Search
English Turkish Sentence Translations Page 183727
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
I also attended the funeral of the hit man... | Bu olaylardan kısa bir süre sonra ölen... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... who died not long after these events described above. | ...suikastçının da cenaze törenine gittim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
For some reason, I felt a certain kinship with this man... | Anlayamadığım bir sebeple bu adama karşı bir yakınlık hissediyorum. | Zero Effect-1 | 1998 | |
... whose life was forever changed after he failed to remain objective... | Bayan şantajcımız hakkında nesnel kalamadığı için bütün hayatı değişmişti. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Which brings me to the other participant. | Bu da lafı diğer kahramanımıza getiriyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I never made any attempt to find her. | Onu bulmak için hiçbir çaba göstermedim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
But if my suspicion is correct, she's flying through the sky as we speak. | Fakat şüphelerim doğruysa şu anda havada uçuyor olmalı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
"...plummeting towards the earth like a falling bird..." | "Düşen bir kuş gibi dünyaya iniyor." | Zero Effect-1 | 1998 | |
... to quote one of my favorite poets. | En sevdiğim şairden bir alıntı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
After investigating her, I found myself in better shape than ever before. | Onu araştırdıktan sonra, kendimi her zamankinden daha formda hissetmeye başladım. | Zero Effect-1 | 1998 | |
To me, she will always be a singular, unforgettable event: | Benim için o hep tek, unutulmaz bir olay olarak kalacak. | Zero Effect-1 | 1998 | |
The only time I ever took leave of my objectivity. | Nesnelliğimi terk ettiğim tek olay. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Perhaps the most able blackmailer of her time, she was at once... | Belki de zamanının en yetenekli şantajcısı olarak... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... the worthiest opponent and the greatest ally. | ...benim en değerli rakibim ve en büyük müttefikimdi. | Zero Effect-1 | 1998 | |
And the only woman I have ever... | Ayrıca hayatımdaki tek kadın... | Zero Effect-1 | 1998 | |
The only woman. | Hayatımdaki tek kadın. | Zero Effect-1 | 1998 | |
And though I never would have have anticipated it... | Aslında hiç ummamış olsam da... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... in the end she did for me what I have done for so many. | ...sonuçta o bana, benim çoğu kişiye yaptığımı yaptı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Helped solve a problem, first by observation... | Önce gözlemle, sonra dikkatli bir müdahaleyle... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... then by careful intervention. | ...sorunumu çözmeme yardım etti. | Zero Effect-1 | 1998 | |
The Zero Effect. | Zero Etkisi. | Zero Effect-1 | 1998 | |
How do you do. I represent... | Nasılsınız? Ben şeyi temsilen... | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
No, thank you. I have several books... | Hayır, teşekkür ederim. Pek çok kitabım var. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Nice doing business with you. Wonderful to talk to you. | Seninle iş yapmak güzeldi. Seninle konuşmak harika. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Say... | Diyelim ki... | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Interested in poetry? | Şiirle ilgilenir misiniz? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Poetry is a load of bollocks. You can't find anything less interesting. | Şiir saçmalık doludur. Ondan daha sıkıcı bir şey bulamazsın. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
What the hell do I need poetry for? Right. | Şiire ne diye ihtiyacım olur ki? Elbette. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
What the hell do you need poetry for? | Şiire ne diye ihtiyacın olur ki? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
2,70. | 2,70. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Pardon me. | Bağışlayın beni. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Interested in poetry? A young writer. Romantic poems. 2,70. | Şiir sever misiniz? Genç bir yazar. Romantik şiirler. 2,70. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
How are his reviews? One paper raised him to the skies. | Hakkında yazılanlar nasıl? Gazetenin biri onu göklere çıkarmış. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
A very promising young author. What is his name? | Çok umut vaat eden genç bir yazar. Adı ne? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
"Birds without wings." No, who is the author? | "Kanatsız kuşlar." Hayır, yazarı kim? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Does that disappoint you? | Bu sizi hayal kırıklığına mı uğrattı? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
You've got a nerve, Henrik Larsen. Thank you, Gertrude. | Çok cesaretlisin, Henrik Larsen. Teşekkür ederim, Gertrude. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Remember we talked about getting engaged before I left? | Gitmeden önce nişanlanmak konusunda konuştuklarımızı hatırlıyor musun? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Sit still. Yes, I remember we joked about it. | Kımıldamadan otur. Evet, bu konuda şakalaştığımızı hatırlıyorum. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Joked? Careful, now. | Şakalaştık mı? Dikkat et. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
THE GREENLAND COMPANY contract | <b>GRÖNLAND ŞİRKETİ SÖZLEŞME</b> | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
My dear and wonderful Henrik. | Sevgili ve muhteşem Henrik. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
I wanted you to have this letter to remember me by. | Beni hatırlatması için bu mektubun sende kalmasını istiyorum. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
So I'll be in your thoughts just as you are in mine. | Sen nasıl benim düşüncelerimdeysen ben de senin düşüncelerinde olacağım. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Forgive me for snubbing the engagement. | Nişan hakkında dalga geçtiğim için beni bağışla. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
But our love must be free, so we don't need to get engaged. | Ama aşkımız özgür olmalı, bu yüzden nişanlanmak zorunda değiliz. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
I know you understand. | Anladığı biliyorum. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
I love you for your tenderness and soulfulness. | Şefkatin ve sevecenliğinden dolayı seni seviyorum. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
I love you for your soulfulness. | Sevecenliğinden dolayı seni seviyorum. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
And I long to see you again. | Seni tekrar görmeye can atıyorum. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Love, Gertrude. | Sevgilerle, Gertrude. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Hello. Hello there. | Selam. Selam. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
After a whole bloody year in solitude yours is the first ugly face I see. | Yalnızlıkla geçen koca bir yıldan sonra ilk gördüğüm şey çirkin suratın. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
They're not all up to standard. Bollocks! They're all top quality. | Hepsi standartları karşılamıyor. Saçmalık! Hepsi en iyi kalite. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
157 in all. Not counting the bear, musk and seal hides. | Toplam 157 tane. Ayı, misk ve fok derilerini saymıyorum. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
It still isn't enough, Randbek. | Hâlâ yeterli değil, Randbek. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Samples for the Science Academy. You've been busy, Holm. | Bilim akademisi için örnekler. Epeyce meşguldün, Holm. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Store them in a cold place until you reach Kristiania. | Kristiania'ya ulaşana kadar soğuk bir yerde muhafaza et. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Oslo... Kristiania has been renamed Oslo. | Oslo... Kristiania'nın ismi Oslo olarak değiştirildi. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
What's her name? Jane. | Adı ne? Jane. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Don't play with the sleigh dogs. There you go, Holm. | Kızak köpekleriyle oynama. Al bakalım, Holm. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
What's that? The quota for next season. | Bu nedir? Gelecek sezon için yeni kota. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
They must be mad. It's two times as much. | Çıldırmış olmalılar. İki kat daha fazla. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
By order of the Company. Impossible. Talk to them. | Şirketin emri var. İmkânsız. Konuş onlarla. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
What's the matter with you? Just talk to them. | Senin neyin var? Konuş onlarla. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
You bloody little sheep's cunt. Stop licking the manager's boots! | Seni lanet olası hergele. Patrona yalakalık yapmaktan vazgeç! | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Talk to them, damn it. | Konuş onlarla, lanet olası. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Meet your quota, Randbek, or you're finished here. | Kotayı karşıla Randbek yoksa buradaki işin biter. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Then they'll have to come and show me how! Tell that to the little cunt! | O halde gelip nasıl yapacaklarmış göstersinler! Bunu onlara da söyle! | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Is that your reply? Yes, go ahead and write it down! | Cevabın bu mu? Evet, hadi yaz! | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Don't write anything. | Hiçbir şey yazma. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Where's the help you promised me? | Bana söz verdiğin yardım nerede? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Then it's agreed, Randbek. Double the quota. Happy hunting! | O zaman anlaştık, Randbek. Kotayı ikiye katla. İyi avlanmalar! | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Tell that bloody horse's cock I'll shove his arse down his throat! | O at yarağına söyle götünü ağzına tıkacağım onun! | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
What are you doing? Stop it! | Ne yapıyorsunuz? Kesin şunu! | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
We'll take our annual day off today. Get it over with. | Yıllık iznimizi bugün kullanıyoruz. Alışsanız iyi olur. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Lenin is in a bad state. His death brought about chaos. | Lenin'in durumu kötü. Ölümü kaos getirdi. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Don't be a spoilsport when people are a year behind. | İnsanlar bir yıl gerideyken oyunbozanlık yapma. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
It's fine. It's the same spirit Holm uses for his larvae and seals' cocks. | Güzel. Holm'un kurtçukları ve fok yarakları için kullandığı aynı şey. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
What's good enough for Holm is good enough for us. Right, Holm? | Holm için yeterince iyi olan, bizim için de iyidir. Değil mi, Holm? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
You'll get used to the soup. | Çorbaya alışacaksın. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Engaged, as well. And you play the violin. | Aynı zamanda nişanlı. Keman da çalıyor. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Only when it suits the occasion. | Sadece duruma uygun olduğunda. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Doesn't music always suit the occasion? | Müzik duruma her zaman uygun olmaz mı? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Play something. Now? | Bir şeyler çal. Şimdi mi? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
While we pack up, you can row out and shoot some birds for the dogs. | Biz eşyaları yüklerken sen de kürek çeker ve köpekler için birkaç kuş vurursun. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
After breakfast. | Kahvaltıdan sonra. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Did you see his hands? | Ellerini gördün mü? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
His hands. Like those of a little lass. | Elleri. Küçük bir kızın elleri gibi. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Larsen is too young to go hunting. We'd best leave him behind. | Larsen ava gidemeyecek kadar genç. Onu geride bıraksan iyi olacak. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
He can cook and keep house. And entertain us. | Yemek yapabilir ve ev işlerinden anlar. Bizi de eğlendirir. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
In a couple of years we can send him out hunting. For zebras. | Birkaç yıl sonra, onu avlanmaya gönderebiliriz. Zebralar için. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
"What, zebras? Righto, where?" | "Ne, zebra mı? Tamam da, nereye?" | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Walrus. | Denizayısı. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
No, there's too much ice. He'll wreck the boat. | Hayır, çok fazla buz var. Tekneye zarar verecek. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
I'll shoot when you've harpooned it. | Zıpkınladığın zaman ateş edeceğim. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
How are you going to get it if it bolts off? | Kaçtığı zaman nasıl yakalayacaksın? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Right, Larsen. Shut up and learn. | Elbette Larsen. Kapa çeneni ve dinle. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
It's going to pull off! | Koparacak! | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
The ice cold murdering bastard! | Buz gibi soğuk piç kurusu! | Zero Kelvin-1 | 1995 |