Search
English Turkish Sentence Translations Page 183726
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Gloria Stark. | Gloria Stark. | Zero Effect-1 | 1998 | |
According to our records, nobody's been to that box for more than 20 years. | Kayıtlarımıza göre yirmi yıldır bu kasayı ziyaret eden olmamış. | Zero Effect-1 | 1998 | |
She lost the key. | Anahtarını kaybetmiş. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Her father had it. | Babasında vardı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Hi, it's Gloria. I'll call you back. | Merhaba, ben Gloria. Sizi arayacağım. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I'm about to get on a plane and be gone forever. | Uçağa binip dönmemek üzere gidiyorum. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I think that's a mistake. | Bence hata yapıyorsun. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Yeah, I don't see any choice. | Başka seçenek göremiyorum. | Zero Effect-1 | 1998 | |
What if I come find you? | Gelip seni bulursam? | Zero Effect-1 | 1998 | |
You're so sure that you could? | Bulacağına bu kadar emin misin? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Thai Air. Flight 214. Direct to Bangkok. | Thai Air. 214 sayılı uçuş. Doğrudan Bangkok'a. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Departs in half an hour. | Yarım saat içinde kalkıyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You figured me out. | Beni buldun. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Nobody else got close. | Kimse yakına bile yaklaşamamıştı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You know, he doesn't know about you. | Senden haberi yok, biliyorsun. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He doesn't know he has a child. | Çocuğu olduğunu bilmiyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
She never told him. | Annem hiç söylememiş. | Zero Effect-1 | 1998 | |
She wanted him to deny that he'd even touched her. | Ona dokunduğunu bile inkar etmesini istiyormuş. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Then at the last minute, surprise! Look who's a daddy. | Sonra son dakikada, sürpriz! Bakın kim aslında babaymış. | Zero Effect-1 | 1998 | |
And a rapist. And a murderer. | Ve tecavüzcü. Ve katil. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He hires Kragen Vincent. | Kragen Vincent'i tutuyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Kragen decides to hit her in her motel room late at night. | Kragen onu gece geç vakit otelde öldürmeye karar veriyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He comes in the room... | Odaya giriyor... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... shoots her twice. | ...iki el ateş ediyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
But he doesn't realize that you, less than a year old, are in the room. | Ama senin bir yaşından küçük halinle odada olduğunu fark etmiyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He doesn't see you at first, because you're in a crawl space... | Önce seni görmüyor, çünkü sen annenin yatağı duvara çekerek... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...she's made for you by pulling the corner of the bed closer to the wall. | ...senin için hazırladığı boşlukta duruyorsun. | Zero Effect-1 | 1998 | |
And even with the silencer on the gun, and it all happening so quickly... | Silahta susturucu olmasına ve her şeyin çok çabuk gerçekleşmesine rağmen... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... you start crying. | ...ağlamaya başlıyorsun. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He's got to do something. You're screaming your lungs out now. | Bir şey yapması gerekiyor, çünkü bütün gücünle bağırıyorsun. | Zero Effect-1 | 1998 | |
So he picks you up. You stop crying. | Seni kucağına alıyor. Ağlamayı kesiyorsun. | Zero Effect-1 | 1998 | |
And once he's got the baby... | Bebeği eline aldığında... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... it's a done deal. | ...kararını veriyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
There he is... | Orada elinde bebeği tutarken... | Zero Effect-1 | 1998 | |
That's when he decides... | ...tüm riskleri almaya karar veriyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He'd rather risk life in prison than leave you in that room. | Seni odada bırakmaktansa, tüm hayatını hapiste geçirme riskini almayı tercih ediyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
To protect you from Stark, he gets rid of all the evidence. | Seni Stark'tan korumak için tüm kanıtları imha ediyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Diapers, diaper bag... | Çocuk bezleri... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...bottles, blankets... | ...biberonlar, battaniyeler... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... something on the dresser, something in the sink... | ...bazısı dolapta, bazısı lavaboda... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... something hanging off a doorknob... | ...bazısı kapı koluna asılı... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... something on the nightstand. | ...bazısı komodinde. | Zero Effect-1 | 1998 | |
And then he leaves his prints everywhere. | Her yerde parmak izini bırakıyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He leaves the body, takes the baby and hauls ass out of there... | Cesedi bırakıyor, bebeği alıyor ve orayı terk ediyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
... because he knows he's got to get you to his sister. | Seni kız kardeşine götürmesi gerektiğini biliyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You grow up thinking Vincent is your father... | Vincent'in baban olduğunu... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...and you're being raised by your aunt and uncle. | ...ve halan ve enişten tarafından büyütüldüğünü düşünüyorsun. | Zero Effect-1 | 1998 | |
... Vincent comes clean. | ...Vincent gerçeği açıklıyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He told me what happened, but he would never tell me who it was. | Bana ne olduğunu söyledi, ama kimin öldürttüğünü hiç söylemedi. | Zero Effect-1 | 1998 | |
And then about... | Sonra aşağı yukarı... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...a year ago, I figured that out. Mr. Stark. | ...bir yıl önce, kim olduğunu anladım. Bay Stark. | Zero Effect-1 | 1998 | |
So then you start writing letters. | Sonra mektup yazmaya başladın. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Stark pays and the rest is history. | Stark ödüyordu ve gerisini biliyoruz. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You got the whole thing. | Her şeyi çözmüşsün. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You saved his life this morning. | Bu sabah hayatını kurtardın. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I guess a person can't escape their nature. | Sanırım insan kendi doğasından kaçamıyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
How did you know... | Beni nasıl anladın? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Couple of things. | Birkaç şey vardı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
And the receipt last night. | Bir de dün geceki fatura. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I forgot to take it. | Almayı unuttum. | Zero Effect-1 | 1998 | |
"Passion is the enemy of precision." | Tutku dikkatin düşmanıdır. Ne? | Zero Effect-1 | 1998 | |
I got sloppy. | Dikkatsiz davrandım. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Are you going to come looking for me? | ...gelip beni arayacak mısın? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Will you tell him about me so he can have somebody kill me? Because he will. | Birine beni öldürtsün diye ona benden bahsedecek misin? Çünkü öldürtür, biliyorsun. | Zero Effect-1 | 1998 | |
So what are we going to do about this? | Peki bu konuda ne yapacağız? | Zero Effect-1 | 1998 | |
There's a man sitting on a bench behind you. | Arkandaki bankta oturan bir adam var. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He has an envelope. | Elinde bir zarf var. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Inside are some fake identification and some plane tickets. | İçinde birkaç sahte kimlik ve uçak biletleri var. | Zero Effect-1 | 1998 | |
First Ecuador, and then wherever you want. | Önce Ekvador, sonra nereye istersen. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Keep moving, first couple of months. | Birkaç ay sürekli yer değiştir. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Stay out of westernized countries for a while. | Bir süre batılı ülkelerden uzak dur. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Don't carry too much cash on your body. | Üzerinde fazla nakit taşıma. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Give incorrect information... | Yanlış bilgi ver... | Zero Effect-1 | 1998 | |
And never use your real name. | Asla gerçek adını kullanma. | Zero Effect-1 | 1998 | |
If you knew I was here... | Benim burada olacağımı biliyordu isen niye kendin gelmedin? | Zero Effect-1 | 1998 | |
I knew you'd be there... | Orada olacağını biliyordum... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...but I'd hoped you'd be here. | ...ama burada olmanı umuyordum. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You know, you could join me. | Bana katılabilirsin, biliyorsun. | Zero Effect-1 | 1998 | |
A person can't escape... | İnsan kendi doğasından kaçamıyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You're the best I've ever seen. | Gördüklerimin en iyisi sensin. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I've never said the words before... | Bu kelimeleri daha önce hiç kimseye söylemedim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You don't have to. | Söylemene gerek yok. | Zero Effect-1 | 1998 | |
... Daryl Zero. | ...Daryl Zero. | Zero Effect-1 | 1998 | |
So ends my account of the case that I have named... | Böylece bu vakadaki görevim de sona erdi. | Zero Effect-1 | 1998 | |
"...The Case of the Man Who Got So Stressed Out Over His Lost Keys... | Bu vakaya "Kayıp anahtarları yüzünden çok stres olan... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... And It Turned Out They Were in the Sofa All Along. " | ...kanepede olduğunun ortaya çıktığı adamın hikayesi" ismini verdim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I returned the first installment of my fee... | Kendisine tam bir açıklama vermediğim için... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... as I had not given a complete explanation. | ...ücretimin ilk ödemesini geri iade ettim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Some questions are for answering... | Bazı sorular cevaplanmak içindir. | Zero Effect-1 | 1998 | |
... others are better left to torture and torment... | Bazıları ise sonsuza kadar işkence ve eziyet çektirmek içindir. | Zero Effect-1 | 1998 | |
A nagging itch for the rest of his life... | Onun sorununu da çözdüğüme göre... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... seemed reasonable, especially since I did solve his problem. | ...hayatının geri kalanında onu rahatsız edecek bir nokta bırakmak makul geldi. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He got the tape he'd been waiting for for so long. | Bunca zamandır beklediği kayıt eline ulaştı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He wouldn't be throwing anymore money down the toilet. | Artık daha fazla para dökmesine gerek kalmadı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
And I gave back his keys. | Anahtarlarını da geri verdim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
This did, in fact, prove to be my final work experience... | Bu vaka gerçekten de, benim uzun zamandır çalıştığım yardımcımla... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... with my longtime associate... | ...birlikte gerçekleştirdiğimiz son çalışma oldu. | Zero Effect-1 | 1998 | |
... though I have assured him that when he someday finds... | Bir gün bensiz yaşayamayacağına karar vermesi durumunda... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... that he cannot live without me... | ...onu tekrar aynı görevle işe alacağıma dair garanti verdim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He thanked me and suggested that I not hold my breath. | Teşekkür etti ve bu konuda çok umutlu olmamamı tembih etti. | Zero Effect-1 | 1998 |