Search
English Turkish Sentence Translations Page 178567
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Where were you? I've called you all day. | Nerdesin lan sabahtan beri seni arıyorum. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Well you know, I went to... | Ya, şeye gittimdi de. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
How's your mom doing? | Teyzem nasıl oldu Mahmut abi? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
We brought her home. She's resting. Listen... | Evine götürdük, yatıyor. Dinle bak şimdi. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
I've got something going on at my place tonight. | Bi durum sözkonusu da evde. Yarım saate kadar evde olacam. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Can you get lost until ten or so? | Sen akşam ona kadar filan dışarda oyalanabilir misin? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Sure. I'll go to Beyoglu or around there. | Tamam, olur abi. Beyoğlu'na filan çıkarım o taraflara. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
I've got this thing to do. I got it. | Bi görüşmem var da. Tamam abi oldu . | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Son of a bitch! | Eşşoğlueşşek. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Look at that. | Allah canını almasın. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Little prick! | Hayvan hayvan. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Is she gone? Is who gone? | Gitti mi? Ne gitti mi? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
You know. | Ya işte ... | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Did you smoke in the living room? No, I didn't. | Sen salonda sigara mı içtin? Hayır içmedim. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Come on, stop lying. It reeked here when I came in. | Oğlum yalan söyleme. Geldiğimde içerisi leş gibi sigara kokuyordu . | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
And there were ashes on the floor. | Küller yerlerde, halının üstünde. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Remember that day when we smoked together? | Yaa, o gün beraber içtiydik ya, herhalde artık içiliyodur | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
I thought you smoked here, too. | diye düşünüp bi tane içmişimdir belki. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Listen to me! | Oğlum bak! | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
When I turn my back, you take advantage of it. | Azıcık yüz verince hemen cıvıtıyosun. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
I often told you to flush the toilet, for instance. | Sana kaç sefer tuvaletten çıkınca sifonu çek demedim mi? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
No, you didn't. Do I have to tell you this? | Demedin. Bunu demem mi lazım? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
At your age, haven't you learned yet? | Eşşek kadar adam oldun daha bunu öğrenemedin mi? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
When you're a guest, you have to be a little careful. | İnsan misafir kaldığı evde biraz dikkat eder. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
I'm not home for a day and you shit everywhere. | Bir gün gelmeyeceğim dedim sıçmışsın evin içine. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
I've got lots of worries, and now I have to clean your shit? | Bin türlü derdim var, bi de senin pisliğini mi temizleyeceğim burda? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Listen... | Bana bak, | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
No more smoking in the kitchen, either. I've quit. | ben sigarayı bıraktım. Bundan sonra mutfakta da sigara içmek yok. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
What do you think? | Nasıl, ha? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
I bought it for my niece. | Yeğenime aldım. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Isn't it great? | Harika birşey ya. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
What happened with the ship job? | Noldu senin gemi işin? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Nothing definite yet. I'm waiting for some final word. | Valla işte haber bekliyorum ya. Daha belli değil. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
When will you know for sure? I don't know. | Ne zaman belli olacak? Valla bimiyorum ki. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
I keep running after jobs. | Ama işi kolluyorum yani. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
They all say they'll let me know in a few days. | Birkaç güne kadar haber veririz diyenler var. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Will you go back home, if you don't find a job? | Peki o iş olmazsa napacaksın? Köye mi döneceksin? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
No way. So what the hell will you do? | Köye döner miyim ya. Ne bok yiyecen peki? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
If I return to the village now, I'll never get out. | Valla bi kere ben köye dönersem bir daha hayat boyu ordan kurtulamam artık. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
And there's no work at the factory. | Fabrikada da iş yok zaten. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
So what are your plans? | Peki oğlum bu durumda ne yapacan bana onu söyle? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Shut the fucking thing off. | Lan kapat şunu . | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
I'm asking you something here. | Bir şey soruyoruz sana burda. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Could you get me a job at the tile factory? | Şu sizin seramik şirketinde bana göre bir iş bulamaz mıyız acaba? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Sure, they're just waiting for you. | Adamlar zaten seni bekliyordu . | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Don't you think the recession has hit here too? | Oğlum, burda da sapır sapır adam çıkarıyorlar. Burda kriz yok mu sanıyorsun. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Maybe they need a guard, or something like that. | Ya gene de bir denesek, belki bir bekçilik işi falan denk getiririz oralarda. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
A guard? Two days alone here, and look what happened. | Lan iki gün evi sana bıraktım ne hale getirdin, senden bekçi mi olur? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
You have no credentials. | Senin ne vasfın varki alsınlar işe. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
What work could you do if they did hire you? | Hadi girdin, ne iş yapacan orda ? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Plant beans, work as a steward or what? | Fasulye mi dikecen, kamarotluk mu yapacan, miçoluk mu yapacan ? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Come on, Mahmut. Don't be so hard on me. | Ya bak, Mahmut abi, dallandırıp budaklandırma o kadar. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
I just want you to ask them. I'd do the same for you. | Senden birşey rica ettik, söyleyiversen nolur sanki. Ben olsam söylerdim. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
I've never asked them for anything. | Bugüne kadar ben kendim için bile birşey istemedim onlardan. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
This town has changed you. | Burası değiştirmiş sizi. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Listen kid, ever heard of pride? | Oğlum gurur diye birşey vardır. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
You can't just throw it on a garbage heap. | Öyle paldır küldür harcanmaz. Salak herif. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
What would you lose by trying? | Ya bi kere denemekten nolur ya? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
You don't know shit. You're running off at the mouth. | Lan bi bok anladığın yok, cart curt konuşuyorsun. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
You think it's that easy? | Kolay mı sanıyorsun sen bu işleri? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
I've taken photographs for them for ten years. | Adamlara on yıldır binlerce fotoğraf çektim. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
And I didn't even get a discount for the tiles on the balcony. | Şu balkona yirmi metrekare bi seramik lazım oldu . Üç kuruş indirim yaptıramadım. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
You come in from the country and look for someone with pull. | Taşradan geliyorsunuz, işiniz gücünüz torpil aramak. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
You don't worry about learning any skills. | Bir vasıf bulmak filan gibi bir derdiniz yok. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
You start looking for a cousin, an MP or whoever. | Amcaydı , dayıydı , bakandı , milletvekiliydi, cart curt. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
You want it all on a platter. | Herşeyi hazır bulmaya çalışıyorsunuz. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
I did everything by myself here. | Ben bu işe başladığımda kimse yardım etmedi bana. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
I came to Istanbul without a cent. | İstanbul'a geldiğimde cebimde otel parası bile yoktu . | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
You hop on a bus without thinking ahead, and you become a burden. | Bi bok öğrenmeden plansız programsız kalkıp geliyorsunuz İstanbul'a. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
That fucking mouse doesn't leave the kitchen. | Bu amınakoduğumun faresi de mutfaktan çıkmıyor. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
We get caught, but the fucker doesn't. | Biz yakalanıyoruz herif yakalanmıyor abi. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Shut it off! | Kapat şunu ! | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Do you have any Sezen Aksu music? No. | Sende hiç Sezen Aksu kasedi yok mu ya? Yok. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Who's that "Bak" on all those CDs over there? | Ya orda 200 tane CD varsa en aşağı 1 50 tanesi Bak diye biri. Kim bu Bak? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
What are you looking for? | Haldır huldur ne arıyon sen öyle be? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
A watch. Have you seen it? | Şu arka odada bir saat vardı , onu gördün mü? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
What kind? | Nasıl bir saatmış öyle o? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
A silver pocket watch. | Gümüş köstekli bir cep saati. Yuvarlak. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
No, I haven't seen it. Are you sure? | Yoo. Görmedim. Emin misin? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
I'm positive. | Ya valla görmedim ya. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
If I had, I would tell you. Why wouldn't I? | Hem görmüş olsam söylerim sana. Niye söylemiyeyim ki? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Where did you keep it? | Nerde duruyor dedindi sen bunu? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
In the middle drawer of my desk. | Masanın orta cekmecesindeydi. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
When did you put it there? | Peki en son ne zaman gördündü? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Just a month ago. | Daha bir ay oldu . | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
I used it as a prop on my last shoot. | Aksesuar olarak kullanmıştım çekimde. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
I swear, I haven't seen it. | Ya abi. Valla ben görmedim ya. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Maybe you put it somewhere else, | Başka bir yere koymuş olmayasın. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
or gave it to a friend. | Ya da ne bileyim ya belki bir arkadaşına falan vermişsindir. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Forget about it. It's not that important. | Neyse boşver. O kadar da önemli değil. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Of course it's important. Just drop it. Okay? Fuck it. | Beşver olur mu abi ya? Boşver. Tamam. Siktir et. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Hello? Mahmut, hi, it's me, Nazan. | Alo. Mahmut, merhaba, ben Nazan. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Hi Nazan, how are you? | Ha Nazan. Merhaba nasılsın? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
We're leaving tomorrow and I wanted to say goodbye. | Yarın gidiyoruz da sana bi hoşçakal demek istedim. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Tomorrow? That's so soon. | Yarın mı gidiyorsunuz? Ne çabuk. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Yeah, on the 9 o'clock plane. | Evet. Sabah dokuz uçağıyla. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
We may never see each other again. | Bir daha görüşemeyebiliriz. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
I wanted to thank you again for signing the paper. | Hem sana yine de o imzayı attığın için teşekkür etmek istedim. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Forget about it. It was nothing. | Ya boşver. Önemli değil. | Uzak-2 | 2002 | ![]() |
Can you hold for a second? | Bir dakika bekler misin? | Uzak-2 | 2002 | ![]() |