Search
English Turkish Sentence Translations Page 183730
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Lt'll make them happy. Bring them in. It's all right. | Bu onları sevindirecek. İçeri getir. Sorun değil. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Perfectly all right. | Her şey yolunda. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Yes, yes. Stop! | Evet, evet, dur! | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
One dog shouldn't get more than the others. | Bir köpek diğerlerinden daha fazla almamalı. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
How do you want to do this? | Bunu nasıl yapmak istersin? | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
We either spoil the dogs or we don't. | Ya köpekleri şımartırız ya da şımartmayız. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Give them a bone, why don't you? That'll make them happy. | Onlara bir kemik ver, neden yapmıyorsun? Bu onları mutlu edecek. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
It's not such a bad thing for someone to be happy. | Birinin mutlu olması kötü bir şey sayılmaz. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
I'm trying to make us a nice Christmas Evening. | Kendimize güzel bir Yılbaşı akşamı hazırlamaya çalışıyorum. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
It took me an hour to iron your bloody shirt. | Lanet olası gömleğini ütülemem bir saatimi aldı. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
And you're supposed to be a loving person, eh? | Sen de sevgi dolu bir insansın, ha? | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Loving and happy. | Sevgi dolu ve mutlu. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
What have I done wrong? | Yanlış ne yaptım? | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Damned hypocrite. | Lanet olası ikiyüzlü. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
What makes you a better man than me? | Seni benden daha iyi bir insan yapan şey nedir? | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Good night then, Randbek, | O zaman iyi geceler, Randbek. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Sleep tight, and Merry Christmas. | Sıkı bir uyku çek, mutlu Noeller. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
A man just stepped in. He didn't say hello. | Az önce bir adam geldi. Selam bile vermedi. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Hello, Mr. Station Manager. Hello, Larsen. | Selam, Bay İstasyon müdürü. Selam, Larsen. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
I would like the Station Manager to log an observation in the book. | İstayon müdüründen kitaba bir gözlemi kaydetmesini istiyorum. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
On behalf of the Greenland Company, may I ask which observation? | Grönland Şirketi adına hangi gözlemi sorabilir miyim? | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
I would like the Station Manager to log the following: | İstasyon müdürünün şunları kayda geçmesini istiyorum: | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
The scientist, the sharpshooter | Bilim adamı, keskin nişancı... | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
and the somewhat illusory Holm has disappeared. | ...ve bir çeşit hayali Holm ortadan kayboldu. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Reason: Abject working conditions. Proof: Attempted murder of colleague | Sebep: Kötü çalışma koşulları. Kanıt: Meslektaşını öldürmeye teşebbüs. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Holm... | Holm... | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
He's gone to Holvidhab. | Holvidhab'a gitmiş. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
"Don't follow me. I won't have anything to do with either of you." | "Peşimden gelmeyin. İkinizle de bir alıp veremediğim yok." | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
"I'll shoot whoever..." What are the two of you up to? | "Her kim..." Siz ikiniz neyin peşindesiniz? | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Do you really think I want to be alone with you? | Gerçekten seninle yalnız kalmak istediğimi mi düşünüyorsun? | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
"I'll shoot whoever comes within 300 feet of me. Whoever. Holm." | "100 metre yakınıma her kim gelirse ateş edeceğim. Kim olursa olsun, Holm." | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
The damned gentleman. He's only taken four dogs. Harness the dogs. | Lanet olası herif! Sadece dört köpeği almış. Köpekleri hazırla. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
But he'll shoot. | Ama ateş edecek. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Let it go. | Silahını bırak. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
This is mutiny. Come on. Let it go. | Bu bir isyandır. Yapma. Bırak dedim. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
You'll never get there alone. I'll take my chances. | Oraya asla tek başına ulaşamayacaksın. Şansımı deneyeceğim. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
You do know that I'll shoot. Yes, I know. | Ateş edeceğimi iyi biliyorsun. Evet, biliyorum. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Stop fooling around and come back. | Budalalık etmeyi bırak ve geri dön. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
You can't leave me here by myself. | Beni burada tek başıma bırakamazsın. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
I need a friend, damn it! | Bir arkadaşa ihtiyacım var. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
I don't want to be your friend. | Arkadaşın olmak istemiyorum. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
He doesn't want to be my friend. | Arkadaşım olmak istemiyor. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Look. Randbek. | Bak. Randbek. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Here. Drink. It'll do you good. | Al. İç. Sana iyi gelecek. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
We'll manage without Holm, okay? | Holm olmadan da idare edeceğiz, tamam mı? | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Right now he's rubbing his cock across her thigh. | Şu anda sikini baldırlarına değdiriyor. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Does Gertrude's officer grease his cock before he fucks her in the arse? | Gertrude'un subayı sikini götüne sokmadan önce yağlıyor mu? | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
It's your fault he left. | Gitmesi senin suçun. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Larsen. | Larsen. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
We have to make peace, Larsen. | Barış yapmalıyız, Larsen. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
We must reach an agreement. | Bir anlaşmaya varmalıyız. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
No more fighting. No more shooting. We'll split up the work between us. | Daha fazla kavga yok. Ateş etmek yok. İşi aramızda paylaştıracağız. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
And no more talk about Gertrude and that bloody goat. | Gertrude ve o lanet olası keçi hakkında artık konuşmak yok. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
And Jane? Yes, for God's sake, her too. | Ya Jane? Evet, Tanrı aşkına ondan da bahsetmek yok. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
We'll let the spirits decide who is the strongest. | Bırakalım da kimin en güçlü olduğuna ruhlar karar versin. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
This is mine and that is yours. | Bu benim, bu da senin. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
What are you up to now? I don't know. | Şimdi ne yapacaksın? Bilmiyorum. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
But we'll find out who dies first, at any rate. | Ama ne pahasına olursa olsun ilk kimin öleceğini öğreneceğiz. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
If your light dies before mine, you die first. | Işığın benimkinden önce sönerse, ilk sen ölürsün. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
If mine dies first, I die first. | İlk benimki sönerse, ilk ben ölürüm. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
It's called the Curse of Ruth. I've done it before. | Buna Ruth'un Laneti denir. Daha önce yapmıştım. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
What the hell is this? Flour. | Bu şey de neyin nesi? Un. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
The lower part of the table is yours. Happy New Year, Larsen. | Masanın alt tarafı senin. Mutlu yıllar, Larsen. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
I wasn't afraid. I pitted mine against the other killer dogs. | Korkmuyordum. Benimki diğer katil köpeklere karşı koydu. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Permission to cross the line due to lack of booze. | İçki kalmadığında hattı geçmeye izin var. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Tell me about Gertrude and your happiness. | Bana Gertrude ve mutluluğundan bahset. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Or have the doubts set in? Tell me about it. | Yoksa içine kuşku mu çöktü? Anlat hadi. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
It's human nature to have doubts. | Şüpheye düşmek insan doğasında vardır. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
How do you know? You're not human. | Nereden biliyorsun? Sen insan değilsin. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
No, your destiny. | Hayır, senin kaderin. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
And what is my destiny? | Neymiş kaderim? | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Let me go! I saw myself as I am. | Bırak beni! Kendimi olduğum gibi gördüm. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Lord almighty... The bullets, damn it! | Yüce Tanrım... Kurşunlar! | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Our only chance is to try to get to Holvidhab. | Tek şansımız Holvidhab'a ulaşmaya çalışmak. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
We're in for a nice reunion with Holm. | Desene Holm'la karşılaşacağız. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
There are plenty of foxes there. We'll meet our quota. | Orada sürüsüyle tilki var. Kotamızı karşılayacağız. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
More to the south. To the south. Straight ahead. | Daha güneye. Güneye. Dümdüz git. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Weren't we supposed to split the work? I thought we agreed on that. | İş paylaşımı yapmamız gerekmiyor muydu? Bu konuda anlaştık sanıyordum. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
The agreement is annulled. | Anlaşma feshedildi. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Larsen! | Larsen! | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
I didn't mean to use the whip. I shot into the air to stop you. | Kamçıyı kullanmak istemedim. Seni durdurmak için havaya ateş ettim. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
I'm shooting into the air too, Randbek. | Ben de havaya ateş ediyorum, Randbek. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Yes! Mush! | Deh! Çek! | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Larsen! You'll never reach Holvidhab on your own. | Larsen! Kendi başına asla Holvidhab'a ulaşamayacaksın. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
We have to stick together, Randbek. | Birlikte kalmalıyız, Randbek. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Jakob... You bloody idiot. I told you. | Jakob... Seni sersem herif. Sana söylemiştim. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Never. We have to go around. The ice is rising. | Asla. Etrafından dolaşmalıyız. Buz yükseliyor. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Not on your life! It's too far. We'll cut across the fiord. | Hayatta olmaz. Çok uzak. Fiyort üzerinden gitmek daha kestirme. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Do you know what I think, Larsen? The dogs were Holm's undoing. | Ne düşünüyorum biliyor musun, Larsen? Holm'un sonu köpekler yüzünden oldu. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Somebody spoiled them. | Birisi onları şımartmış. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Yes! Mush! Mush! | Evet! Çek! Çek! | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
"Gertrude", by Henrik Larsen. | "Gertrude", yazar Henrik Larsen. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
"You'll see the light someday. Shimmering gold." | "Bir gün ışığı göreceksin. Parlayan altın." | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
"You'll hear the wind in the chestnuts someday." | "Bir gün kestane ağaçlarındaki rüzgârı duyacaksın." | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
"The green." | "Yeşil." | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
"You'll talk in a silver voice. Sing with the birds." | "Gümüş bir sesle konuşacaksın. Kuşlarla şarkı söyleyeceksin." | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
"For you have loved." | "Çünkü sevdin." | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
"And hence you'll always be her happiness." | "Bu yüzden her zaman onun mutluluğu olacaksın." | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
That's all wrong. It's the other way around. | Hepsi yanlış. Diğer türlü daha iyi. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Have you never heard the word "never" before? That's more like it. | "Asla" kelimesini daha önce hiç duydun mu? Bu duruma daha uygun. | Zero Kelvin-2 | 1995 |