Search
English Turkish Sentence Translations Page 183661
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
In the case of Iraq, both of those things failed. | Irak'ta bunların ikisi de çuvalladı. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The economic hit men were not able to get through to Saddam Hussein. | Ekonomik suiksatçiler Saddam Hussein'e ulaşmayı başaramadılar. Ekonomik suiksatçiler Saddam Hüseyin'e ulaşmayı başaramadılar. Ekonomik suikastçiler Saddam Hüseyin'e ulaşmayı başaramadılar. Ekonomik suikastçiler Saddam Hüseyin'e ulaşmayı başaramadılar. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
We tried very hard, we tried to get him to accept a deal very similar to what the House of Saud had accepted in | çok uğraştık ,onun da suudilerin kabul ettiğininkine çok benzer bir anlaşmayı kabul etmesi için çok uğraştık Onun da Suudiler'in kabul ettiğininkine çok benzer bir anlaşmayı kabul etmesi için çok uğraştık. Onun da Suudilerin kabul ettiğininkine çok benzer bir anlaşmayı kabul etmesi için çok uğraştık. Onun da Suudilerin kabul ettiğininkine çok benzer bir anlaşmayı kabul etmesi için çok uğraştık. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Saudi Arabia, but he wouldn't accept it. | ama kabul etmedi Ama kabul etmedi, Ama kabul etmedi, Ama kabul etmedi, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
And so the jackals went in to take him out. | ve çakallar onu almak için gittiler ve çakallar onu almak için gittiler. ve casuslar onu almak için gittiler. ve casuslar onu almak için gittiler. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
They couldn't do it. His security was very good. | yapamadılar.korumaları çok iyiydi. Yapamadılar. Çok iyi korunuyordu. Yapamadılar. Çok iyi korunuyordu. Yapamadılar. Çok iyi korunuyordu. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
After all, he, at one time, had worked for CIA. | bir keresinde CIA için çalışmıştı Bir keresinde CIA için çalışmıştı, Bir keresinde CIA için çalışmıştı, Bir keresinde CIA için çalışmıştı, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
He'd been hired to assassinate a former president of Iraq, and failed, | eski Irak başkanına suikast düzenlemesi için kiralanmıştı ve çuvalladı eski Irak başkanına suikast düzenlemesi için kiralanmıştı ve çuvalladı. eski Irak başkanına suikast düzenlemesi için kiralanmıştı ve çuvalladı. eski Irak başkanına suikast düzenlemesi için kiralanmıştı ve çuvalladı. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
but he knew the system. | Fakat sistemi biliyordu. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
So, in '91, we send in the troops | 91'de, askerleri gönderdik 91'de, askerleri gönderdik, 91'de, askerleri gönderdik, 91'de, askerleri gönderdik, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and we take out the Iraqi military. | ve Irak ordusunu devirdik ve Irak ordusunu devirdik. ve Irak ordusunu devirdik. ve Irak ordusunu devirdik. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
So, we assumed at that point that | o noktada sandık ki O noktada sandık ki, O noktada sandık ki, O noktada sandık ki, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Saddam Hussein is gonna come around. | Saddam Hussein ortaya çıkacak. Saddam Hüseyin ortaya çıkacak. Saddam Hüseyin ortaya çıkacak. Saddam Hüseyin ortaya çıkacak. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
We could have take him out of course at that time, | o anda onu tabiki alabilirdik O anda onu tabi ki alabilirdik, O anda onu tabi ki alabilirdik, O anda onu tabi ki alabilirdik, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
but we didn't want it. He's the kind of strong man we like. | ama bunu istemiyorduk.Sevdiğimiz güçlü adamların özelliğindeydi. ama bunu istemiyorduk. Sevdiğimiz güçlü adamların özelliğindeydi. ama bunu istemiyorduk. Sevdiğimiz güçlü adamların özelliğindeydi. ama bunu istemiyorduk. Sevdiğimiz güçlü adamların özelliğindeydi. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
He controls his people. We thought he could control Kurds, | insanlarını kontrol ediyor.Kürtleri kontrol edebileceğini düşündük İnsanlarını kontrol edebiliyordu. Kürtleri kontrol edebileceğini düşündük, İnsanlarını kontrol edebiliyordu. Kürtleri kontrol edebileceğini düşündük, İnsanlarını kontrol edebiliyordu. Kürtleri kontrol edebileceğini düşündük, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and keep the Iranians in their border and keep pumping oil for us. And that once we took this military, | ve İranlıları sınırlarında tuttuk ve bize petrol pompalamaya devam ettik.Ve birkez orduyu aldığımızda İranlıları sınırlarında tuttuk ve bize petrol pompalamalarını devam ettirdik. İranlıları sınırlarında tutup, bize petrol pompalamalarını devam ettirecek sandık. İranlıları sınırlarında tutup, bize petrol pompalamalarını devam ettirecek sandık. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
now he's gonna come around. | şimdi ortaya çıkacaktır. Fakat, ardından orduyu oradan çektiğimizde tekrar dirildi. Fakat, ardından orduyu oradan çektiğimizde tekrar dirildi. Fakat, ardından orduyu oradan çektiğimizde tekrar dirildi. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
So, the economic hit men go back in in the 90's | Böylece ekonmoik suikastçiler 90'larda başarısız olarak Böylece ekonomik suikastçiler, Böylece ekonomik tetikçiler, Böylece ekonomik tetikçiler, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
without success. | geri döndüler. 90'larda başarısız olarak geri döndüler. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
If they'd had success | Eğer başarmış olsalardı Eğer başarmış olsalardı, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
he'd still be running the country. We'd be selling him all the jet fighters he wants, | hala ülkesini yönetiyor olacaktı.Bizde ona istediği savaş uçaklarını satıyor olacaktık hala ülkesini yönetiyor olacaktı. Bizde ona istediği savaş uçaklarını satıyor olacaktık. hala ülkesini yönetiyor olacaktı. Bizde ona istediği savaş uçaklarını satıyor olacaktık. hala ülkesini yönetiyor olacaktı. Bizde ona istediği savaş uçaklarını satıyor olacaktık. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and everything he wants, but they couldn't, they didn't have success. | ama başaramadılar Ama başaramadılar. Ama başaramadılar. Ama başaramadılar. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The jackals couldn't take him out again, so we sent the military | çakallar onu deviremedi ve askerleri yolladık Çakallar onu deviremedi, bir kez daha Casuslar onu deviremedi, bir kez daha Casuslar onu deviremedi, bir kez daha | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
in once again and this time we did the complete job | bir kez daha ve bu sefer işi tamamladık askerleri yolladık ve bu sefer işi tamamladık. askerleri yolladık ve bu sefer işi tamamladık. askerleri yolladık ve bu sefer işi tamamladık. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and took him out. And in the process, created for ourselves some | onu devirdik.Ve ilerleyen süre içinde kendimize çok ama çok Onu devirdik. İlerleyen süre içinde kendimize çok ama çok Onu devirdik. İlerleyen süre içinde kendimize çok ama çok Onu devirdik. İlerleyen süre içinde kendimize çok ama çok | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
very very lucrative construction | karlı bir imar anlaşması yaptık karlı bir imar anlaşması yaptık. karlı bir imar anlaşması yaptık. karlı bir imar anlaşması yaptık. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
deals to reconstruct the country that we'd | yıktığımız ülkeyi baştan inşaa etmek Yıktığımız ülkeyi baştan inşa etmek. Yıktığımız ülkeyi baştan inşa etmek. Yıktığımız ülkeyi baştan inşa etmek. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
essentially destroyed. Which is a pretty good deal if you own | bu eğer büyük inşaat şirketleriniz varsa Bu, eğer büyük inşaat şirketleriniz varsa, Bu, eğer büyük inşaat şirketleriniz varsa, Bu, eğer büyük inşaat şirketleriniz varsa, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
consturction companies, big ones. | çok iyi bir anlaşmadır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
So, Iraq showes the three stages. | böylece Irak 3 aşama gösterdi Böylece Irak 3 aşama gösterdi. Böylece Irak üç aşama gösterdi. Böylece Irak üç aşama gösterdi. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The economic hit men failed there. | Ekonomik suikastçiler başarısız oldu. Ekonomik tetikçiler başarısız oldu. Ekonomik tetikçiler başarısız oldu. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The Jackals failed there. And as final mesure the military goes in. | Çakallar çuvalladı.Ve finalde asker girdi. Çakallar çuvalladı. Ve finalde asker girdi. Casuslar çuvalladı. Ve finalde asker girdi. Casuslar çuvalladı. Ve finalde asker girdi. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
And in that way we�ve really created an empire, | ve bu yolla gerçek bir imparatorluk yarattık Bu yolla gerçek bir imparatorluk yarattık. Bu yolla gerçek bir imparatorluk yarattık. Bu yolla gerçek bir imparatorluk yarattık. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
but we�ve done it very very subtly. It�s clandestine. | bunu çok ama çok kurnazca yaptık.Gizli kapaklıydı. Bunu çok ama çok kurnazca yaptık. Gizli kapaklıydı. Bunu çok ama çok kurnazca yaptık. Gizli kapaklıydı. Bunu çok ama çok kurnazca yaptık. Gizli kapaklıydı. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
All empires of the past were built on the military, | Geçmişteki bütün imparatorluklar ordu üzerine kurulmuştu Geçmişteki bütün imparatorluklar ordu üzerine kurulmuştu. Geçmişteki bütün imparatorluklar ordu üzerine kurulmuştu. Geçmişteki bütün imparatorluklar ordu üzerine kurulmuştu. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and everybody knew they were building them. | ve herkes biliyordu Herkes böyle olduğunu biliyordu. Herkes böyle olduğunu biliyordu. Herkes böyle olduğunu biliyordu. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The British knew they were building them, the French, the Germans, the Romans, the Greeks� | İngiliz imparatorluğu kurlurken biliyorlar,FRANSIZ,ALMAN,ROMA,YUNAN imp.... İngilizler kurulurken bunu biliyorlardı, Fransızlar, Almanlar, Romalılar, Yunanlılar... İngilizler kurulurken bunu biliyorlardı, Fransızlar, Almanlar, Romalılar, Yunanlılar... İngilizler kurulurken bunu biliyorlardı, Fransızlar, Almanlar, Romalılar, Yunanlılar... | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and they were proud of it. They always had some excuse like | ve bununla gurur duyuyorlardı.Her zaman bazı mazaretleri vardı ve bununla gurur duyuyorlardı. Her zaman bazı mazaretleri vardı. ve bununla gurur duyuyorlardı. Her zaman bazı mazeretleri vardı. ve bununla gurur duyuyorlardı. Her zaman bazı mazeretleri vardı. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
spreading civilization, spreading some religion, something like that, | uygarlığı yaymak,dini yaymak veya benzeri Uygarlığı yaymak, dini yaymak ve bunlar gibi, Uygarlığı yaymak, dini yaymak ve bunlar gibi, Uygarlığı yaymak, dini yaymak ve bunlar gibi, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
but they knew they were doing it. | fakat bunu bilerek yapıyorlardı. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
We don't. | biz bilmeden. Biz ise bilmeden. Biz ise bilmeden. Biz ise bilmeden. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The majority of the people, in the United States, | ABD'deki insanların çoğunluğunun ABD'deki insanların çoğunluğunun, ABD'deki insanların çoğunluğunun, ABD'deki insanların çoğunluğunun, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
have no idea that we�re living off the benefits of the clandestine empire. | gizli kapaklı bir imparatorluğun faydalarıyla yaşadığı konusunda fikri bile yoktur. gizli kapaklı bir imparatorluğun faydalarıyla yaşadığı konusunda en ufak bir fikri bile yoktur. gizli kapaklı bir imparatorluğun faydalarıyla yaşadığı konusunda en ufak bir fikri bile yoktur. gizli kapaklı bir imparatorluğun faydalarıyla yaşadığı konusunda en ufak bir fikri bile yoktur. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
That today there is more slavery in the world than ever before. | Dünyada bugün daha önce olduğundan çok daha fazla kölelik söz konusu. Dünyada bugün, daha önce olduğundan çok daha fazla kölelik söz konusu. Dünyada bugün, daha önce olduğundan çok daha fazla kölelik söz konusu. Dünyada bugün, daha önce olduğundan çok daha fazla kölelik söz konusu. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Then you have to ask yourself, well� if it�s an empire, then who is the emperor? | O zaman kendi kendinize sormalısınız,evet...eğer bu bir imparatorluksa imparator kim? O zaman kendi kendinize sormalısınız; Peki, eğer bu bir imparatorluksa imparator kim? O zaman kendi kendinize sormalısınız; Peki, eğer bu bir imparatorluksa imparator kim? O zaman kendi kendinize sormalısınız; Peki, eğer bu bir imparatorluksa imparator kim? | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Obviously our presidents of the United States are not emperors. | Belli ki ABD başkanlarımız imparator değiller. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
An emperor is someone who is not elected, doesn�t serve a limited term, | Bir imparator seçilmemiştir ve sınırlı bir süre için hizmet etmez, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and doesn�t report to anyone, essentially. | ve kimseye hesap vermek zorunda değillerdir. ve kimseye hesap vermek zorunda değildir. ve kimseye hesap vermek zorunda değildir. ve kimseye hesap vermek zorunda değildir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
So you can�t classify our presidents that way. | Bu nedenle başkanlarımızı böyle sınıflayamazsınız. Bu nedenle başkanlarımızı böyle sınıflandıramazsınız. Bu nedenle başkanlarımızı böyle sınıflandıramazsınız. Bu nedenle başkanlarımızı böyle sınıflandıramazsınız. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
But we do have what I consider to be the equivalent of the emperor, and it�s what I call the Corporatocracy. | fakat elimizde benim imparatora eşit olduğunu düşündüğüm ve CORPROTOCRACY olarak adlandırdığım düzen var. Fakat elimizde benim imparatora eşit olduğunu düşündüğüm ve "Şirketokrasi" olarak adlandırdığım düzen var. Fakat elimizde benim imparatora eşit olduğunu düşündüğüm ve "Şirketokrasi" olarak adlandırdığım düzen var. Fakat elimizde benim imparatora eşit olduğunu düşündüğüm ve "Şirketokrasi" olarak adlandırdığım düzen var. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
"The Corporatocracy is this group of individuals | "Corporatocracy bizim büyük şirketlerimizi yöneten kişilerden Şirketokrasi, bizim büyük şirketlerimizi yöneten kişilerden | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
who run our biggest corporations. | oluşan bir gruptur. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
And they really act as the emperor of this empire. | ve bu imparatorluğun imparatoru gibi davranırlar. Bu imparatorluğun imparatoru gibi davranırlar. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
They control our media, | Medyamızı kontrol ederler, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
either through direct ownership or advertising. | mülkiyet edinmeyi veya reklamcılığı da. emlak piyasasını ve reklamcılığı da. emlak piyasasını ve reklamcılığı da. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
They control most of our politicians | politikacılarımızın çoğunu kontrol ederler Politikacılarımızın çoğunu kontrol ederler, Politikacılarımızın çoğunu kontrol ederler, Politikacılarımızın çoğunu kontrol ederler, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
because the finance their campaigns, | çünkü onların seçim kampanyalarını desteklerler. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
either through the corporations | şirketleri Gerek, doğrudan şirketleri, Gerek, doğrudan şirketleri, Gerek, doğrudan şirketleri, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
or through personal contributions | veya kişisel girişimleri gerek, şirketlerin dışından gelen gerek, şirketlerin dışından gelen gerek, şirketlerin dışından gelen | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
that come out of the the corporations. | şirketlerinden dışından gelen. kişisel girişimlerle. kişisel girişimlerle. kişisel girişimlerle. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
They're not elected, | Seçilmemişlerdir, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
then don't serve a limited term, | sınırlı bir süre için hizmet etmezler sınırlı bir süre için hizmet etmezler, sınırlı bir süre için hizmet etmezler, sınırlı bir süre için hizmet etmezler, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
they don't report to anybody, | kimseye hesap vermezler kimseye hesap vermezler, kimseye hesap vermezler, kimseye hesap vermezler, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and at the very top of the Corporatocracy you really can't tell | ve Corprotocracy'nin en tepesini gerçekten anlatamazsını ve Şirketokrasi'nin en tepesini gerçekten anlatamazsını. ve Şirketokrasi'nin en tepesini gerçekten anlatamazsınız. ve Şirketokrasi'nin en tepesini gerçekten anlatamazsınız. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
whether the person is working for a private corporation | özel bir şirket için çalışan biri mi Özel bir şirket için çalışan biri mi, Özel bir şirket için çalışan biri mi, Özel bir şirket için çalışan biri mi, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
or the government because their always moving back and forth. | veya hükümet mi çünkü onlar daima ileri geri hareket ederler. yoksa hükümet mi, çünkü onlar daima ileri geri hareket ederler. yoksa hükümet mi, çünkü onlar daima ileri geri hareket ederler. yoksa hükümet mi, çünkü onlar daima ileri geri hareket ederler. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
So you've got a guy who is one moment is the president of | Bir bakarsınızı Haliburton gibi büyük bir Bir bakarsınızı Haliburton gibi büyük bir, Bir bakarsınızı Halliburton gibi büyük bir, Bir bakarsınızı Halliburton gibi büyük bir, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
a big construction company like Haliburton, | inşaat şirketinin başkanı olan biri var inşaat şirketinin başkanı olan biri var, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and the next moment he's Vice President of the United States. | ve bir sonraki sefer ABD başkan yardımcısı ve bir sonraki sefer ABD başkan yardımcısı. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Or the President who was in the oil business. | Veya petrol işinin içinde olan bir başkan. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
And this is true whether you get Democrats or Republicans in the office. | ve sizin ofise demokratları mı cumhuriyetçileri mi aldığınızın önemi yoktur Sizin Beyaz Saray'a demokratları mı cumhuriyetçileri mi aldığınızın önemi yoktur. Sizin Beyaz Saray'a Demokratları mı Cumhuriyetçileri mi aldığınızın önemi yoktur. Sizin Beyaz Saray'a Demokratları mı Cumhuriyetçileri mi aldığınızın önemi yoktur. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
You have this moving back and forth through a revolving door. | bu hareket döner kapının etrafında olmak gibidir Bu hareket döner kapının etrafında olmak gibidir, Bu hareket döner kapının etrafında olmak gibidir, Bu hareket döner kapının etrafında olmak gibidir, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
And in a way, our government is invisible a lot of the time, | ve hükümetimiz çoğu zaman görünmezdir ve hükümetimiz çoğu zaman görünmezdir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and policies are carried out by our corporations | ve politikaları bizim şirketlerimiz tarafından yürütülür. Politikaları bir seviyeden bir diğerine, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
on one level or another. And then again, | bir seviyeden bir diğerine ve sonra tekrar şirketler tarafından yürütülür. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
the policies of the government are basically | hükümetin politikaları basitçe Hükümetin politikaları basitçe, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
forged by the Corporatocracy, | Corporatocracy tarafından üretilir, Şirketokrasi tarafından üretilir, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and then presented to the government | ve ardından hükümete sunulur ve ardından hükümete sunulur. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and they become government policy. | ve hükümet politikası haline gelirler Ardından hükümet politikası haline gelirler. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
There is an incredibly cozy relationship. | burada inanılmaz örtülenmiş bir ilişki vardır Burada inanılmaz örtülenmiş bir ilişki vardır. Burada inanılmaz örtülenmiş bir ilişki vardır. Burada inanılmaz örtülenmiş bir ilişki vardır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
This isn't a conspiracy theory type of thing. | bu bir komplo teorisi değildir olan şeydir. Bu komplo teorisi değil, olan şeydir. Bu komplo teorisi değil, olan şeydir. Bu komplo teorisi değil, olan şeydir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
these people don't have to get together | bu insanlar bir araya gelmek zorunda değildir Bu insanlar bir araya gelmek zorunda değildir. Bu insanlar bir araya gelmek zorunda değildir. Bu insanlar bir araya gelmek zorunda değildir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
an plot to do things. They all | onların hepsi Onların hepsi, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
basically work under one primary assumption, | temelde başlıca bir görev altında çalışırlar temelde başlıca bir görev altında çalışırlar; | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and that is that they must maximize profits | o da karlarını daha fazla arttırmaktır o da karlarını daha fazla arttırmaktır. o da karlarını daha fazla arttırmaktır. o da karlarını daha fazla arttırmaktır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
regardless of the social and environmental costs." | sosyal ve çevresel sonuçları ne olursa olsun. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
through the use of debt, bribery and political overthrow is called : | borç , rüşvet ve hükümeti devirme gibi enstrümanlara borç, rüşvet ve hükümeti devirme gibi enstrümanlara, borç, rüşvet ve hükümeti devirme gibi enstrümanlara, borç, rüşvet ve hükümeti devirme gibi enstrümanlara, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Globalisation | GLOBALLEŞME denir. "Küreselleşme" denir. "Küreselleşme" denir. "Küreselleşme" denir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The basic scam is simple : | Temeli çok basittir : Temeli çok basittir: Temeli çok basittir: Temeli çok basittir: | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
often consisting of the following : | sıklıkla buna bağlıdır : Bu sıklıkla şuna bağlıdır: Bu sıklıkla şuna bağlıdır: Bu sıklıkla şuna bağlıdır: | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The largest environmental lawsuit in the history of the world, today is being brought on behalf of 30,000 Ecuadorian and Amazonian people against | dünya tarihindeki en büyük çevresel suç , bugün 30.000 Ekuador'lu ve amazonluya karşı Texaco tarafından işleniyor Dünya tarihindeki en büyük çevresel suç, bugün 30.000 Ekvatorlu ve Amazonlu'ya karşı, Texaco tarafından işleniyor. Dünya tarihindeki en büyük çevresel suç, bugün 30.000 Ekvatorlu ve Amazonluya karşı, Texaco tarafından işleniyor. Dünya tarihindeki en büyük çevresel suç, bugün 30.000 Ekvatorlu ve Amazonluya karşı, Texaco tarafından işleniyor. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
In the case of Ecuador it wasn't an accident. The oil companies did it intentionally; they knew they were doing it to save money rather than arranging for proper disposal. | Ekuador'daki dava bir kaza değildi.Petrol şirketleri bunu bile bile kasten yaptı;bunu para kazanmak için yapıyorladı Ekvator'daki dava bir kaza değildi. Petrol şirketleri bunu bile bile yaptı; bunu para kazanmak için yapıyorladı. Ekvator'daki dava bir kaza değildi. Petrol şirketleri bunu bile bile yaptı; bunu para kazanmak için yapıyorlardı. Ekvator'daki dava bir kaza değildi. Petrol şirketleri bunu bile bile yaptı; bunu para kazanmak için yapıyorlardı. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
In 1960 the income gap between the fifth of the world's people and the richest countries, versus the fifth in the poorest countries was thirty to one. | 1960'da gelir açığı en zengin ülke insanlarının 5'ine karşı en fakir ülkelerin 5'ine oranı 30'a 1'dir. 1960'da en zengin ve en fakir beş ülkenin aralarındaki gelir oranı 30'a 1'di. 1960'da dünyanın en zengin beş ülkesinin gelirlerinin, en fakir beş ülkenin gelirlerine oranı 30'a 1'di. 1960'da dünyanın en zengin beş ülkesinin gelirlerinin, en fakir beş ülkenin gelirlerine oranı 30'a 1'di. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
While from 1985 to 2000, those living on less than one dollar a day increased by 18%. | 1985'ten 2000'e kadar günde 1 dolardan aza yaşayan insan sayısı %18 arttı. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Even the Joint Economic Committee of the U.S. Congress admitted that there is a mere 40% success rate of all World Bank projects. | Bunlara rağmen ABD Kongresi Birleşik Ekonomi Komitesi dünya bankasının projelerinde en az %40 başarı olduğunu ilan etti. Bunlara rağmen ABD Meclisi Birleşik Ekonomi Komitesi Dünya Bankası'nın projelerinde en az %40 başarı olduğunu ilan etti. Bunlara rağmen ABD Meclisi Birleşik Ekonomi Komitesi, Dünya Bankası'nın projelerinde en az %40 başarı olduğunu ilan etti. Bunlara rağmen ABD Meclisi Birleşik Ekonomi Komitesi, Dünya Bankası'nın projelerinde en az %40 başarı olduğunu ilan etti. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
In the late 1960's, the World Bank intervened in Ecuador with large loans. During the next 30 years, poverty grew from 50% to 70%. | 1960'ların sonlarında dünya bankası Ekuador'da büyük borçlanma yarattı.30 yıl süresince yoksulluk %50'den %70'e yükseldi. 1960'ların sonlarında Dünya Bankası, Ekvator'da büyük borçlanma yarattı. 30 yıl süresince yoksulluk %50'den %70'e yükseldi. 1960'ların sonlarında Dünya Bankası, Ekvator'da büyük borçlanma yarattı. 30 yıl süresince yoksulluk %50'den %70'e yükseldi. 1960'ların sonlarında Dünya Bankası, Ekvator'da büyük borçlanma yarattı. 30 yıl süresince yoksulluk %50'den %70'e yükseldi. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Under or unemployment grew from 15% to 70%. Public debt increased from 240 million to 16 billion, | işsizlik oranı %15'den %70'e çıktı.Ulusal borç 240 milyondan 16 milyara yükseldi. İşsizlik oranı %15'den %70'e çıktı. Ulusal borç 240 milyon dolardan 16 "milyar" dolara yükseldi. İşsizlik oranı %15'den %70'e çıktı. Ulusal borç 240 milyon dolardan 16 "milyar" dolara yükseldi. İşsizlik oranı %15'den %70'e çıktı. Ulusal borç 240 milyon dolardan 16 "milyar" dolara yükseldi. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
while the share of resources allocated to the poor went from 20% to 6%. | Kaynakların paylaşımdan fakirlerin payına düşen miktar %20'den %6'ya düştü. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
For the United States holds veto power over decisions, as it is the largest provider of capital. | ABD karalar üzerindeki veto gücünü elinde tuttuğundan Kapitalizmin en büyük destekçisidir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 |