüm paranın bir listesini çıkardım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Felicity, what good does that do us | Felicity, paranın kime ait olduğunu bilmiyorsak bunun bize yararı ne? | Arrow-1 | 2012 | |
| Look at the biggest deposit Backman made last year. | Backman'ın geçen yıl yatırdığı em yüklü miktara bak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Bottom page. | Sayfanın altında. 2 milyon dolar, Aralık'ın... | Arrow-1 | 2012 | |
| December 12. | Aralık ayının 12'sinde. | Arrow-1 | 2012 | |
| That's... | Bu... Walter'ın ortadan kaybolduğu gün. | Arrow-1 | 2012 | |
| What if one of Backman's clients was paid 2 million | Ya Backman'ın müşterilerinden birine Walter'ı kaçırması için biri para vermişse? Asla olmaz demek istiyorsun, değil mi Oliver? | Arrow-1 | 2012 | |
| Then we find out which client it was... | O halde bunun hangi müşteri olduğunu bulur... | Arrow-1 | 2012 | |
| And we use them to find Walter. | ...ve onları Walter'ı bulmak için kullanırız. | Arrow-1 | 2012 | |
| <font color=00FF00>♪ Arrow 1x21 ♪</font> <font color=00FFFF>The Undertaking</font> Original Air Date on May 1, 2013 | 12. Bölüm "Girişim" | Arrow-1 | 2012 | |
| Ok, back trace the account, follow the money, | Tamam, hesabı geriye doğru takip et, parayı izle. | Arrow-1 | 2012 | |
| hopefully it will lead us to whoever kidnapped Walter. | İnşallah bizi Walter'ı kaçıran kişiye götürür. | Arrow-1 | 2012 | |
| After all this time, do you think Walter might | Bunca zamandan sonra Walter hâlâ hayatta olabilir mi sence? | Arrow-1 | 2012 | |
| still really be alive? | Askeri bağlantılarımla iletişim halindeyim. | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't know. | Bilmiyorum. Buldum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Dominic Alonzo. | Dominic Alonzo. Evet. İsim bir çağrışım mı yaptı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Alonzo runs the biggest underground casino in Starling City | Alonzo adam kaçırmakla meşgul olmadığı zamanlarda... | Arrow-1 | 2012 | |
| when he's not busy kidnapping. | ...Starling City'deki en büyük yeraltı kumarhanesini işletir. | Arrow-1 | 2012 | |
| He looks like the kind of lowlife someone would hire to kidnap Walter. | Birinin Walter'ı kaçırmak için tutabileceği türde bir alçağa benziyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| How many arrows do you think you'll have to put in him | Walter’ın yerini söyleyene kadar ona kaç ok saplaman gerekecek dersin? Mesela çok? | Arrow-1 | 2012 | |
| It's not that simple. | Bu o kadar basit değil. O kumarhanenin kendi özel ordusu var. | Arrow-1 | 2012 | |
| We need to access Alonzo's computer, | Alarmları çaldırmadan Alonzo'nun bilgisayarına ulaşmamız gerekiyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Looks like we're gonna need all the help we can get. | Görünüşe göre alabileceğimiz tüm yardıma ihtiyacımız olacak. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's too bad there's not someone else we could call. | Arayabileceğimiz başka birinin olmaması çok yazık. | Arrow-1 | 2012 | |
| That's enough. We can do this on our own. | Bu kadar yeter. Bunu kendi başımıza yapabiliriz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, then... Looks like someone's going gambling tonight. | İyi o zaman. Anlaşılan biri bu gece kumara gidiyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Those guys would make me the minute that I walked in there. | O adamlar oraya girdiğim anda icabıma bakar. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oliver Queen would never be caught dead in a place like that. | Oliver Queen ölse de böyle bir yerde bulunmaz. | Arrow-1 | 2012 | |
| I wasn't talking about you. | Senden bahsetmiyordum. Kesinlikle olmaz. | Arrow-1 | 2012 | |
| I can count cards. | Kart sayabiliyorum. Hepsi olasılık teorisi ile matematikten ibaret. | Arrow-1 | 2012 | |
| Have you met me? | Benimle karşılaştın mı? Kısacası, kumarhanelerle yeterince deneyimliyim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Felicity, I'm not letting you walk | Felicity, oraya gitmene izin verecek değilim... | Arrow-1 | 2012 | |
| The reason I joined you in the first place | Her şeyden önce size katılmamın nedeni Walter'ı bulmaktı ve ilk kez... | Arrow-1 | 2012 | |
| we have a real chance of finding him. | ...onu bulmak için gerçek bir şansımız var. Bunu yapmama izin vermelisin. | Arrow-1 | 2012 | |
| But we do it my way. | Ama bunu benim yöntemimle yapacağız. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm sorry I had to pull you away | Seni buluştuğun kişilerden ayırdığım için kusura bakma. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh, it's nothing. Everyone's left already. | Önemli değil. Herkes gitmişti zaten. | Arrow-1 | 2012 | |
| Besides, it's my fault for forgetting to sign the K 5s this morning. | Üstelik bu sabah K5 evraklarını imzalamayı unutmam benim hatam. | Arrow-1 | 2012 | |
| I hope you don't mind me asking, but is everything all right? | Umarım sormamda sakınca yoktur ama her şey yolunda mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Just, uh, taking care of some odds and ends. | Ufak tefek şeylerin icabına bakıyorduk sadece. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, if ever you need a friendly ear. | Ne zaman bir dost dinleyiciye ihtiyacın olursa. | Arrow-1 | 2012 | |
| You're a good man, Walter. | Sen iyi bir adamsın Walter. | Arrow-1 | 2012 | |
| I thought you'd left. | Gittiğini sanıyordum. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm still waiting for your answer. | Hâlâ cevabını bekliyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| How can you even think of doing this? | Bunu yapmayı nasıl düşünürsün her şeyden önce? | Arrow-1 | 2012 | |
| That place took your soul, Robert. | O yer senin ruhunu aldı Robert. Bunu yapmak onu geri getirmeyecek. | Arrow-1 | 2012 | |
| It won't bring back Rebecca, either. | Rebecca'yı da geri getirmeyecek. | Arrow-1 | 2012 | |
| It still feels like yesterday, that day. | O gün sanki daha dün gibiydi. | Arrow-1 | 2012 |