Search
English Turkish Sentence Translations Page 183703
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
you are welcome at any hour of any day | Hangi günün hangi saati olursa olsun Hoş geldiniz | Zen-1 | 2009 | |
I can never possibly repay the great debt | Bu Zendo’yu bağışladığınız için size olan borcumu | Zen-1 | 2009 | |
I owe you for donating this Zendo | ödememin olanağı yok | Zen-1 | 2009 | |
I remain constantly grateful to you | Her zaman size minnettar kalacağım | Zen-1 | 2009 | |
It is I who am grateful | Minnettar olan asıl benim | Zen-1 | 2009 | |
I trust your arrival here, | Buraya gelmeniz, Hojo Tokiyori’nin | Zen-1 | 2009 | |
means Hojo Tokiyori is in dire peril | peşini bırakmayan hayaletler mi? | Zen-1 | 2009 | |
It is exactly so | Gerçekten de öyle | Zen-1 | 2009 | |
It was a merciless battle | Acımasız bir çarpışmaydı | Zen-1 | 2009 | |
The Hojo and Miura clans had been closely knit | Hojo ve Miura klanları, Yorimoto’nun kurduğu ittifaktan beri | Zen-1 | 2009 | |
ever since Yoritomo formed their alliance | birbirine sıkı sıkıya bağlıydı | Zen-1 | 2009 | |
But yesterday's friend is today's foe | Ancak dünün dostu bugünün düşmanı oldu | Zen-1 | 2009 | |
In the event, samurai must kill with arrows and with swords | karşılıklı kılıçlar çekildi ölü ve yaralıların sayısı çoktu | Zen-1 | 2009 | |
It was living hell on earth | dünya üzerinde cehennemi yaşamak gibiydi | Zen-1 | 2009 | |
How dare you defy me, Tokiyori, even in death! | Öldükten sonra bile bana meydan okuyorsunuz. Ne cüret! | Zen-1 | 2009 | |
How dare you! | Ne cüret! | Zen-1 | 2009 | |
Master Dogen please come to Kamakura | Dogen usta Lütfen Kamakura’ya gelin | Zen-1 | 2009 | |
Please save the Shogun | Lütfen Shogun’u kurtarın | Zen-1 | 2009 | |
I beg, I beg of you | Yalvarıyorum, size yalvarıyorum | Zen-1 | 2009 | |
A dog? | Bir köpek? | Zen-1 | 2009 | |
Or a wolf? | yoksa bir kurt mu? | Zen-1 | 2009 | |
Ji uen, | Jiyuan, | Zen-1 | 2009 | |
let us visit living hell together | haydi birlikte bu cehennemi ziyaret edelim | Zen-1 | 2009 | |
I am not going | Ben Shogun Hojo Tokiyori’yi | Zen-1 | 2009 | |
to visit the Shogun, Hojo Tokiyori | ziyarete değil, | Zen-1 | 2009 | |
I am going to visit, | ıstıraptan inleyen | Zen-1 | 2009 | |
a young man howling in anguish | bir genci ziyarete gidiyorum | Zen-1 | 2009 | |
let me join you | izin verin size katılayım | Zen-1 | 2009 | |
I cannot | Hayır | Zen-1 | 2009 | |
I am risking my life | Bu Kamakura ziyaretiyle | Zen-1 | 2009 | |
on this journey to Kamakura | hayatımı tehlikeye atıyorum | Zen-1 | 2009 | |
Ejo, | Ejo, | Zen-1 | 2009 | |
I cannot also place your life in danger | Senin de hayatını tehlikeye atamam | Zen-1 | 2009 | |
I entrust | İşlerimi sana | Zen-1 | 2009 | |
my affairs to you | emanet ediyorum | Zen-1 | 2009 | |
Vast is the robe of liberation | Cübbe kurtuluşun elbisesi | Zen-1 | 2009 | |
A formless field of benefaction | Biçimsiz bir iyilik tarlası | Zen-1 | 2009 | |
I wear the Buddha's dharma | Buda'nın dharmasını giyiyorum | Zen-1 | 2009 | |
Saving all sentient beings | tüm duyarlı varlıkları kurtarmak için | Zen-1 | 2009 | |
I am Tokiyori | Ben Tokiyori | Zen-1 | 2009 | |
I am Dogen of Eiheiji Temple | Ben Eiheiji Tapınağından Dogen | Zen-1 | 2009 | |
I've brought you here because I have something to ask you | Sizi buraya getirttim, çünkü Sormak istediğim bir şey var | Zen-1 | 2009 | |
What do you wish to ask me? | Bana sormak istediğiniz şey nedir? | Zen-1 | 2009 | |
I hear you've returned from China | Duyduğuma gore Çin’e gitmişsiniz | Zen-1 | 2009 | |
with the true Buddhism passed down from Buddha | Orada Buda’dan aktarılan gerçek Budizm’i getirmişsiniz | Zen-1 | 2009 | |
Tell me, what is that? | Anlatın bana, nedir bu? | Zen-1 | 2009 | |
They are the true, authentic teachings of Buddha, | Doğru, bunlar Buda’nın gerçek öğretileridir | Zen-1 | 2009 | |
passed down through | nesiller boyu, kesintisiz olarak | Zen-1 | 2009 | |
generations of monks, without interruption | rahipten rahibe aktarıla gelmiş | Zen-1 | 2009 | |
But that is the same claim made by all those other sects | Ama tüm diğer okullar da aynı şeyi iddia ediyor | Zen-1 | 2009 | |
No matter how many sutras you read or chant, | Kaç sutra okuduğun, kaç ilahi söylediğin, ya da Buda’nın adını | Zen-1 | 2009 | |
or call out Buddha's name, | kaç kez andığın önemli değil | Zen-1 | 2009 | |
you will not be able to find Buddha's teachings | Buda’nın gerçek öğretisi böyle bulunamaz | Zen-1 | 2009 | |
What do you do in your sect? | Sizin okulda ne yapılıyor? | Zen-1 | 2009 | |
Just sitting in meditation We sit and we sit | Yalnızca meditasyona oturuyoruz Oturuyoruz ve oturuyoruz | Zen-1 | 2009 | |
How can true Buddhism be found, sitting around doing nothing? | Hiçbir şey yapmadan oturarak nasıl gerçek Budizm bulunabilir? | Zen-1 | 2009 | |
Lord Tokiyori, that is akin to being in the ocean | Lord Tokiyori, bu okyanusta olup da, suyun olmadığını | Zen-1 | 2009 | |
and claiming to have no water | iddia etmeye benzer | Zen-1 | 2009 | |
Flowers in spring, | Baharda çiçekler, | Zen-1 | 2009 | |
cuckoos in summer, | yazın gugukkuşları, | Zen-1 | 2009 | |
the moon in autumn | Sonbaharda ay | Zen-1 | 2009 | |
and chilly snows in winter | ve kışın soğuk kar | Zen-1 | 2009 | |
cuckoos in summer... | yazın gugukkuşları... | Zen-1 | 2009 | |
Dogen, these are most obvious | Dogen, bunlar çok bilindik | Zen-1 | 2009 | |
They are indeed obvious | Gerçekten de öyle | Zen-1 | 2009 | |
Things as they are | Nesneleri olduklarından farklı değil | Zen-1 | 2009 | |
Seeing things as they truly are... | Nesneleri gerçekten oldukları gibi görmek... | Zen-1 | 2009 | |
That is enlightenment | İşte bu aydınlanmadır | Zen-1 | 2009 | |
Zazen is to see the water in the vast ocean | Zazen geniş okyanusta suyu görmektir | Zen-1 | 2009 | |
And yet, until we find the innate Buddha, | Ancak, içsel Buda’yı buluncaya değin, | Zen-1 | 2009 | |
we cannot understand there is water | engin okyanusun içinde su | Zen-1 | 2009 | |
in the vast ocean | olduğunu anlayamayız | Zen-1 | 2009 | |
I don't understand, Dogen | Anlamıyorum, Dogen | Zen-1 | 2009 | |
What is enlightenment? | Aydınlanma nedir? | Zen-1 | 2009 | |
What is the innate Buddha? | İçsel Buda nedir? | Zen-1 | 2009 | |
Fortunately, the moon is full tonight | Şansımıza, bu gece dolunay | Zen-1 | 2009 | |
Lord Tokiyori, | Lord Tokiyori, | Zen-1 | 2009 | |
shall we go into the garden and look at the moon? | Bahçeye çıkıp aya bakalım mı? | Zen-1 | 2009 | |
It is magnificent | Muhteşem | Zen-1 | 2009 | |
Pure and undefiled Perfect and flawless | Saf ve lekelenmemiş Mükemmel ve kusursuz | Zen-1 | 2009 | |
That moon which resides in your heart is innate Buddha | Kalbinizin içinde yatan o ay içsel Budadır | Zen-1 | 2009 | |
There is only one moon in the heavens | Gökte yalnızca bir ay var | Zen-1 | 2009 | |
I cannot see a moon in my heart | kalbimde bir ay göremiyorum | Zen-1 | 2009 | |
Furthermore, | üstelik, | Zen-1 | 2009 | |
that full moon is soon fated to fade and whither | O dolunayın da kısa sürede sönüp kaybolması kaçınılmaz | Zen-1 | 2009 | |
Lord Tokiyori | Lord Tokiyori | Zen-1 | 2009 | |
Please look | lütfen bakın | Zen-1 | 2009 | |
Can you cut down this moon? | Bu ayı kesebilir misiniz? | Zen-1 | 2009 | |
Easily | Kolaylıkla | Zen-1 | 2009 | |
I have cut it down | İşte onu kestim | Zen-1 | 2009 | |
Have another look | Tekrar bakın | Zen-1 | 2009 | |
Though clouds should obscure the moon, | Bulutlar ayı gizlese, veya | Zen-1 | 2009 | |
or the moon disappear from the heavens | Ay gökyüzünden kaybolsa bile | Zen-1 | 2009 | |
we cannot say there is no moon | ayın olmadığını söyleyemeyiz | Zen-1 | 2009 | |
The moon cannot be wet and water cannot be torn | Ay ıslanmaz, ve su da kesilemez | Zen-1 | 2009 | |
The moon is innate Buddha, and water is the self | Ay içsel Buda’dır, ve su da benlik | Zen-1 | 2009 | |
This incomprehensible dialogue does not quell my anguish | Bu anlaşılmaz diyalog ıstırabımı dindirmiyor | Zen-1 | 2009 | |
Damn you | Kahrolası | Zen-1 | 2009 | |
You're back again | Yine geldin | Zen-1 | 2009 | |
How can I exterminate these vengeful ghosts | Her gece benimle alay eden bu kindar hayaletleri | Zen-1 | 2009 |