Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4835
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I don't have a sidekick. | Benim bir yamağım yok. Yardım gerektiğinde seni arıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Malcolm Merlyn plans to level the Glades with a manmade earthquake | Malcolm Merlyn Glades'i Unidac Sanayi'nin teknolojisini kullanan... | Arrow-1 | 2012 | |
| using technology from Unidac Industries. 1 | ...insan yapımı bir deprem cihazıyla yıkmayı planlıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| What? | Ne? İşte şimdi benimle kafa bulmaya çalışıyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't know what Merlyn's timetable is, | Malcolm Merlyn'in zaman çizelgesini bilmiyorum... | Arrow-1 | 2012 | |
| so you need to evacuate the Glades immediately. | ...bu yüzden Glades'i derhal tahliye ettirmen gerekiyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Get as many people to safety as you can. | Mümkün olduğunca çok kişiyi güvenli bir yere naklet. | Arrow-1 | 2012 | |
| Whatever you think of me, Detective, | Hakkımda ne düşünürsün düşün Dedektif... | Arrow-1 | 2012 | |
| please...believe this. | ...lütfen...buna inan. | Arrow-1 | 2012 | |
| Sounds like you have bigger problems than me. | Anlaşılan benden daha büyük problemlerin var. | Arrow-1 | 2012 | |
| Don't leave town. | Şehirden ayrılma. | Arrow-1 | 2012 | |
| You know... | Biliyor musunuz... | Arrow-1 | 2012 | |
| I used to think the Vigilante was a criminal, too, | ...ben de bir zamanlar Kanunsuz'u bir suçlu sanırdım... | Arrow-1 | 2012 | |
| but it seems to me, whoever he is, | ...ama bana öyle geliyor ki kendisi her kimse... | Arrow-1 | 2012 | |
| he's willing to sacrifice an awful lot | ...bu şehrin halkına yardım etmek için... | Arrow-1 | 2012 | |
| to help the people of this city. | ...çok büyük fedakarlıklarda bulunmaya hazır. 1 | Arrow-1 | 2012 | |
| Kind of makes him a hero... | Bu onu bir kahraman yapıyor sanki... | Arrow-1 | 2012 | |
| Doesn't it? | Öyle değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Look who it is. | Bakın hele kim bu. | Arrow-1 | 2012 | |
| My best friend in life. | Hayattaki en iyi arkadaşım. Selam dostum. | Arrow-1 | 2012 | |
| I took your advice, you know. | Nasihatini dinledim biliyor musun? | Arrow-1 | 2012 | |
| I went to Laurel's, to fight for her. | Onun için mücadele etmek için Laurel'a gittim. | Arrow-1 | 2012 | |
| So imagine my surprise | Dolayısıyla seni orada onu öperken gördüğümde... | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm sorry. | Üzgünüm. Hayır, değilsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Something's happening, and it involves your father. | Bir şeyler oluyor ve bu babanı da ilgilendiriyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Keep my father out of this. | Babamı bu işe karıştırma. | Arrow-1 | 2012 | |
| Our fathers. They aren't the men | Babalarımız. Olduklarını sandığımız kişiler değil onlar. | Arrow-1 | 2012 | |
| They made a plan together... | Birlikte bir plan yaptılar... | Arrow-1 | 2012 | |
| to destroy the Glades. | ...Glades'i yok etmek için. | Arrow-1 | 2012 | |
| Do you have any idea what you sound like right now? | Şu anda nasıl göründüğün hakkında bir fikrin var mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Your father's going to do it. | Baban bunu yapacak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Because he thinks it will avenge your mother's death. | Çünkü bunun annenin öcünü alacağını sanıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Do not talk about my mother! | Annem hakkında konuşma! | Arrow-1 | 2012 | |
| is that I didn't find out the truth about my father | ...benim babam hakkındaki gerçeği... | Arrow-1 | 2012 | |
| until it was too late. | ...çok geç olana kadar bilmemem. | Arrow-1 | 2012 | |
| But you've always known, | Ama sen her zaman biliyordun. | Arrow-1 | 2012 | |
| deep down, | Derinlerde bir yerde... | Arrow-1 | 2012 | |
| you have always known the man he is. | ...adamın nasıl biri olduğunu biliyordun. | Arrow-1 | 2012 | |
| I wish you would have died on that island. | Keşke o adada ölmüş olsaydın. Bu aslında... | Arrow-1 | 2012 | |
| We need to reprogram the missile. | Füzeyi yeniden programlamamız lazım. | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't know how to reprogram a missile launcher! | Bir füze rampası nasıl yeniden programlanır bilmiyorum! | Arrow-1 | 2012 | |
| I do. Watch out! | Ben biliyorum Dikkat et! | Arrow-1 | 2012 | |
| Oliver, put the chip in. | Oliver, çipi içine koy. | Arrow-1 | 2012 | |
| Make it quick, I got a comm stat meeting in five. | Elini çabuk tut. 5 dakika sonra bir iletişim durum toplantım var. | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't want to be late for my own funeral. | Kendi cenazeme geç kalmak istemem. | Arrow-1 | 2012 | |
| I've got it under good authority | Güvenilir kaynaklardan Malcolm Merlyn'in... | Arrow-1 | 2012 | |
| that Malcolm Merlyn is planning on leveling the Glades | ...Unidac Sanayi tarafından yapılan bir çeşit deprem cihazı... | Arrow-1 | 2012 | |
| using some kind of earthquake device | ...kullanarak Glades'i yok etmeyi planladığını öğrendim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Who's your source in all this? | Tüm bunlardaki kaynağın kim? | Arrow-1 | 2012 | |
| The Vigilante. | Kanunsuz. | Arrow-1 | 2012 | |
| He called me. | Beni aradı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Has been for the last few months, | Son birkaç aydır arıyor... | Arrow-1 | 2012 | |
| he's been helpful on some cases. | ...bazı davalarda yardımcı oluyordu. | Arrow-1 | 2012 | |
| You asked for the task force to catch him. | Onu yakalamak için görev gücü istedin. | Arrow-1 | 2012 | |
| You swore to me you'd bring him in. I know. | Bana onu yakalayacağına yemin ettin. Biliyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| I swore to uphold the law, because the law is steady, | Kanunu yerine getireceğine yemin ettim çünkü kanun istikrarlı... | Arrow-1 | 2012 | |
| the law is unchanging, the law needed to be protected. | ...kanun değişmez ve kanunun korunması gerekir. | Arrow-1 | 2012 | |
| by telling you this, but I am willing to sacrifice | ...kariyerimi çöpe atıyorum ama insanların hayatını kurtarmak... | Arrow-1 | 2012 | |
| catching this guy if it means saving people's lives! | ...anlamına gelecekse bu herifi yakalamak için bunu feda etmeye hazırım. | Arrow-1 | 2012 | |
| You're suspended. | Askıya alındın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Leave the gun and your badge with the duty sergeant. | Silahını ve rozetini nöbetçi amire teslim et. | Arrow-1 | 2012 | |
| Lieutenant... Suspension or incarceration. | Teğmen... Askıya alınma veya hapis. | Arrow-1 | 2012 | |
| You choose. | Sen seç. | Arrow-1 | 2012 | |
| We need to stop it. | Onu durdurmalıyız. | Arrow-1 | 2012 | |
| Everything I have ever said or done | Şu ana kadar yaptığım veya söylediğim her şey... | Arrow-1 | 2012 | |
| has been to protect you and your sister. | ...seni ve kız kardeşini korumak içindi. | Arrow-1 | 2012 | |
| What about all those people in the Glades? | Peki ya Glades'teki tüm o insanlar? | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm not their mother. | Onların annesi ben değilim. | Arrow-1 | 2012 | |
| I spoke to Malcolm. You what?! | Malcolm'la konuştum. Sen ne yaptın? | Arrow-1 | 2012 | |
| He killed your father. | Babanı öldürdü. | Arrow-1 | 2012 | |
| No, he didn't. | Hayır, öldürmedi. "Hamle" battıktan sonra... | Arrow-1 | 2012 | |
| dad and I both made it to the life raft. | ...babam ve ben bir can kurtarma botuna binmeyi başardık. | Arrow-1 | 2012 | |
| And then we drifted, for days. | Daha sonra günlerce sürüklendik. | Arrow-1 | 2012 | |
| In the end, there wasn't enough | Sonunda ikimize yetecek kadar su ve yiyecek kalmadı. | Arrow-1 | 2012 | |
| So he shot himself in the head. | Bu yüzden kendini başından vurdu. | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't want to hear this. | Bunları duymak istemiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| He sacrificed himself... | Benim hayatta kalabilmem için kendini feda etti. | Arrow-1 | 2012 | |
| Do you really think | Uğruma binlercesini feda ettiğini bilerek... | Arrow-1 | 2012 | |
| knowing that you sacrificed | ...yaşamaya devam edebileceğime... | Arrow-1 | 2012 | |
| thousands more in my name? | ...gerçekten inanıyor musun? | Arrow-1 | 2012 | |
| Mom. | Anne. Lütfen. | Arrow-1 | 2012 | |
| You have to help me | Malcolm'u durdurmak için bana yardım etmelisin. | Arrow-1 | 2012 | |
| We need to know where the device is. | Cihazın yerini bilmemiz gerek. | Arrow-1 | 2012 | |
| Malcolm's accelerated his timetable. | Malcolm zaman çizelgesini hızlandırdı. | Arrow-1 | 2012 | |
| The Undertaking is... | Girişim... | Arrow-1 | 2012 | |
| Is happening tonight. | ...bu gece gerçekleşecek. | Arrow-1 | 2012 | |
| Somebody in this family needs to put an end to this. | Bu aileden bir kişinin buna bir son vermesi gerekiyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Whatever the cost. | Neye mal olursa olsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| I woke up and you were gone. | Uyandığımda gitmiştin. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm really sorry about that. | Bunun için gerçekten özür dilerim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oliver, I'm trying not to think | Oliver, geçmişimizin tekrar ettiğini... | Arrow-1 | 2012 | |
| that our history's repeating; That you're scared again. | ...senin yine korktuğunu düşünmemeye çalışıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| No. | Hayır. Böyle bir şey yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| Then will you tell me what's going on with you? | O halde sana neler oluyor söyler misin? | Arrow-1 | 2012 | |
| There are so many things | Sana o kadar uzun zamandır... | Arrow-1 | 2012 | |
| that I have wanted to tell you | ...anlatmak istediğim o kadar şey var ki. | Arrow-1 | 2012 | |
| I never told you what happened to me on the island. | Sana adada başıma gelenleri hiç anlatmadım. | Arrow-1 | 2012 | |
| You didn't have to. | Buna zorunlu değildin. Seni değiştirdiğini görüyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Those five years didn't change me. | O beş yıl beni değiştirmedi. | Arrow-1 | 2012 | |
| and revealed the person I always was, | ...ve hep olduğum kişiyi ortaya çıkardı... | Arrow-1 | 2012 |