Search
English Turkish Sentence Translations Page 183701
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
You lied to me that Buddha is inside me | Beni kandırdın, Buda’nın içimde olduğunu söyledin | Zen-1 | 2009 | |
My old faith is much better! | Eski inancım çok daha iyiydi! | Zen-1 | 2009 | |
I did not lie! | Ben yalan söylemedim! | Zen-1 | 2009 | |
Buddha is inside you! | Buda senin içinde! | Zen-1 | 2009 | |
But you see... | Ama görüyorsun işte... | Zen-1 | 2009 | |
It's not so easy to meet the Buddha | Buda’yı bulmak kolay değil | Zen-1 | 2009 | |
Every human wants this and wants that | Her insan şunu istiyor, bunu istiyor | Zen-1 | 2009 | |
and covets what remains out of reach | ve elinin uzanamadığına gözünü dikiyor | Zen-1 | 2009 | |
When we cannot have our way we get angry and act foolishly | İstediğimizi elde edemeyince öfkeleniyor ve budalaca davranıyoruz | Zen-1 | 2009 | |
We cannot see Buddha because we blind ourselves | içsel Buda’yı göremiyoruz, çünkü | Zen-1 | 2009 | |
with such matters | bu arzular zihnimizi körleştirmiş | Zen-1 | 2009 | |
That is why we sit | İşte bu yüzden Zazen’e oturuyoruz | Zen-1 | 2009 | |
We sit and we sit until that blindfold falls away | Sürekli oturuyoruz, oturuyoruz körlüğü geride bırakana dek | Zen-1 | 2009 | |
If you do this, you will be able to face the Buddha in you | Eğer bunu yapabilirsen, içindeki Buda ile yüzleşmen mümkün olur | Zen-1 | 2009 | |
By killing yourself, you kill Buddha | Kendini öldürmekle Buda’yı öldürmüş olursun | Zen-1 | 2009 | |
And depending on others | İnançlara bağımlı kalmak, kendini | Zen-1 | 2009 | |
denies the Buddha within you | ve içindeki Buda’yı inkar etmektir | Zen-1 | 2009 | |
It seems the Hieizan monks are envious of your success | Anlaşılan Hieizan rahipleri başarını kıskanıyor | Zen-1 | 2009 | |
They are planning a deadly attack on this temple | Bu tapınağa ölümcül bir saldırı düzenlemek üzereler | Zen-1 | 2009 | |
If you do not leave here immediately, anything could happen here | Eğer burayı hemen terk etmezsen Her şey olabilir | Zen-1 | 2009 | |
It is deep in the mountains, | Uzaklarda dağların arasında, | Zen-1 | 2009 | |
but I own land in Echizen | Echizen’de bir arazim var | Zen-1 | 2009 | |
You are free to use that land, Dogen | İstediğin gibi kullanabilirsin, Dogen | Zen-1 | 2009 | |
I appreciate your kind words Nevertheless... | Nazik önerin için teşekkürler, ancak... | Zen-1 | 2009 | |
Master Dogen, you must decide! | Dogen Usta, karar vermek zorundasın! | Zen-1 | 2009 | |
There is only one of you in all of Japan | Japonya’da senden yalnızca bir tane var | Zen-1 | 2009 | |
Say, Orin | Ne dersin, Orin | Zen-1 | 2009 | |
With the kid gone, we can travel light | Çocuk olmadan, daha kolay seyahat edebiliriz | Zen-1 | 2009 | |
Let's head east together | Haydi hep birlikte doğuya gidelim | Zen-1 | 2009 | |
and start over | ve baştan başlayalım | Zen-1 | 2009 | |
Start over? | Baştan başlamak mı? | Zen-1 | 2009 | |
You know what I mean | Ne demek istediğimi biliyorsun | Zen-1 | 2009 | |
No thanks I gave up selling myself | Hayır, teşekkürler. Kendimi satmayı bıraktım | Zen-1 | 2009 | |
What the hell | Ne demek şimdi bu | Zen-1 | 2009 | |
How the hell are we going to eat? | Peki nasıl yiyecek bulacağız? | Zen-1 | 2009 | |
I'm thinking about it | Bir şeyler düşünüyorum | Zen-1 | 2009 | |
Maybe I'll become a nun | Belki de rahibe olurum | Zen-1 | 2009 | |
Of course I won't | Elbette olmayacağım | Zen-1 | 2009 | |
That's right, of course you won't | Doğru, elbette olmayacaksın | Zen-1 | 2009 | |
In that case, reconsider... | Öyleyse, tekrar düşün... | Zen-1 | 2009 | |
Orin san... | Orin san... | Zen-1 | 2009 | |
Shunryo san | Shunryo san | Zen-1 | 2009 | |
Why did you become a monk? | Neden bir rahip oldun? | Zen-1 | 2009 | |
Because I was poor | Çünkü çok fakirdim | Zen-1 | 2009 | |
My parents abandoned me | Ana babam beni terk etti | Zen-1 | 2009 | |
I scrounged for garbage | Çöpleri karıştırıyordum | Zen-1 | 2009 | |
and even stole to survive | Hırsızlık bile yaptım | Zen-1 | 2009 | |
Just like me | Benim gibi | Zen-1 | 2009 | |
One day, I realized, | Bir gün, anladım, | Zen-1 | 2009 | |
if I joined a temple I would never starve | eğer bir tapınağa girersem hiç aç kalmam | Zen-1 | 2009 | |
That was my only goal | Bu benim tek amacımdı | Zen-1 | 2009 | |
I entered the temple a starving demon | Tapınağa girdiğimde aç bir iblis gibiydim | Zen-1 | 2009 | |
But now that I have met Dogen, I have changed | Ancak Dogen’le tanıştıktan sonra, değiştim | Zen-1 | 2009 | |
Master Dogen told me, | Dogen Usta şöyle dedi, | Zen-1 | 2009 | |
"Why wait to die to meet Buddha? | "Buda’ya kavuşmak için ölmeyi beklemek niye? | Zen-1 | 2009 | |
"Meet Buddha in this life, | "Buda’ya bu yaşamda kavuşalım, | Zen-1 | 2009 | |
" and find paradise here" | "cenneti burada bulalım" | Zen-1 | 2009 | |
Instead of just eating, | Yalnızca yemenin yerine, | Zen-1 | 2009 | |
I chose to practice my faith under Master Dogen | Dogen Usta’nın yanında öğretiyi uygulamayı seçtim | Zen-1 | 2009 | |
Dogen san | Dogen san | Zen-1 | 2009 | |
cried when he held my baby | bebeğimi tutarken ağladı | Zen-1 | 2009 | |
He cried while you were sleeping, too | Sen uyurken de ağladı | Zen-1 | 2009 | |
Master Dogen is always sharing | Dogen Usta her zaman neşe ve | Zen-1 | 2009 | |
our joys and our sorrows | kederlerimizi paylaşır | Zen-1 | 2009 | |
Kill any who disobey! | İtaat etmeyeni öldürün! | Zen-1 | 2009 | |
Kill! Kill! | Öldürün! Öldürün! | Zen-1 | 2009 | |
What have they! What have they done! | Ne yaptılar! Ne yaptılar böyle! | Zen-1 | 2009 | |
Please, stop! | kimse kıpırdamasın! | Zen-1 | 2009 | |
Please, stop! | Jiyuan dur! | Zen-1 | 2009 | |
Good enough! Let's go | Bu kadarı yeter! Hadi gidelim | Zen-1 | 2009 | |
A heretical sect destroyed! | Sapkın mezhep yok edildi! | Zen-1 | 2009 | |
You reap what you sow! | Ne ekersen onu biçersin! | Zen-1 | 2009 | |
Water! Get water! | Su! Su getirin! | Zen-1 | 2009 | |
Driven out of Kennin Temple, | Kennin Tapınağından atıldıktan sonra, | Zen-1 | 2009 | |
and now driven out of here with our aims half fulfilled, | Şimdi de amacımıza ulaşamadan buradan da kovuluyoruz, | Zen-1 | 2009 | |
I am sick with disappointment | Hayal kırıklığından bıktım artık | Zen-1 | 2009 | |
I am heartbroken | Çok üzgünüm | Zen-1 | 2009 | |
Nevertheless, | Ancak, | Zen-1 | 2009 | |
we cannot allow the true light of Buddhism to be put out | Buda’nın ışığının sönmesine izin veremeyiz | Zen-1 | 2009 | |
Fellow monks, we will depart | Kardeşlerim, burayı terk edip | Zen-1 | 2009 | |
for Echizen, in order to lay the foundation | Echizen’e, gerçek Budizmin temellerini atmaya | Zen-1 | 2009 | |
for true Buddhism | gideceğiz | Zen-1 | 2009 | |
Oh, Gikai, you made it | Oh, Gikai, sonunda geldin | Zen-1 | 2009 | |
Master Dogen, l, Gikai of the Dharma sect and the others, | Dogen usta, ben, Dharma okulundan Gikai ve diğerleri, | Zen-1 | 2009 | |
have raced here to ask your permission to join you | size katılmak için izninizi almaya buraya geldik | Zen-1 | 2009 | |
Let us proceed | Haydi yola devam edelim | Zen-1 | 2009 | |
The heavenly way | Göklerin yolu | Zen-1 | 2009 | |
is lofty and serene | yüce ve huzurludur | Zen-1 | 2009 | |
The earthly way, | Toprağın yolu, | Zen-1 | 2009 | |
solid and still | katı ve hareketsiz | Zen-1 | 2009 | |
The human way | İnsanın yolu | Zen-1 | 2009 | |
is calm and tranquil | sakin ve sessiz | Zen-1 | 2009 | |
Throughout the universe | Yerde ve gökte | Zen-1 | 2009 | |
there is unending peace | daimi barış hakim olsun | Zen-1 | 2009 | |
The person who helped to clear my way towards enlightenment | Aydınlanmaya doğru yolumun açılmasına yardım eden kişi | Zen-1 | 2009 | |
was an elderly Kitchen Master | yaşlı bir Mutfak Ustasıydı | Zen-1 | 2009 | |
The position of Kitchen Master has always been entrusted only to monks | Mutfak Ustası görevi her zaman yürekleri Yol’u aramaya adanmış | Zen-1 | 2009 | |
whose hearts are committed to seeking the Way | rahiplere emanet edilmiştir | Zen-1 | 2009 | |
This is because | Bunun nedeni Mutfak | Zen-1 | 2009 | |
the practice of Kitchen Master | ustalığı uygulamasının, | Zen-1 | 2009 |