Search
English Turkish Sentence Translations Page 183724
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Imagine some... | Düşün ki... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...opportunistic... | ...bir fırsatçının... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...piece of birdshit... | ...bir kuş pisliğinin... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...has got a way to compromise you. | ...elinde seninle pazarlık yapacağı bir şey var. | Zero Effect-1 | 1998 | |
What do you do about it? You can't buy silence. You can only rent it. | Ne yaparsın? Sükuneti satın alamazsın. Sadece kiralayabilirsin. | Zero Effect-1 | 1998 | |
If somebody has something on you, they'll always have it. | Eğer birinin elinde seninle ilgili bir şey varsa hep olacaktır. | Zero Effect-1 | 1998 | |
So the cost has no ceiling... | Yani maliyetin bir tavanı... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...and the fear has no end. | ...korkunun da bir sonu yoktur. | Zero Effect-1 | 1998 | |
...some knowledge, some information... | ...bir malumat, bir bilgi... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...is like a terminal disease. | ...tedavi edilemez bir hastalık gibidir. | Zero Effect-1 | 1998 | |
It's... | Bulaşıcıdır. | Zero Effect-1 | 1998 | |
...and it's fatal. | Ve öldürücüdür. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Passion is the enemy of precision. | Tutku dikkatin düşmanıdır. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Forget the misnomer 'crime of passion. ' | "Tutku suçu" diye dile getirilen yanlış tabiri unutun. | Zero Effect-1 | 1998 | |
All crime is passionate. It's passion that moves the criminal to act... | Her suçun arkasında tutku vardır. Suçluyu harekete geçiren... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... that disrupts the static inertia of morality. | ...etik olmayan davranışlara iten tutkudur. | Zero Effect-1 | 1998 | |
The client's passion for this dead woman had facilitated his downfall. | Müşterimin bu ölü kadına yönelik tutkusu çöküşüne neden oldu. | Zero Effect-1 | 1998 | |
And the blackmailer's passion... | Şantajcının tutkusu da... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... would facilitate hers. | ...kendi çöküşüne neden olabilir. | Zero Effect-1 | 1998 | |
When you live with no passion... | Hiç bir tutkunuz olmadan yaşıyorsanız... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... other people's passions come into glaring relief. | ...başkalarının tutkusu göz kamaştırıcı bir rahatlama olarak gözükür. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Bullshit, bullshit... | Saçmalık, saçmalık, saçmalık! | Zero Effect-1 | 1998 | |
Jesus! Would you stop it? | Tanrım! Şunu keser misin? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Stop it! | Keseyim mi? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Control yourself, all right? | Kendine hakim ol, tamam mı? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Control myself? | Kendime hakim mi olayım? | Zero Effect-1 | 1998 | |
This is fucking bullshit! | Saçmalık bu, Arlo! | Zero Effect-1 | 1998 | |
Haven't I been good to you? Haven't I been fucking incredibly... | Sana iyi davranmadım mı? Sana inanılmaz, akla sığmayacak... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...mindblowingly, fuckingly, divinely generous as a fucking saint... | ...ilahi bir cömertlikle, adeta bir aziz gibi davranmadım mı? | Zero Effect-1 | 1998 | |
...you ungrateful fuck! | Nankör pislik! | Zero Effect-1 | 1998 | |
Hey, watch it... | Sözlerine dikkat et, tamam mı? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Ungrateful fuck! | Nankör pislik! | Zero Effect-1 | 1998 | |
I told you why. I cannot live like this anymore. | Nedenini söyledim. Artık bu şekilde yaşayamam. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I can't do it to Jess. I can't do it to myself... | Bunu Jess'e yapamam. Bunu kendime yapamam.... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...and I'm sick and tired of working for the Starks of the world... | ...ve bu dünyanın Stark'ları için çalışmaktan bıktım usandım. | Zero Effect-1 | 1998 | |
...the lowest scum of the earth, buying their way out of their own messes. | Hepsi kendi düştükleri beladan kurtulmak için parayı kullanan beş para etmez kişiler. | Zero Effect-1 | 1998 | |
These people are victims of plots and they need our help. | Bu kişiler üzerlerinde oyun oynanan ve yardımımıza ihtiyacı olan kurbanlar. | Zero Effect-1 | 1998 | |
This guy is a murderer at large who needs our help. | Bu adam sokaklarda dolaşan ve yardımımıza ihtiyacı olan bir katil. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Their business equals their business. | Onların işi onları ilgilendirir. | Zero Effect-1 | 1998 | |
We're not involved. It has nothing to do... | Biz olayın içinde değiliz. Bizimle hiçbir ilgisi yok. | Zero Effect-1 | 1998 | |
There aren't any good guys. | İyi insanlar diye bir şey yoktur. | Zero Effect-1 | 1998 | |
It's just a bunch of guys. | Sadece insanlar var. | Zero Effect-1 | 1998 | |
What am I supposed to do? | Peki ben ne yapacağım? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Just start taking meetings with people? | İnsanlarla buluşmaya mı başlamalıyım? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Fuck that. | Boş ver. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You know, you'll figure it out. | Bunu anlarsın. | Zero Effect-1 | 1998 | |
...you're probably the best... | ...sen muhtemelen en iyi... | Zero Effect-1 | 1998 | |
Excuse me. You are the best. | Özür dilerim. Sen en iyisin. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I'm telling you that after this case... | Sadece bu olay sonuçlandıktan sonra... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...l'm finished. | ...gideceğimi söylüyorum. | Zero Effect-1 | 1998 | |
...what am I supposed to do... | ...ben ne yapacağım... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...without you? | ...sensiz? | Zero Effect-1 | 1998 | |
You want my honest opinion? | Dürüstçe fikrimi söyleyeyim mi? | Zero Effect-1 | 1998 | |
You should take all this money that you've made... | Bence kazandığın bütün parayı almalı... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...and move to Europe. | ...ve Avrupa'ya taşınmalısın. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Meet a girl. | Bir kızla tanışırsın. | Zero Effect-1 | 1998 | |
See the world. Really see the world. Don't observe it. See what it's like. | Dünyayı görürsün. Gerçekten görürsün. Gözlemlemezsin. Nasıl bir yer olduğunu görürsün. | Zero Effect-1 | 1998 | |
What do you know? | Sen ne anlarsın? | Zero Effect-1 | 1998 | |
I'm the greatest private investigator... | Ben dünyanın en iyi özel dedektifiyim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I'll go check for safe deposit boxes under the name Kragen Vincent. | Kragen Vincent adına kayıtlı kiralık kasaları araştıracağım. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I don't know if that's necessary. | Bunun gerekli olup olmadığından emin değilim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
What Clearburg probably meant when he says... | Kragen Vincent adına bir kazaya rastlanmadı derken... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...there's no boxer with the name Kragen Vincent... | ...Clearburg'ün muhtemelen demek istediği... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...is that there's no boxes... | ...Kragen Vincent adına bir kasaya rastlanmadığıydı. Yazım hatası olmalı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He probably used a different name. | Herhalde farklı bir isim kullanmıştır. | Zero Effect-1 | 1998 | |
That's what I think. | Ben de öyle sanıyorum. | Zero Effect-1 | 1998 | |
...l'll go get a beer with my friend Bill. | ...arkadaşım Bill ile bira içmeye giderim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I said, I think. | Sanıyorum dedim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
But you should go and check just to make sure. | Sen yine de emin olmamız için gidip kontrol etmelisin. | Zero Effect-1 | 1998 | |
But I really hope that you've heard me. | Umarım beni dinlemişsindir. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Sorry to startle you. | Korkuttuğum için özür dilerim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Back at my car, this was on the windshield. | Arabama gittiğimde güneşlikte bu vardı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Another payment, due tomorrow morning. | Bir ödeme daha, yarın sabah için. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You sure you weren't followed? | Tanrım, takip edilmediğine emin misin? | Zero Effect-1 | 1998 | |
I wasn't. | Evet. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I told you how to contact me. | Sana benimle nasıl iletişime geçeceğini söylemiştim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Is he in there? | O içeride mi? | Zero Effect-1 | 1998 | |
If I walked in there now, would Mr. Zero be happy to meet me? | Şimdi içeri girsem Bay Zero benimle tanıştığına memnun olur mu? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Right now. Make the payment tomorrow. We're very, very close. | Hemen şimdi evine git. Yarın ödemeyi yap. Çok çok yaklaştık. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I'm sick of cooperating. | İşbirliği yapmaktan bıktım. | Zero Effect-1 | 1998 | |
It used to be 2 or 3 weeks. Now it's every two days. Why so close together? | Eskiden iki üç haftada bir istiyordu. Artık iki günde bir istiyor. Niye bu kadar sıklaştı? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Maybe he's nervous. Maybe he wants to kill me. I should carry a weapon. | Belki adam endişelidir. Belki beni öldürmek istiyordur. Belki de silah taşımalıyım. | Zero Effect-1 | 1998 | |
No, you shouldn't. | Hayır, taşımamalısın. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Look, just don't panic... | Bak, panik yapma, tamam mı? | Zero Effect-1 | 1998 | |
How dedicated are you, really? | İşine ne kadar bağlısın? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Your timing's impeccable. | Zamanlaman kusuruz. | Zero Effect-1 | 1998 | |
How do you mean? Never mind. | Ne demek istiyorsun? Boş ver. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Maybe you've got some ambition of your own. Maybe you want... | Belki senin de kendi tutkuların vardır. Belki sen de bir gün... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...to have your own firm. | ...kendine ait bir şirketin olsun istiyorsundur. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You got me pegged. That's all I want is to someday be Daryl Zero. | Evet, çok iyi yakaladın. Tek isteğim bir gün bir Daryl Zero olmak. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I'll give you $ 1 million if you sell out your boss. | Patronunu satman için sana bir milyon dolar veririm. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Just turn over your suspect. | Sadece şüphelinizi söyle. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Name and address. | İsim ve adresini. | Zero Effect-1 | 1998 | |
$ 2 million... | İki milyon dolar... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...for a name and an address. | ...bir isim ve adres için. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Cash. We can go to the bank right now. | Nakit. Hemen şimdi bankaya gidebiliriz. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You'd give me $ 2 million so you don't have to do this thing tomorrow? | Bu işi yarın yapmamak için bana iki milyon dolar mı vermek istiyorsun? | Zero Effect-1 | 1998 | |
I'm willing to give you $5 million. | Sana beş milyon dolar vermek istiyorum. | Zero Effect-1 | 1998 | |
How much does he pay you? | O sana ne kadar ödüyor? | Zero Effect-1 | 1998 | |
$5 million... | Beş milyon dolar... | Zero Effect-1 | 1998 |