Search
English Turkish Sentence Translations Page 183662
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Walmart, General Motors, and Exxon, are more economically powerful than Saudi Arabia, Poland, Norway, South Africa, Finland, Indonesia, and many others. | Walmart, General Motors, ve Exxon, Suudi Arabistan, Portekiz, Norveç, Güney Afrika, Finlandiya, Endonezya, ve daha bir çok ülkeden daha güçlüdür. Walmart, General Motors, ve Exxon, Walmart, General Motors, ve Exxon, Walmart, General Motors, ve Exxon, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
And, as protective trade barriers are broken down, currencies tossed together and manipulated in floating markets, and State economies overturned | Koruyucu ticaret kuralları yıkıldı , paralar değişken pazarlarda manipule edildi ve ülke ekonomileri Koruyucu ticaret kuralları yıkıldı, paralar değişken pazarlarda manipule edildi ve ülke ekonomileri, Koruyucu ticaret kuralları yıkıldı, paralar değişken pazarlarda manipüle edildi ve ülke ekonomileri, Koruyucu ticaret kuralları yıkıldı, paralar değişken pazarlarda manipüle edildi ve ülke ekonomileri, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
in favor of open competition in global capitalism, the empire expands. | Global kapitalizmin elinde yıkıldı ,imparatorluk genişledi küresel kapitalizmin elinde yıkıldı. İmparatorluk genişledi. küresel kapitalizmin elinde yıkıldı. İmparatorluk genişledi. küresel kapitalizmin elinde yıkıldı. İmparatorluk genişledi. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
There is no America, there is no democracy. | Amerika yok ,demokrasi yok. Amerika yok! Demokrasi yok! Amerika yok! Demokrasi yok! Amerika yok! Demokrasi yok! | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
There is only IBM, and ITT, and AT&T, and DuPont, Dow, Union Carbine, and Exxon. | Sadece IBM ,ITT ,AT&T ,DuPont ,Dow ,Union Carbine, ve Exxon var. Sadece IBM, ITT, AT&T, Dupont, Dow, Union Carbine ve Exxon var. Sadece IBM, ITT, AT&T, Dupont, Dow, Union Carbine ve Exxon var. Sadece IBM, ITT, AT&T, Dupont, Dow, Union Carbine ve Exxon var. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Those are the nations of the world today. | Günümüz dünyasının ulusları bunlardır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
They get out their linear programming charts, statistical decision | Programlama grafiklerinden ,istatiksel teorilerden Onlar da tıpkı bizler gibi program tablolarını çıkarıyor, teoriler geliştiriyor, Onlar da tıpkı bizler gibi program tablolarını çıkarıyor, teoriler geliştiriyor, Onlar da tıpkı bizler gibi program tablolarını çıkarıyor, teoriler geliştiriyor, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The world is a college of corporations, inexorably determined by the immutable | Dünya iş dünyasının değişmez kurallarıyla kurulu | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
bylaws of business. | acımasız şirketler birliğidir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The world is a business Mr. Beale. | Dünya bir iştir Bay Beale Dünya bir iştir, Bay Beale. Dünya bir iştir, Bay Beale. Dünya bir iştir, Bay Beale. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Taken cummulatively, the integration of the world as a whole, | Kümülatif alınmalı ,dünyaya bütün olarak entegrasyon Bütüne bakarsak, Dünya'ya bütün olarak entegrasyon, Bütüne bakarsak, Dünya'ya bütün olarak entegrasyon, Bütüne bakarsak, Dünya'ya bütün olarak entegrasyon, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
particularly in terms of economic globalization | özellikle ekonomik globalleşme kuralları çerçevesinde ve özellikle ekonomik küreselleşme kuralları çerçevesinde ve, özellikle ekonomik küreselleşme kuralları çerçevesinde ve, özellikle ekonomik küreselleşme kuralları çerçevesinde ve, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and the mythic qualities of "free market" capitalism, | serbest piyasa kapitalizminin efsanevi nitelikleriyledir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
represents a veritable "empire" in its own right... | gerçek bir imparatorluk sunar Gerçek bir imparatorluk sunar. Gerçek bir imparatorluk sunar. Gerçek bir imparatorluk sunar. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Few have been able to escape the "structural adjustment" and "conditionalities" | Çok azı dünya bankası , IMF , veya dünya ticaret organizasyonun Çok azı Dünya Bankası, IMF veya Dünya Ticaret Örgütü gibi, Çok azı Dünya Bankası, IMF veya Dünya Ticaret Örgütü gibi, Çok azı Dünya Bankası, IMF veya Dünya Ticaret Örgütü gibi, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
of the World Band, the International Monetary Fund, | uluslararası finans kurumlarının uluslararası finans kurumlarının, uluslararası finans kurumlarının, uluslararası finans kurumlarının, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
or the World Trade Organization, those international financial institutions that, | yapısal anlaşmaları ve şartlarından kaçabilmiştir yapısal anlaşmaları ve şartlarından kaçabilmiştir. yapısal anlaşmaları ve şartlarından kaçabilmiştir. yapısal anlaşmaları ve şartlarından kaçabilmiştir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
however inadequate, still determine what economic globalization means... | yine de ekonomik globalleşmenin ne olduğunun anlatmaya yetersiz... Yine de ekonomik küreselleşmenin ne olduğunun anlatmaya yetersiz... Yine de ekonomik küreselleşmenin ne olduğunun anlatmaya yetersiz... Yine de ekonomik küreselleşmenin ne olduğunun anlatmaya yetersiz... | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Such is the power of globalization that within our lifetime we are likely to see the integration, | Globalleşmenin gücü böyle iken muhtemelen bizler ilerde entegrasyonu Küreselleşmenin gücü böyle iken muhtemelen bizler ilerde entegrasyonu Küreselleşmenin gücü böyle iken muhtemelen bizler ilerde entegrasyonu Küreselleşmenin gücü böyle iken muhtemelen bizler ilerde entegrasyonu | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
even if unevenly, of all national economies in the world into a single global, free market system. | düzensizce de olsa dünyadaki bütün ulusal ekonomilerin tek bir global serbest pazar sisteminde olduğunu göreceğiz düzensizce de olsa dünyadaki bütün ulusal ekonomilerin tek bir küresel serbest pazar sisteminde birleşmesinde göreceğiz. düzensizce de olsa dünyadaki bütün ulusal ekonomilerin tek bir küresel serbest pazar sisteminde birleşmesinde göreceğiz. düzensizce de olsa dünyadaki bütün ulusal ekonomilerin tek bir küresel serbest pazar sisteminde birleşmesinde göreceğiz. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The World is being taken over by a hand full of business powers who dominate the natural resources we need to live, | dünya yaşamak için gereksinimimiz olan kaynaklara hakim olan bir avuç iş adamı tarafından ele geçiriliyor Dünya, yaşamak için gereksindiğimiz kaynaklara hakim olan bir avuç iş adamı tarafından ele geçiriliyor. Dünya, yaşamak için gereksindiğimiz kaynaklara hakim olan bir avuç iş adamı tarafından ele geçiriliyor. Dünya, yaşamak için gereksindiğimiz kaynaklara hakim olan bir avuç iş adamı tarafından ele geçiriliyor. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
So the establishment was forced to come up with a new way to deal | böylece sistemi sorgulamaya kalkan herhangi birini kontrol altına almak için Sistemi sorgulamaya kalkan birini kontrol altına almak için, Sistemi sorgulamaya kalkan birini kontrol altına almak için, Sistemi sorgulamaya kalkan birini kontrol altına almak için, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The term 'terrorist' is an empty distinction designed for any person or group who chooses to challenge the establishment. | Terörist tabiri hükümete baş kaldıran kişi veya gruplar için uydurulmuştur. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
This isn't to be confused with the fictional 'Al Qaida', which as actually the name of a computer database of the U.S. supported Mudjahedeen | bunu uydurulmuş El Kaide ile karıştırmamak lazım.EL Kaide aslen 1980'lerde ABD tarafından desteklenen MUdjahedeen'in Bunu uydurulmuş El Kaide ile karıştırmamak lazım. El Kaide, aslen 1980'lerde ABD tarafından desteklenen Mudjahedeen'in Bunu uydurulmuş El Kaide ile karıştırmamak lazım. El Kaide, aslen 1980'lerde ABD tarafından desteklenen Mücahitler’in. Bunu uydurulmuş El Kaide ile karıştırmamak lazım. El Kaide, aslen 1980'lerde ABD tarafından desteklenen Mücahitler’in. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
"The truth is, there is no Islamic army or terrorist group called Al Quaida. And any informed intelligence officer knows this. | gerçek şudur ki: ortada El Kaide denen İslami bir ordu veya grup diye bir şey yoktur.Ve hiçbir istihbarat subayının bu örgütten haberi yoktur. Gerçek şudur ki: ortada El Kaide denen İslami bir ordu veya grup diye bir şey yoktur. Ve hiçbir istihbarat subayının bu örgütten haberi yoktur. Gerçek şudur ki: ortada El Kaide denen İslami bir ordu veya grup diye bir şey yoktur. Ve hiçbir istihbarat subayının bu örgütten haberi yoktur. Gerçek şudur ki: ortada El Kaide denen İslami bir ordu veya grup diye bir şey yoktur. Ve hiçbir istihbarat subayının bu örgütten haberi yoktur. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
But there is a propaganda campaign to make the public believe in the presence of an identified entity... | fakat ortada halkın varlığına kesin inandırıldığı bir propaganda kampanyası vardır Fakat ortada halkın varlığına inandırıldığı bir propaganda kampanyası vardır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The country behind this propaganda is the US" Robin Cook Former British Foreign Secretary | bu propagandanın arkasında ülke ABD'dir Robin Cook İngiltere Dış İşleri Sekreterliğinden Bu propagandanın arkasındaki ülke ABD'dir. Pierre Henry Bunel Eski Fransız Askeri İstihbaratçısı | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
According to the national counter terrorism center, in 2004 roughly 2000 people were killed internationally due to supposed terrorist acts. | Ulusal anti terör merkezine göre 2004'te uluslararası çapta 2000 kişi terörist eylemler içinde olduğu sanılarak öldürüldü. Ulusal anti terör merkezine göre, 2004'te uluslararası çapta, 2000 kişi terörist eylemler içinde olduğu sanılarak öldürüldü. Ulusal anti terör merkezine göre, 2004'te uluslararası çapta, 2000 kişi terörist eylemler içinde olduğu sanılarak öldürüldü. Ulusal anti terör merkezine göre, 2004'te uluslararası çapta, 2000 kişi terörist eylemler içinde olduğu sanılarak öldürüldü. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Of that number, 70 were American. | bu rakamın 70'i Amerikalıydı. bu rakamın 70'i Amerikalı'ydı. bu rakamın 70'i Amerikalıydı. bu rakamın 70'i Amerikalıydı. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Using this number as a general average, which is extremely generous, it is interesting to note that twice as many | Ortalama bir rakam olarak ki kesinlikle daha azdır ,bir yılda yer fıstığı alerjisinden ölen insan sayısı Ortalama bir rakam olarak ki kesinlikle daha azdır, bir yılda yer fıstığı alerjisinden ölen insan sayısı, Ortalama bir rakam olarak ki kesinlikle daha azdır, bir yılda yer fıstığı alerjisinden ölen insan sayısı, Ortalama bir rakam olarak ki kesinlikle daha azdır, bir yılda yer fıstığı alerjisinden ölen insan sayısı, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
than it spent for preventing for the disease, which kills 6600 times more people annually, than terrorism does. | Terörden ölenlerden 6000 kat daha fazla insan her yıl ölmesine rağmen Her yıl kalp damar hastalıklarından ölenlerin sayısı, terörden ölenlerin sayısına göre 6600 kat fazla olmasına rağmen. Her yıl kalp damar hastalıklarından ölenlerin sayısı, terörden ölenlerin sayısına göre 6600 kat fazla olmasına rağmen. Her yıl kalp damar hastalıklarından ölenlerin sayısı, terörden ölenlerin sayısına göre 6600 kat fazla olmasına rağmen. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
are arbitrarilly stamped on every news report relating to any action taken against US interests | ABD'nin hareketine karşı herhangi bir eylem olmasın diye bütün haberlerde keyfi olarak kullanılıyor. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
the myth grows wider. | Ve efsane giderek büyüyor. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
In mid 2008 the "US Attorney General" | 2008 ortalarında ABD Başsavcısı 2008 ortalarında ABD Başsavcısı, 2008 ortalarında ABD Başsavcısı, 2008 ortalarında ABD Başsavcısı, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
currently on the US terrorist watch list. | 1 milyonun üzerinde insanın olduğundan hiç bahsetmeden 1 milyonun üzerinde insanın olduğundan hiç bahsetmeden. 1 milyonun üzerinde insanın olduğundan hiç bahsetmeden. 1 milyonun üzerinde insanın olduğundan hiç bahsetmeden. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
These so called "Counter Terrorism Measures" of course had nothing to do with social protection | buna anti terörizm hareketi dendi ve tabiki sosyal savunma için hiçbir şey yapılmadı Buna anti terörizm hareketi dendi ve tabi ki sosyal savunma için hiçbir şey yapılmadı. Buna anti terörizm hareketi dendi ve tabi ki sosyal savunma için hiçbir şey yapılmadı. Buna anti terörizm hareketi dendi ve tabi ki sosyal savunma için hiçbir şey yapılmadı. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
that is exploiting the world. | Anti Amerikan harekete karşı korumak içindir Anti Amerikan harekete karşı korumak içindir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
or scream "Allah Akbar" before some violent action. | veya bazı vahşi eylemlerden önce "Allahü ekber" diye bağırmazlar. Veya bazı vahşi eylemlerden önce "Allahu ekber" diye bağırmazlar. Veya bazı vahşi eylemlerden önce "Allahu ekber" diye bağırmazlar. Veya bazı vahşi eylemlerden önce "Allahu ekber" diye bağırmazlar. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The true terrorists of our world, wear 5000 dollar suits | Dünyanın gerçek teröristleri 5000 dolarlık takım elbiseler giyerler Dünyanın gerçek teröristleri 5000 dolarlık takım elbiseler giyerler, Dünyanın gerçek teröristleri 5000 dolarlık takım elbiseler giyerler, Dünyanın gerçek teröristleri 5000 dolarlık takım elbiseler giyerler, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and work in the highest positions of finance, government and business. | ve finans dünyası ,hükümet ve iş hayatının en yüksek pozisyonlarında çalışırlar. ve finans dünyası, hükümet ve iş hayatının en yüksek pozisyonlarında çalışırlar. ve finans dünyası, hükümet ve iş hayatının en yüksek pozisyonlarında çalışırlar. ve finans dünyası, hükümet ve iş hayatının en yüksek pozisyonlarında çalışırlar. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
So the corporatacity can control energy resources and opium production for Wall St. profit. | Corprotokrasi enerji kaynaklarını ve uyuşturucu üretimini Wall Street'in karı için kontrol edebilir Şirketokrası, enerji kaynaklarını ve uyuşturucu üretimini Wall Street'in karı için kontrol edebilir. Şirketokrasi, enerji kaynaklarını ve uyuşturucu üretimini Wall Street'in karı için kontrol edebilir. Şirketokrasi, enerji kaynaklarını ve uyuşturucu üretimini Wall Street'in karı için kontrol edebilir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Before 1980, Afghanistan produced 0% of the world's opium. | 1980'den önce Afganistan'da dünyadaki uyuşturucunun % 0'ı üretilirken 1980'den önce Afganistan'da Dünya'daki uyuşturucunun % 0'ı üretilirken, 1980'den önce Afganistan'da Dünya'daki uyuşturucunun % 0'ı üretilirken, 1980'den önce Afganistan'da Dünya'daki uyuşturucunun % 0'ı üretilirken, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The Taliban rose to power, and by 2000 they had destroyed most of the opium fields. Production dropped from 3.000+ tons to only 185 tons, a 94% reduction. | Taliban güçlendi ve 2000'de uyuşturucu tarlalarının büyük kısmını imha ettiler.Üretim 3000 tondan 185 tona düştü ,%94'lük gerileme. Taliban güçlendi ve 2000'de uyuşturucu tarlalarının büyük kısmını imha etti. Üretim %94'lük gerilemeyle 3000 tondan 185 tona düştü. Taliban güçlendi ve 2000'de uyuşturucu tarlalarının büyük kısmını imha etti. Üretim %94'lük gerilemeyle 3000 tondan 185 tona düştü. Taliban güçlendi ve 2000'de uyuşturucu tarlalarının büyük kısmını imha etti. Üretim %94'lük gerilemeyle 3000 tondan 185 tona düştü. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Or that engineers false flag terror attacks for the sake of manipulation? | Veya güdebilmek için kurguladıkları çarpıtılmış terör saldırılarını ? Veya güdebilmek için kurguladıkları çarpıtılmış terör saldırılarını? Veya güdebilmek için kurguladıkları çarpıtılmış terör saldırılarını? Veya güdebilmek için kurguladıkları çarpıtılmış terör saldırılarını? | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Or that generates built in modes of social operation, wich are inherently exploited? | Veya oluşturdukları sömürülen ve buna göre tasarlanmış sosyal yapıyı? | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Or that systematicly reduces several libertys, and violates human rights, | sistematik olarak bazı özgürlükleri kısıtlar ve insan haklarına tecavüz eder Ya da kendi eksiklerinden korunmak için sistematik olarak, Ya da kendi eksiklerinden korunmak için sistematik olarak, Ya da kendi eksiklerinden korunmak için sistematik olarak, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
in order to protect itself, from it's own shortcomings. | kendini kendi kusur ve eksiklerinden korumak için. özgürlükleri kısıtlayan ve insan haklarına tecavüz eden sistemi? özgürlükleri kısıtlayan ve insan haklarına tecavüz eden sistemi? özgürlükleri kısıtlayan ve insan haklarına tecavüz eden sistemi? | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
How do we deal with the numerous covert institutions, | Sayısız gizli saklı kurumlarla nasıl uğraşabiliriz , Sayısız gizli saklı kurumlarla nasıl uğraşabiliriz, Sayısız gizli saklı kurumlarla nasıl uğraşabiliriz, Sayısız gizli saklı kurumlarla nasıl uğraşabiliriz, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
such as the Council on Foreign Relations, the Trilateral Commission, and the Bilderberg Group, and the other undemocratically elected groups | Dış işleri danışmanlığı gibi ,üçlü komisyon ,Bilderberg grubu ve diğer demokratik olarak seçilmemiş Counsil on Foreign Relations, TheTrilateral Commission, Bilderberg Grubu ve diğer demokratik olarak seçilmemiş, Counsil on Foreign Relations, The Trilateral Commission, Bilderberg Grubu ve diğer demokratik olarak seçilmemiş, Counsil on Foreign Relations, The Trilateral Commission, Bilderberg Grubu ve diğer demokratik olarak seçilmemiş, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
which behind closed doors collude to control the political, financial, social and environmental elements of our lives? | kapalı kapılar ardında hayatımızın finansal ,sosyal ve çevresel öğelerini kontrol eden dolaplar çeviren gruplar gibi ? kapalı kapılar ardında hayatımızın finansal, sosyal ve çevresel öğelerini kontrol eden dolaplar çeviren gruplar gibi? kapalı kapılar ardında hayatımızın finansal, sosyal ve çevresel öğelerini kontrol eden dolaplar çeviren gruplar gibi? kapalı kapılar ardında hayatımızın finansal, sosyal ve çevresel öğelerini kontrol eden dolaplar çeviren gruplar gibi? | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
In order to find the answer, we must first find, the true underlying cause. | Cevabı bulabilmek için öncelikle altta yatan nedeni bulmalıyız. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
For the fact is, the selfish, corrupt power and profit based groups are not the true source of the problem. | Aslında problemin kaynağı bencil ,bozguncu ve kar amacına dayalı gruplar değildir. Aslında problemin kaynağı bencil, bozguncu ve kar amacına dayalı gruplar değildir. Aslında problemin kaynağı bencil, bozguncu ve kar amacına dayalı gruplar değildir. Aslında problemin kaynağı bencil, bozguncu ve kar amacına dayalı gruplar değildir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
They are symptoms. | Onlar hastalığın belirtileridir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
"Greed and Competition are not the result of immutable human temperament... | "Açgözlülük ve rekabet insan tabiatının sunucu değildir... "Açgözlülük ve rekabet insan tabiatının sonucu değildir... "Açgözlülük ve rekabet insan tabiatının sonucu değildir... | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
...greed and fear of scarcity are in fact being created and amplified... | ...açgözlülük ve kıtlık korkusu aslında yaratılmış ve yaygınlaşmıştır... Açgözlülük ve kıtlık korkusu aslında yaratılmış ve yaygınlaşmıştır... Açgözlülük ve kıtlık korkusu aslında yaratılmış ve yaygınlaşmıştır... Açgözlülük ve kıtlık korkusu aslında yaratılmış ve yaygınlaşmıştır... | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
the direct consequence is that we have to fight with each other in order to survive. | direkman sonuç yaşayabilmek için birbirimizle kavga halinde olmamızdır Bunun direk sonucu, hayatta kalabilmek için birbirimizle kavga etmemizdir." Bunun direk sonucu, hayatta kalabilmek için birbirimizle kavga etmemizdir." Bunun direk sonucu, hayatta kalabilmek için birbirimizle kavga etmemizdir." | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Bernard Liertaer Founder of the EU Currency System | Bernard Liertaer Avrupa Birliği Para Sisteminin Kurucusu Bernard Liertaer Avrupa Birliği Para Sisteminin Kurucusu Bernard Lietaer Avrupa Birliği Para Sisteminin Kurucusu Bernard Lietaer Avrupa Birliği Para Sisteminin Kurucusu | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
My name is Jacque Fresco. | Adım Jacque Fresco. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
I'm an industrial designer and a social engineer. | Ben endüstri ve sosyoloji mühendisiyim. Endüstriyel tasarımcı ve toplum mühendisiyim. Endüstriyel tasarımcı ve toplum mühendisiyim. Endüstriyel tasarımcı ve toplum mühendisiyim. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
I'm very much interested in society and developing a system that might be sustainable, for all people. | toplumla ilgileniyorum ve bütün insanlık için bir sistem geliştiriyorum Toplumla ilgileniyorum ve bütün insanlık için bir sistem geliştiriyorum. Toplumla ilgileniyorum ve bütün insanlık için bir sistem geliştiriyorum. Toplumla ilgileniyorum ve bütün insanlık için bir sistem geliştiriyorum. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
First of all, the word "corruption" is a monetary invention, that aberrant behavior, behavior that's disruptive for the well being of people. | hepsinden önce , rüşvet parasal bir icattır ,sapkın bir davranış ,insanların hayrı için olmayan bir davranıştır. Hepsinden önce, rüşvet parasal bir icattır, sapkın, insanların hayrı için olmayan bir davranıştır. Hepsinden önce, yozlaşma parasal bir icattır, sapkın, insanların hayrı için olmayan bir davranıştır. Hepsinden önce, yozlaşma parasal bir icattır, sapkın, insanların hayrı için olmayan bir davranıştır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Well you're dealing with human behavior. And human behavior appears to be environmentally determined. | İnsan davranışlarıyla uğraşıyorsunuz.Ve insan davranışları çevre tarafından belirleniyor. İnsan davranışlarıyla uğraşıyorsunuz. Ve insan davranışları çevre tarafından belirleniyor. İnsan davranışlarıyla uğraşıyorsunuz. Ve insan davranışları çevre tarafından belirleniyor. İnsan davranışlarıyla uğraşıyorsunuz. Ve insan davranışları çevre tarafından belirleniyor. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
you'd hold that value system. | onların değer yargılarına sahip olurdunuz. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
And this goes for nations, for individuals, for families they try to indoctrinate their children | uluslara ,kişilere ,çocuklarını yetiştiren ailelere Uluslara, kişilere, çocuklarını yetiştiren ailelere, Uluslara, kişilere, çocuklarını yetiştiren ailelere, Uluslara, kişilere, çocuklarını yetiştiren ailelere, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
to their particular faith, and their country and make them feel like their are part of that. | inançlarına ve ülkelerine kadar aynı şekildedir ve bunların bir parçası olarak hissederiz. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
And they built a society, which they call established. | Yerleşik olarak adlandırdıkları bir toplum kurdular. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
They established a workable point of view and tend to perpetuate that. | Şekillendirilebilir bir bakış açısı oluşturdular ve ebedi kıldılar. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Whereas, all societies are really emergent, not established. | bütün toplumlar oluşmuşken ve yerleşik olmamalarına rağmen. Bütün toplumlar oluşmuşken ve yerleşik olmamalarına rağmen, Bütün toplumlar oluşmuşken ve yerleşik olmamalarına rağmen, Bütün toplumlar oluşmuşken ve yerleşik olmamalarına rağmen, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
And so they fight new ideas, that would interfere with the establishment. | kurulu düzene engel olacak yeni fikirlerle savaştılar kurulu düzene engel olacak yeni fikirlerle savaştılar. kurulu düzene engel olacak yeni fikirlerle savaştılar. kurulu düzene engel olacak yeni fikirlerle savaştılar. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Goverments try to perpetuate that which keeps them in power. People are not elected to political office to change things. | Onları güçlü kılan hükümetleri desteklediler. Değişimci politikalar güden insanlar seçilmedi. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
They are put there, to keep things the way they are. | işlerine yarayacakları oraya koydular İşlerine yarayacakları oraya koydular. İşlerine yarayacakları oraya koydular. İşlerine yarayacakları oraya koydular. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
So you see, the bases of corruption is in our society. | Toplumumuzdaki yozlaşmanın temellerini görüyorsunuz. Gördüğünüz gibi, yolsuzluk toplumumuzun ta temelinde yatıyor. Toplumumuzdaki yozlaşmanın temellerini görüyorsunuz. Toplumumuzdaki yozlaşmanın temellerini görüyorsunuz. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Let me make it clear. All nations then are basically corrupt because they tend to uphold existing institutons. | Daha netleştirirsem ,bütün milletler temelde yozlaştı çünkü var olan kurumları desteklemeye yöneldiler. Daha netleştirirsem, bütün milletler temelde yozlaştı, çünkü var olan kurumları desteklemeye yöneldiler. Daha netleştirirsem, bütün milletler temelde yozlaştı, çünkü var olan kurumları desteklemeye yöneldiler. Daha netleştirirsem, bütün milletler temelde yozlaştı, çünkü var olan kurumları desteklemeye yöneldiler. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
I don�t mean to uphold or downgrade all nations, but communism, socialism, facism, the free enterprise system and all other sub cultures are the same. | milletleri alçaltmayı veya taraf olduklarını kastetmedim ,fakat komünizm ,sosyalizm ,faşizm ,serbest piyasa sistemi ve diğer tüm alt kültürler aynıdır. Milletleri alçaltmayı veya taraf olduklarını kastetmedim, fakat komünizm, sosyalizm, faşizm, serbest piyasa sistemi ve diğer tüm alt kültürler aynıdır. Milletleri alçaltmayı veya taraf olduklarını kastetmedim, fakat komünizm, sosyalizm, faşizm, serbest piyasa sistemi ve diğer tüm alt kültürler aynıdır. Milletleri alçaltmayı veya taraf olduklarını kastetmedim, fakat komünizm, sosyalizm, faşizm, serbest piyasa sistemi ve diğer tüm alt kültürler aynıdır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
They are all basically corrupt. | esasen hepsi düzene uyduruldu. Esasen hepsi yozlaşmıştır. Esasen hepsi yozlaşmıştır. Esasen hepsi yozlaşmıştır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
is the necessity for self preservation. | kendini koruma ihtiyacıdır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Whether dealing with a corporation, a religion or a government, | bir şirketin ,dinin veya hükümetin en başta gelen olayı Bir şirketin, dinin veya hükümetin en başta gelen olayı, Bir şirketin, dinin veya hükümetin en başta gelen olayı, Bir şirketin, dinin veya hükümetin en başta gelen olayı, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
the foremost interest is to preserve the institution itself. | kendi kendini korumasıdır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
For instance, the last thing an oil company would ever want is the utilization of energy that was outside of it's control. | örnek olarak bir petrol şirketinin son isteyeceği şey enerji kullanımının kendi kontrolü dışında olmasıdır. Örnek olarak bir petrol şirketinin son isteyeceği şey, enerji kullanımının kendi kontrolü dışında olmasıdır. Örnek olarak bir petrol şirketinin son isteyeceği şey, enerji kullanımının kendi kontrolü dışında olmasıdır. Örnek olarak bir petrol şirketinin son isteyeceği şey, enerji kullanımının kendi kontrolü dışında olmasıdır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
For it makes that company less relevant to society. | Şirket halk için daha önemsiz hale geldiği için. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Likewise the cold war and the collapse of the Soviet Union was, in reality, | Aynı şekilde Sovyetler birliğinin çöküşü ve soğuk savaş ,gerçekte Aynı şekilde Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve soğuk savaş, gerçekte Aynı şekilde Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve soğuk savaş, gerçekte Aynı şekilde Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve soğuk savaş, gerçekte | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
a way to preserve and perpetuate the established economic and global hegemony of the United States. | ABD'nin küresel hegomonyası ve kurulu ekonomik düzeni ebediyen koruyabilmek içindir. ABD'nin küresel hegemonyası ve kurulu ekonomik düzeni ebediyen koruyabilmek içindir. ABD'nin küresel hegemonyası ve kurulu ekonomik düzeni ebediyen koruyabilmek içindir. ABD'nin küresel hegemonyası ve kurulu ekonomik düzeni ebediyen koruyabilmek içindir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Similarly, religions condition people to feel guilty for natural inclination, | benzer şekilde inançlar insanları doğal eğilimlerinde dolayı suçlu hissetmelerine koşullandırır Benzer şekilde, inançlar insanları doğal eğilimlerinden dolayı suçlu hissetmelerine koşullandırır. Benzer şekilde, inançlar insanları doğal eğilimlerinden dolayı suçlu hissetmelerine koşullandırır. Benzer şekilde, inançlar insanları doğal eğilimlerinden dolayı suçlu hissetmelerine koşullandırır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
each claiming to offer the only path to forgiveness and salvation. | hepsi bağışlanmanın ve kurtuluşun tek yolunu kendileri sunarlar Hepsi, bağışlanmanın ve kurtuluşun tek yolunu kendileri sunarlar. Hepsi, bağışlanmanın ve kurtuluşun tek yolunu kendileri sunarlar. Hepsi, bağışlanmanın ve kurtuluşun tek yolunu kendileri sunarlar. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
At the heart of this institutional self preservation lies monetary system. | Kendi kendini koruyan bu düzenin kalbinde para yatar. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
For it is money that provides the means for power and survival. | Var olmanın ve gücün koşulu paradır. Çünkü varlığını sürdürebilmek için gerekli olan gücü ve araçları para sağlar. Var olmanın ve gücün koşulu paradır. Var olmanın ve gücün koşulu paradır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Therefore, just as a poor person might be forced to steal in order to survive, | bu nedenle ,fakir birinin yaşamak için çalmak zorunda kalması doğaldır. Bu nedenle, fakir birinin yaşamak için çalmak zorunda kalması doğaldır. Bu nedenle, fakir birinin yaşamak için çalmak zorunda kalması doğaldır. Bu nedenle, fakir birinin yaşamak için çalmak zorunda kalması doğaldır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
it is a natural inclination to do whatever is needed to continue an institutions profitability. | bütün ihtiyaç karlılığının devam etmesidir Bütün ihtiyaç karlılığının devam etmesidir. Bütün ihtiyaç karlılığının devam etmesidir. Bütün ihtiyaç karlılığının devam etmesidir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
This makes it inherently difficult for profit based institutions to change, | doğal olarak kar bazlı kurumlardan vazgeçmek zordur Doğal olarak kar bazlı kurumlardan vazgeçmek zordur. Doğal olarak kar bazlı kurumlardan vazgeçmek zordur. Doğal olarak kar bazlı kurumlardan vazgeçmek zordur. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
for it puts in jeopardy not only the survival of large groups of people, | sadece büyük grupların yaşama mücadelesini tehlikeye atmakla kalmaz Sadece büyük grupların yaşama mücadelesini tehlikeye atmakla kalmaz, Sadece büyük grupların yaşama mücadelesini tehlikeye atmakla kalmaz, Sadece büyük grupların yaşama mücadelesini tehlikeye atmakla kalmaz, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
but also the coveted materialistic lifestyle associated with affluence and power. | zenginlik ve güçle bezeli imrenilen materyalistik hayat stilini de tehlikeye atar. zenginlik ve güçle bezeli imrenilen maddeci hayat stilini de tehlikeye atar. zenginlik ve güçle bezeli imrenilen maddeci hayat stilini de tehlikeye atar. zenginlik ve güçle bezeli imrenilen maddeci hayat stilini de tehlikeye atar. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Therefore, the paralyzing necessity to preserve an institution | Sosyal olarak gerekliliğine bakılmaksızın bir kurumun var olabilmesinin | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
regardless of it�s social relevance is largely rooted in the need for money, or profit. | kesin koşulu para kazandırır veya kar ettirir olmasıdır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
�What�s in it for me?, is why people think. | "Benimle ne çıkarım var?" , insanların düşündüğü bu. "Benimle ne çıkarım var?", insanların düşündüğü bu. "Benimle ne çıkarım var?", insanların düşündüğü bu. "Benimle ne çıkarım var?", insanların düşündüğü bu. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
And so if a man makes money selling a certain product, | eğer biri bir ürünü satarak para kazanıyorsa , Eğer biri, bir ürünü satarak para kazanıyorsa, Eğer biri, bir ürünü satarak para kazanıyorsa, Eğer biri, bir ürünü satarak para kazanıyorsa, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
that�s where he�s going to fight the existence of another product that may threaten his institution. | kendi düzenini tehlikeye atacak benzer bir ürünü satan diğerleriyle savaşacaktır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Therefore, people cannot be fair. And people do not trust each other. | bu yüzden insanlar dürüst değildir.Ve birbirlerine güvenmezler. Bu yüzden insanlar dürüst değildir. Ve birbirlerine güvenmezler. Bu yüzden insanlar dürüst değildir. Ve birbirlerine güvenmezler. Bu yüzden insanlar dürüst değildir. Ve birbirlerine güvenmezler. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
A guy will come over to you and say "I�ve got just the house you�re looking for"� | biri gelipde size derse :"tam aradığınız evi buldum"... Biri gelipte size derse: "Tam aradığınız evi buldum". Biri gelip de size derse: "Tam aradığınız evi buldum". Biri gelip de size derse: "Tam aradığınız evi buldum". | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
he�s a salesman. | o bir satıcıdır O bir satıcıdır. O bir satıcıdır. O bir satıcıdır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
When a doctor says �I think your kidney has to come out�, | bir doktor "sanırım böbreğinizi almalıyız" dediğinde Bir doktor "sanırım böbreğinizi almalıyız" dediğinde, Bir doktor "sanırım böbreğinizi almalıyız" dediğinde, Bir doktor "sanırım böbreğinizi almalıyız" dediğinde, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 |