Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4847
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I didn't see you there coming down this long, brightly lit, unobstructed corridor... | Bu fazlasıyla aydınlık, boş koridorda bana doğru geldiğini... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...walking straight towards me. | ...nasıl oldu da görmedim. | Arthur-1 | 2011 | |
| I owe you a call, don't I? | Seni arayacaktım, değil mi? | Arthur-1 | 2011 | |
| From January. | Ocak'tan beri. | Arthur-1 | 2011 | |
| We dated three months. You just disappeared. | Üç ay çıktık, sonra ortadan kayboldun. | Arthur-1 | 2011 | |
| When Houdini did it, it was fun. | Houdini yapınca güzel oluyordu ama. | Arthur-1 | 2011 | |
| Houdini was a conjurer. He used to disappear. | Houdini bir ilüzyonistti. Ortadan kaybolurdu. | Arthur-1 | 2011 | |
| I understood the reference. I just thought it deserved more. | Orasını anladım. Bence daha fazlasını hakediyordu. | Arthur-1 | 2011 | |
| You know, you're the only man I ever slept with who broke up with me. | Biliyor musun, yattığım erkekler arasında beni terk eden tek kişi sensin. | Arthur-1 | 2011 | |
| Well, call me a romantic... | Bana romantik diyebilirsin... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...but I believe that dating should involve crazy things... | ...ama bence sevgili olmak için birkaç çılgınca şey yapmak gerekir... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...like talking. Oh, ha, ha. | ...konuşmak gibi mesela. Ha, ha. | Arthur-1 | 2011 | |
| What are we gonna do with you, Arthur? Release me into the wild. | Seninle ne yapacağız biz Arthur? Beni vahşi doğaya bırakın... | Arthur-1 | 2011 | |
| Hunt me down with dogs. | ...sonra da köpeklerle beni avlamaya gelin. | Arthur-1 | 2011 | |
| Good luck with your mother. | Annenle bol şans. | Arthur-1 | 2011 | |
| Come in, Arthur. | İçeri gel Arthur. | Arthur-1 | 2011 | |
| Oh, hello. The future's now. | Merhaba. Geleceğe gelmişim. | Arthur-1 | 2011 | |
| Hello, Vivienne. I remember you from when I used to live in your womb. | Merhaba Vivienne. Seni rahminde yaşadığım zamanlardan hatırlıyorum. | Arthur-1 | 2011 | |
| Well, today, Arthur, we're gonna have a friendly chat. | Bugün, Arthur, seninle dostça muhabbet edeceğiz. | Arthur-1 | 2011 | |
| Then a serious talk. | Sonra biraz daha ciddi konulardan bahsedeceğiz. | Arthur-1 | 2011 | |
| And finally, I'm going to offer you an ultimatum. | En sonunda da sana bir ultimatom vereceğim. | Arthur-1 | 2011 | |
| How does all that sound? | Nasıl, beğendin mi? | Arthur-1 | 2011 | |
| Like it would be improved by vodka. | Bence bu konuşmayı votkayla güçlendirmeliyiz. | Arthur-1 | 2011 | |
| So I hear you've been having fun. | Duyduğuma göre epey eğleniyormuşsun. | Arthur-1 | 2011 | |
| Quite the contrary, actually. I've been rather busy. | Tam tersi aslında. Çok meşgulüm bu aralar. | Arthur-1 | 2011 | |
| I've got a riding boot shoot and, uh, I had a bit of a scare with Bitterman. | Bir kovboy çizmesi çekimim vardı, o sırada Bitterman beni çok korkuttu. | Arthur-1 | 2011 | |
| Thought he'd found a lump. Turned out it was just his phone in his back pocket. | Vücudundan bir kitle bulduğunu sandı. Meğerse arka cebindeki telefonmuş. | Arthur-1 | 2011 | |
| But worrying time nonetheless. | Yine de beni çok korkuttu. | Arthur-1 | 2011 | |
| Well, that went very well. Surprisingly warm. Our best chat yet. | Ne kadar güzel muhabbet. Çok içten. Bugüne kadarki en iyi konuşmamız. | Arthur-1 | 2011 | |
| I'm aware that our relationship has never been ideal. | Aramızdaki ilişkinin ideal olmadığının ben de farkındayım. | Arthur-1 | 2011 | |
| No, please. Don't reproach yourself. | Hayır, lütfen kendini suçlama. | Arthur-1 | 2011 | |
| Yes, motherhood wasn't your forte... | Evet, annelik en güçlü özelliğin değil... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...but you did provide me with that lovable cloth monkey as a surrogate. | ...ama bir kopyan olarak çok sevimli bir oyuncak maymun vermiştin bana. | Arthur-1 | 2011 | |
| You know, sometimes I'm glad he's gone. | Biliyor musun, bazen onun ölmüş olmasına seviniyorum. | Arthur-1 | 2011 | |
| I'm gonna assume you mean Father and not Mr. Tickles. | Bay Tickles değil de babamdan bahsettiğini farz ediyorum. | Arthur-1 | 2011 | |
| So that he never had to see this. | Şu halini görmek zorunda kalmadı çok şükür. | Arthur-1 | 2011 | |
| In fairness, those two told me they were over 18. | Aslına bakarsan, şu ikisi bana 18'den büyük olduklarını söylediler. | Arthur-1 | 2011 | |
| And that they weren't men. It's terrible the way you find out. | Erkek de değillerdi. Senin görmen hoş olmadı tabii. | Arthur-1 | 2011 | |
| Who is this lovable rogue who's rough around the edges, but with stars in his eyes? | Şu, uzuvlarında keskin ama gözlerinde star ışığı olan sevimli kerata da kim? | Arthur-1 | 2011 | |
| What forgivable antics. | Şu sevilesi antikalara baksana. | Arthur-1 | 2011 | |
| Who could be anything other than charmed by this delightful individual? | Bu tadına doyum olmaz bireyden etkilenmeyip ne yapabilirsin ki? | Arthur-1 | 2011 | |
| Congratulations. How can you squander... | Tebrikler. Böyle bir zekâyı... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...your considerable intelligence on idiocy like this? | ...nasıl oluyor da bu tarz aptallıklarla harcayabiliyorsun? | Arthur-1 | 2011 | |
| It's quite easy. I don't consider it to be idiocy... | Hiç kolay değil. Bunu aptallık olarak düşünmüyorum. | Arthur-1 | 2011 | |
| ...rather a savantish gift for defying death with fun. | Ölüme eğlenerek meydan okumanın hakimiyet kurucu bir hediyesi demeyi tercih ederim. | Arthur-1 | 2011 | |
| That's your justification? That's why you crashed a Batmobile? | Mazeretin bu mu? Bu yüzden mi bir Batmobil parçaladın? | Arthur-1 | 2011 | |
| Yes, it is. Are we done? | Evet, öyle. Bitti mi? | Arthur-1 | 2011 | |
| When the sole heir of a corporation as big as ours gets arrested, it frightens investors. | Bizimki gibi büyük bir şirketin tek varisi tutuklanırsa, yatırımcılar korkar. | Arthur-1 | 2011 | |
| The nonsense has to stop. | Bu saçmalık artık sona ermeli. | Arthur-1 | 2011 | |
| As the charming, coffee colored gentleman who runs this country said... | Ülkemizi yöneten yakışıklı, kahve tonlarındaki beyefendinin de söylediği gibi... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...the time has come to set aside childish things. | ...çocuksu hareketleri artık bırakmanın vakti geldi. | Arthur-1 | 2011 | |
| I don't think you can say "coffee colored. " | "Kahve tonları" demen bence pek doğru olmaz. | Arthur-1 | 2011 | |
| So I've arrived at a solution. | O yüzden, ben de bir çözüm buldum. | Arthur-1 | 2011 | |
| Susan Johnson. Interesting. | Susan Johnson. İlginç. | Arthur-1 | 2011 | |
| Dresses well. Borderline personality disorder. | İyi giyinimli. Kişilik sınırlarında sorunları var. | Arthur-1 | 2011 | |
| How is that a solution? | Nasıl bir çözüm olacak o? | Arthur-1 | 2011 | |
| You're going to marry her, Arthur. | Onunla evleneceksin Arthur. | Arthur-1 | 2011 | |
| Why? Susan is a very impressive woman. | Niçin? Susan çok etkileyici bir kadın. | Arthur-1 | 2011 | |
| Lovely, yes. She's certainly in control of that beast. | Evet, sevimli. O canavara da gayet hakim gözüküyor. | Arthur-1 | 2011 | |
| Capable woman, and quite willing to help poor people if there's a camera nearby. | Becerikli biri, ve etrafta kamera varken fakirlere yardım etmeyi seviyor. | Arthur-1 | 2011 | |
| Actually, if you want videos of Susan, you should come to my apartment. | Aslında, Susan'ın videolarını arıyorsan, bir de benim daireme bakmalısın. | Arthur-1 | 2011 | |
| I've got one that'll knock your socks off. Bach Worldwide has been run... | Dudağını uçuklatacak bir tane var. Bach Uluslararası, nesillerdir... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...by a Bach for generations. | ...bir Bach tarafından yönetilmiştir. | Arthur-1 | 2011 | |
| With Susan as one of us... | Susan, bizden biri olunca... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...investors will be comforted to know the line of succession doesn't end in a bottle. | ...yatırımcılar neslin devamının şişenin dibinde olmayacağına güvenebilirler. | Arthur-1 | 2011 | |
| When did you become so cynical? | Ne ara bu kadar küçük gören biri oldun? | Arthur-1 | 2011 | |
| Marriage isn't a tool to protect a corporate image. | Evlilik, şirketin imajını korumak için kullanılacak bir şey değildir. | Arthur-1 | 2011 | |
| It's to validate unwanted pregnancy. | İstenmeyen hamileliğin yasal olması için yaratılmıştır. | Arthur-1 | 2011 | |
| If that's how you feel, Arthur, you give me no choice. | Eğer böyle düşünüyorsan Arthur, bana başka seçenek bırakmadın. | Arthur-1 | 2011 | |
| As of this moment, you are cut off. | Şu dakika itibari ile, ilişiğin kesildi. | Arthur-1 | 2011 | |
| What do you mean "cut off"? Cut off from you and the? | Ne demek "ilişiğin kesildi"? Yani sen ve...? | Arthur-1 | 2011 | |
| You don't mean cut off from the? | Yani şeyden bahsetmiyoruz değil mi? | Arthur-1 | 2011 | |
| The money, Arthur. | Para, Arthur. | Arthur-1 | 2011 | |
| No. I'm not gonna allow you to manipulate me, Vivienne. | Hayır, beni istediğin gibi yönlendirmene izin vermeyeceğim Vivienne. | Arthur-1 | 2011 | |
| I shall get married when I fall in love. | Ben aşık olunca evleneceğim. | Arthur-1 | 2011 | |
| I respect your integrity. You've just lost $950 million. | Tutarlı duruşuna saygı duyuyorum. Az önce 950 milyon dolar kaybettin. | Arthur-1 | 2011 | |
| Actually, Susan is a very special girl, isn't she? | Aslında Susan çok özel bir kadın, değil mi? | Arthur-1 | 2011 | |
| With that mouth, that velvety, beautiful mouth... | O ağzıyla, o kadifemsi güzel ağzıyla... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...like a clown's mouth. | ...bir palyaçonunkine benzer ağzıyla. | Arthur-1 | 2011 | |
| But not in a bad way. Like a sexy clown. | Kötü anlamda değil. Seksi bir palyaço. | Arthur-1 | 2011 | |
| And she'll make a wonderful wife. | Ve harika bir eş olacaktır. | Arthur-1 | 2011 | |
| Yeah. I mean, who wouldn't wanna marry a sexy clown? | Evet. Yani kim seksi bir palyaço ile evlenmek istemez ki? | Arthur-1 | 2011 | |
| Congratulations, Vivienne. You win. | Tebrikler Vivienne. Sen kazandın. | Arthur-1 | 2011 | |
| I don't respect you, Arthur... | Sana saygı duymuyorum Arthur... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...but I do applaud your talent for self preservation. | ...ama kendini koruma konusundaki yeteneğini takdir ediyorum. | Arthur-1 | 2011 | |
| Congratulations. You're gonna be a wealthy man for the rest of your life. | Tebrikler. Hayatının sonuna kadar çok varlıklı biri olacaksın. | Arthur-1 | 2011 | |
| That's all I've ever wanted to be. | Benim de hep istediğim şey buydu. | Arthur-1 | 2011 | |
| The ring your father gave your mother, I believe. | Babanın annene verdiği yüzük sanırım. | Arthur-1 | 2011 | |
| It's like an ice rink for a mouse. | Fareler için buz pateni pisti gibi duruyor bence. | Arthur-1 | 2011 | |
| I don't like Susan. | Susan'dan hoşlanmıyorum. | Arthur-1 | 2011 | |
| Well, I don't like you very much and we've been happily stuck together for 30 years. | Ben de senden pek hoşlanmıyorum ama 30 senedir geçinip gidiyoruz. | Arthur-1 | 2011 | |
| I know it's not perfect, but Susan is smart and capable... | Biliyorum, mükemmel değil ama Susan akıllı, becerikli... | Arthur-1 | 2011 | |
| ...and you need a woman like that to look after you. | ...ve senin de arkanı toplayacak bir kadına ihtiyacın var. | Arthur-1 | 2011 | |
| I think I already have one of those. In fact, do you want it? | Sanırım öyle biri var zaten. Hatta, sen ister misin? | Arthur-1 | 2011 | |
| Hobson, will you carry on being my nanny? | Hobson, bakıcım olmaya devam eder misin? | Arthur-1 | 2011 | |
| This is just my mother trying to control me. | Annem beni kontrol etmeye çalışıyor. | Arthur-1 | 2011 | |
| Hey, Hobson, do you have the checkbook? | Hey Hobson, çek defteri yanında mı? | Arthur-1 | 2011 | |
| I wanna squander some wealth. | Mal varlığımdan birazını dağıtmak istiyorum. | Arthur-1 | 2011 | |
| Ten thousand dollars for this item from the czar's collection. | Çar koleksiyonundan bu parça için on bin dolar var. | Arthur-1 | 2011 | |
| Are we all done at 10,000? Ten thousand dollars going once, going twice. | 10,000 tamam mıdır? On bin dolar, gidiyor, gidiyor... | Arthur-1 | 2011 |