Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 7546
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Morning, doctor. | Günaydın, Doktor Bey. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
The mayor's here. What should I tell him? | Belediye başkanı geldi. Ne diyelim, efendim? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
I'll see him later. All right. | Sonra görürüm. Tamam. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Excuse me a minute. Excuse me. | Bir saniye. Bir müsaade edin. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
I'm disturbing you, doctor. Not at all. | Rahatsız ettik, Doktor. Estağfurullah, ne demek. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Welcome, M. Naci. Thanks. | Hoş geldiniz. Eyvallah. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
I thought I'd get that prescription before going home. | Ya dedim eve gitmeden şu reçeteyi alayım da bitsin bu iş. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Do you mind doing it? No, of course not. | Bir yazabilir misin? Tabii, tabii ne demek. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
How many packs did we say? Two? Same as before, two. | Biz kaç kutu demiştik? İki kutu mu? Aynı, aynı. İki. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
I'll do it right away. Let me just fiind the pad. | Yeşil reçeteye yazıyorduk. Dur bakalım, nerede bu? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
You must be worn out after last night. Too right, doctor. | Siz de bayağı yoruldunuz dün gece. Yorulduk be, Doktor. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Honestly, this job is punishing after a certain age. | Bu yaştan sonra artık çekilmiyor bu işler. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
But you can guess what it's like with the boy. | Oğlanın durumu ortada. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
It's hard to stick around at home. | Bizim evde durmak zor. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
You fiind you can't take it. So you go off to work again. | İçi dayanmıyor insanın. Gideyim, çalışayım yine diyorsun. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
That's right. | Öyle. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
It's the only thing to do. For me it is. But why for you? | Yapacak da başka bir şey yok. Bizim için. Senin için niye yok? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
You're still so young. Believe me, if I were you... | Gencecik adamsın. Vallahi ben senin durumunda olsam... | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
...I'd pack my bags and clear off without a second thought, damn it! | ...hiç arkama bakmam, toplarım pılıyı pırtıyı, çeker giderim anasını satayım! | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Where to? Wherever. | Nereye? Nereye olursa. Hiç fark etmez. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
I shouldn't rant on at you so early in the morning, doctor. | Senin de kafanı şişirmeyeyim şimdi, Doktor. Sabah sabah. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
No, please. | Yok canım, ne demek. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
You're a city boy, doctor. You don't know how tough life is here. | Sen şehir çocuğusun, buraları bilmezsin, Doktor. Buralarda hayat zordur. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Especially if you're a boy and your dad's never around. | Hele oğlan çocuğuysan, bir de baban da yoksa başında. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
That's why I feel a bit sorry for the kid. | O yüzden biraz üzüldüm çocuğa aslında. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
You think Kenan is really the father? | Babası gerçekten Kenan mı sizce? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
No idea. | Bilemem. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
But after the kid threw a stone at him he cried all the way to the courthouse. | Ama çocuktan taşı yiyince, arabada epey ağladı adliyeye giderken. Çok ağladı. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
It's the kids who suffer in the end, doctor. | Neticede olan çocuklara oluyor, Doktor. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Everyone pays for the things they do. | Herkes yaptığının cezasını çekiyor. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
But kids pay for the sins of adults. | Çocuklarsa büyüklerin günahını. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
So he turned up in Girmacakil? Yes. | Ta Gırmaçakıl'dan çıkmış, ha Doktor bey? He öyle oldu. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
That's at least 40 50 km away. You did well to fiind him. | En aşağı 40 50 km. yol. Vallahi gene iyi bulmuşsunuz. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
God, what were they doing taking him all the way there? | Oraya kadar nasıl götürmüşler ya? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Well, they just did. | Götürmüşler işte. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
I couldn't sleep that morning, so I opened the pharmacy early. | Bugün sabah beni uyku tutmadı, erkenden açtıydım eczaneyi. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
At 7.30 or so. | Saat 7:30 falan. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
I looked over and saw the door to Yasar's place open. | Bir baktım, Yaşar'ın dükkan kapısı açık. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
'God,' I thought. 'What's the guy doing here at this hour?' | Allah allah dedim, bu saatte bu adamın burada ne işi var dedim. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
And what was weirder, he had a paintbrush in his hand. | Ha bir de üstüne üstlük almış eline şeyi... fırçayı. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
And he was painting the shutters at that hour. | Kepengin demirlerini boyuyor. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Anyway, I went home and back in the meantime. | Neyse, ben bir eve vardım geldim bu arada. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
When I got back, the place was shut and the painting left half fiinished. | Bir baktım dükkan kapanmış, boya da ortada kalmış. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Fate.. | Takdir i ilahi. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Well, you know the tea man, Riza? | Bizim kahveci Rıza var ya? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
He swears he saw Yasar in Kirikkale only yesterday evening? | Daha dün akşam Yaşar'ı Kırıkkale'de gördüm diye yemin ediyor. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
No way. The asshole's lying again. | Yok canım. Gene yalan söylüyordur o puşt. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Yesterday evening? | Dün akşam mı? Hee. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Come on! The guy died days ago. | Olur mu canım öyle şey? Adam kaç gün önce ölmüş. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
What do I know? Riza says he called out, but he didn't hear. | Vallahi bilemiyorum artık. Arkasından seslenmiş, duymamış. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
He was walking along in a world of his own. | Öyle dalgın gidiyormuş. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Come in, doctor. What's up? Morning, Hamit. | Hocam buyrun. Hayırdır? Günaydın, Hamit usta. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Morning. How are you? | Günaydın. Nasılsın? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Fine, thanks. Have a tea. No, thanks. I was just passing. | Sağ ol. Gel bir çay iç. Yok, sağ ol. İçmemeyim de. Şöyle bir uğradım. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
What are you making us for lunch? | Öğlene ne yemek hazırlıyor usta diye? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Green beans, soup and salad. | Ne olsun işte. Yeşil fasulyeyle çorba, bir de salata. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Did you say beans? Yes, beans. | Fasulye mi dedin? He, fasulye. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Any meat in it? No, no meat. | Etli mi? Yok, et yok. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
What's he up to? | Ne iş? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
He was hungry so I gave him breakfast. Good for you. | Acıkmış da amcası, kahvaltı verdim. İyi etmişsin. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
OK, Abidin. | Tamam, Abidin. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
The autopsy room will be ready in fiive or ten minutes. | Otopsi odası 5 10 dakika içinde hazır olacakmış. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
They'll give us a call. OK. | Haber verecekler. Tamam. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
What's up, Mr Prosecutor? | Hayrola savcı Bey? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Well, doctor. You're some guy. | Ya Doktor. Ne adamsın ya. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
What does that mean? | Ne demek o? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
I've reached this age and never met anyone as skeptical as you. | Şu yaşıma geldim, senin kadar pireli adam görmedim. Vallahi. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
What's happened? Nothing. | Ne oldu ki? Yok bir şey. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
It's just been weighing on me a bit. | Sadece kafama biraz takıldı da. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
That drug business. Remember you talked about certain drugs... | Şu ilaç meselesi. Hani dedin ya bazı ilaçlar vardır... | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
...being able to cause a heart attack if taken in high doses? | ...yüksek dozda alındığında kalp krizine yol açabilir falan filan. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Yes, there are drugs like that. Why? | Evet. Var öyle ilaçlar. Niye? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
What I don't understand is this. | Benim anlayamadığım şu. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Why would the woman suddenly take the drugs for no good reason? | Bu kadın neden ilaç milaç içmeye kalksın ki? Durduk yerde. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Maybe there was a personal problem she couldn't deal with. | İçinden atamadığı bir sıkıntısı vardır. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
She wanted to kill herself and be spared. How do I know? | Kurtulamıyordur. Kendini öldürüp kurtulmak istiyordur. Ne bileyim? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Kill herself? | Kendini öldürmek mi? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
What suddenly gives you that idea? | Nereden çıkarttın şimdi sen bunu? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Nothing, I... You're so bizarre, you know. | Ben bir yerden çıkartmadım. Ne antika adamsın sen ya. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
I'm just guessing. | Tahmin benimkisi sadece. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
If the woman was so troubled, wouldn't it show? | Peki kadının bu kadar büyük bir derdi olsa, halinden tavrından belli olmaz mı? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Yes, of course. | Olur, olmaz olur mu? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Her friends, her husband should have realized. | En başta arkadaşları, kocası mesela, anlaması gerekirdi. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Were they on good terms? Huh? | İyi miydi araları? Hı? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Did they get along well? Sure. Very well. | İyi geçinirler miydi yanil? Ha evet, tabii tabii. Gayet iyi. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
I don't know, just asking. | Bilmem, öylesine sordum | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
True, they had a few minor problems. But I mean... | Ufak tefek sorunları varmış gerçi ama. Yani... | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
... the kind you get in any family. I see. | ...her ailede olabilecek türden şeyler. Hıhı. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Only... | Sadece... | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
...one day, she caught her husband with another woman. | ...bir gün kocasını başka bir kadınla yakalamış. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
They didn't make a thing of it. She forgave him right away. | Ama olayı büyütmemişler. Hemen affetmiş kadın. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
But women don't easily forgive that sort of thing. | Kadınlar böyle şeyleri kolay kolay affetmezler Savcı Bey. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
She did though. She really forgave him. | Affetmiş, affetmiş. Hakikaten affetmiş. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
They didn't even mention it again. | Hatta ondan sonra bir daha lafını bile etmemişler. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Well, there you go. | İyi ya işte. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
The woman made up her mind to kill herself right back then. | Demek ki kadın ta o zaman kafasına koymuş kendisini öldürmeyi. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
She waited until after the birth so as not to harm the baby. | Ama karnındaki bebeğe zarar vermemek için doğuma kadar beklemeye karar vermiş. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
No, come on! | Yok canım! | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
I really don't think so. | Hiç zannetmiyorum öyle olduğunu. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
For one thing, the guy did nothing really wrong. | Bir kere ortada doğru dürüst bir suç yok ki. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |